17
Haziran
2024
Pazertesi
ANASAYFA

Merhaba Hüzün!..

Yıllar öncesi Françoisse Sağan’ın ilk yazdığı kitap, “Bonjour Tristesse”, edebiyat dünyasında epey yankı yapmış ve Türkçemize “Merhaba Hüzün” olarak tercüme edilmişti. Ünlü rejisör Otto Preminger tarafından 1958 yılında sinemaya uyarlamış, başrolü Jean Seberg oynamıştı.

Merhaba Hüzün’ü günümüzde futbolumuzda yaşıyoruz. 2014 Dünya Kupası Şampiyonasına grup elemelerinin daha başında veda ettik. Hollanda, Romanya ve Macaristan yenilgilerinden sonra söylenecek tek söz var; merhaba hüzün!..

Grup elemelerindeki her yenilgiden sonra yine birileri ortaya çıkıyor; bundan sonraki her maçımızı final havasıyla oynayacağız (!) diyorlar. Matematiksel olarak daha hala Brezilya’da yapılacak şampiyonaya gidebilme umudumuz var diye akıllarınca umut saçıyorlar! Teknik Direktör ise sıkılmadan görevimin başındayım diyor!..

Umut güzel şeydir ama görünen köy de kılavuz istemiyor; Türkiye için Brezilya’ya gidebilmek hayalden de öte…

1950 yılında Brezilya’da yapılan Dünya Şampiyonasına Suriye’yi 7-0 yenerek gitmek hakkını kazanmış ve maddi imkânsızlıktan, parasızlıktan ötürü gidememiştik. Aradan yıllar geçti şimdi bol ve etrafa saçtığımız paramız (!) var ama futbolumuz yok.

Yine hüsran ve yine hüzün…

Önceki Dünya ve Avrupa şampiyonalarına da guruplardan çıkamadığımızdan ötürü gidememiştik. Oysa bu yıl olduğu gibi, her kura sonucu gurubumuz belli olunca hemen hesabımızı yapar, şeker gibi gruba düştük bunları yeneriz, şampiyonaya gideriz diye nutuklar atar, sonra çantada keklik dediğimiz rakiplere yenilerek ortada kalırız.

Bu yıl da aynen öyle oldu; öncekilerde hiç olmazsa bir süre mücadele ettikten sonra hüsrana uğrardık. Daha dördüncü maçımızda şampiyonaya elveda dedik. Şükürler olsun, hiç olmazsa Estonya’yı yenerek üç puan aldık; ayıp olmazsa birde Andora’yı yeneriz. Elinoğlu, Hollanda 4 maçta 12 puan, Romanya ile Macaristan 9’ar puan yaptılar. Biz hala matematiksel hesapların peşindeyiz.

Bu duruma merhaba hüzün denmez de ne denir?

Türk futbolu neden bu duruma düştü diye düşünenlere söylenecek tek bir söz var; ne durumdaydık ve ne yaptık ki, şimdi oturmuş dizimizi dövüyoruz?

Bir gazete haklı olarak bir hesap yapmış; toplam değeri 80,3 milyon Euro olan Milli Takımımız, 17,7 milyon Euro’luk Macaristan’a yenilmiş(!), sanırım ölçü para değil biraz akıl biraz da ileriyi görüş ve bilgi…

Önce sahaya çıkarılan Milli Takımımıza bakalım; sahaya çıkarılan oyuncuların büyük çoğunluğu Almanya’da doğup büyümüş ve orada top koşturan futbolcular. Ömer Almanya Ravensburg, Mehmet Ekici Almanya Münih, Nuri Almanya Lüdenscheki, Tunay Almanya Hamburg, Sercan Almanya Nürnberg ve Mevlüt Fransa Saint Claude doğumlu. Türkiye’de oynayan Hamit Almanya Gelsenkirchen, Hasan Ali de Almanya Neuwied… Türkiye’de doğan ve burada top oynayan diğer futbolcular azınlıkta. Ayrı ülkelerde yetişmiş futbolcular ile birbirlerini maçtan maça tanıyan futbolcuların uyum içerisinde olabileceklerini düşünebilir misiniz? Düşünürseniz ne kadar safsınız demekten kendimi alamam…

Milli Takımımızın başarılı olamayışının nedeni de sanırım buradan kaynaklanıyor. Türkiye yabancı futbolcular için yüklü para kazandıran bir cennet… Her takımda oynayan yabancı futbolcular bizim futbolcularımızın önünü kesiyor ve yetişmelerini engelliyor. Öncelikle buna bir çözüm getirilmeli, takımlarımızda oynayan yabancı futbolcu sayısını azaltmaktan başka çaremiz yok. Örneğin Milli takıma her maçta hatalı goller yiyen Volkan’a bir alternatif bulabiliyor musunuz?

Bulamazsınız, çünkü takımlarımızın kalelerini yabancı kaleciler koruyor. Volkan’ın yedeklerine bakın, kendi takımındaki yedeği Mert, Beşiktaş’ta yedek kaleci Cenk. Diğer mevkilerde oynayanlar için üç aşağı beş yukarı aynı örnekleri verebiliriz…

Teknik direktörlük başlı başına bir sorun. Önce Hiddink’i getirdik. Adam astronomik paralar aldı, Almanya’da yaşamını sürdürdü, ara sıra Türkiye’ye gelip maç izledi. Sonra da takım kurdu!.. Sonuç; geçen Avrupa Kupası elemelerinde yine merhaba hüzün dedik!.. Onun yerine İstanbul Belediye’nin Teknik Direktörü Avcı’dan medet umduk, hakkında övgüler yağdırdık yine merhaba hüzün!..

Futbol Federasyonu olsun, kulüplerimizin yönetimleri olsun ayağına top değmemiş, para babası insanlardan ve siyasetten medet umduğumuz sürece daha çok şampiyonalarda merhaba hüzün demekten kendimizi alamayız. Siz bakmayın ara sıra aldığımız başarılı sonuçlara, Türk futbolu ülkeler arasındaki genel klasmanda her gün biraz daha aşağılara iniyor…

Bunun adı merhaba hüzün değil de nedir?


erdemyucel2002@hotmail.com
 

Yayın Tarihi : 18 Ekim 2012 Perşembe 10:06:09


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
Mehmet Ersindigil IP: 84.62.48.xxx Tarih : 18.10.2012 19:50:23

Hocam ellerine saglik"Baslik cok hosuma gitti,Merhaba hüzün.Söyle düsünyorum genel olarak türk futbolu hangi tarihte basari kazanmis,ki simdi kazansin.Ha ama sagolsun Türk basini ve futbol yorumcularimiz daha maca baslamadan yaptiklari yorumlarla bizleri sampiyon ilan ediyorlar.Türk Halki,da bu tür yorumlara kanarak kendilerini sampiyon ilan ederler.Dogrudur puan siralamasinda genelde sondan birinciyiz.

Masallah ata binen üskadari gecmis,bizim basin ve yorumcularimiz halen matamatiksel olarak Brezilyadaki sampiyonluga katilacagiz diyorlar.Olabilir belki rüyamizda katiliriz,ve dünya sampiyonu,da oluruz.Böylelikle dünya kupasini,da Türkiye,ye getiririz.Onun icin kafama takmiyorum,yenile yenile birgün yenmeyi ögreneceyiz,Yaliniz basin ve spor yorumcularimiz dünya sporunu takip etsin ve öyle yorum yapsinlar saygilarimla.