2
Haziran
2024
Pazar
ANASAYFA

Kültür ve Turizm Bakanlığı’nda Yeni İnciler!

 

Kültür ve Turizm Bakanlığı yönetimindeki müzelerin sözcüğün tam anlamıyla bir kaos ortamında olduğunu defalarca dile getirmiş ve sizlerle paylaşmıştım. Bugün de Gaziantep’te açılan Zeugma Müzesinden söz edecektim. Ne var ki, insan bazen düşündüğünü, dilediğini yapamıyor. Türkiye’nin gündemi bir anda değişiyor.

Gazetedeki haberlerden birisinde Başbakan’ın Zeugma antik kentinde yeni çalışmalar başlattığı; belediye başkanları, akademisyenler, arkeologlarla el ele vererek ilk kazmayı vurduğu yazılı idi. Oysa Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP) kapsamında, Zeugma’nın büyük bir bölümü sular altında kalmış, eserlerden bazıları defineciler tarafından kaçırılmış, arkeolojik kazılara 1999 yılında başlanmıştı. Bu hangi çalışma diye merak edip Kültür Varlıklarını Koruma ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nü (bu ne biçim genel müdürlükse her bakan döneminde bukalemun gibi isim değiştiriyor) aradığımda telefona çıkan sekreterler yöneticilerin toplantıda olduğunu söylemişlerdi. Yöneticilerin toplantı üzerine toplantı yapmalarından ötürü kendilerine bir türlü ulaşamadım. Bu arada kültür politikamız toplantılar sonunda düzelecek, sorunlar çözülecek diye sevindim!.. Birkaç dost toplantısında ise genel müdürlükte arkeolog, sanat tarihçi gibi müzelerde geçer akçe eğitim almış, deneyimli yöneticilerin kalmadığını, yerlerine partiye yakınlığı ile tanınmış maliyecilerin getirildiğini de öğrendik.

Müzelerdeki kaos gazete haberlerinden iyiden iyiye ortaya çıkıyordu. Ayasofya Müzesi başta olmak üzere bazı müzelerin özel şirketlerin korumasına bırakıldığı, temizliklerinin de yine özel temizlik şirketlerine yaptırıldığı haberleri basında yer alıyordu. Kuşkusuz, bakanlığın eski eser eğitimi almamış üst kademe yöneticileri gibi “Bunda ne var, korumaysa koruma, temizlikse temizlik” diye düşünenler olacaktır. Kazın ayağı hiç de öyle değildir. Kültür varlıklarının korunarak saklandığı müzeler diğer devlet kurumlarından ayrıcalıklıdır. Müzelerdeki eserler Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yasasına ve İç Hizmetler Yönetmeliklerine göre sorumluluğu olmayan kişilere bırakılamaz. Bu eserler müze-bilim eğitimi almış kişilere zimmetlenir ve onların kontrolleri altında 657 Sayılı Devlet memurları Kanununa bağlı personele bakımları, temizlikleri yaptırılır. Bu nedenle yasalara, yönetmeliklere bağlı olmayan, sorumsuz özel şirket elemanlarına ne müzelerin kontrolü, ne de temizliği yaptırılır. Bu gibi kişilerin herhangi bir hırsızlık olayında veya eserin zarar görmesinde hiçbir sorumluluğu bulunmamaktadır. Kısacası giden gider, kırılan kırıldığı, dökülen de döküldüğü ile kalır.

Günümüz müzelerinde genel müdürden, yardımcı hizmetler sınıfına kadar büyük bir personel eksikliği ile karşı karşıyadır. Müzeler bir veya iki gece bekçisi ile korunmakta olup, ören yerlerinde ise bakanlık elemanını bulabilmek mucizeden de ötedir.

Kültür ve Turizm Bakanlığı’nda durum böyle iken bu sorumsuzluğun, çaresizliğin üstesinden gelmesi beklenen bakanın basına verdiği demeçlerden bu gibi konulara yakınlık duyduğu da söylenemez. Basından öğrendiğimiz kadarı ile uykusundan uyandığında ya Rus turistlerin görgüsüzlüğünden, ya halıcıların turistleri kazıkladığından, ya da mimarların yetersizliğinden söz ediyor.

Sabahları gazeteleri karıştırırken acaba bugün Kültür ve Turizm Bakanlığı ile ne gibi bir haber var diye bakıyorum. Eksik olmasınlar, her gün de bir şeyler buluyorum. Günün son flaş haberi de yüce divanda yargılanan eski bir bakanın usulsüzlük yaptığı iddiasında Kültür ve Turizm Bakanı tanık olmuş ve bir başka bakanın ayrıldığı eşi ile yeni eşine aldığı evleri dile getirmiş. Kendisinden bu konuda kanıt istenince de “Söyleyemem, bunun kanıtı yok, hakaret davası yapılır” demekten kendini alamamış. Öte yanda yüce divanda suçlanan eski bakan ise “O ben değilim, bir kez evlendim, mutlu bir evliliğim var” diyerek kendisini savunmuş. Sakın aklınıza takılmasın bu eski bakanlar Kültür ve Turizm Bakanlığı yapmamışlardır.

Güler misiniz ağlar mısınız? Yoksa komik bir oyun mu oynanıyor diye düşünürsünüz bilemem…

Gaziantep’teki dünyaca ünlü Roma mozaiklerinin sergilendiği yeni açılan Zeugma Müzesinden bugün bu yüzden söz edemedim. Dilerim önümüzdeki günlerde Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan Zeugma’yı gölgede bırakacak yeni inciler dökülmez de ben de bu konuya dönerim.

Yeri mi değil mi? Bilemem ama, kıssadan hisse yazımı bir Bektaşi fıkrası ile noktalıyorum.

Kendini çok bilgili sanan bir hoca, elindeki kocaman bir kağıdı tanıdığı bir Bektaşi’ye göstererek:
- Bilir misin hazret, der. Allah’ın ilmi ve irfanını şu koskoca kâğıdın sathı kadar kabul etsek, bunun yanında bütün dünyadaki insanların ilmi ve irfanı da (kağıtta bulunan bir noktayı işaret ederek) şu küçücük noktanın sathı kadardır.

Bektaşi hiç istifini bozmadan:
- Peki, der. Allah’ın ilmi irfanı şu koca kağıt, bütün insanların ilmi irfanı da şu küçücük nokta olduğuna göre, ya senin ilmin irfanın bu noktanın neresinde?



erdemyucel2002@hotmail.com

Yayın Tarihi : 25 Haziran 2005 Cumartesi 22:01:54


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?