24
Mayıs
2024
Cuma
ANASAYFA

Mardin ve Tophane Saldırıları!..

Ali Ağaoğlu isimli bir inşaat şirketi yöneticisinin gazetelere verdiği ilandaki bir sözü dikkatimi çekti; “Bu ülkede herkes iyi yaşamayı hak ediyor…”

Son derece doğru ve yerinde bir söz… Gerçekler bu sözle uyuşuyor mu? Tartışılacak bir konu… Türk toplumu çeşitli badireler atlatarak XXI. Yüzyıla kadar ulaştı ve gerçekten iyi ve insanca yaşamayı hak ediyor. Ancak öylesine olaylar yaşanıyor ki, karamsarlığa düşmemek elde değil… Bunlardan biri Mardin’de diğeri de İstanbul’da yaşandı… Her iki olayın ardından cehalet, bilinçsizlik, eğitimsiz, cemaat baskısı ve dünyaya kapılarını kapamak yatıyor... Bir takım bağnazların veya cemaatlerin de istediği bu türde düşünmeyen, körü körüne inanmış veya inandırılmış insanlar değil mi?

Bağnaz veya beyinleri uyuşturulmuş, büyük şehirlerde yaşamalarına rağmen kırsal kesim törelerini, geleneklerini geldikleri yerde yaşamak ve yaşatmak isteyenlerin aydınlara baskısı söz konusu mu?

Yoksa bazılarının inkâr etmesine rağmen, mahalle baskısı sürüp gidiyor mu?

Mahalle baskısı yok diyenlere bir kaç sorum var; acaba normal giysiler içerisindeki kadınlar, İstanbul Fatih’te, Çarşamba’da rahatça dolaşabilirler mi? Buralarda ev tutabilirler mi?

Anadolu’nun birçok yerlerinde, yerel belediyeler büfelerde içki satışlarında zorluk çıkarıyorlar mı? Ramazan aylarında bazı yerlerde yiyecek bulabilmek mümkün mü?

Bazı kamu kurumlarında Ramazan aylarında tadilat nedeniyle yemekhanelerin kapatıldığı, üniversitelerin bazılarında yemek yiyen öğrencilere sataşmaların yapıldığı doğru mudur?

Mahalle veya cemaat baskısı yoktur diyenler, önce bu sorulara yanıt vermelidirler…

Mardin’in güneybatısındaki bir tepenin altında bulunan Kasımiye Medresesi şehrin en önemli tarihi yapılarından birisidir. Artuklu döneminde yapımına başlanan medrese Sultan Kasım tarafından 1487–1502 tarihleri arasında tamamlanmış, Akkoyunlu Hükümdarı Cihangiroğlu Kasım tarafından da onarılmıştır.

Türkiye’nin ünlü modacılarından Cemil İpekçi’nin burada bir defile düzenlemesi bazı kesimler tarafından tepkiyle karşılanmıştır. Cemil İpekçi daha önce Mardinli kadınlara yöresel el işleri ve giysilerle ilgili çalışmalar yaptırmış, onların becerilerini geliştirmek istemiş ve bunun sonucunu da bir defile ile noktalamak istemiş. Tarihi bir şehir olan Mardin’in mimarisinin yanı sıra el işleriyle gündeme gelmesine bazı sivil toplum örgütleri karşı çıkarak protesto mitingleri düzenlemişler, cami olan yerde defile olmaz demişlerdir. Oysa onların bilmedikleri veya bilmek istemedikleri; cami ile medresenin aynı işlevi görmediğidir. İslam kültüründe ve mimarisinde medreseler bir nevi eğitim yeri olup, burada daha çok din, hukuk, astronomi geometri, matematik gibi dersler verilir ve bu konularda bilim adamları yetiştirilirdi. Medreseler öğrenci odalarından meydana gelmiş olup, dershane kısmında da hem ders görülür hem de namaz kılınırdı. Protestocuların bilmedikleri veya işlerine gelmeyen ise; medresenin cami işlevi görmediğidir.

Ne gariptir ki; Güneydoğuya yardım yapılmıyor deniliyor, yapılan işler birileri tarafından hep baltalanıyor. O bölgelerde görev yapan öğretmenleri, doktorları kaçırtmak için ellerinden ne gelirse yapılıyor. İş yerleri kurulamıyor, küçük esnaf ise zaman zaman PKK baskısıyla kepenk kapatmaya zorlanıyor…

Cemil İpekçi de böyle bir ortamda kültürel kimliği ön plana çıkaran, geliri yine oradaki moda ve tasarım atölyesine bırakılacak olan “Bir Doğu Masalı-Dört Mevsim” isimli defile düzenliyor ve tepki ile karşılaşıyor…

İstanbul’un merkezi sayılacak Tophane’de galeri açılışında yapılan saldırı ise bir başka üzücü olaydır. Cihangir ve Galatasaray’dan Tophane’ye uzanan alan kısa bir süre önce büyük bir değişim göstermiş ve burada kafeler, antika eşyaları satan dükkânlar ve sanat galerileri açılmıştı. Birkaç gün öncesi galeri ve sergi açılışına gelen davetlilerle galeri sahipleri bazı kendini bilmez çevre sakinlerinin saldırısına uğramış ve üzücü olaylar meydana gelmiştir. Sigara yasağı nedeniyle kaldırıma çıkan ve ellerinde kokteyl bardakları olanlara saldırılar başlayınca olaya müdahale eden Beyoğlu Asayiş Ekipleri, cop ve biber gazı ile saldırganları dağıtmış, bazı gözaltılar olmuş ve her zaman olduğu gibi Beyoğlu Adliyesince yakalananlar serbest bırakılmışlardır…

Kısacası 2010 Avrupa Kültür Başkentinde üzücü, üzücü olduğu kadar da düşündürücü bir olay…

Ortada rant paylaşım kavgası mı, yoksa kültür çatışması mı var?

Bazılarına göre; Tophane’deki değişim rüzgarları burada yaşayan, törelerine bağlı insanları rahatsız etmiş!.. Sorulması gereken başka bir soru da burada yaşayan insanlar gerçek İstanbullu mu? Yüzyıllar boyunca süre gelen İstanbul kültüründen nasiplenmişler mi?

Gerçek İstanbullunun hemen hiç kalmadığı bu şehir kozmopolit bir duruma düşmüştür. Ne milletvekilleri ne de yerel yöneticileri gerçek İstanbullu değildir. Tophane’de yaşayan, ekalliyet dediğimizi insanlar, 6–7 Eylül olayları ve 1970’lerde çıkan çalkantılardan sonra burasını da terk etmişler ve yerlerine, Doğu ve Güneydoğu’dan gelen insanlar yerleşmiştir. Bu insanların burada nasıl mülk sahibi oldukları da tartışılacak ayrı bir konudur.

Bu bölge ilk kez 2004’de turizme açılarak sanat ve kültüre yönelmiş, Boğazkesen Caddesi ve Fransız Sokağı’ndaki kafeterya ve restoranlar buraya yeni bir hava getirmiştir.

Şikayetçilerin hemen hepsi aynı telden şarkı söylüyorlar; üç senede her şey yozlaştı, galeridekiler türbanlılara sataştı, karımız çocuğumuz var sokakta içki içmesinler, mahallemizde panayır istemeyiz!...

Mardin ve Tophane’de patlak veren olaylar birbirine fotokopi gibi benzer bir görüntüyü ortaya koyuyor. Türkiye’de yaşayan insanlar arasındaki uçurumun daha de derinleştiğini, kültürel kimliklerin ortaya çıktığını gösteriyor. Yıllar önce Madımak gibi bir olayı yaşamış olanlar cehaletin insanı nasıl da saldırganlaştırdığını acıyla görmüşlerdi.

Tophane saldırısının ardından Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay olay yerine giderek, zarar gören sanat galerilerini ziyaret etti ve basına verdiği demecinde gerçekleri çekinmeden ortaya koydu; “Burada gördüğüm manzaranın hiçbir haklı sebebi olamaz. Bu tür olaylara müsamahalı bakmayacağımızın da herkesçe bilinmesini isterim. Hiç kimsenin Anadolu’nun bir kasabasında yaşadığı hayat tarzını, İstanbul’da dayatmaya hakkı yoktur. Ama hiç kimsenin de buradaki insanların, örfünü, âdetini, geleneğini yok saymaya ve görmezden gelmeye hakkı yoktur.

Dünyanın birçok çağdaş şehirlerinde, örneğin Paris, Londra, Roma, Milano, Madrid, Barselona, Prag ve Atina’da bu tür sanatsal mekânlar sokak ve caddelerde sıralanmıştır. Oradaki insanlar hiçbir zaman saldırılara uğramazlar. Orada amaç insanların sanatla, kültürle sokaklarda buluşmasını sağlamaktır. Kültür Başkenti olan bir şehirde içki içildi bahaneleriyle sokak kabadayılarının taşlı sopalı saldırısına uğradıkları da görülmemiştir. İstanbul’a kırsal kesimlerden gelen insanlar bu kültür şehrini kendi hegemonyaları altına almak istiyorlar ve bunu güç gösterisiyle yapmaya çalışıyorlar. Bunda da destek gördüklerinde daha da saldırganlaşıyorlar…

Bu insanları çağdaşlığa, sanata ve kültüre karşı saldırganlaştıranların arkasında kimler var? İşte bütün mesele de orada yatıyor…
 

erdemyucel2002@hotmail.com
 

Yayın Tarihi : 27 Eylül 2010 Pazartesi 00:09:04


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
erdal geyikçi-sanatcı... IP: 78.164.116.xxx Tarih : 27.09.2010 12:51:37

Merhaba erdem abi.Köşenizi okudum.Nerden başlasam diye düşünürken, geçmişte yaşamış olan büyüklerimi düşündüm.Öncelile şunu söyleyim.Bende kırsalda,gece konduda büyüdüm.Halende gecekonduda oturuyorum.Çok gezdim, çok görsüm işim icabı.Gece konduları yıkıp yerlerine binalar yapılacakmış.ben avrupaya gitmedim.ama almanya örnegi gibi,evler yapıla bilir.böylelikle komşuları ayırmamış oluruz.bahçeli,az katlı evler yapıla bilir.birilerinin istegi için büyük binalar yapılmamalı diye düşünüyorum.örf,adet,gelenek ve kültürümüzi kırsalda yaşayanlar yaşatıyor.mahalle baskısı sözünede açıklık getiriyim.mahallede yapılanlar,dedikodudur.bunları yapanlarında kalbinde birşey yok.yalnızca günlük yaşantısında,günlerini geçirmek için konuşulan konulardır.kimse siyaset konuşmuyor bizim buralarda..Gelelim urfada yapılan defileye.ben yapılan defile karşı degilim.kıyafetleri giyenlere karşıyım.!bence:Kıyafetleri urfanın genç kızları giymeliydi diye düşünüyorum.Nedenine gelince:Bir yerin kültürünü yansıtan defile yapılıyorsanız,o yörenin kızlarından yararlanmak lazım.türkiyede ismi duyulmuş mankenlerden daha çok dünyada ses getirirdi diye düşünüyorum.Bir yerin kültürünü o yerin insanı yansıdır diye düşünüyorum.Belki görsel olarak,elbiseyi giyen mankenler güzel olabilir.ama Giyilen elbiseler yöre halkını yansıttığı için yörenin saf ve temiz kızlarına daha çok yakışır diye düşünüyorum.Böyleliklede defile amacına ulaşırdı.Gelelim istambuldaki sanat evine saldıranlara.Bir sanat evine yapılan böyle bir üzücü olayın yaşanmasını kınıyorum.Ama sanatcıda toplumun aynasıdır sözünüde unutmayalım.Mahalle halkınında söylediklerini dikkate almak lazım..köşenize yazılacak o kadar çok söz varki hangisini yazsam erdem abi.hz:Mevlananın sözüyle son veriyim"nice insanlar gördüm üzerinde elbise yok.nice elbiseler gördüm içinde insan yok...saygılarımla.erdal geyikçi-sanatcı..


Mehmet E. IP: 84.62.41.xxx Tarih : 27.09.2010 17:42:36

Merhaba Hocam"Bu güzel yazini okudum,Kendime cikardigim ders baski ile ilgili.Baski heryerde vardir.Bu aile bireylerinden baslayip en üst kademelere kadar uzanmaktadir.Bu baski tipki uyusturucu kullanan bagimlilar gibidir.Burada rant cikarcilar dini siyasete alet eden ulamalar eklenince ister istemez otomatik olarak mahalle baskisi dogmaktadir.

Kültürden söz ediliyor:Herkes kendi capinda kültürlü görüyor kendisini,Ne yazik,ki kültürün manasini anlayan cok az insanimiz vardir.Kültürü Özgürlükle, Hürriyetle, Bencillikle birbirine karistiriyorlar.Biz Türk milletinde bencillik diz boyu degil ayak tirnalkarindan tut basin tepesindeki en uzun dik saca kadar uzanmistir.

Bu egoistligi bencilligi üzerimizden atmadigimiz müddetce üzerimize her türlü baski olur.Bunun adi ister Mahalle baskisi deyin ister sahis baskisi degin.Ne ezen belli nede ezilen belli.Herkes birbirlerine üstünlük saglamak istiyor,Buda ukaliliktan baska birsey degildir.Cünkü ukalalik almis gitmis.Izinden döndügüm icin yazacak cok sey vardir ama simdilik bukadar yeter saygilarimla.