17
Haziran
2024
Pazertesi
ANASAYFA

Kutlanacak Gün : 6 Ekim


Fatih Sultan Mehmet’in 29 Mayıs 1453’de İstanbul’u ele geçirerek Bizans İmparatorluğu’nu sona erdirişi, her yıl Fetih Günü olarak kutlanır. Dünya tarihinin bu önemli olayı, yıllardır biraz abartılı bir bayram gününe dönüştürülür. Oysa aydınlanma felsefesini aşmış ülkelerde bu türden bayramlara, kutlamalara pek rastlanmaz. Çağdaş hukuk düzenine uymuş dünya ülkelerinde artık fetih ideolojisinin pek taraftar bulmadığı da açıktır. Artık onun yerini yabancı ülkenin eline geçmiş bir şehrin yeniden kazanılması almıştır. Kurtuluş Savaşı’nda Anadolu’da bir çok şehrimiz yabancı istiladan silah gücüyle, değişen politik tutumlarla ve siyasi manevralarla kurtarılmıştır.

II. Dünya Savaşı’nda Almanların, Japonların ellerinden kurtarılmış şehirler vardır. Savaş sonrasında, galip gelen devletlerin eline geçen şehirler, geçen zaman süreci içerisinde değişen siyasi ortam ve politika alanında yapılan mücadeleler sonunda yeniden kazanılmıştır

Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u fethetmiş, Atatürk ise onu kurtarmıştır. İstanbul tarihinde bu iki olay, konumları bakımından son derece önemlidir. Biri diğerinden çok daha önemlidir denilemez. Yıllar öncesi İstanbul’un fethi, sürekli kapatılan, sonra da terminatör gibi isim değiştirerek yeniden kurulan bir partinin tekeline girmiştir. Nedense diğer siyasi partiler bu olaya gereken önemi vermemiş ve sessiz kalmışlardır. Milliyetçi olduğunu her fırsatta ileri süren bir partinin de aynı umursamaz tutumu sürdürmesi hayret edilecek bir olaydır. Dünya tarihinde çağ değiştiren, İstanbul’un fethinin siyasi bir propaganda vasıtasına dönüştürülmesi gerçekten çok üzücüdür. Yarım yamalak tarih bilgisi ile yola çıkanlar, siyasete bulaştırdıkları İstanbul’un fethi törenlerini ne yazık ki, bir komediye dönüştürmüşlerdir. Dolmabahçe rıhtımından hareket eden tekerlekli kayık azmanları sözüm ona Fatih Sultan Mehmet’in kadırgalarıdır. İstanbul Büyükşehir Belediyesi işçileri her yıl ahlayıp puflayarak bu kayıkları Dolmabahçe’den Taksim’e, oradan da Kasımpaşa’ya götürürler. Bunların önünde beyaz, zayıf bir atın üzerinde Fatih Sultan Mehmet, yanında Akşemsettin ve yeniçeriler kayıkların arkasından ilerlerler. Böylece tarihi bir olay sembolize edilecek diye traji-komik bir topluluk ortaya konulur. Bunu izleyen gece de stadyumların birinde şarkılı türkülü bir konser verilir. Ardından havai fişekler atılır. Bazı parti üyeleri de fetihle ilgili anlamlı sözler! söylerken, aralarına vazgeçemedikleri siyasi cümleleri de sıkıştırmaktan geri durmazlar. Böylece Fatih Sultan Mehmet’e ve yanındaki kumandanlara, ulemaya ve yeniçerilere de farkında olmadan en büyük hakareti yapmış olurlar. Fatih Sultan Mehmet ve o devrin önde gelenleri böylesine komik temsili törenlerle hafife alınmaya hiç de layık değillerdir.

İstanbul’un nasıl kurtarıldığını, Kurtuluş Savaşı sonrasında, o günlerin güç koşulları altında Atatürk’ün uyguladığı siyaseti acaba yeterince biliyorlar mı? Bu konuda ne gibi yerli ve yabancı tarih, siyaset kitapları okumuşlardır? Bu nedenle de, bu olaya biraz açıklık getirmek isterim.

Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethinden 465 yıl sonra, Osmanlı İmparatorluğu bir hiç yüzünden, devrin Osmanlı Padişahının, İttihat ve Terakkinin, Enver Paşa’nın basiretsiz tutumundan ötürü I.Dünya Savaşı’na katılmış ve bu savaştan yenik çıkmıştır. Çanakkale’deki, belki bir hiç uğruna akan şehit kanları daha kurumadan Mondros Mütarekesi (30 Ekim l918) uyarınca İngiliz, Fransız, İtalyan ve Yunan savaş gemilerinden oluşan 61 parça donanma İstanbul Boğazı’na girerek demir atmış, 13 Kasım l918’de de karaya asker çıkararak şehri ele geçirmişlerdir. Fransız işgal orduları başkumandanı General Francet d’Esperey 8 Şubat’ta trenle İstanbul’a gelmiş, Fatih Sultan Mehmet’e özenircesine beyaz bir at üzerinde ve Rumların sevinç gösterileri arasında Sirkeci’den Beyoğlu’na geçmiştir. Bu yürüyüşü İngiliz Orduları Başkumandanı da yinelemiştir.

I.Dünya Savaşı’nın bitiminden sonra Atatürk, Çanakkale’den İstanbul’a gelmiş ve Haydarpaşa’dan bindiği vapurda savaş gemilerine bakarak “Geldikleri gibi giderler” diye ünlü ve gerçekçi sözünü söylemiştir.

30 Ağustos Zaferi’nden sonra Türk Ordusu 13 Eylül l922’de İstanbul ve Çanakkale Boğazlarına doğru yürüyüşe geçmiş, Mudanya Konferansı (29 Eylül l922) ordunun bu ilerleyişini durduramamıştır. Türk ordusu Çanakkale ve İzmit yakınlarında, İngiliz ordusu da Caddebostan, Merdivenköy Büyük Çamlıca ve Kuzguncuk’ta savunma hattı kurmuşlardır. Mudanya Antlaşması’nın (11 Ekim l922) imzalanması üzerine Yunan ordusu Doğu Trakya’yı boşaltmıştır. 4 Kasım l922’de İtilaf Devletleri, İstanbul ve Çanakkale’yi Türk yönetimine bırakmışlardır. Kuşkusuz, burada Atatürk başta olmak üzere yeni Türkiye Cumhuriyeti’nin uyguladığı basiretli tutumun, siyasetin büyük rolü olmuştur.

Dolmabahçe Meydanında 4 Ekim l923 günü bir tören düzenlenmiş, işgal orduları Türk kıtasının sancağını selamlayarak gemilerine binip gitmişlerdir. Atatürk’ün önceki yıllarda söylediği gibi geldikleri gibi gitmişlerdir. Bu olay, Atatürk’ün ne kadar ileri görüşlü olduğunu bir kez daha göstermiştir. Türk ordusu İstanbul’u 6 Ekim l923’de kan dökmeden ele geçirmiştir.

6 Ekim Türkler için çok önemli bir gün olmuştur. O gün bütün caddeler, sokaklar bayraklarla donanmış, halk kendi ordusunu büyük bir coşku içerisinde beklemeye başlamıştır. 5 Ekim günü Anadolu yakasına gelen Türk askeri 6 Ekim’de Sarayburnu’ndan şehre girerken evlerde hiç kimse kalmamış, herkes kahraman askeri bağrına basmak için yollara dökülmüştür.

Tanrı’nın Türklere bahşettiği iki büyük insandan Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u fethetmiş, Atatürk’te onu kurtarmıştır. Türk tarihinin bu iki önemli olayını hiç kimsenin siyasi propaganda malzemesi yapmaya hakkı yoktur.

Geçmiş tarihimizi, çok iyi bilmeli ve her yıl 6 Ekim’i çok daha büyük bir coşku içerisinde kutlamalıyız.



erdemyucel2002@hotmail.com


Yayın Tarihi : 4 Ekim 2005 Salı 20:04:23


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
ayşegül harman IP: 81.214.126.xxx Tarih : 8.10.2005 14:00:49
Herkes gibi bende kutluyorum sizi,çoook güzel olm

Yılmaz Ergüvenç IP: 212.253.24.xxx Tarih : 5.10.2005 17:56:58
Fikirlerime tercüman olan bu nefis yazı dolayısiyle Sn.Erdem Yücel'i kutluyorum.

Süreyya IP: 193.243.207.xxx Tarih : 6.10.2005 13:02:28
Erdem Bey yine her zamanki formunda , çok güzel bir yazı ortaya çıkmış.

ozan beşdaş IP: 85.107.148.xxx Tarih : 7.10.2008 19:38:51

Erdem Yücel abi öncelikle şunu söyleyeyim yazın muhteşem tebrik ediyorum.Benimde seninle aynı kanıda olduğumu bilmeni isterim.Ben şuan Lise 1 e gidiyorum.Eğer seni birgün görürsem tebrik etmek ve elini sıkmak isterim.Sağlıcakla kal.Kendine iyi bak.