İstanbul’da Yenikapı ile Langa sahil şeridinde 2004 yılından bu yana çok önemli bir arkeoloji kazısı yürütülüyor. Marmara Denizinin altından Asya ile Avrupa’yı birbirine bağlayacak Marmaray çalışmalarında biraz da rastlantı sonucu olarak ortaya çıkan kalıntı ve buluntular kentin geçmiş tarihine ışık tutuyor.
İstanbul’ un kuruluşu ile ilgili bilgileri de tamamen değiştirecek boyutlarda... Kalıntı ve buluntular İstanbul’un 8.500 yılık bir geçmişi olduğunu ortaya koyuyor. Öte yandan teknik yönden Marmaray çalışmaları da sürüyor. Bu arada Marmaray Projesinin son tüpü denize indirilmiş ve böylece deniz altından yaklaşık 1.400 m. uzunluğundaki tünel tamamlanmış... Bunu tamamlayacak olan Yenikapı-Langa arasındaki metro çalışmalarının bir bölümü de arkeoloji kazılarından ötürü yapılamıyor. Arkeoloji çalışmalarını yürütenler kazıların tamamlanabilmesi içen en azından daha iki yıla ihtiyaçları olduğunu belirtiyor...
Marmaray Projesinde ortaya iki önemli sorun çıkıyor. Bunlardan biri iki kıtayı birbirine bağlayarak Taksime kadar uzanacak metro; diğeri de İstanbul gibi evrensel boyutlardaki bir kentin tarihine ışık tutması...
Bunlardan hangisi daha önemli, hangisi diğerine tercih edilebilir?
İstanbul’un Yenikapı-Langa kıyılarına, Marmaray Projesi için ilk kazmanın vurulmasıyla birlikte arkeoloji yönünden son derece önemli bir hazine ile karşılaşıldı. Tarihi kaynaklarda nerede olduğu kesinlik kazanamayan, Bizans döneminin Theodosius Limanı, Theodosius liman yolu, Bizans donanmasından arta kalan gemi kalıntıları, Bizans savaş gemileri, deniz fenerinin temel kalıntıları, İ.Ö 6200-6400 arasına tarihlenen mezarlar 48 iskelet, altın ve bronz sikkeler, amforalar, günlük yaşam malzemeleri ve kutular, bir anda ortaya çıkıverdi. Aynı alanda fil ve deve iskeletlerinin bulunuşu ise başlı başına bir olaydı. Onları Roma, Bizans ve Osmanlı dönemlerine tarihlenen sivil yerleşim kalıntıları tamamlıyordu. Ele geçen bulgulara dayanılarak bu alanın Osmanlı döneminde doldurulmuş ve yerleşim alanına dönüştürülmüş olduğu da anlaşılıyordu.
Bizans batıklarının konservasyon çalışmaları ise İstanbul Üniversitesi ile Bodrum Sualtı Araştırmaları Müzesi tarafından yapılmaktadır.
Böylesine önemli bir arkeolojik alanın ortaya çıkması bir anda yalnızca Türkiye’nin değil dünyanın sayılı bilim adamlarının da dikkatini buraya çekti. İstanbul’un tarihi çağlarına ışık tutacak buluntular son derece önemliydi. İstanbul Arkeoloji Müzelerinin yönetiminde başlatılan, üniversite destekli kazılarda İstanbul’un İ.Ö 650-700 yıllarında kurulduğu belgelere dayanılarak ortaya çıktı. Böyle olunca da antik tarihçilerin ve mitolojisinin öngördüğü gibi şehrin Megara Kralı Byzans tarafından kurulduğu öyküsü de sona ermiş oluyordu.
İstanbul’un kuruluşu ile Megara Kralı Byzans’a yakıştırılan ilginç bir öykü vardı. Byzans, Yunanistan’da kendisine yapılan baskılardan kaçmak zorunda kalmış, yanındakilerle birlikle yeni bir şehir kurarak yaşamlarını sürdürmeyi istemişlerdi. Bu şehri nerede kuracaklarını bilemediklerinden, o zamanlarda adet olduğu gibi kâhinlere danışmış ve kendilerini körler ülkesinin karşısındaki yerde kurmaları söylenmiştir. Bundan sonra gemilerine binerek yola çıkmış, kendilerine yeni bir yurt aramışlardı. Kadıköy kıyılarına geldiklerinde, burada yaşayanların karşılarındaki güzellikleri göremediklerinden ötürü orasını körler ülkesi olarak kabul etmişler... Bunun ardından da Sarayburnu’nda kuracakları şehrin temelini atmışlardır. İstanbul’un kuruluşunu içeren bilimsel ve popüler eserlerde kentin kuruluşu hep bu öyküye dayandırılmıştır. Ne var ki, bugün Yenikapı- Langa arasında yapılan arkeolojik çalışmalar, yarı tarihi yarı mitolojik bu öyküyü de bitirmiştir.
İstanbul Arkeoloji Müzeleri Müdürü Dr. İsmail Karamut, Thodosius Limanının altında dört insan iskeleti ve ahşap eşyalar ile savunma silahlarının bulunduğunu belirttikten sonra, bunları İ.Ö 600-6500 yıllarına tarihlendirmiştir. Akademisyenler ve arkeologlar da bu tarihlendirmeyi kabul etmişlerdir.
Ele geçen buluntular, İstanbul’un Neolitik Çağda (İ:Ö 8000-5.500) ilk kez yerleşildiğine işaret etmiştir. Diğer taraftan Anadolu’daki en eski Neolitik yerleşimin İ.Ö 7000 kurulduğu dikkate alınacak olursa Yenikapı-Langa hattında ortaya çıkan eserlerin ne kadar önemli olduğu da ortaya çıkıyor.
Neolitik Çağ, Anadolu arkeolojisinde önemli bir dönüm noktasıdır. Bu çağda yaşayan insanlar avcılık ve toplayıcılıkla yaşamlarını sürdürürken, topluca yaşama sürecini başlatmış ve tarımsal bir topluluğu oluşturmuştur. Tahıl üretmişler, bazı hayvanları da evcilleştirmişlerdir. Başka bir deyişle insanlar bilgilerini daha da geliştirerek avcılıktan, göçebelikten yerleşik düzene geçmişlerdir. Bu dönemde taş aletler yapılmış, pişmiş toprak kapların en ilkellerini kullanılmışlardır.
Neolitik Çağ üzerindeki araştırmaları ile tanınan İstanbul Üniversitesi Öğretim üyelerinden Prof. Dr. Mehmet Özdoğan, Marmaray Projesi kapsamında ele geçen keramiklerin Konya Çatalhöyük ile yakın benzerlikleri olduğunu belirtmiştir.
Kısacası, Marmaray Projesinde ortaya çıkan eserler İstanbul Tarihini değiştirecek bir bilimsel olaydır.
Eski Çağ Tarihinin yeni baştan ele alınmasının gerekliliğini ortaya koyan bu keşifte bulunanları bir kez daha gözden geçirirsek;
Theodosius limanında bulunmuş 33 gemi...
Gemilerin bağlandığı liman taşları...
İstanbul’un Bizans döneminde yapılmış, 51 m. uzunluğunda, 4.20 m. genişliğinde en eski sur duvarları... Bunlar bulunmadan önce şehrin en eski surları olarak Constantinius surları sanılıyordu...
Günümüz deniz seviyesinin 9,50 m. aşağısında dört insan iskeleti...
Dünya arkeolojisinin ve İstanbul’un kuruluşuna ışık tutan bu alanda yapılan kazılarda, dört yıl içerisinde yalnızca 58.000 m2’lik bir alan kazılmıştır. Ancak, bu çalışmaların daha da genişletilmesi ortaya yepyeni bilgileri çıkaracağı da açıktır... Şu ana kadar yalnızca 30.000 m2’lik alanda arkeoloji kazıları yapılabilmiştir. Burada kazıları yürüten İstanbul Arkeoloji Müzeleri Müdürü İ.Karamut;
“Burada kent arkeolojisi yapıyoruz. O yüzden de diğer arkeolojik çalışmalara göre çok daha zor. Çünkü sadece belirlenen bir alanda çalışabiliyoruz onun dışına çıkamıyoruz. Yenikapı’da surların ucunu bulduk ama sonu nereye gidiyor bilinmiyor. Çünkü binaların altına doğru devam ediyor. Sirkeci’de de aynı sorun var. Sadece şaft açıyoruz ama o kadar. Çevreye doğru genişleyemiyoruz. Çok katlı binalar var.”demektedir.
Marmaray’ın teknik çalışmaları Ulaştırma Bakanlığına bağlı Demiryolları, Limanlar ve Hava Meydanları İnşaatı (DLH) Genel Müdürlüğü yönetiminde Japon yüklenici firma Taisei Corporation, Gama-Nurol şirketi ve Avrasya Müşavirliğince yürütülüyor. Bu projenin 2009 yılında bitirilmesi planlanmış, 3.000.000$’lık yatırım yapılmıştır. Ne var ki, İstanbul Arkeoloji Müzelerinin sürdürdüğü kazılardan ötürü üstenci firma çalışmalarına son noktayı bir türlü koyamıyor. Böyle olunca da Marmaray çalışmaları 2011 yılının son aylarına kadar taşıyor. Bu durumda Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım arta kalan kalıntıların, projenin aksamaması için iş makineleri ile başka yere taşınmasını istediği öğrenilmiştir;
“Arkeolojik kazılardan dolayı projede 1.5 yılın üzerinde zaman kaybettik. Bizi teselli eden nedir? Bu proje gecikiyor ama İstanbul’un hazinelerini, tarihi ve kültürel mirasını, çeşitli medeniyetlerin izleri de böylece açığa çıkartıyor. Bu bizim tesellimiz ama biz kurullardan, arkeologlardan, tarihçilerden beklentimiz bu işi daha fazla geciktirmeden bize yardımcı olmalarını istiyoruz. Marmaray Projesi’ni 2012 yılına kadar tamamlamayı hedefliyoruz.”
Bakan, arkeologlara baskı yapmıyoruz dedikten sonra da Kültür ve Tabiat varlıkları koruma kurullarına da değinerek; tek isteğimiz karar alma sürecini uzatmamalarıdır diyor. Daha doğrusu ne yaparsanız çabuk yapın Marmaray’ı bitirelim demek istiyor.
Bakanın isteği doğrultusunda hareket edilecek olursa büyük olasılıkla arkeolojik çalışmalar aceleye getirilecek Çamur tabakaları altındaki kalıntı ve buluntuların taşınması büyük bir yanılgıya yol açar, arkeolojik çalışma define araştırmasına dönüşür. Nitekim Yunanistan’daki metro çalışmalarında da buradaki kadar önemli olmasa da bazı arkeolojik kalıntılara rastlanmış ve metronun güzergahı arkeologların ve bilinçli halkın tepkisi ile değiştirilmiştir.
Türkiye’nin eline tarihi ve turizm yönünden büyük bir fırsat geçmiştir. Ortaya çıkan, İstanbul’un tarihine ışık tutan buluntular, metro hattından, bazı çıkar hesaplarından çok daha önemlidir. Bu alanın arkeolojik bir açıkhava müzesine dönüştürülmesi, metro hattının da kaydırılması Türkiye’ye turizm yönünden de büyük katkı sağlayacaktır.
İstanbul’un eline beklenmedik anda büyük bir fırsat geçmiştir. Bunu kullanıp kullanamayacağını önümüzdeki günlerde hep birlikte göreceğiz...
İşte bütün mesele de burada düğümleniyor; kültür, tarih ve arkeoloji bilimi mihenk taşına vuruluyor...
Kimler anlıyor, kimler anlamıyor?
Marmaray Projesini her şeyden önce kültür, akıl ve bilim çözmelidir...
Ünlü düşünür Epictetus’un “yapacağınız en ufak akılsızlık, kazandıklarımızı kaybetmemize neden olabilir” sözünden biraz olsun esinlenelim!..
erdemyucel2002@hotmail.com
Dünyada en eski yerleşimlerin Sümer, Mısır, Indus Vadisindeki Mohenco-daro ve B.Briyanyadaki Stonehenge olduğu iddia edilir durur. Çatalhöyükden sonra, Yenikapı-Langa yerleşimi muazzam bir tesbit. Böylesine eski bir kültürün tarümar edilmeye kalkışılması tam bir kültürel cinayettir. Teknik cehaletime karşın, Sur içindeki ve trafik keşmekeşi noktasındaki Yenikapı'nın raylı sistem güzergâhı olarak seçimine akıl erdiremiyordum. Yılmaz Üstadın, bu zırvalığı dile getirmesi, bakalım yetkilileri nasıl aydıracak? Ehlinin kaleminden çıkmış bu yazının yankı bulması dileği ile...
Sayın hocam sözünüzü başbakanmı dinleyecek? Düne kadar İstanbula girişi yasaklayacağım diyen sayın başbakan değilmiydi ? önce Dolmabahçe sarayına tecavüz etti. bahçesine büro yaptı biraz daha ikdidar olursa Atatürkün yatagınada yatar. tarihe saygı nerede ? ilber ortaylı hocanın feryatlarını kim duyuyor ? Topkapı müze müdürü...! kültürürel mirası korumak kimin nesine Türklüğe bile söz edenler kim ? yakında merkezi hükümetide istanbula taşırlar. hepsinin evi köyü orası ...selamlarımla.
Yanlış, Yenikapı'yı raylı sistemin düğüm noktası olarak seçen nazım plandan başlıyor. Yarımadanın sur içi bölgesine tecavüz etmekten bir türlü vaz geçmiyorlar. Bu plan, İstanbul'u hâlâ eski İstanbul olarak algılayanların zihniyetinin ürünüdür. Halbuki bu günün İstanbul'unun Marmara sahili boyundaki ağırlık merkezi Yenikapı değil, Zeytinburnu, hattâ daha ilerisidir. Bu nedenle ilgililerin planları iptal edip yeni baştan yapmaları, bu yanlıştan dönmeleri lâzım. Trafik düğüm noktasını Yenikapı'da planlamaktan vaz geçsinler. Yenikapı'yı sadece arkeolojik alan olarak bıraksınlar. Burada açık hava ve saydam kaplı açık hava müzesi yapsınlar. Bölgeyi dünya arkeoloji biliminin hizmetine versinler. Ama nerede bunu yapabilecek akl-ı selim, nerede izan, nerede kudret?
Sayın Yücel,tabii ki akıl ve bilim yönlendirmeli hayatı.Ama Suudi Arabistan da tarihi kalıntıların yerlerine nasıl otellerin dikildiği apaçık görülüyor.Bu bir anlayış ve yaşam felsefesi ve estediği sorunudur.Üzülerek belirteyim ki bizler hâlâ yerleşik kültürü benimseyememişiz.Günlük kazançlar,imar ve ulaşım sorunlarına kısa vadeli ve alelacele kararlarla getirilen çözümler sayesinde İstanbul büyükköy e dönüşmüş durumda.İmar yasası ile birlikte 2863 sayılı yasadaki eksiklikler ve çarpıklıklar düzeltilse hiç bir sorun kalmaz.Ama bu da bazı rant gruplarının işine gelmez.Bahsi geçen son yasada o kadar çok yönetmelik var ki bir kısmı mantık dışı.Bu sorunların çözülmesi belki birkaç nesil sonra olabilir diye düşünüyorum.O zaman da elimizde kalanlar ne işe yarar bunu bilemeyiz.Osmanlı dönemindeki bir maarif vekilinin sözlerinde olduğu gibi bu dönemdede, eski eserler olmasa belki Kültür Bakanlığı daha iyi çalışır düşüncesi mevcut gibi.
Sezarin Hakkini Sezara birakmak lazim,Sen var ol hocam analizin muhtesem bir sekilde. Arkeloji senin isin,Oldugu icin,Yukarda kaleme aldigin yaziya sadece selam durulur. Dilerdim,ki yol proje tasarimcilari projelerini yaparken Arkoloji uzmanlari ile calismalarini sürdürse.Hic olmazsa tarihi olan kültürümüzü bozmadan yollarina devam ederlerdi.Marmaray projesinde cikacak olan eserlere insallah sahip cikariz.Istanbul tarihine isik tutacak olan bu proje oradan cikacak olan eserleri yurt disina caldirmadan muhafaza edebilirsek Türkiye icin büyük bir zengilliktir.Ne yazik,ki Kültür Tarih Arkeloji gibi paha bicilmeyen eserlere pek sahip ciktigimiza kanaat etmiyorum.Kültürü kafamiza göre hareket ediyoruz,Tarihi zaten bilmiyoruz,Akili,da seytana uyarak uyguluyoruz.Ünlü düsünürün Epictetus,un dedigine aynen katilyorum ve sahsen onayliyorum selamlarimla.