2
Haziran
2024
Pazar
ANASAYFA

Lübnan Gerçeği ve Bir Milletvekilinin Olaylara Bakışı!..


İsrail’in iki askerinin kaçırılmasını bahane ederek Lübnan üzerine ateş yağdırmasına başta AB ülkeleri ve ABD olmak üzere hemen hiç kimsenin başlangıçta sesi çıkmadı. Yazılı ve görsel basının yanı sıra İnternet sitelerinde de bu konuda içler acısı görüntüler yer aldı. Sivil halkın, perişanlığını görüp de üzülmemek elden gelmiyor. Kuşkusuz, bu acımasız savaştan yaralı olarak kurtulan pek çok kişi de sakat kalacak...

Olaylar acımasız bir şekilde gelişirken Arap ülkelerinin de sesi soluğu çıkmıyor. Avrupa ülkeleri arada bir yapmayın etmeyin gibisinden birkaç söz mırıldanırken başta Suudi Arabistan, Ürdün, Kuveyt ve Mısır olmak üzere Arap ülkelerinde çıt yok...
Korku dağları bekliyor...

Lübnan, Doğu Akdeniz’de küçük bir kıyı ülkesi. Kuzeyi ile doğusunu Suriye, güneyini İsrail çevirmiş, küçük ve kadersiz bir ülke... Arap dünyasının bir parçası olmasına karşılık Lübnan’ın karmaşık, siyasi ve dinsel bir yapısı vardır. Nüfusunu Araplar, Filistinliler, Ermeniler, Süryaniler ve Kürtler oluşturmuştur. Dinsel konumu ise daha da karmaşık bir durum göstermektedir. Sünni Müslümanlar, Hıristiyanlar, Marunî Hıristiyanlar, Ermeni Hıristiyanlar, Şii-Müslümanlar, Rum Ortodokslar, Rum Katoliklerden meydana gelen tam bir dini mozaik...

Tarihi geçmişi de oldukça karmaşıktır. M.Ö 3000 yıllarında Fenikelilerin yerleştiği bu topraklarda bazı krallıklar kurulmuş, Mısırlılar, Persler, Makedonyalılar, Emeviler yöreye hâkim olmuş, Haçlılar ülkeyi talan etmiştir. I. Dünya Savaşı sonrasında Fransızların manda yönetiminden sonra batılılar tarafından lütfen 1936’da bağımsızlık verilmiştir. Ortadoğu’da yoğun siyasi ve ekonomik dengelerin bozulması sonucu 1975’ten sonra iç savaş ülkeyi baştan aşağı yakıp yıkmıştır. Bundan sonra İsrail’in baskısını her zaman tepesinde hissetmiştir.
İsrail’in Lübnan’a saldırmasının nedeni kaçırılan iki asker değildir. O işin göstermelik yanı; aysbergin su yüzünde görünenidir.

Lübnan’ın güçten düşmesi ile Suriye sözcüğün tam anlamıyla kuşatılmış durumdadır. Diğer komşusu Irak’ın sözü geçmeyen hükümeti kendi iç sorunlarını bile çözmekten aciz durumdadır.

Türkiye ise önceden söz verdiği halde 1 Mart Tezkeresini meclisten geçiremeyince zaten Ortadoğu konusunda söz söyleyemeyecek, etkin olamayacak konuma düşmüştür. Türkiye bu konuda tarihi bir fırsat kaçırmış ve kendi kendini pasif duruma düşürmüştür. Oysa Türkiye yeniden şekillenmesi muhtemel orta doğuda etkin ve aktif bir rol üstlenebilirdi. Arada bir siyasilerimiz bu konuda biraz sert demeçler verseler bile söylediklerinin etkin olacağına hiç kimse inanmıyor. Aynı tepkiyi her gün şehit verdiğimiz, şehit cenazelerinin kalktığı güneydoğu da neden göstermiyoruz gibisinden sözler de basında zaman zaman yer alıyor.
Manisa Milletvekili Nuri Çilingir’in “İsrail kendini savunuyor. Üç çocuk öldü diye politika oluşturulmaz. Bu Türkiye’ye yakışır mı” gibi sözleri toplumda tepki ile karşılandı. Bu tepkiyi, haberin basında yer alışının hemen ardından Kenthaber’e gelen yorumlardan çok daha iyi anlıyoruz. Ne var ki, gelen yorumların çok büyük bir kısmını yayına koyamadık. Bunun da nedeni yorumların bizim yayın ilkelerimize ters düşen, hakarete varan yazılar oluşudur. Bize gelen yorumlar çirkin sözler içermeyip yalnızca düşünceye yönelik olsa idi, kuşkusuz onlara da yer vermiş olacaktık.

CHP'liler Lübnan'a saldırıya tepki olarak TBMM İsrail Dostluk Grubu'ndan toplu olarak istifa kararı alırken, İsrail'i haklı bulduğunu açıklayan tek milletvekili CHP'li Nuri Çilingir oldu. CHP Manisa Milletvekili Çilingir, İsrail'in BM tarafından tanınan bir devlet olduğunu, bir devletin de kendini savunma hakkı bulunduğunu belirtti. İsrail'in karşısında bir devlet değil, gruplar halinde örgütlenmiş terör örgütü bulunduğunu ifade eden Çilingir, “Nereden aldığı belli olmayan bombalarla İsrail'i bombalıyor. Bir devlet kendi topraklarına atılan bombaların hesabını sormayacak mı? Kendini savunmayacak mı?” diyen milletvekilinin sözleri tartışmaya açıktır. Milletvekilini haklı veya haksız bulanlar olacaktır. Bu da son derece doğaldır.

Unutulan bazı gerçekleri söylemek sanırım biraz da bizlere düşüyor. Öncelikle herkes belirli terbiye kuralları içerisinde düşüncesini söyleyebilmelidir. Bir milletvekili TBMM’ne düşüncelerini söylesin diye seçmenlerince gönderilmiştir. Parti başkanlarının istekleri doğrultusunda davranan, söz söyleyen veya oy kullanan milletvekilleri aydın kesimlerce hep tepkiyle karşılanmıştır. Bu milletvekilinin de Lübnan-İsrail olaylarında düşüncesi bu yöndedir. Buna kızmak değil saygı duymak gerekir. Aydın düşünce de bunu öngörmektedir.

İsrail’in Lübnan’a saldırmasındaki gerçek iki askerin kaçırılmasından çok ülke topraklarında terörist örgütlenmenin gelişmesidir. ABD’deki İkiz Kuleler olayının yanı sıra dünyanın çeşitli yerlerindeki terörist saldırıların çoğu, ne yazık ki, Ortadoğu’dan kaynaklanmıştır. Yakın tarihlerde Apo ve yandaşları da bir süre Lübnan’da konuşlanmıştır. İsrail ile ona arka çıkanlar bu nedenle Lübnan’dan Hizbullahı silmek istemektedir. Lübnan hükümeti bunu önlemeye yukarıda belirttiğim gibi karmaşık toplumsal yapılanmasından ötürü gücü yetmemektedir. Böyle olunca da iş İsrail’e düşmüştür.

Savaş hiç kimsenin istemediği çirkin bir olaydır. Savaşlarda çoğu kez akıl ve mantığın yeri yoktur. Savaşta insanlar bazen duygusallaşır, bazen de acımasız olur. Ayrıca şehirler, yerleşim alanları bombalanırken, asker sivil ayırımı yapma olanağı hiç kimsenin elinde değildir. Sanırım televizyonda görülen acıklı tabloları İsrailliler de istemez. Savaşta çoğu kez askerlerden çok siviller zarar görür. Bunun bir istisnası I.Dünya Savaşında Arap çöllerinde savaşan Anadolu çocukları olmuştur. Arapların arkadan askerlerimize saldırılarında sivil Arap halkı değil bizim askerlerimiz zarar görmüştür.

Bazen bir zamanlar mazlum olanlar, kendilerine yapılan eziyetlerden, soykırımdan şikayetçi olanlar, yıllar sonra bir bakıyorsunuz aynı acımasızlığı kendileri yapıyor. Bu da insanlığın ayrı bir ayıbıdır.


erdem@kenthaber.com


Yayın Tarihi : 14 Ağustos 2006 Pazartesi 00:30:28


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?