2
Haziran
2024
Pazar
ANASAYFA

Mersin Olayları ve Siyasette Sözcük Karmaşası !..


Başbakanın Mersin Merkez ilçe kongresinde bir çiftçi ile tartışması geçtiğimiz haftanın gündeme oturan olaylarının başında geldi.

Mersinli çiftçinin, “Çiftçinin hali ne olacak? Hangi yüzle geliyorsun buraya” diye bağırması üzerine çiftçiye engel olan korumalara rağmen yanına çağırdı. Bundan sonra da Başbakan ile çiftçi karşılıklı konuşmaya başlamışlar:

-Böyle bağırılmaz ki, terbiyesizlik yapma.
-Terbiyesizlik yapmıyorum. Lütfen bana hakaret etmeyin.
-Artistlik yapma.
-Artistlik yapmıyorum,ben sanatçı değilim.
-İyi bir sanatçısın.
-Tarım bakanımızın anayasayı ihlal ettiğini biliyor musunuz?
-Lan terbiyesizlik yapma.
-Lan mı?
-Evet.
-Lan mı? Canın sağ olsun.
-Şu anda çiftçiye ne verildiğinin farkında mısın?
-Ne zaman?
-Şimdi.
-Benim mahsulüm öldükten sonra mı? 2 senedir anamız ağlıyor.
-Hadi ananı al git buradan.

Basından öğrendiğimiz kadarıyla bu tartışmanın bitmesinden sonra korumalar çiftçiyi Başbakanını yanından ite kaka uzaklaştırırken çiftçi yine bağırmaya başlamış:

“Lan diye hitap etme. Ayıp be! Kim vuruyor, kim vuruyor? Kolum ameliyatlı. Sayın Başbakan diye hitap ettim, lan diye hitap etti. Benim karşıma çıkacak güce sahip değil, hangi yüzle geldi buraya? Benim adım Mustafa Kemal Öncel. Takip edin beni takip edin. Halkın sesi oldum.”

Gerçekten yaşanmaması gereken tatsız olay... Ancak işlerin iyiye gitmediği zamanlarda bu tür tatsız konuşmalara sık sık rastlıyoruz. Hakkını aramaya çalıştığını söyleyen çiftçi korumaların kendisine sert davrandığını, Mersin polisinin daha insaflı olduğunu söylüyor. Ancak adı geçen kişinin daha önce de buna benzer eylemler yaptığını da yine basından öğreniyoruz.

Mersinli çiftçilerin feveranı bununla kalmamış, organize sanayi bölgesinde de tepkiler yükselmiş, yumurtalar atılmış. Yumurta atanlardan 10 gösterici ise gözaltına alınmış. Bu arada yuhalamalar arasında bir kişi de ucuna portakal geçirdiği “Dalında kaldı” yazıyı pankartlı şemsiyeleri havaya kaldırarak sorunlarını dile getirmeye çalışmışlar.

Mersin çiftçisinin iyi durumda olmadığını geçtiğimiz yılın sonlarına doğru yöreye yaptığım bir gezide görmüş ve öğrenmiştim. Son birkaç yıldır Çukurova çiftçisi ekonomik yönden dar boğaza girmiştir. Çiftçinin yetiştirdiği narenciye, tahıl ve soğan gibi ürünlerinden elde ettikleri gelirler, üretimin maliyetini bile karşılayamamaktadır. Bu nedenle de geçtiğimiz yılın narenciye ürünleri Seyhan Nehri’ne, buğdayların ise Ceyhan Nehri’ne döküldüğünü oradaki çiftçilerden öğrendim. Ayrıca protesto amacıyla da portakallar Adana’da yollara dökülerek üzerlerinden traktörler geçirilmiş. Soğanın taban fiyatı toplama maliyetini bile karşılamadığından soğanlar tarladan toplanmamış ve öylece bırakılmış.

Mersin’deki olaylarda, üzerinde durulacak nokta siyasal bir provokasyon olup olmadığıdır. Kuşkusuz, bu olay siyasi arenada ve devletçe araştırılacaktır. Büyük olasılıkla da, portakal yumurta atma gibi eylemlerin zor durumdaki çiftçinin ve halkın doğal tepkisi olduğu da düşünülmelidir.

Günümüz toplumunda artık insanlar genlerindeki “Padişahım çok yaşa” gibi duygulardan arınmış, tepkilerini ortaya koyar duruma veya bilince erişmişlerdir. Bu durumda siyasilerin onlara daha olumlu yaklaşmalı, dertleri, sorunları ile ilgilenmelidir. Vatandaşın çoğu yıllardır, seçim zamanı kendisine yaklaşan siyasileri değil de her dara düştüğünde yanında olacak siyasileri aramaktadır.

Dünyanın bazı ülkelerinde olduğu gibi ne yazık ki, siyasi kurumlar hep övülmeye, pembe tablolar görmeye alışmışlardır. Bu nedenle de işler terk gidince de hırçınlaşmakta ve söylenmemesi gereken sözleri kendilerini seçenlere söylemektedirler. Bunun tipik örneklerini bazılarının söylediği sözlerde görmekteyiz. Örneğin “Adam okusa nelerin pazarlanacağını bilir”, “Bekâra karı boşamak kolay”, “ “Hayatında bir koyun güttün mü?”, “Fazla içmedin değil mi?”, “Yahu bu millete yatıp kalkıp size mi çalışacak ?”, “ “Anasını satayım “, “Lan oğlum” gibi sözleri son günlerde çok işitir olduk. Halkımın diliyle konuşuyorum gibi sözlere de pek inanmıyorum. Sokakta, kahvede otobüste birilerine böyle seslenin bakın neler olacak..Bu arada “lan” veya “len” ne anlama gelir diye merak edip sözlüklere başvurdum; isimlerde eylem gövdeleri oluşturan yapım eki imiş. Ama bizde kullanılan “ulan” sözcüğünün kısaltılmış şekli imiş. Ulan da öfke ve nefreti anlatan hey hey! yerine de kullanılıyormuş. Böylece ilmin irfanın yaşı yok; dilbilgisinde len ve ulanın da ne olduğunu öğrenmiş olduk. Birine seslenirken ulan dememizin de dilbilgisi kurallarına göre bir sakıncası yokmuş...



erdemyucel2002@hotmail.com

Yayın Tarihi : 14 Şubat 2006 Salı 12:35:50


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
yüksel gider IP: 81.215.74.xxx Tarih : 14.02.2006 16:44:48
Dünya nereye koşuyor.Bizler hale kelimelerin amanası öğrenmeye çalışıyoruz.Basınımız ise pireyi deve yapmaya çalışıyor!ABD-AB Dünya'da yeni sınırlar çizmeye çalışıyor.Dünya'nın pazarını iyice eline geçirmeye çalışıyor.Biz nelerle uğraşıyoruz.Düz yolda gezmesini bilmeyen biz çoğumuz.Nerelerde hak aramaya kalkıyoruz.TCBMM'nin Dilekçe komisyonu yokmu?Birçok Komisyonu var.Mersindeki vatandaş acaba oaralara bir dilekçe yazmışmı?Bedava kahramalığı seven bir toplumuz!Medyamız olanı biteni birazda obartıyor bence.Ülke'nin kalkınabilmesi için herkesler bir şeyler yapmalıdır.Ben hükümeti övmüyorum.Ama; bu hükümet bir şey yapmadıda diyemeyiz.Hrkes kafasına göre saldırıyor.Bu başkakanda etten kemikten bir insan.Sitresli zamanı olur tabiki.Obarmanın hiç bir anlamıda yoktur.Ülkenin kalkınabilmesi için basın-medya neden öneriler getirmiyorlar.Hangi hükümet gelse her kitle kendisine göre yönlendirmeye çalışıyor.Sap ile samanı birbirine katıyorlar.Dinde uzman olanlar,ihalede uzman olanlar vs bir çok olayda uzman olan insanlar ortaya çıkıyor.Gel bu projesyi beraber yapalım denildiğinde koyup kaçanlar(siyasiler vb)Sonuç olarak şunu belirmek isterim.Biz ülke insanı olarak bir yçn tayin edemediğimiz gibi bir çok kezde köstek olmaya çalışıyoruz.Bırakalında bir şeyler yapsınlar seçimler geldiğinde herkes(oyu ile hükümeti ) tayin etsinler.söylenecek çok şey var.Toplumun bazı kesimleri,medyanın bazı kesimleri vs kişilerimiz bu ülenin bilinçli veya bilinçsiz bu ülkenin lehine çalışmaktadırlar.Bu durumlar ABD-AB VE DİĞER AVRUPA ÜLKELERİNDE BÖYLEMİ?Adamlar ülkelerini kalkındırmak için fazla parti bile kurmuyorlar.Bizde parti sayısına bir bakınız.vs.vs.vs.Kısacası vatandaş ilk önce kalen tutumasını ve bir dilekçe yazmasını öğrenmelidir.Yoksa basın karşısında T.C. Başbakanına konuşacak bu doğru bir şey değildir bence. Kısacası toplumumuzun birçoğu İLK OKULA YENİDEN BAŞLAMALIDIR BENCE....