15
Mayıs
2024
Çarşamba
ANASAYFA

Kime Oy Vereceğiz?


Türkiye gerçekten zor günler yaşıyor; ince uzun dar bir köprüden geçiyor. Cumhurbaşkanlığı krizinin ve Türkiye’nin belli başlı illerinde yapılan, laik düşünceyi öne çıkaran mitinglerin ardından erken veya öne alınmış seçim bir anda iç siyaseti eni konu karıştırdı.

Erken seçim bekleniyor muydu?

Siyasi partiler buna hazırlıklı mıydılar?

Seçimin öne alınmasında Genelkurmayın Internet sitesinde yayınladığı bildiri ne derece etkili olmuştu?

Kuzey Irak’ta gelişen olaylar, her geçen gün biraz daha artan terör, yaşamını yitiren insanlar, şehit askerlerimiz, bir şeylerin yolunda olmadığını yansıtıyordu. Bütün bunların yanı sıra bir türlü çözülemeyen geçim sıkıntısı, işsizlik, bir yanda serveti artan bazı kişilerin basında yer alması toplumda huzursuz ediyordu. Tarım ürünlerimizin başında gelen çay, fındık, narenciye üreticilerinin sorunları ve çiftçiler durumdan memnun değillerdi.

Türkiye’nin çeşitli illerinde yapılan mitingler Atatürk ilkelerinin, laikliğin zedelendiği noktasında birleşiyordu. Devlet kadrolarında asıl görevleri toplumun dini inançlarını bilimsel olarak halka anlatmak olan imamların devlet bürokrasisinde ihtisasları dışındaki alanlara getirilmeleri de ayrı bir sıkıntı konusuydu. Bu arada bazı çevreler toplumu aydın ve aydın olmayan kesim olarak germeye çalışması da dikkati çekiyordu. Bütün bu olaylar, davranışlar üst üste binince toplumda sıkıntı ve huzursuzluk kendiliğinden oluşuyordu. Bütün bunların çözümü de erken seçimden başkası da olamazdı. Nitekim bu konuda alınan kararın ardından siyasi parti liderleri seçim meydanlarına inmeye başladılar. Önümüzdeki günlerde meydanlarda söylenenleri izleyecek, bazılarına gülecek bazılarını da uzun uzun düşüneceğiz. Sonunda da 22 Temmuzda sandığını başına gideceğiz. Daha önceki yazılarımızda belirttiğimiz gibi bu seçimin gerçekten diğerlerine göre çok daha farklı olacaktır. Önceki seçimlere göre bu kez, uygun olmayan bir tarihte yapılacak olmasına rağmen katılımcıların çak daha fazla olacağı açıkça olacağı sanılıyor.

Türkiye daha şimdiden iktidardan memnun olanlar ve olmayanlar olmak üzere ikiye ayrılmış durumdadır. Bunun en açık belirtisi gazetemize gelen okuyucu yorumlarıdır. Yaklaşık günde 800 civarında sitemize gelen okuyucu yorumlarının büyük bir kısmı seçime kilitlenmiş oluşu toplumun bir kesiminin bu konudaki duyarlılığını göstermektedir. Türkiye’nin her yerinden gelen bu yorumlara bakarak önümüzdeki seçimin epey zorlu geçeceği anlaşılıyor.

Bütün bunların yanı sıra asıl sorunun ne olduğu kendiliğinden açıkça ortaya çıkıyor.

Kime oy vereceğiz?

Futbol takımı tutar gibi eğrisiyle doğrusuyla bir siyası partiye gönül bağlamışların dışında geçen seçimde oy kullanmayanlar ve daha henüz kararsız olan büyük çoğunlukta bir seçmen grubu bulunmaktadır. Bunlardan bir kısmı günlük basın organlarını izleyen, okuyan ve düşünen kesimdir. Sanırım son seçimde oy kullanmayanların çoğunluğunu da bunlar oluşturmaktadır. Onların yanı sıra siyasi düşüncesi olmayan, okumayan, olup bitenleri yeterince değerlendiremeyen, kulaktan dolma fikirlere göre oy kullanacak bir de ayrı kesim vardır. Bağnaz, hurafelere bel bağlayarak kandırılan insanların oluşturduğu, türbelerden, yatırlardan beklentileri olanlarda başka bir gruptur.

Bu bakımdan 22 Temmuz seçimlerinin çok zor ve çekişmeli geçeceğini sanıyoruz. Bir bakıma aydın düşünce ile batıl düşünce karşı karşıya gelecektir. Başka bir deyişle aydınlık ve karanlık; doğu ile batı sentezi bu seçimde yapılacaktır. Türkiye bu iki şıktan birini seçmek zorundadır.

Sonrası ne olur? Bugün için işte onu pek bilemiyoruz ...

Türkiye’de yanılmıyorsam sayıları elliye yakın siyasi parti vardır. Bunların büyük çoğunluğu tabela partisi olup seçime girebilme olasılıkları da yoktur. Girebilenler ise ayrı ayrı iktidar veya ortak olabilme olanaklarından yoksundurlar.Bu nedenle birbirlerine yakın görüşte olan siyasi partiler her türlü beklentiden uzak, Türkiye’nin geleceği için fedakarlık yapmak zorundadırlar. Nitekim de bunu görebilen CHP, DSP, ANAP,YTP bu yolu seçerek seçime gitmeye karar vermişlerdir. CHP %19.39, DSP ise %1.22 oy almış olmalarına rağmen fedakarlık yaparak aynı çatı altında seçime gideceklerdir. Diğer taraftan YTP ile ANAP ayrı ayrı seçime gireceklerinde hüsrana uğrayacaklarını fark ederek birleşmiş ve Demokrat Parti ismini almışlardır. Ne Erkan Mumcu ve ne de Mehmet Ağar sen ben mücadelesine şimdilik girmemişlerdir. Bunun dışında iktidar partisi de BBP ve Saadet ile daha henüz flört aşamasındadır. Güney-doğu illerinde ise DTP adayları bağımsız olarak seçime girme düşüncesindedir. Yasal olarak bunların durumunun ne olacağını veya nasıl bir tepki ile karşılaşacağını önümüzdeki günlerde açıkça göreceğiz.Bu durum bir bakıma seçim sistemimizi delme anlamına gelip gelmediği de ayrı bir tartışma konusudur. MHP’nin kemikleşmiş oy potansiyelini aynen koruyacağı sanılırsa da iktidar olmaya yetmeyeceği açıktır. Genç Parti ile Hür Parti ise tüzük ve görüşlerine uygun bir siyasi partinin yanında yer almak zorundadır. Aksi durumda hem aydın oy kaybına yol açacak hem de baraja katılacaktır.

Türkiye iç siyaseti bu durumda iken yukarıda belirdiğimiz soru yine önümüze geliyor;

Kime oy vereceğiz?

Bu konuda aklı selim ile düşünmek zorundayız. AKP’nin iktidara geldiğinden bu yana geçen süre içerisinde iç ve dış politikada başarılı olduğu, cumhuriyet devrimlerinden ödün vermediği, hortumculuğa, kap kaça taviz vermediği, iddia edildiği gibi devlet yönetiminde kadrolaşma yapılmadığı, her konuda ehil kişilere siyasi görüşleri dikkate alınmadan görev verildiği, onlardan yararlanıldığı, ihalelerin yeterli olduğu, enflasyonun asgari düzeyde tutulduğunu düşünüyorsak bu partinin bizi yönetmeye devam etmesi yönünde oy kullanmalıyız.

Aklı başında bir vatandaş olarak bunlara inanmıyorsak, yapmamız gereken oylarımızı bölmeden en güçlü siyasi partinin çevresinde toplanmaktır. Aksi durumda oyların dağılışı son seçimde görüldüğü gibi iktidar partisinin işine yaradığı akıldan uzak tutulmamalıdır. Bu arada siyasi partilere de düşen bazı önemli görevler bulunmaktadır. Başka bir yazımız da en ince detayına kadar irdeleyeceğimiz milletvekili listeleri çok dikkatli olarak düzenlenmelidir. Türkiye’nin önemli her alanında kendisini kabul ettirmiş, bilimsel, siyasi ve yönetim yönü ağırlıklı kişiler girmelidir. Parti başkanlarına yakın olanlar, kaba tabirle bazılarını yazdığı gibi yalakalar, futbolcu, halterli, şarkıcı gibi siyasetten uzak kişiler, delege sultasının etkili olamayacağı, geçmişi temiz, kendisini çevresine kanıtlamış kişiler listelerde yer almalıdır. Kısacası bu listelerde aydın düşünce ve bilim eğemen olmalıdır. Ünlü düşünür Voltaire yüzyıllar öncesi “Bir ülkenin çökmesi, bilgili insanlarının olmamasından veya olup da yetkili makamlarda bulunmamalarından kaynaklanır” diyerek, günümüzdeki tüm dünya uluslarına seslemiştir.

O halde kime oy vereceğim sorusuna aydın seçmenler kendi başlarına karar verecek ve Türkiye’nin XXI.yüzyıldaki kaderini çizecektir. Atatürk ilkelerini ve demokrasiye inanmış olmak da burada büyük rol oynayacaktır. Sonradan dövünmenin ise hiç bir yararı olmayacaktır...

Büyük Atatürk’ün deyişi ile “ Ulusal egemenlik öyle bir nurdur ki, onun karşısında zincirler erir, taç ve tahtlar yanar, yok olur.”

Evet, gerçekten kime oy vereceğiz? Lise yıllarında okuduğum üç problemli denklemler gibi...


erdem@kenthaber.com

Yayın Tarihi : 26 Mayıs 2007 Cumartesi 11:52:10


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
Teoman Törün IP: 212.253.181.xxx Tarih : 27.05.2007 20:47:11
Bence "oy vermek" önce ilke meselesidir, oy programa verilir; iktidar'a tepki sonra düşünülür. Oy vermek bireysel bir konu olduğundan bunu saklama hakkım vardı ama saklamıyorum; benim oy'um Sayın Murat Karayalçın'ın lideri olduğu ve programını bilinçli biçimde hazırlanmış ve tatmin edici bulduğum ve öteki sosyal demokratların aralarına kabûl etmedikleri SHP'ye idi; ona vereceğim oy'un boşa gitme olasılığı beni üzse ve düşündürse de kararımdan dönme niyetinde değildim. Benim bu zor durumumu bizzat Sayın Karayalçın çözümledi. İsimde sosyal demokratlar olsalar da, eksik güç birliği yapmış olan cephe lehine seçimlere katılmakdan feragat etti. Her şeyden önce seçimimin isabetini gösterdi; benim için daha önemsiz olan Parlamentoya girme olasılığı kuvvetli olan grubu tercih etmem için elimi güçlendirdi. Her zaman takdirimi kazanmış Karayalçını bu örnek davranışından kutluyorum. Bu örnek çok dikkatli okunsun.

serkan acar IP: 88.231.219.xxx Tarih : 28.05.2007 04:10:35
akpartiye vereceğpiz. sizin ölçüleriniz değil milletin öiçüleri geçerli olacak

Teoman Törün IP: 88.241.148.xxx Tarih : 31.05.2007 10:09:16
Aman Serkan kardeşim, dikkatli konuş; sonra yanlış anlarlar!