13
Haziran
2025
Cuma
ANASAYFA

Magazin Terörü ve Paparazziler!..

Magazin ve paparazzilerin (!) günlük yaşamımızda ne kadar yer aldığını merak edip hiç araştırdığınız mı?

Günlük gazetelere, görselliğin ağırlık kazandığı televizyonlara ve internet sitelerine baktığınızda magazinin tüm yaşamımızda ne denli ağırlık kazandığını görürsünüz. Gün geçmiyor ki, bu konuda bir olay basına yansıtılmasın!.. Cumhuriyet dışındaki ciddi gazeteler bile en çok okunan ikinci sayfalarını magazine ayırmışlar, orada olması gereken siyasi köşe yazarları başka yerlere kaydırılmış...

Kısacası magazin yaşamımızın içerisine girmiş... Çevremdeki televizyon bağımlısı olmuş insanlar artık ciddi haber ve tartışma programları yerine aşk ve entrikanın iç içe olduğu yerli dizileri, magazini, paparazzileri izlemeyi tercih ediyor. Acaba bunun bir başka nedeni de her gün televizyon ekranlarında arz-ı endam eden, birbirleriyle kavga etmeyi, hakaretler yağdırmayı siyaset sananlardan mı kaynaklanıyor? Yoksa genel kültür eksikliğimizden mi? Magazin sayfalarında her gün boy gösteren adı ünlüye (!), sanatçıya (!) çıkmış kişilerin yaşamlarına özenti mi? Doğrusu bunu ben de pek kestiremiyorum…

Magazin derken, bunun yanına bir de paparazzi sözcüğü eklendi… Bu sözcüğün nereden çıktığını magazinci geçinenlere sorduğumda doğru dürüst bir yanıt alamadım. Kısacası kendilerine paparazzi ismini yakıştıranlarda bu ismin neden geldiğinin farkında bile değiller.(!)

Büyük olasılıkla paparazzi sözcüğü Federico Fellini’nin “La Dolce Vita” (Tatlı Hayat) filminden esinlenmiş olabilir. Bu filimde Paparazzo isimli çok meraklı, bu merakından ötürü etrafa rahatsızlık veren bir fotoğrafçı tiplemesi vardı. Paparazzi’nin her mekâna gizlice sızabilen, bir bakıma kişi haklarını hiçe sayarak casusluk yapan, insanların özel yaşamlarını didikleyen, kendince yorumlar yapan gazeteciler olarak da tanımlayabiliriz. Bu arada da gerçek gazetecilerin arasına paparazzici (!) gazetecilerini sokmak ve aynı kefede tartmak ne derece doğrudur bilemem!..

Magazin gazetecilerinin tatil yörelerinde, İstanbul’un belirli gece kulüplerinin ve Beyoğlu’nda geç saatlerde mekân tutarak bir bakıma ünlüleri yakalayıp onları zor duruma sokacak ahret soruları sormaları veya resimlemeleri hiç de hoş değildir. Magazinleştirilmeye çalışılan kişilerin özel yaşamları olduğu ve türde, onları rahatsız edecek çirkin davranışlarla özel yaşamlarına girilmeye çalışılması çok çirkin davranıştır. Gerçek gazetecilik anlayışı ile bağdaştırılması olanaksızdır. İnsanların özel yaşamlarına karşı yapılan çirkinlikleri de basın özgürlüğüne dayandırmak ise bu çirkinliğin bir diğer yönüdür.

Magazincilerin peşinde koştuğu kişiler de insandır, çoğu kendi özel yaşamlarının sergilenmesini istemezler. Onlar da içki içecek, bir hanım arkadaşı veya sevgilisi ile gizli kaçamak ta yapacaktır. Onları rahatsız eden magazin gazetecileri hiç mi içki içmezler, hiç mi sarhoş olmazlar veya hiç mi sevgilileri yoktur. Başka bir deyişle yaşamları boyunca hiç mi kaçamak yapmamışlardır. Yapmamışlarsa öncelikle kendilerinde bir anormallik aramalıdırlar…

Son günlerde bu tür çirkin davranışlar üç ünlü kişinin başına geldi.. Uğur Yücel, Levent Kırca ve Timuçin Esen magazin terörü saldırısına uğradı. Uğur Yücel içkiyi biraz fazla kaçırmış, sendelemiş ve düşmüş, Levent Kırca bir hanım arkadaşıyla yemek yerken magazinciler başına üşüşmüşler, üzerine hır çıksın diye hamam böceği atmışlar. Kısacası olay çıkarmak için ellerinden geleni ardına koymamışlar. Timuçin Esen ise içkili bir mekândan çıkarken karşısına çıkan magazincilerle tartışmış, itişip kakışmış, paparazziler haber olsun diye hemen polis çağırılmış ve elleri kelepçelenerek karakola götürülmüş…Paparazziler istediği olmuş; al sana magazin haberi!..

Bu kişiler karşılarında gazetecileri görünce kırmızı şal görmüş boğa gibi onların üzerine saldırıya mı geçmişler? Yoksa magazin terörü estiren gazeteciler zaten içkili olan o kişileri çığırından çıkarmak, tahrik etmek için abuk sabuk sorular mı sormuşlar? Adamı çileden çıkarmak için aynı soruyu defalarca sormak, aslı astarı olmayan kendi fikirlerini onlara söyletmeye çalışırsan karşındaki adam içkiliyse saldırganlaştırırsın… Zorla bir insanı konuşturamazsın, suçluların bile konuşmama hakkı yasalarda yer almıştır. Onların da istediği o kişiyi çileden çıkarmak zaten… Adamı tahrik edeceksin, sonra polise gidip şikâyetçi olacaksın ve sonra da bundan kendi çapına göre haber çıkaracaksın…

Utanır insan…

Magazin terörüne en güzel ve en efendice tepkiye de Antalya film festivalinde Nurgül Yeşilçay ile eşi Cem Özer bileklerine siyah bant takarak göstermişler. Paparazciler bu tepkiyi bile onurlarına yedirememişler…

Kuşkusuz anlayana…

Bugün şu veya bu nedenle topluma mal olmuş kişilerin, şöhret peşinde koşan yeni ve eski yetmeler dışındakilerin hepsi magazin teröründen şikâyetçidirler… Öte yanda belirli mekânların kapı önlerinde av bekleyen magazinciler de gördüğümüzü çekmeyelim mi, bu bizim ekmek teknemiz diyorlar!..

Türkiye’de magazin terörü ciddi boyutlara ulaşmıştır. Artık bu çirkin konunun üzerinde tartışılmalı ve insan haklarına da saygı gösterilmesi öğrenilmelidir. Paparazziler bu işin çivisini çıkardılar. Belki de magazin terörüne uğrayanlar önümüzdeki günlerde “Paparazzilere Hayır” mitingi bile yapabilirler.

Gazeteci diye sokağa salınanların gerçekte gazetecilerle uzaktan yakından ilgisi yoktur. Haber adı altında yaptıkları kişilerin özel yaşamlarını ihlaldir. Türk Ceza Kanununun 134. maddesindeki “Özel hayatın gizliliğini ihlal eden, 6 aydan 2 yıla kadar hapis ve para cezası ile cezalandırılır. Gizlilik görüntü veya seslerin kaydedilmesi suretiyle ihlal edilirse cezanın alt sınırı bir yıldan az olamaz” diye bir hükmün olduğunun acaba magazin terörünü estirenler biliyorlar mı?

Magazin terörü dış ülkelerde de oluyor. Örneğin ABD de terörden zarar gören California Valisi Arnold Schwarzenegger, 2005 yılında paparazzi yasasını imzalamıştı. ABD’deki yasaya göre de bu tür davranışlardan zarar görenlere zararlarının üç katı tazminat ödenmektedir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de 2004’de aldığı karara göre bireylerin kamuoyuna açık bir yerde olsa bile özel hayatını koruma hakkına sahip olduğu konusunu hükme bağlamıştır.

Magazin Gazetecileri Derneği başta olmak üzere bazıları, hiç kimse haber alma özgürlüğümüzü kısıtlayamaz, muhabir görevini yapıyor, magazin terörü diye suçlanamayız diye ahkâm kesmesinler… Yaptıkları ayıptır ve bal gibi de magazin terörüdür… Burada asıl görev, basın organlarının yöneticilerine düşmektedir; özel yaşama yönelik haberler yayın organlarında yer almamalı ve içlerindeki çürükler ayıklanmalıdır. Yaptıklarının gazetecilikle uzaktan yakından ilgisi yoktur ve bu tür davranışlar gerçek gazetecileri küçültmektedir.

Sırası gelmişken bir de madalyonun başka bir yönüne de değinmek isterim. Ünlü olabilmek için her türlü rezilliği yapanlar, muhabirlere beni çekin beni yazın diye sırnaşanlar da bu ülkede yaşıyor. Magazincilerle al takke ver külah, al gülüm ver gülüm olanlar da var. Birkaç yıl öncesi İzmir yakınındaki Metropolis antik kentindeki tiyatronun onarımını basına tanıtmak için davet edilen gruba dâhildim. Bu nedenle de yıkılmadan önceki Büyük Efes Otelinde gazeteci ve televizyoncu arkadaşlarla birlikte kalıyor, boş saatlerimizi de havuz kenarında geçiriyorduk. Aynı tarihlerde İzmir Enternasyonal Fuarına katılan bazı şarkıcılar da aynı otelde kalıyorlardı. Kameraman arkadaşların kameraları üzerlerine zimmetli olduğundan yanlarından ayırmıyorlar, hep birlikte havuz kenarında güneşlenirken bizlerin gazeteci olduğumu öğrenen şarkıcılar sürekli önümüzde tur atmaya başladılar. Sandılar ki, onlarla ilgilenecek ve röportaj yapacağız. Oysa bizlerde tık yoktu… Ertesi günü resepsiyona gidip onlara söyleyin biz magazinci değiliz boşuna önümüzde dolaşmasınlar dedik. Gerçekten de bu sözümüz yerini bulmuş olacak ki, bizleri rahat bıraktılar…

Paparazzileri hep suçladık ama işin bir de bu yanı var. Bir yerlerde bir bozukluk var ama nerde?


erdemyucel2002@hotmail.com

 

Yayın Tarihi : 14 Ekim 2009 Çarşamba 17:58:34


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
mehmet ersindigil IP: 88.76.88.xxx Tarih : 15.10.2009 13:07:50

Hocam sen sagol var ol"Magazin terörü ve Paparaziler,Enteresan konu.Aslinda ayakli gazete olan bu Paparazilerden Devlet faydalanmasi lazim.Devlet Mit örgütünü lavedip Papparazileri kullansa belki devlete daha ucuza mal olur.Hicbir ajanin varamiyacagi habere Papparizeler coktan varip yayinlamislar bile.Mit görevlilerin zor kullanmadan giremiyecegi yerlere Paparaziler rahatlikla girip fotograflayip yayinliyorlar.Burada bozukluk var diyorsunuz ama nerde.Affedersiniz deveye sormuslar boynun neden egri,Nerem dogru diye cevap vermis.Neremiz saglam kaldi,Egitim,mi, Kültürümüz,mü, Devletciligimiz mi, Polititikamiz mi,Vs.Vs.Uzun lafin kisasi insanligimiz,mi kaldi.Her birimiz bir tarafa gidiyoruz ama nereye gittigimizi hic birimiz bilmiyoruz,Cünkü bizde egoistlik ve benciligimiz var oldugu müddetce ileriye degil hep geriye gideriz saygilarimla.


erdal geyikçi/sanatcı IP: 81.215.201.xxx Tarih : 14.10.2009 21:14:46

merhaba erdem abi.köşenizin konusu bana'SANATCI TOPLUMUN AYNASIDIR SÖZLERİNİ HATIRLATTI.köşenizin dışında başka bir konuya deyinmek istiyorum.Gençlik ve çocuklarda gördüklerimi yazacam.Belki  Yazacaklarım Magazinsel degil ama bende biraz sanatla ilgilendiğim için topluma karşı olan duyarlılığımı ve gördüklerimi yazmak istiyorum.Öncelikle kendi çocukluğumdan ve gençligimde bugüne neler degişmiş onları yazmak istiyorum.Çocukluğumuzda oynadığımız oyunlar vardı.Başta Evcilik Oyunları.Saklambaç,Uzun Eşşek,Çelik çomak,,Ebecilik,Ortada sıcan,Dalya dombik vs vs vs.Şimdiki zamana bakalım.Şuan size yorum yazdığım İnternet cafeden yola çıkıyım.Benden başka herkesin yaşı küçük ve bilgisayarda oynadıkları oyunu oynamaya çalışıyorum,inanki Erdem Abi oynayamıyorum.Adını Bilmediğim oyunlar var.Şimdi diyeceksin Erdal teknoloji çağında yaşıyoruz.TEKNOLOJİYE KARŞI DEGİLİM ama EGİTİM  VE BİLGİ İÇİN KULLANILIRSA DAHA İYİ OLUR DİYE DÜŞÜNÜYORUM Gelelim bizim zamanımızdaki okullara.Açıkcası ilkokul mezunu olduğum için,yalnızca hatırladığım,ögretmenlerime karşı olan saygım ve sevgimdi.Şimdiki zamana baktığımızda,bırakın ögretmenlerine karşı saygıyı,sevgiyi,ögretmenlerine karşı gelenler ve dövmeye kalkanlar dahi varmış.Okul önlerinden,okul içlerine girmiş olan çeteleşmeler dahi başlamış.teknolojinin,dizilerin,filmlerin ,çocuklar ve gençler üzerinde etkisi olduğunu düşünüyorum.TEKNOLOJİDEKİ ŞİDDET İÇERİKLİ OYUNLAR VE TELEVİZYONDA OYNAYAN DİZİ VE FİLİMLERDEKİ ŞİDDET İÇERİKLİ GÖRÜNTÜLERE KARŞI,BİZİM ZAMANIMIZDA ÖZENTİ DEDİĞİMİZ,ÖZENTİYLE BAŞLAYAN ŞİDDETE GİDEN DAVRANIŞLARA NEDEN OLDUĞUNU DÜŞÜNÜYORUM.Gelelim aile içi çocukların davranışlarına ve uyumlarına.Bence egitim önce aile içinde başlar diye düşünüyorum.Teknoloji o kadar ilerlemişki,aile içi egitimi de unutturmuş.Bilgisayar,hemem hemen her eve girmeye başladı.Özellikle çalışan ailelerin çocukları daha çok sorunlu oluyorlar.Medyadan okumuştum;İçişleri Bakanlığı okul önlerine okul çıkışınaca 2 emniyet görevlisi koyacakmış.İçişleri Bu projeyi hayata geçirirse;Okul önlerin ve içerisindeki şiddete  ve çeteleşmelere karşı caydırıcı unsur olacagını düşünüyorum.Gelelim ailelelerin yapması gereken konulara...VALLAHİ  ERDEM ABİ BİR YERLERDE BİR KOPUKLUK VAR AMA NERDE.?saygılarımla.erdal geyikçi/sanatcı..