Bir memleket düşünün ki... İçinde ve dışında bir yığın acayip işler oluyor...
Bekir Coşkun’un deyişiyle “Göbeğini kaşıyan adam” onlarla ilgilenmiyor...
Ne gazete, ne de kitap okuyor; ciddi televizyon programlarını bile izlemiyor. Seçim dönemlerinde hatırlandığında, adam yerine konulduğunu sanıyor ve sandık başına koşuyor. Ailesine şuna oy vereceksin, karışmam haa diyerek, baskı bile yapıyor!...
Kendini entel sanan, sözüm ona aydınlar ise kendi aralarında konuşuyor; “Bu memleketin çivisi çıkmış” diyorlar. Sonrada memleket muhabbetine girişiyorlar... Hepsi o kadar... Ne toplumsal tepki ne de eylem... Gelen paşam giden ağam örneği...
Göbeğini kaşıyan adam ile kendini entel sananlar bir noktada birleşiyor: bana dokunmayan yılan bin yaşasın!..
Böyle olunca da memleketin çivisi çıktı mı, çıkmadı mı tartışması başlıyor...
Televizyonlarda sürekli izliyoruz; yıllardır Başbakan ile Ana Muhalefet Partisi Genel Başkanı her gün birbirleri ile kavga ediyor... Ara sıra onlara başkaları da karışıyor, tartışmalar yön değiştiriyor.. Bazen celalleniyorlar,bazen de dış ülkelerin yöneticilerine de çatıyorlar. Gün oluyor, dış ülkelerde başka burada başka konuşuyorlar ...
Son günlerde yerli ve yabancı basında öylesine acayip olaylara şahit olduk ki... Şaşmamak elden gelmiyor...
Vurdumduymazlığın bini bir para...
Bu tür olaylar veya skandallar oralarda olsa değil kişiler, hükümetler düşer... Ama meşhur biz söz vardır; biz bize benzeriz. Çoğu kez de siyasilerimiz halkın çabuk unuttuğunu biliyorlar... Doğru mu değil mi bilemeyiz ama “Hafıza-i beşer nisyan ile mamuldür” derler...
Karadeniz’de çeşitli ülkelere ait savaş gemileri cirit atarken, Rusya’nın Tiflis kapılarına dayandığında her şeyin altında Kafkaslardaki enerjinin kime ait olacağı savaşının yattığının farkında miyiz?
Günümüzde dünyanın jandarması rolünü üstlenen ABD karşısında ekonomik gücünü yükselten Rusya artık bende ikinci gücüm demeye başladığında, Türkiye kimden yana olacağına karar verebildi mi? Bir yandan her yönüyle bağımlı olduğu ABD öte yanda da kapı komşusu ve doğal gazına muhtaç olduğu Rusya...
Rusya’nın Gürcistan’ın bir bölümüne eline geçirmesinden sonra Türk ihraç ürünlerine karşı ismi konulmamış bir ambargo uygulaması üzerine Dış Ticaret’ten Sorumlu Devlet Bakanımız, “Biz’de tedbirlerimizi aldı. Mütekabiliyet esasından hareketle, biz de Rusya’ya karşı tedbir paketimizi uygulamaya koyuyoruz” diyor. Oysa Bakanın aklına gümrüklerin kendisine bağlı olmadığını, böyle bir uygulanın Türkiye’nin doğalgaz gereksiniminin üçte ikisinin Rusya’dan sağlandığını, daha doğrusu göbekten bağlı olduğumuzu düşünmüyor. Bunun ardından hükümet sözcüsü Çiçek “Türkiye gümrüklerinde Rus makamlarına yönelik kırmızı hat uygulaması söz konusu değil” diyor. Ardından da biz hükümet olarak Bakana olumlu yanıt vermediklerini sözlerine ekliyor.
Bu durumda ne yapılır; Bakanın istifa etmesi gerekmez mi?
Ne var ki, biz AB ülkesi değiliz; bizim siyasi defterimizde istifa diye bir sözcük yoktur!..
Biz hala Cumhurbaşkanı Ermenistan-Türkiye maçı nedeniyle Erivan’a gitsin mi gitmesin mi tartışmasını yapıyoruz.
Yurt dışında bu olaylar gelişirken Alman Savcı Kerstin Lotz, Deniz Feneri Derneği’nin denetlemesinde beklenmedik bir bağış vurgununu ortaya çıkarıyor ve bağış vurgununu ortaya çıkaran iddianame hazırlıyor. Yoksullara yardım amaçlı toplanan milyonlarca Euro’nun cebellezi edildiğini ortaya koyuyor. Ardından da yoksul ve afetzedeler için toplanan kırk bir milyon Euro’nun kuryelerle İstanbul’a gönderilip, muhasebede çifte kayıtlar yapılıp, sahte makbuzlar kesildiğini ve bunların İstanbul’daki Kanal 7’nin canlı yayın araçlarıyla götürüldüğünü iddia ediyor. Alman Savcı bağış vurgununun Türkiye ayağında yer alanlar hakkında soruşturma açılabilmesi için dosyayı Türkiye’ye göndermeyi kararlaştırmış...
Alman Savcı bununla uğraşırken Türk savcılarının basında bunda yer alanlara karşın sessiz kalışı da hayret verici...
Bu cukkalama da ve cebellezi de kimler var? Bizim savcılar dava açarlarsa hep birlikte göreceğiz....
Bu arada Başbakan ile Doğan Grubu Başkanı Aydın Doğan birbirlerine giriyor.Yazılı, görsel ve Internet siteleri karşılıklı suçlamaları hep birlikte izliyoruz. Aydın Doğan, bizim medya kültürümüzde biat etmek yoktur diyor. Öte yanda Başbakan, Deniz Feneri yolsuzluğuyla ilgili haberlere yer veren basına adeta savaş açıyor. Oysa bir süre önce Almanya’da bu konudaki şikayetlerini dile getiren bir vatandaşa, “parayı verirken bana mı sordunuz” demişti.
Şimdi toplumun bazı kesimleri haklı olarak düşünüyor; Deniz Feneri olayında bir yolsuzluk varsa, Başbakan neden rahatsız ? Neden onları savunma gereğini duyuyor?
Başbakanımızın ise iki yardımcısı ile başı dertte; bunlardan biri her okulda birer ibadethane açılması savunurken, diğerinin ismi de imar yolsuzluğuna karışıyor... Silivri’deki Kipa’ya ait arazi satışından sonra usulsüz imar olayı verilmesi ve bunun karşılığında bir milyon dolar rüşvetten söz ediliyor. Muhalefet buna benzer yerel yönetimlerdeki imar yolsuzluklarını gündeme taşımaya uğraşıyor. Bu arada Gaziantep’te de başka bir “Şaban Dişli” yönteminin uygulandığı ortaya çıkıyor...
Hükümet yolsuzluları örtecek mi? Yoksa üzerine mi gidecek? Bu yolsuzluklar bireysel mi, yoksa işleyen bir çarkın parçası mı? İnşallah yargı bunları ortaya çıkarır.
Şaban Dişli Genel Başkan Yardımcılığından ve Merkez Yürütme Kurulu üyeliğinden istifa ediyor. Ancak milletvekili dokunulmazlığını taşıdığından, kendisine şu anda dava açılması olanaksız...
Deniz Feneri benzeri bir olayı bizler daha önce Kombassan Yimpaş olayında da yaşamıştık. Sahi o konuda suçlananlar veya aklananlar ne oldu?
Refah Partisinde de bir Mercümek ve Darçın olayları yaşanmış; Bosna’ya yardım paralarının ne olduğu da açıklık kazanamamıştı. Sonunda Erbakan bir trilyonun hesabını verememiş, önce Altınoluk’taki evinde hapse mahkum olmuş, ardından da Cumhurbaşkanı tarafından ileri yaşından ötürü affa uğramıştı.
Başbakan’ın “Tüyü bitmemiş yetimin hakkını yemedik, yedirmeyeceğiz” sözünü de unutmuyoruz. İnşallah sözünün arkasında durur.
Bu arada göbeğini kaşıyan adamın aklına gelmiyor ama kendilerini aydın sananlar kendi aralarında konuşuyor; Türkiye’de yargı ne denli bağımsız...
Zaman zaman hükümete karşı çıkışlarda bulunan, ancak seçim sırasında hükümetten yana tavır koyan TÜSİAD Başkanı uluslararası borsalardaki aşırı oynaklıktan şikayetçi. ”Dalgalanmanın hangi noktada durabileceğini kestiremiyoruz. Türkiye en kötü senaryoya göre ekonomik altyapısını güçlendirmeli diyor... Öte yanda Karadeniz fındık üreticileri kendilerine verilen fiyatlardan memnun kalmayarak veryansın ediyorlar. Oysa biz aynı oyunu Temmuz seçimlerinden önce de görmüştük. Fındık ve çay taban fiyatları üzerine eylem üzerine eylem yapanlar, sitemize yorum üzerine yorum gönderenler sonra ne olduysa olmuş Karadeniz’de AKP’yi tulum çıkarmışlardı...
İstanbul Boğazına yapılması düşünülen üçüncü köprünün nereye kurulacağına Başbakan karar verecekmiş!... Öte yandan şehir planlamacılar, uzmanlar, bilimsel kişiler ve mimarlar böylesine önemli bir kararın tek kişiden çıkmasına tepki koyuyorlar. Ne var ki, onların bilmediği bir nokta her ne kadar mimar veya şehircilik eğitimi almamış olsa bile Başbakan, başbakan olduğuna göre her şeyi bilir...
Kolay mı kimseye danışmadan Türkiye’yi yönetmek...
Öte yandan gazetelerden öğrendiğimize göre İETT şoförünün maaşı mühendis ve doktoru geçmiş... Polislere verilen zamdan ötürü öğretmenler ile polisler Kenthaber’in yorum köşesinde birbirlerine girmiş, senin hakkın, benim hakkım diye veryansın etmişlerdi. Türkiye’de ucuz diplomaların havalarda uçuştuğu, öğrenci aflarının yapıldığı, artık sınıfta kalmanın çok zor olduğu dönemde okuyup ta ne yapacaksınız? Kısa yoldan sürücü belgesi alıp, bir partiye yanaşın ve sonra da İETT şoförü olun...
Benden söylemesi...
Ne göbeğini kaşıyan adam, ne de entel geçinenler hiç üzülmesinler; her millet hak ettiği veya layık olduğu şekilde yönetilir diye devletler hukukunda resmi olmasa da bir kural vardır
Sanırım içimizde en akıllı olanlar da yine göbeğini kaşıyan adamlar olmalı... Ne dertleri ve ne de beklentileri var... Ünlü bir ozanımızın dediği gibi “Bir elinde cımbız bir elinde ayna, umurunda mı dünya!..”
erdemyucel2002@hotmail.com
Hocam sen sagol,Memleketin hangi civisi saglam kaldi,ki.Bende hangisini yazayim bir türlü karar veremiyorum.Ne yazik,ki Din kisvesi altinda yapilan yolsuzluklar beni cok rahatsiz ediyor.Kombassan Yimbas Deniz Feneri ve diger yesil sermayeler.Bunlar adiyla saniyla bir numarali müslümanim diye gecinenler.Ne yazik,ki Müslümanligi karalayan kötüleyen insanlar bunlar.Yetim hakkini nasil yiyebiliyorlar,Daha dogrusu nasil müslümanim diyebiliyorlar.Kime inanacagimizi bilmez olduk,Bu tür insanlar bence seytandan 9 gün önce dogmuslardir. Yargi Bagimsiz olmadigi müddetce bu tür oyunlar oynanacaktir,Gecen hafta kent haber sitesinde bir haber okumustum 14 bin ytl maasli sendika baskani,Senenin 365 gününü Ankaranin disinda gösterip harcirah almasi gercekten utanc verici bir seydir,O zavalli iscinin güvendigi sendika baskani böyle yaparsa ne diyebilinirki.Nasreddin hoca dedigi gibi ye kürküm ye.Hemde Türk ise bagli yol is sendikasi.Türkiyenin en fazla üyesi olan sendika bu.Hayret aylik bürt 14 bin net 9 bin yilda 4 aylik tutarinda ikramiye ayriyeten 17 yildir senenin 365 gününü Ankara disinda gösterip harcirah almasi inanilir gibi degil.Yol is yönetim kurulu üyeleri 1 Fahrettin Inal 2 Sinasi Tüysüz 3 Tevfik Özcelik 4 Kemal Yilmaz 5 kenan Özsüer 6 Nuhi Celebi 7 Ramazan Agaz. Simdi Bagimsiz bir Yargi olacak o iscilerin haklari nasil gasp edildigini takip edecek, Ama keske yanilsam cünkü bagimsiz yargi Türkiyede yoktur.Simdide Biri Türkiye Cumhuriyeti,nin Basbakani Digeri ise Türkiye,nin bir numarali Medya Patronu birbirileri ile nasil kavga ettiklerine ne denir,Basbakan Hilton yanindaki araziyi istedi vermedim diyor,Sormazlarmi sayin basbakan Araziyi istedigi zaman kamu oyuna neden duyurmadin.Simdi Dogan Medya Almanyada görülen bir Deniz Feneri davasi var ve o davada sizin adiniz gecince Sayin Dogan beye ver yansin,Sayin Basbakanim olmadi simdi.Medya bu olayi duyurmasaydi daha calmalarina gözmü yumacaktin. Bu yukarda yazdiklarim Avrupa ülkelerinde olsaydi Hükümetler 24 saat,te fesh olurdu Oysa Türkiyede Mezara kadar Siyaset ve Politika yapilmaktadir.Bir insanda merhamet olmasa,da Inanc hirsizligi yapmamasi lazim.Kendini aydin gören bu devirde ancak göbegini kasiyabilir,Cünkü konustugu zaman karsisinda ya Polisi görüyor yada Askeri bir yere kadar bu sürecektir.Ey ugruna gün gecmeyip sehit veren Vatanim ne kadar büyüksün seni caldilar bitmedin seni bölmek istediler bölünmedin seni sattilar genede bitmedin,Vede asla bitmiyeceksin cünkü orda halen Hakiki imanli Vatan sever insallar vardir saygilarimla.
Sayın hocam, yine doğru yazmışsınız güzel yazmışsınız da,bu bananeci toplumla hangi haksızlığı,hangi çarpıklığı protesto edeceksin?Binlerce öğretmen,hekim açığı varken 8 er 10 ar bin polis memur kadrolarına alınıyorsa terslik buradadır.Bu nedemektir?Şu demek ki,biz daha çok haksızlıklar yapacağız,memuru,öğrenciyi,işçiyi ezeceğiz,işsizliği arttıracağız,bunlara kaşı çıkanları sokaklarda dövmek için milleti sindirmek için polis alıyoruz.Hırsızı,tecavüzcüyü,dolandırıcıyı,gaspçıyı,mafyayı durdurmak bitirmek için gereken şey daha çok polis değil kesin ve ağır cezadır.Cezada da adaletli olmak önemlidir.Bakkaldan ekmek çalanı süründürür,milyon dolar çalanı tutuksuz yargılamak için serbest bırakır ve ülke dışına kaçışını seyredersen bu ülkede sorun bitmez vesselam.......