23
Mayıs
2024
Perşembe
ANASAYFA

Konya Büyükşehir Belediye Başkanı’ndan İnciler!..


Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Akyürek, Şeb-i Arus törenleri öncesi İstanbul’da 6 Aralık 2005 günü Four Seasons Hotel’de üniversite öğretim üyelerine, basına, sanayicilere, iş adamlarına verdiği yemek davetinde, Konya ile ilgili bazı bilgileri ve düşüncelerini onlarla paylaştı. UNESCO’nun, Birleşmiş Milletlere 2007 yılının Mevlana yılı ilan edilmesi yönünde bir öneride bulunduğunu salonda bulunanlara müjdeledikten sonra da Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın bu konuda yoğun çabaları olduğunu belirtti. Bu arada 2007 yılı Şeb-i Arus törenlerinde dünyada barışa katkıda bulunan kişilere verilmek üzere bir de Uluslararası Mevlana Barış Ödülü verileceğini ve bunun her yıl tekrarlanacağını söyledi.

Türkiye’nin yüzölçümü olarak en büyük ili olan ve aynı zamanda Anadolu’da Türkçe’nin resmi dili olarak konuşulduğu, büyük Türk düşünürü Mevlana ile Konya’nın bilim, kültür, sanat ve medya ile bütünleşerek, kentin geleceğine yön vermeyi amaçladıklarını da sözlerine ekledi. Buluşma olarak nitelenen bu toplantıda Konya’nın sıradan bir şehir olmadığı, Neolitik Çağın en önemli buluntularını veren yerleşim alanlarından Çatalhöyük’ün burada oluşu, Anadolu kültürünü oluşturan Selçuklulara başkentlik yapması bu toplantı da bir kez daha vurgulandı. Bunun yanı sıra Konya’nın tarih ve arkeoloji yönünden de büyük önemi vardır. Milli Mücadele sırasında Padişah yanlılarının bilinçsiz davranışlarını, Bozkır Ayaklanması (l919) ve Delibaş İsyanı (1919-1920) gibi yobazların yarattığı kötü imajı kısa sürede silmesini bilmiştir. Ayrıca halk bu kentin Mevlana’nın manevi kişiliği ile korunduğuna da inanmıştır. Günümüzün inanç turizminde de Konya’nın kendine özgü bir yeri vardır.

Konya Büyükşehir Belediye Başkanı, İstanbul’daki davetinde Konya ile ilgili ilginç istatistik bilgiler vermiştir:

Türk toplumunda Konya denilince akla ilk gelen şey %64’lük bir oranla Mevlana’dır.

Türkiye’de yaşayan insanların %70’i Konya’yı hiç ziyaret etmemişlerdir.
Konya’yı ziyaret edenlerin kanaati Konya’yı ziyaret etmeyenlere oranla daha da olumludur.

Türkiye’de yaşayan insanlara 5 şehri gezme imkanı verilmesi halinde %73’ü Konya’yı tercih edebileceğini söylemiştir. Bu oranın yaklaşık %30’u Konya’yı birinci sırada gezilecek şehir olarak görmektedir.

Türk toplumunun %68’i Konya’nın gereği kadar tanınmadığı kanaatindedir.

Toplumumuzun çocuklarını okutmak için en güvenli kent sıralamasında Konya ilk dört kent arasında gelmektedir.

Türk toplumunun %39’u “Konya’nın ülkemizdeki imajı olumludur” önerisine katıldığını, %14’ü katılmadığını, %21’i ise kısmı katıldığını belirtmektedir.

Türkiye’de yaşayan insanların bildiği en ünlü Konyalı %49 ile Mevlana, %18 ile Nadide Sultan’dır!

Türk toplumu İstanbul’u büyüklüğü, İzmir’i kızları, Bursa’yı Yeşilliği, Ankara’yı Başkent olması, Antalya’yı turizmi, Konya’yı ise Mevlana ile hatırlamaktadır.

Konya halkı kendisini geleneksel ve muhafazakar olarak tanımlamaktadır ve tutuculuktan uzaktır...

Başkanın Konya’nın Türkiye’deki imajı konulu görüşleri bu şekilde uzayıp gidiyor... Bunların bazılarına katılabiliriz ama söylemiş olduğu bazı sözler de doğrusu bizleri çok şaşırttı. Konuşma sonrası salonda bulunan bazı öğretim üyeleri söz aldılarsa da onların hiç birisi çağ dışı sözler üzerinde durmayarak Mevlana’yı ön plana aldılar ve biraz da belediye çalışmalarını överek bence yasak savdılar. Geleneksel Konya yemeklerini yemekle yetindiler!..

Konya’nın Mevlana ile özleştirilmesi doğru ve yerindedir ama bu konuda çok fazla abartıya gitmek de yanlıştır. Bugün Mevlanı’nın yaşadığı çağa göre çok aydın olan düşüncelerinin, felsefi görüşlerinin üzerinde durulması son derece doğal ve güzeldir. Ancak Mevlana’nın hümanist düşünceleri içerisinde Şeb-i Arus’un Konya’ya turizm yönünden gelir getiren bir araç olarak kullanılması da yanlıştır.

Tarih boyunca Mevlevi kültürünün ana merkezi olan Konya Mevlevihanesi ne derece onarılmıştır veya eski mimari konumuna getirilmiş midir? Gerçek bir Mevlevi ayini bir salonda mı, yoksa Mevlevi kültürünü yansıtan gerçek bir Mevlevihane de mi yapılmalıdır? Bu arada bazı turistik otellerde animasyon adı altında bir kişinin ney üflemesi birkaç kişinin de sözüm ona sema yapıyorum diyerek ortada dönmesi hiç de hoş değildir. Ayrıca Mevlana’yı yurt dışında tanıtıyoruz diyerek bu konuda bazılarının, bu büyük düşünürden kazanç sağlaması da olayın üzerinde durulacak noktalarıdır. Her şeyden önce büyük Türk düşünürü Mevlana ticarete, animasyonlara alet edilmemelidir. Gerçekte Mevlana, bütün Türkiye’nin sembolüdür. Konya’nın onu kendine mal etmesi de yanlıştır. Bu arada İstanbul’un sembolü olarak Marmara’daki bir adaya onun heykelini dikmeye kalkan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaşı’ın da bu konudaki düşüncesi de çok yanlıştı. Bereket bu yanlış karardan Başkan uyarıldı da vazgeçti.

Mevlevi kültüründe sema, bir vecd ve coşkunun belirtisidir. Tanrı aşkından duyulan neşenin bir ifadesi olarak semanın İslam tarihindeki yerine bir açıklık getirmekte yarar vardır. Hz. Muhammed, Hz. Ebubekir’e Allah’ın ondan razı olduğunu müjdelemiş ve sonra da kendisinin de razı olup olmadığını sormuştur. Bu soru üzerine Hz.Ebubekir; şevke gelerek eliyle yakasını tutmuş. “Ben razıyım, ben razıyım” diyerek üç kez kendi ekseninde dönmüştür. Bu olay İslam tarihinde ilk sema olarak kabul edilmiştir.

Mevlevi kültüründe tasavvufi bir anlamı olan sema, Mevlana’dan sonra ana hatlarıyla düzene sokulmasını oğlu Sultan Veled ile torunu Ulu Arif Çelebi düşünmüş, bu konuda bazı çalışmalar yapmış ve Pir Adil Çelebi daha sonra bazı ayrıntılar eklemiş, Pir Hüseyin Çelebi tarafından da bugünkü düzenine kavuşturulmuştur.

Konya Büyükşehir Belediye Başkanı, her şeyden önce semanın nerede yapılıp yapılamayacağı konusuna bir açıklık getirmelidir. Türkiye’de Konya’yı bilmek, görmek isteyen zaten biliyor ve gidip görüyor. Başkanın,” Türkiye’de yaşayan insanların bildiği en ünlü Konyalı Mevlana’dan sonra Nadide Sultan’dır”sözüne kusura bakmasın gülmemek elden gelmiyor. Sayın Başkan bu sözü ile Konya’nın ünlülerinden Zembilli Ali Efendi’ye, Nezihe Araz’a, Tarık Buğra’ya, Bekir Sıtkı Erdoğan’a, Feyzi Halıcı’ya, İhsan Hıncer’e, Mehmet Önder’e, Sadi Irmak’a, Veled Çelebi İzbudak’a, İbrahim Hakkı Konyalı’ya, Mahmut Esat Efendi’ye, Cemil Sena’ya, Mimar Şevki Vanlı’ya acaba haksızlık etmiyor mu?

Milli Mücadelede Anadolu’nun sesini duyuran, Babalık ve Öğüt Gazetelerine de değinmemek bence büyük haksızlıktır. Bu arada Mevlana gibi bir düşünür ile bir şarkıcı arasında Konya’nın ünlüsü diye bağlantı kurmak çok garip, garipten de ötedir. Bu sözlerin ardından gelen bazı gafları da dile getirmek isterim; “Türkiye’nin, çocukların okutulması için en güvenilir kent Konya’dır” sözü ile diğer illerde bulunan üniversitelerdeki eğitim güvenilir değil mi ? Örneğin Trakya Üniversitesi’nde beş yıl ders verdim, hiç de yargıya yansıyan bir olaya şahit olmadım. Orada okuyan öğrencilerim en sağlıklı biçimde eğitimlerini tamamladılar. Şu anda da sürdürüyorlar.

Türkiye’nin tarihi bir kentlerinden İzmir’in geçmişi Antik Çağlara kadar inmektedir. İzmir’in çevresinde pek çok antik kent kurulmuştur. Milli Mücadelenin başlamasına kadar İzmir’in kurtuluşu da önemlidir. Ayrıca İzmir, Kurtuluş Savaşı’ndan sonra batılılaşmaya ilk adımı atan bir kentimizdir. Başkanın “İzmir kızları ile tanınır” sözü de bence büyük bir gaftır. İzmir kızları güzeldir de diğer illerimizin kızları çirkin midir? Güzellikten ne kastediliyor o da ayrıca tartışılacak bir konudur.

Bu arada Başkana sormak isterim; İlk kez Nizam Partisi Konya’da yeşerip Necmettin Erbakan’ı TBMM’ye göndererek çağdaşlaşma sürecimize çelme takılıp, demokrasimize zaman zaman engeller getirmedi mi?

Bütün bunlar bir yana Başkan’ın Konya’daki yaşam ile ilgili de bazı görüşleri bulunmaktadır.

Konyalılar hayat tarzı olarak kendilerini %52’lik oranla geleneksel, %23 oranla muhafazakar, %12’lik oranla modern olarak tanımlıyorlarmış. Halkın %51’i Avrupa Birliğine girmeyi istiyormuş, halkın %85’i yer sofrasında yemek yiyor, %7’si alkol kullanıyor, %60’ı evlerine gelen misafirlerle kadın-erkek birlikte sofraya oturuyormuş. Sırası gelmişken söylemek isterim; benim eşim Konyalı, ailesi ve çevresi, benim orada tanıdığım ailelilerin hepsi yer sofrasında değil de masada yemek yiyorlar. Bizimkiler hacı olmalarına rağmen, herhalde geride kalan %15’lerden olacak...

Acaba Başkan bu sözleri ve basına dağıttığı küçük kitapçık ile Konya’nın çağdaş olup olmadığını mı anlatmak istiyor? Doğrusu ben bunlardan bir sonuç çıkaramadım. Ardından da Konyalıların gündelik yaşamda yapmak isteyip de yapamadıkları konusundaki şikayetleri dile getiriyor. Bunların başında da rahat gezememek, bayanlara iş imkanı olmaması, eğlence yerlerinin sınırlı olması, mevcut ekonomik durumun Konya’da yaşamaya yeterli olmaması ve iş imkanlarının yetersizliği geliyormuş!.. Bu arada türbana, çağ dışı kılık kıyafete, içkili yerlere değinmemesinden o konuda bir sorun olmadığı da anlaşılıyor.

Başkanın konuşmasını dinledikten, elimize verilen basın bülteni ve küçük kitapçığı okuduktan sonra ben kararsız kaldım ve bocaladım; Konya AB’ye girmek istediğine göre acaba çağdaş bir şehir mi, yoksa değil mi?




erdemyucel2002@hotmail.com

Yayın Tarihi : 11 Aralık 2005 Pazar 21:39:14


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?