22
Mayıs
2024
Çarşamba
ANASAYFA

Mesaj Alındı mı?..


Türkiye demokrasi yolunda yine zor bir dönemece girdi ve bu dönemeci aşmaya çalışıyor. Demokrasimiz, Demokrat Parti iktidarı döneminde 1950’den sonraki yıllarda da zaman zaman güç günler yaşamıştı. Bunların bazısı TBMM’de aşılmış, bazıları aşılamayınca çeşitli balans ayarları yapılmış, çözümlenemeyince de ihtilaller ve muhtıralarla karşılaşılmıştı. Günümüzde demokrasinin dar geçide girmesinin nedeni önce cumhurbaşkanı seçimi, ardından da yaklaşan genel seçimlerdir. Hiç kimse her şey güllük gülistanlık edebiyatı yapmasın, holdingci basının da yazdıklarına pek itibar etmeyin. Meşhur bir söz vardır; görünen köy kılavuz istemez...

Akıl ve bilimin ışığı altında toplumumuzu gözlemleyin ve kararı aklıselim’in ışığı altında sizler verin.

Öncelikle Türkiye Cumhuriyetinin temel ilkelerine saldırılar var mı?

Atatürk devrimleri delinmek isteniyor mu?

Cumhuriyetimizin ana kavramlarını, devrimlerini ve gerçek düşünceyi kimler savunuyor?

Ardından da hemen düşünün, geçtiğimiz günlerde Türkiye’nin en büyük mitingi veya yürüyüşü neden yapıldı?

Sonra da bazıları neden şu konuşmaları yapma zorunluluğunu duydular?

Genel Kurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt basın toplantısını neden yaptı? Söylediği sözler üzerinde iyici düşündünüz mü?

Bakın Genelkurmay Başkanı neler dedi;

“Cumhurbaşkanı seçiminde karar meclisindir. Seçilecek Cumhurbaşkanı aynı zamanda Türk Silahlı Kuvvetlerinin başkomutanıdır. Bu yönüyle Türk Silahlı Kuvvetlerini yakından ilgilendirmektedir. Biz seçilecek Cumhurbaşkanının laik, demokratik ve sosyal hukuk devleti idealine, devletin üniter yapısına bağlı olacağına inanıyoruz.”

Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’de Harp Akademilerine veda ziyareti sırasında oldukça sert mesajlar verdi:

“ Başkomutanlığı temsil görevim yakında sona erecek. Dünyanın en büyük ve en kahraman ordularından birinin Başkumandanlığı’nı temsil görevini, yaşantımın en mutlu ve onurlu anılarından biri olarak koruyacağım.

Dış güçler, laik cumhuriyeti, ılımlı İslam cumhuriyeti yapmak istiyor. Cumhurbaşkanının yetkileri, iktidar gücünün frenlenerek çoğunluk diktatörlüğüne dönüşmemesi açısından çok önemlidir.

Cumhuriyetin temel değerleri ilk kez açıkça tartışma konusu yapılmaktadır. İç ve dış güçler, bu konuda aynı amaç doğrultusunda çıkar birliği içinde hareket etmektedir. İşin dikkat çekici yanı, Türkiye Cumhuriyeti rejimini ılımlı İslam’a dönüştürmek için, dış ve kimi iç odakların çıkar birliği yapmaları ve bunu demokratikleştirme adı altında gerçekleştirmeye çalışmalarıdır.

Türkiye Devleti rejim, rejim seçimini, Cumhuriyetin kuruluşuyla birlikte 84 yıl önce yapmıştır. Bu rejim, Atatürk ilke ve devrimleri ile Atatürk Ulusçuluğu’na bağlı, laik, demokratik, sosyal bir hukuk devleti temelinde biçimlenen aydınlanmacı ve çağdaş bir rejimdir.”

Bunun ardından da Atatürkçü Düşünce Derneği önderliğinde Ankara’da Tandoğan Meydanı’nda düzenlenen miting Anıtkabir’de sona erdi. Cumhuriyet tarihimizin en büyük, en görkemli mitingi olarak nitelenen bu mitingde hiçbir parti ortaya çıkmadı ve yalnızca sözü ellerinde ay yıldızlı bayrakları ve Atatürk posterleri ile halka bıraktı. Laiklik, ulus-devlet, bağımsız Türkiye pankartlarının ön planda olduğu miting de Cumhuriyete ve Atatürk devrimlerine sahip çıkmak isteyen, Türkiye’nin dört bir yanından gelen insanlar bir araya geldiler.

Ankara’da toplanan bu insanların bir araya geliş nedenleri neydi?

Buraya gelen, demokrasiye sahip çıkmak isteyenler kendi özgür iradeleri ile buraya gelmişlerdi. Önceden çoğu örneklerine rastlanıldığı gibi siyasi partilerin bindirilmiş kıtaları, insanları gündelikleri verilerek buraya getirilmemişti. Gelenler genç-yaşlı, kadın-erkek Türkiye’nin aydın insanlarıydılar. Bazı yandaş basın organları Tandoğan Meydanı’nı, Anıtkabir’e giden yolları, Anıtkabir Meydanını dolduran sayıları bir milyona ulaşan insanların sayılarını küçümsemek gafletine düştüler. Oysa Ankara’ya gelemeyen, ancak tüm duyguları, tüm kalpleri ile orada olan milyonlarca insan yaşıyordu Türkiye’de... Evlere asılan bayraklar bir diğer tepkiyi dile getirmiyor muydu?

Basit bir aritmetik probleminin çözümü ile orada toplananların sayısı kolayca hesap edilebilirdi. Örneğin Tandoğan Meydanı’nın eni boyu, meydandan Anıtkabir’e giden cadde ve yolların uzunluk ve genişlikleri, Anıtkabir’in avlusunun ölçüleri alınır ve bir insanın ne kadar yet tutacağı düşünüldüğünde gerçek katılımcı sayısı ortaya çıkardı.

Halep ordaysa arşın burada... İşte size bir matematik problemi... Sözünü ettiğimiz meydan ve yollar üst üste tıklım tıklım insan doluydu. Miting öncesi bazılarının dediği gibi ne darbecilerin mitingi ve ne de fiyasko oldu.

Durum böyle iken bazıları otursun daha hâlâ cumhur-toto oynasın, anketler yapsın, dolambaçlı sözler söylesin... Bu yıl yapılacak milletvekili seçimleri halkın oyları ile Cumhurbaşkanı seçimi ise TBMM kararı ile yapılacaktır. Son seçimde %34 oyla çoğunluğu kazanan partinin bu gün bu sayının çok altına düştüğü bazıları inanmasa bile bir gerçektir. Ayrıca Cumhurbaşkanı artık yalnızca TBMM’nin değil toplumun kabul edeceği nitelikte bir kişi olacaktır. Bu nedenle başta Genelkurmay Başkanımızın, Cumhurbaşkanının söyledikleri, verdikleri mesajlar ile Atatürkçü Düşünce Derneği’nin topladığı sağduyulu insanlar dikkate alınmalıdır. Burada bir mesaj verilmiştir. Bilmem alındı mı? Sağduyu ve sorumluluk bunu gerektiriyor.

Bilmem anlatabildim mi?

Cumhuriyet’in değerlerine, ilkelerine ve Atatürkçü görüşe her zamankinden daha çok sahip çıkmak zorundayız.


erdem@kenthaber.com
Yayın Tarihi : 18 Nisan 2007 Çarşamba 14:15:25


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?