MHP'de Çatlak Sesler!..

Atatürk’ü, O’nun başlattığı devrimleri ve Cumhuriyeti benimseyenlerin üzerine toz kondurmadığı ordumuzun, diğer kurumlarımızdan çok farklı bir yeri vardır. Her Türkün asker doğduğu sözü ise boşuna söylenmemiştir. Güneydoğu olaylarında askerlik yaşı geçmiş kişilerin, genç kızlarımızın askere alınmak üzere, Askerlik Şubelerine başvurmaları da bu sözü doğrulamaktadır.

Türk Silahlı Kuvvetleri’nin aydın görüşü, Cumhuriyetine sahip çıkması ise gün oluyor, bazı çevrelerde çatlak seslerin çıkmasına da neden olmaktadır. Türk askeri diğer devletlerin askerlerinden farklı konumda olup, durumdan görev çıkarma özelliğine sahiptir. Bu nedenle, zaman zaman politikacıların yaptıkları hataları ortaya koyarak onlara yön göstermesini de doğal karşılamalıyız.

Türk Silahlı Kuvvetleri Güneydoğuda, K.Irak’ta, zor iklim koşuları altında büyük bir uğraş vererek terör yuvalarını temizliyor. TBMM’den tezkere’nin çıkması ve Genelkurmay Başkanlığına iletilmesinden sonra bölgede büyük bir hareketlilik yaşandığını yazılı ve görsel basından, Genelkurmay’ın Internet sitesinden öğreniyoruz. Bu arada TBMM’de üyesi bulunan DTP Milletvekillerinin teröre karşı bir tutum takınmamaları ve hatta onlardan yana davranışları da toplumda büyük tepki çekiyor.

Bu ortamda Genelkurmay Başkanı Büyükanıt’ın yazılı ve görsel basında ön plana çıkan “Terörün yasallaştığı ve legalleştiği” sözlerine tepki, kendilerinden beklenmeyecek biçimde MHP’nin bazı milletvekillerinden geldi. MHP Kırıkkale Milletvekili Osman Durmuş, “Genelkurmay Başkanı’nın bu sözlerinin başarısızlığının itirafı, istifa etmeli” demesi milliyetçi geçinen MHP milletvekilinin ağzından çıkmamalıydı. Osman Durmuş bununla da kalmayarak; “Siyasetçi olarak PKK’nın legalleştiğine ilişkin sözlerini aynen kendisine iade ediyorum. Ayıplıyor ve yadırgıyorum. MHP’nin birkaç milletvekili de ondan yana tavır koydular.” Diye sözlerine sürdürdü.

Genelkurmay Başkanı Org.Yaşar Büyükanıt, açıkça söylese bile devekuşu gibi başımızı toprağa gömmeyelim, PKK meclis içerisinde yer buldu, legalleşme çabası içerisinde demek istemiş ve bazılarını uyarmak zorunda kalmıştır.. Belki de, gerçeği görün demek istiyordu... Güneydoğu’da çok zor koşullar altında, şehitler veriyor, mücadele eden askerlerinin başında vatan görevini yapıyordu. Yaşar Büyükanıt’ın sözlerinin hükümetin harekete geçmesi için bir mesaj olarak da algılanabilir. Onun sözlerinden ders alınmalı ve ceylan derili koltuklarında oturan bazıları şapkalarını önlerine alarak düşünmelidirler...

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Kazakistan ziyareti sırasında, Genelkurmay Başkanı’na sahip çıkarak; Terörle mücadele konusunda Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Güneydoğu’da çok zor koşullar altında kahramanlık yaptığını belirttikten sonra sözlerine şöyle devam etmişti;

“Bu mücadele içinde olan önemli şeyleri hiç polemik konusu yapmamamız lazım. Herkes görevinin başında. Büyük bir mücadele veriliyor orada. Bütün iç güvenlik harekatını Silahlı Kuvvetler götürüyor. Bunlar bir günde halledilecek meseleler değil. Hepimiz, çok daha fazla bütünleşmeliyiz ve hepimizin desteklemesi gerekiyor”

MHP’nin bazı milletvekillerinin, Paşayı istifaya davet eden desteksiz atışından sonra gözler Devlet Bahçeli’ye çevrilmişti. MHP Genel Başkanı Bahçeli ise ne şiş, ne de kebap yansın örneği sözlerle durumu idare etmeye çalıştı;

“Geçmişte PKK ile ilişkileri olan, bu manada yargısı devam eden kişileri milletvekili olarak sol tarafımızda otururken görmekteyiz. Yargısı devam edenler var. O süreçte biraz daha ihtiyatlı olmak lazım. Yargıda beraat ederlerse mesele yok. Ama yargıdan bir karar çıkarsa PKK Meclis’te demektir.”

Bahçeli’nin gelenekselleştirdiği kahvaltı sohbetinde bir gazetecinin Osman Durmuş’un da aralarında bulunduğu bazı MHP milletvekillerinin Büyükanıt’a yönelik istifa çağrısı yapmalarından haberi olmadığını söyledi.

Bahçeli bu sözlerinde samimi miydi?

Demokratik ortamlarda asker siyasete karışmamalıdır. Ancak siyasetçiler ortaya koydukları tutum ve davranışları ile onlara bu yolu açarlarsa bunda suç kimdedir?

Askere bu yönde olanak ve ortam sağlarsan onlarda siyasete karışmak zorundadır.

TBMM’deki milletvekillerinin genel başkanlarının bilgisi ve onayı dışında pek fazla bir davranışta bulunmadıkları, onların isteği doğrultusunda oy kullandıkları da açıktır.Ancak Osman Durmuş da MHP’nin iktidar ortağı olduğu dönemde bakanlık yapmış ve o zaman da radikal çıkışları ile dikkati çekmişti.

MHP’nin eski MHP olmadığı, Devlet Bahçeli’nin de rahmetli Alpaslan Türkeş’in yerini tutamadığı bir gerçektir.

Bunun pek çok örnekleri vardır; MHP’nin üniversitelerde türban yasağı uygulamasına karşı olduğu biliniyor. Nitekim 1999 seçimlerinde bu sorunu çözeceğiz diye seçmenine taahhüt vermişse de konunun üzerine gidememişti... Konunun ben yaptım oldu demekle olamayacağını iktidar ortağı oldukları zamanda görmüş ve sessiz kalmışlardı.

2002 seçimlerinde TBMM’de temsil edilemeyen MHP 2007 seçimlerinde ikinci büyük muhalefet partisi olarak meclise girmiştir. MHP kurmalarının 2002’de yenilgini, ardından son seçimde meclise girmelerini hesabını yapmışlar mıydı?

Son seçimde MHP’nin meclise girmesinde büyük pay kendi çalışmalarından çok AKP karşısında güçlü bir muhalefetin olmayışından kaynaklanmıştır. CHP’nin beklenileni veremeyişinin, ANAP ile DYP liderlerinin iç siyaseti tam olarak kavrayamayışı, MHP oylarının yükselmesine yardım etmiştir. MHP oylarını daha da yükseltebilirdi. Ancak aday adayları seçiminde yapılan isabetsiz görüşler, eski MHP’lilerin bir bakıma tasfiye edilmiş ve daha iyi sonuç alınmasını engellemiştir.Türkeş ve arkadaşlarının MHP ideolojisinden uzak,daha çok merkezle uzlaşan kadrolara öncelik kazandırılmıştır.

Gerçek MHP’lilerin de kabul ettiği bir gerçek var ki, o da Alpaslan Türkeş’in MHP’ si ile bugünkü MHP’liler arasında dağlar kadar fark vardır. Bir diğer gerçekte Devlet Bahçeli’nin hiçbir zaman Türkeş’in yerini tutammış oluşundan kaynaklanmaktadır. MHP’ye gönül vermiş, bu koruda varını yoğunu ortaya koymuş MHP’liler ya bir kenara çekilmiş, ya da küsmüşlerdir. Eski MHP’li dostlarımın söylediklerine göre “Dokuz Işığın” ne olduğunu bilemeyenler aday olmuş ve kazanmışlardır.

Meydanlarda alın size ip diye söylevlerin ardından TBMM’nin açılışında DTP ile el sıkışmaları ise birçok MHP yandaşlarını gönülden yaralamıştır. İş bununla kalmamış, demokrasiyi kurtarmak (!) adına Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı seçilmesinde, AKP’ye omuz veren tutumları ise devrim ilkeleri ile milliyetçilik görüntülerine gölge düşürmüştür. Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde MHP’nin 367 sorunu yaşanmasın diye salona girdik, kimi aday gösterecekler, biz kime oy veririz veya vermeyiz sözleri tabanında hoş karşılanmamıştır. MHP tabanı bu sözleri Alpaslan Türkeş’in kurduğu parti yelkenleri indirdi diye nitelenmiştir.

Seçim konuşmalarında Başbakan Tayyip Erdoğan’a “ister Türkiye’de bir yerde saklan, ister okyanus ötesinden kaç. Hesap soracağım diyen Devlet Bahçeli nerede?

Ne tuhaf seçim meydanlarında mangalda kül bırakmayanlar seçildiklerinde hemencecik kuzu postuna bürünüyorlar ?

Bugün MHP’ye gönül vermişler kendi aralarında birbirlerine soruyorlar:

Ülkücüler temizleniyor mu?

Ülkücüler geriye mi itildiler?

Bu kadrolarda, Yaşar Okuyan, Şevket Bülent Yahnici, Mehmet Gül, basında MHP uğruna başına gelmedik kalmayan, Adalet Partisi’nin iktidar olduğu dönemde “Lağım suyu ile pınar suyu birleşmez” yazısı ile TBMM’de fırtınalar kopartan Necdet Sevinç neden yok!.. Necdet Sevinç’in adaylığı kabul edilmemiş, yerine Naim Süleymanoğlu listeye konulmuştu.

Ne tuhaf!...

Yıllarını kalemiyle MHP’ye adamış, bin bir eza cefa çekmiş yazarın yerine halterci!..

Gerçekten MHP’de çatlak sesler çıkıyor ve bunun sonucu olarak da milliyetçi parti kan kaybediyor...


erdemyucel2002@hotmail.com