17
Haziran
2024
Pazertesi
ANASAYFA

Kim gazeteci, kim değil!..

Başbakan, AKP il başkanları toplantısındaki konuşmasında sözü, son günlerde yabancı ve yerli basında yer alan tutuklu gazetecilere getirmiş ve haklarında ağır suçlamalarda bulunulanlardan yalnızca altısının sarı basın kartı sahibi olduğunu söylemişti. Böylece sarı basın kartlı gazetecilerle, sarı basın kartı olmayan gazetecileri ikiye ayırmıştı.

Sanırım şimdi medyaya ilgi duyanlar merak içerisinde olmalıdır: kim sarı basın kartlı, kim değil diye!.. Bu da basındaki bölünmenin bir başka yanı… Kısacası, her gün yorumlarını okuduğumuz köşe yazarlarına, habercilere artık kuşkuyla bakacak, yazılarını beğenmiyorsak onun sarı basın kartı yok boş ver mi diyeceğiz? Yoksa beğendiğimiz yazara acıyıp; zavallının bir kartı bile yok diye mi düşüneceğiz?

Başbakan, sarı basın kartı olmayan tutuklu gazeteciler için onlar zaten gazeteci değil, boşuna yaygara koparılıyor demeye getiriyor. Anlaşılan birileri yine Başbakanı yanıltmış; sarı basın kartı olmadan gazeteci olunamayacağını söylemiş olmalı!..

Konu yine basına odaklanınca, önce gazeteci kime denir diye merak edip, her zaman yaptığım gibi sözlüklere başvurdum. Bir gazetede çalışan, haber toplayan, yazı yazan ve çeşitli biçimlerde gazetenin hazırlanmasına katkıda bulunan kişilere gazeteci dendiğini öğrendim. Bunun yanı sıra gazeteci, yalnızca yazı yazan da değildir; gazetelerin mutfak tabir edilen bir yeri vardır. Orada teknik işler yürütülür ve onlar da gazetelerin emekçileridir. Bizler istediğimiz kadar yazsak; allame-i cihan olsak, onlar olmazsa ne sayfada istenildiği gibi yer alır ne okuyucu ilgilenir. Basının mutfağındaki emekçilerin yardımıyla, teknik becerileriyle yazılar değer kazanır.

Yazılı, görsel ve internet basınında şöyle bir araştırma yapılıp, istatistik yapılsa sarı basın kartı olanların devde kulak kabilinden olduğunu görürüz. Yeri gelmişken bir gariplikten söz edeceğim; onca köşe yazarının, medya yöneticilerinin çoğununun sarı basın kartı yoktur. Yazı yazmadan, gazete mutfağında çalışanlardan bazılarının da sarı basın kartları vardır. Benim rahmetli bir gazeteci dostum; bir ajansın muhasebesinde çalışıyordu, yaşamında bir tek yazı yazmamıştı ama sarı basın kartı vardı!..

Her gazeteci sarı basın kartı alabilir mi?

Hayır, alamaz bunun şartları vardır. Başbakanlık Basın Yayın Enformasyon Genel Müdürlüğünce yürütülen işlem Basın Kartı Yönetmeliği hükümlerine göre yapılır. Bunun koşullarına gelince; 18 yaşını bitirmiş olmak, en az ortaöğrenim veya dengi bir okulu bitirmek, kamu hizmetlerinden yasaklı veya ağır hapis cezasıyla hüküm giymemiş olmak gibi… Ayrıca Basın yayın, gazetecilik, radyo-tv ya da iletişim alanında üniversite veya yüksek okulu bitirmişse bir yıl kesintisiz, başka bir alanda üniversite veya yüksek okulu bitirmişse yine kesintisiz dört yıl gazeteci olarak çalışmalarını gerektirir. Bu evraklarınızın tamam olsa bile sarı basın kartını hemen alacağınızı sanmayın. Başvurunuz Basın Kartı Komisyonuna havale edilir. Yanılmıyorsam on üç üye sizin için karar verir; kartı ya verir, ya da vermezler!..

Sarı basın kartının avantajları nedir diye soracak olursanız? Hemen ekleyeyim;

-Devlet veya yerel yönetimlerin taşıtlarında indirimli veya parasız seyahat edebilmek,

-Müze, galeri, stadyumlara ücretsiz girmek,

-Kanunen gizli olmayan toplantılara girmek,

-PTT’de yapacakları işlerde öncelikli olmak.

Sarı basın kartı özel bir ruhsat değildir. Yalnızca kimliktir. Sarı basın kartını alabilmenin güçlüğü karşısında yayın organları bunun kolayını bularak gazetesinde çalışanlara özel kimlik düzenlerler. Varsın maçlara ücretli gitsin, kamu araçlarına bedava binmesin. Görevlendirdikleri gazetecilere hiç kimse de sen gazeteci değilsin, sana yanıt veya bilgi veremem dememiştir.

Günümüz basınına baktığımızda artık eski yayın organlarının ve gazetecilerin olmadığını görürsünüz. Basın kabuk değiştirmiş, holdingleşmiştir. Bir bakıma iş kolu sektörü olmuştur. Artık gazetecilikten gelme patronlar, yayın yönetmenleri de yok… İş sektöründen kazanç sağlayan patronların, yönetmenlerin elinde ezilen gazeteciler var… Güvence denen şey ise hiç yok… Kısacası ya bu deveyi güderler ya da bu diyardan giderler…

Türkiye’de gazetecilik sermaye ve çıkar ilişkilerinin altında un ufak olup ezilmiştir. Doğrucası çökmüştür. Durum böyleyken sarı basın kartı olmayanları gazeteciden saymamak biraz tuhaf değil mi?

Üniversitelerde bilimsel kariyer yapmak isteyenlerden doktora şartı arandığını hepimiz biliriz. Doktora, lisansüstü öğretimden sonra bilim sınavını verdikten sonra, yazılan bilimsel bir eserle kazanılan akademik bir unvandır. Gelin görün ki, bazı üniversitelerin yönetimleri, biraz da yağcılıkla önüne gelene fahri doktoralar dağıtır. Bunun için de törenler düzenlenir, akademik cüppeler giyilir… Belki de bazılarının onlarca fahri doktora beratları vardır, onlar doktora yapmış mı sayılır?

Şimdi ben kendimle açmaza düştüm; ben gazeteci sayılır mıyım diye? Benim sarı basın kartım yok ve almak için de başvuruda bulunmadım. Yıllar öncesi Türkiye Gazeteciler Cemiyetine başvurmuştum, itiraz hakkım bâki olmak üzere beşe karşı dört oyla reddedilmiştim. İtiraz etmedim, onlar da istediklerini alırlar, istediklerini almazlar. Keyifleri bilir!..

Oysa 1965’den bu yana yıllardan beri basının içerisindeyim. Büyük, küçük ve yabancı dildeki gazetelerde, dergilerde binlerce köşe yazısı, inceleme türü ve habercilik alanında yazılar yazdım. Köşe yazarlığı ve inceleme dalında da ödül aldım… Yayınlanmış, bazıları yabancı dillere çevrilmiş altmıştan fazla kitabım var ama sarı basın kartım yok…

Demek ki, ben gazeteci değil, alaylı gazeteciyim!..

Yeri gelmişken sormak isterim; edebiyatımızın ünlü isimlerinin, ünlü gazetecilerin, akademisyen olsun veya olmasın köşe yazarlarından acaba kaçının sarı basın kartı var? Eğer yoksa onlar da benim gibi alaylı yazar-çizer takımından mı?..


erdemyucel2002@hotmail.com
 

Yayın Tarihi : 12 Mart 2012 Pazartesi 00:07:46
Güncelleme :12 Mart 2012 Pazartesi 12:42:45


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
Salih AK IP: 88.248.137.xxx Tarih : 12.03.2012 21:50:46

Erdem Hocam ellerine sağlık konuyu oldukca güzel ele almışsın. Kenthaber'de genel koordinatör olduğum dönemlerde de aynı sorunu yaşamıştık. O zamanlarda (2003-2007) yılları arası başka bir tartışmada vardı internet bir gazetemidir. umarımki şuan bu tartışmalar son bulmuş gaztecilik terimi yerine oturmuştur.

umarım diyorum çünkü umduğum gibi olmadığını yazınızdan okuyorum hayattan bihaber insanlar tarafından yönetildiğimiz sürece toplumuzda ki sektörler acı çekecek Türkiye ise küçük problemleri tartışacaktır.  Molozlaşmış beyinler biryerlerine değen koltuğun sevdasından vazgeçmedikce ve yerlerini biz gençlere bırakmadıkca ilerleme beklenemez. Dünya hızla değişirken cep doldurmak isteyen lider yöneticciler ne yazıkki yıpranışın simgesi halindedirler.

Dünyada batan ülkeler toplanarak dünya devi haline gelirken bizlerse sadece otobüse binilebilen ve bir kaç uygulamada ücretten muaf kılan saçma kartı konuşuyoruz.

Basın Kartım Yok Ama GAZETECİYİM. Nedenmi? aldığım her haberi her ayrıntıyı doğru bir şekilde insanlığa ulaştırmak Türk vatandaşı olarak görevim. Eğer kartla gazetecilik oluyorsa Ehliyet belgesininde alkol muayenesine tutulması gerekir üfle yavrum (b) sınıfı ehliyet. Her ehliyeti olanında kaza yapmaması gerekirdi. SERTIFIKALI GAZETECILIK DÖNEMINE HOŞGELDINIZ.


Erdal Geyikçi-Sanatcı. IP: 88.226.85.xxx Tarih : 12.03.2012 12:37:04

Merhaba Erdem abi...Köşenizi okuyunca aklıma 1999 yılındaki deprem sonrası yerel bir gazetede muhabirlige başladığım yıllar geldi.Deprem için gazete satışı yapmıştım.Daha sonra beni gazeteye aldılar.Askerlikten olsa gerek gazeteye girdigimde haber merkezinde başladım.(ASKERDE HABER MERKEZDEYDİM).

Gazetede önce fotoğraf çekmesini ögrendim.Zamanla haber yezmesınıda ögreniyordum.Haber müdürüm,Haberi nasıl yapacagımı ve yazacağımı ögretiyordu.Müdürüm birgün bana sen akıllı adamsın,Reha Muhtar kediyi,Köpegi haber yapıyorsa sen daha iyi haberler bulursun demişti( O YILLARDA REHA MUHTARIN ÇATIDAN,KUYUDUN VE BENZERİ YERLERDEN HAYVANLARIN KURTARILIŞINI HABERLERİNİ YAPIYORDU )Bir kaç kere manşetlik haberler buldum.Habere İmzam atılmıyordu,okullu olmadıgım içinmiş.

Birgün çok güzel bir haber buldum,Yerel gazete oldugumuz için o haber yepılmadı.Daha sonra o haberi ulusal bir gazetede manşetinde gördüm. Arkadaşımla konuşurken bu haberi bende biliyordum.Yerel oldugumuz için yapamamıştık dedim.Arkadaşımda gazeteciydi,Bana o haber o gazeteye sizin gazeteden geçti demişti.

Yerel gazeteler bazı nedenlerden dolayı her haberi yapamıyormu.(Bence yerel gazeteler,ulusal gazetelerin gözö kulağı,beyni oldugunu düşünüyorum).

Gazetede durduğum birgün telefon geldi.Telefonu ben açtım.İntihar eden birisini haber veriyorlardı.Tamda bizim gazetenin karşısızdı.2 arkadaşım gitti,bende gidiyordum,müdürüm sen gitme 2 kişi gitti demesi üzerine,bende gülerek intihar edeni kurtarırım demiştim. İntihar eden bir binan 6 katındaydı.Gazateci arkadaşlarda karşı binalardan çekim yapıyordu.Binanın hemen yanında inşaat halinde  olan bir bina vardı.Bende hemen o binaya çıkmıştım.En yakınında ben vardım.En iyi fotoğrafı ben çekecektim.Nerden bileyim intihar edenin SARA,sı varmış.Sarası tutunca ,binanın ucunda sallanmaya başladı,düşecekti bende tuttum düşmesin diye.bütün gazeteci arkadaşlar resimlerimizi çekiyor.Bende sarası olanları bildigim için ağzını açmaya çalışıyordum.Neyse polisler intihar edeni aldı götürdü,bende gazeteyi gittim.

HABER MÜDÜRÜMÜN İLK SÖZÜ"SEN İNSANMISIN GAZETECİMİSİN OLDU.BEN ÖNCE SÖYLEDİGİ SÖZE ŞAŞIRDIM.BEN İNSANIM DEDİM.HABER MÜRÜM ÖNCE RESİM ÇEKECEKSİN ZAMAN KALIRSA İNTİHAR EDENİ TUTARSIN DEDİ.BİRAZ TARTIŞTIKTAN SONRA GAZETEDEN ÇIKTIM GİTTİM...DİGER GÜN BÜTÜN GAZETELERDE MANŞETİM"İNTİHARI GAZETECİ ÖNLEDİ DİYE..O GÜNDEN SONRA BİR DAHA GİTMEDİM GAZETEYE...YILLAR SONRA GAZETECİ ARKADAŞI GÖRDÜM,YILIN GAZETECİLİK ÖDÜLÜ VERİLECEKTİ SANA.AMA ALAYLI OLDUGUN VE YENİ BAŞLADIGIN İÇİN VERMEDİLER DEDİ...BEN ÖDÜL ALMAK İÇİN İNTİHAR EDENİ TUTMUMIŞTIM.İNSAN OLDUGUM İÇİN TUTMUŞTUM ERDEM ABİ.O YILLARDA YEREL VE ULUSAL GAZETE VE TELEVİZYONLARDA" ÖNCE İNSANLIKMI GAZETECİLİKMİ TARTIŞMALARIDA YAPILMIŞTI...GAZETEYE ÇIKTIĞIM HABER BENİM İÇİN EN İYİ ÖDÜL OLMUŞTU,HALEN SAKLARIM ..FACEBOOK SAYFAMDA GAZETE HABERLERİ RESİMLERİ İÇERİSİNDEDE VAR...SENLEDE FACEBOOK ARKADAŞIK YA ERDEM ABİ:)))SAYGILARIMLA.ERDAL GEYİKÇİ-SANATCI.


Mehmet Ersindigil IP: 84.62.12.xxx Tarih : 12.03.2012 13:46:26

Hocam ellerine saglik"Sari kartli olmayan gazetecilerin sanirim Basbakanimiza yanlis bilgi verildiginden dolayi kaynaklanmistir.Umarim sayin Basbakanimiz bu yanlisi kisa zamanda anlar ve sari kartli olmayan gazeticilerden özür dileyip gönüllerini alir.Asil demek istedigim konu,gazeteci deyil sanirim,Benim,de görsel basindan sikayetim vardir.Örneyim olan bir vakayi bir kac kez üstüste göstermileri.

Bu gibi olaylar inanin,ki halki cok geriyor,bir veya iki,en fazla üc kez gösterilse bence yeterlidir.Sari kart futbol teriminde dikkat kirmiziya yakinsin anlamindadir.Sari karti olmayan gazeticiler acaba kimliksiz,mi taniniyor.Burda bir yanlis var,Sari karti veren kurum,kendi karar vermesi yanlistir.Normalinde basin gazete basin kartini,Gazete sahipleri vermelidir.Buda tipki bir is veren gibi calisan elamanina verdigi kimlik gibi olmalidir.Buda her yerde gecerli olmasini sagliyacak gazete sahipleridir.

Basin olmayan yerlerde Halkin %70 degil % 99 zu cahil demektir.Halk ister sari kartli olsun ister kirmizi kartli olsun ögrenme yetenegini ister görsel,ister internet,veya gazete yazarlarindan ögrenmektedir.Bunlara sansur konuldugu zaman,ve baski yapildigi zaman Halkini cehaletten kurtulmasini istemiyen yetkililer tarafindan kabul edilemez sanirim.Basin A dan Z ye kadar özgür olmasi gerekir diye düsünüyorum.Daima tatli yesek acinin ne oldugunu kimse bilemez saygilarimla.


esin çalıkoğlu IP: 88.245.156.xxx Tarih : 12.03.2012 21:03:10

Sevgili erdem yücel sarı basın kartı da neymiş . kaleminin gücüne bak biz sizden hoşnutuz.  ya ya şa şa ERDEM YÜCEL çok yaşa size sevgiler yolluyoruz..........


Baki Karakol IP: 78.184.154.xxx Tarih : 13.03.2012 13:54:33

Size, "Erdem öğretmen" diyebilir miyim? Bu güzel yazınızla, Başbakan'a, Başbakan'a konuşma metni yazan danışmanlara çok güzel gazetecilik dersi veriyor, anlatısında bulunuyorsunuz. Umarım, okurlar, eksiklerini giderirler, bir dahakine yanlış şeyler yazmazlar, Başbakan'ı okutma yoluyla konuşturmazlar...

Başbakan'ı en çok yerenlerin başında gelirim. Yererken de bilirim ki, Başbakan, danışmanlarının kurbanı. İyi de... Bu kadar da "Danışman bağımlısı" olmaz, olunmaz ki!..

Başbakan istese de silkinip kendine gelemez, "danışman bağlımlığı"ndan kurtulamaz. Bütün yetisi, donamımı bu kadar... Danışman bağımlılığından sıyrıldığı an, çırıl çıplak kalacak, kendi gerçeği ile kalacak.

Başbakan, iki tekerlekli bisiklet ya da dört tekerlekli araba gibidir; tekerlerden birinden yoksun olduğu an yıkılır, yok olur gider...

Danışmanlar, Başbakan için tekerleklerden biridir...

Bu çarpıcı gerçeği Başbakan'ın kendisi de, Başbakan'ın danışmanlarının tamamı da iyi bilir...

Adete birbirlerine "mahkûm"durlar...

İşte bu mahkûmiyet, birlikteliği kalıcı kılıyor. Öyle ki... Yıkılan çamlar zerrece önemsenmiyor...

Gazeteciliği, Başbakan'lığa bağlı Basın Yayın Genel Müdürlüğü'nün verdiği "Sarı Basın kartı"na bağlanması da devrilen, yıkılan çamlardan biri...

Elbette Sarı Basın Kartı almanın bir dizi koşulları var ve siz onları bi güzel özetlemişsiniz. O koşulları yerine getirererek Sarı Basın Kartı alanlara oranla, aynı koşulları yerine getirmelerine karşın hakları olan Sarı Basın Kartı'nı alamayan basın emekçisi o kadar çok ki!..

Başbakan'ın ve Başbakan'ın danışmanlarının bu acı gerçekten haberlerinin olduğuna inanıyorum. İşlerine gelmediği için, "gerçekleri gizleme" anlayışının ürünü olduklarından, çoğunluktaki basın emekçinin hakları "Sarı Basın Kartı"nı neden alamadıkları üzerinde durmazlar, baş çevirip ilgilenmezler...

Basında çalışmalarına, yazıp çizmelerine karşın "Sarı Basın Kartı" almayan, almak istemeyenler de vardır. Onlar, maaşları, ekonımileri çok iyi "nüfuslu" insanlardır. Sarı Basın Kartı'nın sağladığı olanaklara gereksinim duymazlar; Sarı Basın Kartı ile girilen yerlere, ayakkabılarının ucuyla vurarak girerler...

Uzatmayayım... Şunu sormak isterim: Başbakan'ın sıkça karşılarına oturduğu ya da oturttuğu, oturtulan "gazeteci"lerden kaçının Sarı Basın Kartı var?.. 

Yanıt vermek istemeyeceklerdir. Çünkü onların derdi, gerçekler ve ayrıntılar değil, yalkı kandırmaya, uyutmaya yönelik propagandadır, o propagandalarının tutması, iş yapmasıdır.

Şu öngörümü de ekleyeyim: Başbakan'ın bu çıkışından sonra artık Sarı Basın Kartı alma, yandaşlar için çok daha kolay, karşıtlar için çok daha zor olacak!

Erdem öğretmenim... Ellerine sağlık... Çok etkilendim, çok yararlandım... Katkıda bulunmak istedim. Olabildiysem ne mutlu. Harf, sözcük ve tümce yanlışlarım varsa, lütfen hoşgörün.Sevgi ve saygılarımla. Baki Karakol