20
Mayıs
2024
Pazertesi
ANASAYFA

Kim Demiş Aptal Sarışın!..


Yazılı ve görsel basının başköşelerinde yer alan magazin programlarını izlemekten kaçındığım, bu tür yayınlardan hoşlanmadığımdan zaman zaman söz etmiştim. Nedense onları boşa geçen bir zaman israfı olarak düşünmüşümdür. Bununla beraber beni bilgilendiren, aydınlatan TV Programlarını fırsat bulursam, o anda yazacak veya okuyacak bir şeyim yoksa izlerim.

NTV’de Ciğdem Anad, Müjde Ar, Pınar Kür ve Aysun Kayacı’nın katıldıkları “Haydi Gel Bizimle Ol” programının tekrarı pazar sabahları kahvaltı ettiğimiz saate denk geldiğinden ara sıra seyretmeye çalışırım. Gerçeği söyleyeyim günün siyasi olaylarını ince ince eleştiren, edebiyata, kültüre yer veren bu program hoşuma da gider. Gün olmuş kendi kendime; edebi, politik ve kültürel ağırlıklı, hicvin dantel gibi işlendiği bu programda bir manken ve dizi oyuncusunun ne işi olabilir diye düşünmüştüm. Oysa yanılan ben olmuşum; uzun süredir devam eden bu güzel programa basınımız pek değinmezken, birden Aysun Kayacı öyle bir söz etti ki etrafı ayağa kaldırdı.

Aysun Kayacı’ya kızanlar olduğu kadar onu haklı görenler de olmuş. Adıyaman’da mağarada yaşayan insanlar, başta Adıyaman milletvekilleri tepki göstermiş, Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bile bulunulmuş. Kısacası kızı korkutmak, susturmak için ne gerekiyorsa yapılmış... Kimbilir belki de programdan çıkarılır!..

Olaylı o programı, ne yazık ki, kaçırmış ve izleyememiştim. Basından öğrendiğim kadarıyla manken ve dizi oyuncumuz, boyundan büyük laflar ederek AKP ve o partiye oy verenleri cesaretle yermiş...

“Ayak takımının getirdiği parti...”

“Ben vergi veriyorum, vergisini vermeyen dağdaki çobanla benim oyum niye eşit...”

Türkiye’de vergi kaçıranlarla niçin benim oyum eşit acaba...”

“Bir siyasi parti gelip gecekonduların bilmem nesini verecek, odun verecek, kömür verecek. Ondan sonra da memleket Arabistan olacak...”

Aysun Kayacı’nın bu sözleri gündeme sözcüğün tam anlamıyla bomba gibi düşmüş... Öyle ki, Yargıtay Anayasa Başsavcısının iddianamesinin, Anayasa Mahkemesi’nin AKP’yi kapatma davasının ve Fenerbahçe-Beşiktaş, Fenerbahçe Chelsea maçlarının bile önüne geçmiş...

Bununla beraber Aysun Kayacı, pek çok siyasetçi, yazar-çizer takımının tepkilerine göğüs germeyi de başarmış...

“Bu konunun fazla uzamasını istemiyorum ama programda bütün söylediklerimin sonuna kadar arkasındayım. Benim hiçbir şeyden korkum yok, her şeyim doğru dürüst. Ben vatansever bir Türk genciyim. Her şeyi sorgulamaya hakkım var.”

Aysun Kayacı’nın bu sözlerine başta AKP Genel Başkan Yardımcısı, Adana Milletvekili Dengir Mir Mehmet Fırat, Ölme Türöne, Hüsrev Kutlu olmak üzere bazı milletvekillerinden tepkiler geldi, O’nun söylediklerini hakaret olarak nitelediler. Ne var ki, onlar da mahlûk, kadın, edepsiz civciv sözcüklerini kullanarak, utanmadan bize oy veren halkımıza hakaret ediyor dediler. Oysa Kayacı’ya tepki gösterecekleri yerde söylediklerinin üzerinde durup düşünmeliler. Adıyaman’da mağarada yaşayan, yoksulluk sınırı içerisinde kâbuslar gören insanlar var mı? Kenthaber’e gelen Adıyamanlı okuyucularımızın yorumlarında seçtikleri kişilerin kendileri ile ilgilenmediklerinden yakınıyor. Ayrıca pek çok insan da dost toplantılarında bu gibi şeyleri konuşuyor, ancak düşüncelerini topluma açıkça yansıtamıyor.

Nedense bazıları bu kız neler söylüyor, bazı gerçekleri dile mi getirdi diye düşünmekten kaçındı…

Türkiye’de demokrasi yerleştirilmeye çalışılıyor mu?

Yoksa demokrasi adı altında diktatörlüğe daha mı yakınız?

Yargıya, hukukun üstünlüğüne saygımız ne kadar? Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısına yapılan saldırıları hep birlikte görüyoruz.

Önce oturup bunun bir muhasebesini yapmalıyız...

Dünya’da demokrasinin başlangıcı olarak Antik Çağ Yunanistan’ı gösterilir. Onu kısmen de olsa Roma izlemeye çalışmıştır. Çoğu zaman Orta Çağ karanlığından söz edilir. Oysa bu da yanlış bir kavramdır. Orta Çağ’da Avrupa, feodal düzenin altında ezilirken, Orta Çağ’da İslam altın çağını yaşıyordu. Sonradan Avrupa’da yapılan Fransız Devrimi ve Sanayi Devrimi ile demokrasinin temelleri atılmıştır. Bu mücadele sırasında da birçok kurbanlar verilmiştir. Ancak şu gerçeği kabul etmeliyiz ki, Avrupa demokrasisi bugün bizi fersah fersah geçmiştir. Demokrasinin yerleştiği ülkelerde toplumun kültürü üç aşağı beş yukarı birbirine eşittir. Şimdi bazıları külahlarını önüne alıp düşünsünler bizde toplumun eğitim ve kültür düzeyi birbirine yakın mı? Kayacı’nın dediği gibi bir çobanla bir profesör oy kullanırken neler düşünüyor?

Türkiye’de demokrasinin ilk adımları 1946 seçimlerinde atılmaya çalışılmıştır. Atatürk’ün kurduğu yeni Türkiye Cumhuriyetinde halkın bilinçlenmesi için bazı adımlar atılmıştır. Atatürk’ün İstiklal Savaşı sonunda söylediği; “Asıl savaş şimdi başlıyor, o da cehaletle savaştır sözü hiçbir zaman akıldan çıkarılmamalıdır.” Toplumun kültür düzeyini yükseltmek için kurulan Köy Enstitüleri ile Halkevleri bunun en açık örnekleridir. Ne var ki 1950 seçimlerinden sonra Demokrat Parti’nin yaptığı ilk iş toplumun bilinçlenmesinin önünü kesmek için onları kapatmak olmuştur.

Demokrasilerde eğitim ve kültüre bakılmaksızın herkesin bir oyu vardır düşüncesi hakim olmuştur. Ancak gerçek demokrasilerde ve seçimlerde halk özgür iradesini kullanırken bir takım bilgilerle de donatılmış olmalıdır.

Bizde öyle mi?

Milletvekili seçimlerinde halk istediğini mi seçiyor? Yoksa parti liderlerinin kendi istekleri doğrultusunda hareket edeceklerini mi listelerine koyuyor? Halk da ister istemez tanımadığı kişilere, lider istedi diye oyunu veriyor. Bu bir gerçektir. Öyle olunca da seçilenler liderlerinin sultasında, onların istekleri doğrultusunda davranıyorlar. Aksini yapanlar ya disiplin kuruluna veriliyor, ya da bir dahaki seçimde listeye giremiyorlar.

Halkın belirli bir kesimi nasıl oyunu kullanıyor?

Toplumumuzda kaç kişi oy vermeden önce, en azından internet ortamında parti tüzüklerini okuyorlar?

Son seçim öncesinde bizim yörede bir panayır düzenlenmişti. Orada iki parti seçim propagandası için stand açmıştı. Bunlardan birine parti tüzüğünüz var mı diye sordum. Standakiler şaşırdılar, sizden başka bizden tüzük isteyen olmadı dediler ve tüzüğü verdiler.

Kırsal kesimde yaşayanlar veya eğitim düzeyleri düşük olanlar eşlerinin veya aile büyüklerinin isteği doğrultusunda oy veriyorlar. Onların sağlıklı düşüncesi var mı? O da başka bir konu...

Bu arada toplumda etkinliğini sürdüren tekke ve cemaat liderleri de seçimde etkili oluyor. Geçen seçimde bir olaya tanık olmuştum. Tekke müdavimi olan bir müride (!) oyunu nasıl kullanacaksın diye sorduğumda aldığım yanıt; “Müslüman partiye oyumu vereceğim... “ oldu. Peki diğerleri Müslüman parti değil mi? dediğimde de bilgiç bilgiç gülümsemişti. Seçim sonrasında Müslüman partisine (AKP) oyunu verdin mi dediğimde “Hayır öbür Müslüman partiye verdim. Efendi Babanın (!) rüyasına giren ermiş bir kişi (!) Ona değil öbürüne verin demiş (!)...”

Programa reyting getirmek amacıyla alınan akılsız sarışın olarak nitelenen Aysun Kayacı öylesine bir söz söyledi ki, taşları yerinden oynattı. Programa renk katmak için orada yer alan Kayacı, belki de kendisine verilen bu rolü bir kenara iterek gerçek duygularını dile getirerek konuştu. Kısacası diğerlerini bir güzel mat etti. Onlara, aptallık falan yok, siz şu an ayak takımının iktidara getirdiği partiden şikâyet etmiyor musunuz? Deyiverdi.

Aysun Kayacı’yı susturmak ne mümkün; “ Sonradan belediyelerin diploma dağıtır gibi tapularını dağıttığı gecekondu dikenle, kaçak elektrik kullananla ki bu yüz binleri buluyor. Türkiye’de vergi kaçıranla benim oyum neden eşit acaba? diye sormaz mı? Programın başında aptal rolü verilen Kayacı’yı tutmak ne mümkün. Sular seller gibi konuşuyor:

“Bir siyasi parti gelip gecekonduların bilmem nesini verecek, odun verecek, kömür verecek. Ondan sonra da memleket Arabistan olacak. Oldu da.”

Bu arada Aysun Kayacı’nın unuttuğu bir şeyi de ben ekleyeyim. Anadolu’nun birçok yerinde odun kömür dağıtımı için valiler bizzat görevlendirilmişti.

Aysun Kayacı’nın tüm içtenliği ile söylediklerini bu memleketin pek çok aydını, siyasetçisi, bürokratı, emekçisi, yazarı, işadamı düşünmüştür. Ancak dost toplantıları dışında söylemek cesaretini kendilerinde bulamamışlardır.

Onun söyledikleri demokrasinin ruhuna aykırı ama, bizim demokrasimiz kendimize özgü... Başka diyecek bir söz yok.

Sanırım bundan böyle kimse bu güzel kıza aptal sarışın deme cesaretini gösteremeyecektir. Çünkü O, çoğu kişide olmayan bir cesaret örneğini televizyon ekranlarında sergiledi. Bu konuyu irdeleyen Can Ataklı ise yazısına harika bir başlık atmış:

“Apdal sarışının fendi akıllı güzelleri yendi...”

Yayın Tarihi : 5 Nisan 2008 Cumartesi 00:59:47


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
Süleyman KARAEL IP: 85.101.203.xxx Tarih : 9.04.2008 10:57:54

Aysun Kayacı Sarışın ve Güzel olduğu kadar Zekî bir Kadındır da. Sanırım Aysun Hanın olayı kişisel olarak değil de "Coğrafi Konum" olarak nitelendirmek istedi. Bir de bu açıdan bakarsak kendisine hak veren çok olur sanırım. Aysun Hanım gibi bir Metropolde yaşayan biri ile Dağ Başında yaşayan bir kişi arasında pek tabi her açıdan düşünce ve yaklaşım farklılıkları olacaktır. Her iki tarafında her türlü manzaraya bakış açısı farklı olur büyük olasılıkla. Ban sorarsanız her insanlar arasında ayrım yapmak doğru olmaz. Çoban da bir insandır, işçi de, sanatçı da bir insandır. Ancak bulunduğumuz konum itibarıyle düşünce farklılıklarının olması çok normaldir. Bu konuda kimse alınmasın ama Aysun Kayacı eğer benim düşündüğüm gibi düşünüyorsa, kendisine katılıyorum, haklıdır.


hurriyet turnalı IP: 88.239.35.xxx Tarih : 6.04.2008 21:46:58

Aysun üniversite mezunu, düzgün aileden gelme bir hanım bildiğim...Canlı yayın bu zordur. İnsan ağzından çıkacak lafı kırk kere hesaplayıp konuşmalı... Yazık olan bu kadar önemli bir dönemi aşmaya çalışırken gündemi bununla doldurmak.


mehmet ersindigil IP: 84.62.11.xxx Tarih : 5.04.2008 16:37:26

Tesekkürler hocam ellerine saglik bende bu Magazin haberlerinden nefret ediyorum.Cünkü egitim tarafi hic yoktur,Olmadigi gibi de insanlari kiskiritici fitne sirret dolu programlar.Ama ne yazik,ki reytik pesinde olan televizyon sahipleri hep göz yumuyorlar Aysun Kayaci,mi konustu yaliniz bunun gibi ve daha siddetli konusmalar vardir Hatta Politikacilar,da bunu yapiyor.Örnek olarak kimlerine göre sanki karsisindakine göz dagi vermek icin hitap ediyorlar.Uzun lafin kisasi Balik Bastan kokar derler,Sayin Politikacilar bunu yaptiktan sonra Halk nasil sakin olsun.Demokrasi Altinda Gercekten diktetörlük yapiyoruz.Sinifimiz ne olursa olsun hep yapiyoruz.Bilmem bu Türklerin geninden,mi geliyor acaba.Türklerin geni Siddete dayalimi bilmiyorum.Sahsen inanmak istemiyorum,Malesef ögle görülüyor.Bizler neden böyleyiz deyip önce igneyi kendimize civaldizi baskasina batiralim,Belki aklimiz basimiza gelir,de birbirimizi karalamaktan kurtuluruz saygilarimla.


Gökhan IP: 85.100.10.xxx Tarih : 6.04.2008 18:52:00

Sayın Yücel,yine size katıldığımı fakat bazı farklılıklar olduğunu belirtmeliyim.O programda,sizin de yazınızda belirttiğiniz üzere bir cesur insan vardı.Ne onlarca kitap yazmış yazar hanım,ne de aktrist sosyal demokrat hanım gerçekler ortadayken cesaret gösterip Aysun Kayacı nın söylediklerini hiç bir zaman ne söyleyebildiler ne de yazabildiler.Çünkü popülizm yapmaktan öteye gidemezler.Kraldan çok kralcılık ederler.Aysun Kayacı ya aynen katılıyorum.Halk kalabalık,cahil ve ayak takımına dönüştürülecek ki günlük küçük bahşişlerle (Kömür,gıda paketi)kandırılabilsin.O yüzden hiç bir zaman işsizlik bilerek bitirilmez.Bu sakat,çürümüş,oligarşik düzen maalesef demokrasi diye yutturuluyor.Atatürk'ün istediği bu değildi.Bu, tipik bir feodal sistemin aristokrat olmayan şeklidir.Saygılarımla..


erdal geyikçi(köçek)... IP: 88.232.68.xxx Tarih : 5.04.2008 10:15:31

MERHABA ERDEM ABİ..KÖŞENİZİ OKUDUM.SON GÜNLERDE ÜLKEMİZİN BAŞKA TARTIŞILACAK KONUSU KALMAMIŞ GİBİ, MANKEN SN:AYSUN KAYACININ SÖYLEDİKLERİNİ TARTIŞIYORUZ.TELEVİZYON YAPIMCILARI BÖYLE NE SÖYLEDİĞİNİ BİLMEYENLERİ CANLI YAYINLARINA YORUMCU OLARAK ALIRSA BÖYLE OLUR.BELKİ SN:AYSUN KAYACI BİLMEDEN SÖYLEDİ,BELKİDE BİLEREK SÖYLEDİ.AMA APTAL OLDUĞUNU DÜŞÜNMÜYORUM SN:AYSUN KAYACININ.APTAL BİRİSİ BURALARACA GELEMEZ,BÖYLE SÖZLERİ (ABDAL'LAR)EDER ERDEM ABİ.ÇOBANLAR İÇİN SÖYLEDİGİNE GELİNCE PİRSULTAN ABDALDA ÇOBANLIK YAPMIŞTIR.HİÇ BİR KADINDA APTAL DEGİLDİR ERDEM ABİ.HER ZAMAN DUYDUĞUM VE ANAMINDA HERZAMAN SÖYLDİĞİ BİR SÖZÜ HATIRLADIM(KADININ İPİYLE KUYUYA İNİLMEZ)SÖZLERİ .PİRSULTAN ABDALIN DÖRTLÜGÜYLE YORUMUMA SON VERİYORUM ERDEM ABİ. Cahile Irak Ol Kamile Yakın Bir Mana Söyleyim(Hey Dost) Darılma Sakın Hasmın Karıncaysa Merdane Takın Ummadık Taş Başa (Hey Dost) Düşer Mi Düşer.. SAYGILARIMLA.ERDAL GEYİKÇİ(KÖÇEK)....!


TeomanTörün IP: 85.103.62.xxx Tarih : 6.04.2008 18:45:21

Demokrasi, evet; tüm halkın yönetime katıldığı rejimdir. Ama hiç bir ülkenin bunu "demagoji" olarak anlamaması gerekir. Rahmetli Mendres zamanında temeli atılan kelle demokrasisi illetinden bir türlü kurtulamadık. Demokrasi bir yandan tüm halkın yönetime katılımını sağlar bir yandan siyasetle direkt ilgilenmesini ve kişisel olgunlaşmasını hedefler. Bütün ülkelerde Yönetimin çeşitli denetlenmesi ve sorumluluklarının sorgulanması ilkesi vardır. Kanunların Anayasaya uygunluğunun denetimi için kesinlikle özel bir yargı mercii gerekir. Çoğu ülkelerde, Millet Meclisi dışında, Bir zamanlar bizde de olduğu gibi "Senato" yani yaşlılar, yüksek öğrenim görmüşler, deneyimliler meclis bulunur. Sansürsüz bir basına kesinlikle tahammül gösterilmesi gerekir. Kalıcı yönetim esasları üzerinde kesinlikle muhalefet ve ülkedeki etkili kurumların oydaşması (Consensus'u) gerekir. Aksi takdirde, "Aman şu adamı mebus adayı olarak alalım; arkasında şu kadar yüzbin oy var, falanca tarikat şeyhinin ya da köy ağasının adamıdır"; "Aman, bütçe imkanlarına, ülke çıkarlarına uymasa da büyük kitle teşkil eden falanca kesime şu tavzileri verelim; Aman duygularını okşayalım; Aman din korkusu ile kandıralım" v.s., v.s. oyunlarla siyaset yapmak; işte aslında bu Halka saygısızlık; halkla alay etmektir; ülkeyi karanlığa, geriliğe ve borca batırmaktır. Aynen, Türkiyenin, diğer 3. Dünya ülkelerinin açık ara önünde iken şimdi çoğunun arkasından hüsranla bakması gibi.