17
Haziran
2024
Pazertesi
ANASAYFA

Milletvekilinden hezeyan!..

Bugünkü yazıma hezeyan diye başlamayı aklımın ucundan bile geçirmezdim. Ancak bazıları öyle şeyler söylüyor ki; saçmalama anlamına gelen hezeyan sözcüğünü kullanmak bile az geliyor. Psikologlar hezeyanı gerçeklikle veya sağduyu ile çelişen, düşünceleri saplantı haline getiren insanlar için tanımlıyorlar.

Türkiye’nin bugünlere ulaşmasında büyük payı olan Zafer Bayramı yurdun büyük kesimlerinde coşkuyla kutladı. Türkiye’nin birçok yerinde konserler veren sanatçılar vatandaşları bu büyük zafer gününde bir kez daha bir araya getirdiler. Konserlere, fener alaylarına ve çeşitli etkinliklere katılan vatandaşlar “Atam izindeyiz” tişörtleriyle, ellerinde Türk bayraklarıyla katıldılar. Aydın kesimin çoğunlukla olduğu bu etkinlerde herkesin ortak dilekleri olan “Türkiye Cumhuriyeti ve Türk Bayrağı ilelebet yaşayacak” sloganlarını atarlarken Atatürk’e olan bağlılıklarını bir kez daha dile getirdiler.

Var olsunlar, sağ olsunlar…

Çoğunluğun evleri bayraklarla süslendi. Bazıları çekindiklerinden veya cumhuriyeti içlerine sindiremediklerinden olacak bunu yapmaktan kaçındılar. Geçtiğimiz yıllarda bayrak asmayan birine neden diye sorduğumda bayrağım yok yanıtını almıştım. Sen Türk değil misin dediğimde ise Müslüman’ım demişti.

Eskilerin bir sözü vardır; nato kafa nato mermer. Bağnaz kafadaki insanlar değişmez veya kafaları almaz. Onlar bilime gerçeklere karşı kapılarını kapatmışlardır. Bilmeyenler için tekrarda fayda var: Zekâ seviyesi gelişmemiş insanlar için söylenen, ha mermer ha senin kafan anlamında bir sözcük. Hadi onlar cahil, eğitimsiz, şeyh efendilerin rahle-i tedrisinden geçmiş diyelim. Ya bir milletvekiline ne demeli?

Reklam olur diye ismini vermek istemem; basını veya bazı televizyon kanallarını izlemiş olanlar bilirler. Türkiye Cumhuriyeti’nin partisini lideri veya halkın oyuyla gelmiş olan milletvekili Cumhuriyet törenlerini aklınca eleştirmiş, geleceği de kendince sinyaller vermiş; “Bu kadar tören, bu kadar tören, bu kadar tören. Nereye kadar. Ömrümüz boyunca bunları mı yapacağız? Belediye başkanı, İl Başkanımız, İl Genel Meclis Başkanımız törenden törene koştuk. Bunlar da inşallah bir kısım gelişmelere vesile olacak önümüzdeki yıllarda. Her gün gelişmeye devam ediyoruz. Değişim ve gelişim hayatın kendisinde var. Törenler konusunda inşallah önümüzdeki yıllarda gelişmeler olabilir. Bu kadar tören ömrümüz boyunca bunları mı yapacağız?”

Ne yazık ki, bunları söyleyen Afyonkarahisar Milletvekili… Emperyalistlerin öne sürdüğü Yunanlılardan Anadolu’nun kurtarıldığı Büyük Zaferin 91. Yılında söylenmiş sözler... Bugün kendi vatanımızda var oluş nedenimiz olan, bu uğurda binlerce şehit vermiş kahramanların kanıyla kazanılmış bir zaferin ardından bir milletvekili tarafından bir cevher olarak ileri sürülüyor!

Başkomutanlık Meydan Savaşı Afyon’un yanı başında Dumlupınar’da başlamış, kısa sürede başarıya ulaşılarak Tınaztepe, Belentepe, Kalecik Sivrisi Yunanlılardan geri alınmış, Afyon-İzmir bağlantısı kesilmiş, Yunan Generali Trikopis ve kurmayları Uşak’ta esir alınmıştır. Bu büyük zaferin başlamasında ise Afyon’un payı büyük olmuştur.

Afyonkarahisar milletvekili Turgut Özakman’ın “Şu Çılgın Türkler” isimli 747 sayfalık kitabını zamanımı alır diye okumadıysa Mustafa Mutlu’nun Vatan Gazetesi’ndeki köşesinde üç gün boyunca sürdürdüğü “Büyük Taarruz ve 30 Ağustos Dersleri” isimli yazı dizisini hiç olmazsa okumalıydı. Bir şeyler öğrenirdi derim…

Afyonkarahisar milletvekili oluğuna göre Başkumandanlık Meydan Savaşında, 27 Ağustos 1922’de Türk ordusu, iki yıl Yunan işgalinde kalan Afyon’u kurtarmış, Başkomutanlık ve Garp Cephesi Karargâhı oraya taşınmıştı, Başkomutan Atatürk, 28 Ağustos’ta şehre gelerek gelişmeleri oradan yönetmişti.

Afyonkarahisar’da Başkomutanlık Savaşını ve Afyon’un simgesi olarak anıt 1935 yılında Heinrich Kripper tarafından yapılmıştır. Afyon, kahramanların harman olduğu bir yerdir. O topraklarda nice şehit kanları akmıştır. Acaba bu şehrin milletvekili Zafertepe Anıtını, Yüzbaşı Ağah Efendi (Kurtkaya), Çığıltepe, Yıldırım Kemal, Giresunlular Alayı, Şuhut, Bolvadin Kurtuluş Savaşı, Hava ve Büyük Taarruz şehitliklerini biliyor mu, biliyorsa zahmet edip o şehitliklere gitmiş midir?

Lütfedip giderse söylediği sözün ne kadar abesle iştigal olduğunu anlar ve belki de bu sözlerinden ötürü özür dilemek zorunda hisseder. Törenlerden şikâyet edeceğine hiç olmazsa bazılarının yaptığı gibi hasta olduğunu söyleyerek bir mazeret uydurarak rapor alır. O da olmazsa yurt dışına, özellikle Mısır’a veya Suriye’ye demokrasi (!) adına gitmeliydi. Böylece büyük bir külfetten, törenden törene koşmaktan kurtulurdu.

Milli bayramlarımızdan şikâyet edenler, akıllarınca tepki koyanlara karşı birisi de çıksa; Ramazandan, uzun süreli dini bayramlardan, kandillerden, ramazan boyunca kapalı olan dükkânlardan, fırınlardan, restoranlardan, içki yasaklarından şikâyet etmiş olsaydı acaba nasıl tepki gösterirdi? Bu arada ramazan boyunca ve ondan önce tutulan üç aylarda işleri aksatan halka nasıl çözüm bulurdu?

Belki yeri değil ama Çetin Altan’ın bir süre önce söylediği eski bir Çin atasözü aklıma geldi ve sizlerle paylaşmak istedim; “Küçük adamın yukarıya çıkması, maymunun ağaca tırmanmasına benzermiş. Yükseldikçe maymunun kıçı daha çok görünürmüş.”


erdemyucel2002@hotmail.com
 

Yayın Tarihi : 10 Eylül 2013 Salı 10:20:32


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?