17
Haziran
2024
Pazertesi
ANASAYFA

Milli Olmak Bu Kadar Ucuz mu?


Son yıllarda yapılan isim değişiklikleri ile A2 ismini alan, Türkiye B Milli Takımı, Bakü’de Azerbaycan Milli Takımı ile bazılarına göre dostluk, bazılarına göre hazırlık maçı yaptı ve 1-1 berabere kaldı. Azerbaycan futbol arenasında ismini duyurmamış, yalnızca bazı takımlara karşı bir iki sürpriz beraberlik alabilmiş bir takımdır. Son yıllarda Azerbaycan, Sovyetler Birliğinden ayrıldıktan sonra futbolda ilerleme yapabilme çabası içerisindedir. Acaba Türk Milli Takımı böylesine güçsüz bir takım ile yaptığı maçta ne gibi kazanç bekliyordu?

Kuşkusuz, futbolumuzu yönetenler, bol maaşla bu işe soyunan teknik adamlar bu maçtan bir kazanç düşünmüş olmalıdır! Türkiye’nin ilerideki günlerde takımını hazırlıyoruz gibi, desteksiz atışlı sözlerine ise hiç katılmıyorum. I. ve II. ligden oyuncuları toplayarak ortaya yeni bir takım çıkarmak ve buna geleceğin takımı diyebilmek bence çok yanlıştır.

Fatih Terim gibi futbolun imparatoru! Olduğu iddia edilen bir teknik adamın böyle bir şeyi düşünememiş olmasına da ayrıca hayret ediyorum. Yaşı ilerlemiş bir takıma yeni oyuncular yavaş yavaş adapte edilir. İlerideki şampiyonalara hazırlık, birden değil, uyum içerisinde yapılır. Bunu bilebilmek için de futbolun içerisinden gelip gelmemek de önemli değildir.

Azerbaycanlılar, Türk Milli Takımı’nın A2 ismi altında toplama bir takımla çıkmasına üzüldüklerini basındaki üstü kapalı demeçlerinden öğreniyoruz. Azerbaycan Milli Takım Teknik Direktörü Shakhin Diniyev’in sözleri de bunun en açık ifadesidir.

“İsterdik ki, Türkiye sahada ideal kadrosuyla mücadele etsin. Yine de sağ olsunlar. Türkiye’nin adı yeter.”

Türk Milli Takımı’nı Azerbaycan’a dostluk adı altında gönderiyorsan tam kadroya yakın bir takımla sahaya çıkmalısın. İlerleyen dakikalarda da denemek istediğin oyuncuları oyuna sokarsın. Futbolda sanki çok ileri bir düzeydeymişiz gibi rakibi küçümseyip Azerbaycan’a ikinci takımı gönderebilmek bence diplomatik bir skandaldır. Diplomasi çok ince keskin bir kılıç gibidir, deneyim ve beceri ister. Bunu ne Dışişleri Bakanlığımızın, ne spordan sorumlu Devlet Bakanlığımızın ve ne de futboldan sorumlu kişiler bilmelidir. Azerbaycan’a A2 ismi altında toplama bir takım göndermek dost bir ülkeyi futbolda küçümsemek anlamına gelmektedir. Türkiye liglerinin son yaklaştığı günlerde oyuncuların risk edilmemesi gibi bir düşünce varsa o zaman bu maçı oynamazsın. Bu kadar basit... Ayrıca kulüp teknik direktörlerinin sözüne uyuyorsan, o da yanlış bir tutumdur. Bu futbol karmaşasına sanırım en güzel yanıtı da yine Azerbaycan vermiş, Ümit Milli Takımımızı 1-0 yenmiş, A2 Takımımız da beraberliği güçlükle kurtarabilmiştir.

Türkiye bunun acısını geçmiş yıllarda çekmiştir. II. Dünya Savaşı’nın sona ermesinden sonra, savaş boyunca futboldan uzaklaşan Avrupa devletleri yeniden yapılanmaya başlamıştı. O günlerde futbolda kendilerini üstün gören devletler vardı. Bunların başında da İngiltere, Almanya, Fransa ve İtalya geliyordu. Bu takımlar kendilerine yapılan maç tekliflerini öyle kolay kolay kabul etmezler, enine boyuna tartarlardı. 1950 Dünya Kupası dışında da başka bir şampiyona yapılmamış, bugünkü Şampiyonlar Ligi, UEFA Kupası savaş sonrası günlerde akla bile gelmemişti. Savaştan çıkan devletler yaralarını sarmaya ekonomilerini güçlendirmeye çalışıyorlardı.

O dönemde Akdeniz Kupası ismi altında 1949 yılında bir turnuva düzenlenmeye başlanmıştı. Fransa ile İtalya, diğer Akdeniz ülkelerinden Türkiye ve Yunanistan’ı küçümsediklerinden şampiyonaya B Takımları ile lütfen katılmışlardı. İtalya B Takımı Türkiye’nin A Takımını 3-2 yenmişti. Ayrıca o yıllarda bin bir rica ile Fransa’ya maç talebimiz olmuş, Fransa B Milli Takımı da Türk Takımını 3-2 yenmişti. Türkiye eziklik duygusu içerisinde A takımını sahaya sürmüş ancak B takımı diye duyurmuştu. Kuşkusuz, o günlerde buna hiç kimse inanmamış, inanmış gözükmüştü...

Akdeniz Kupası maçlarında Fransa B Takımı Türkiye’yi 3-1 yenmiş, İtalya B Takım ile 1-1 berabere kalınmıştı.1953 yılında yine İtalya B Takımı Türkiye’yi İstanbul’da 1-0 yenmişti. Kısacası İtalya ve Fransa, II. Dünya Savaşından yenik çıkmalarına rağmen futbolda Türkiye’yi aşağılamış, milliyetçi duygular içerisinde olanları da üzmüştü. Türkiye Avrupa’dan aldığını 1951 yılında Irak’a karşı uygulamış Türk B Takımı Irak A Takımını İzmir’de 7-0 yenmişti.

Ne yazık ki, bugün Türkiye aynı tutum içerisinde dost bir ülkeye A2 denilen toplama takımını göndermesi bana o ülkeyi küçümseme havasında olduğumuzu düşündürdü. Dış politika da, sporda diğer ülkeleri küçümseme diye bir diplomasi olmamalıdır. Azerbaycan da karşımıza A2 diye toplama bir takım çıkarmış olsaydı mesele yoktu. Kaldı ki, Türkiye Azerbaycan karşısında beraberliği maçın sonlarına doğru zorlukla kurtarabildi. Maçın teknik tahliline bu yazımda girmek istemiyorum, ortada ne ileriye yönelik görüş ne de teknik, taktik vardı. Kendi takımlarında, biraz da yabancı futbolculardan ötürü forma şansı bulamayan, yedek kulübesinin gediklileri ile I. ve II. ligin sıradan futbolcularından kurulu bir ekip ne yapabilirse sahada onu yaptı. Oyunda ne bir sistem ve de ileriye yönelik bir tutum vardı. Teknik Direktör Fatih Terim ile yardımcıları kulübede oturup maçı seyrettiler; hepsi o kadar ve bir turistik gezi de böylece sona

Bugün takımlarımızın kadrolarına bakıyorum hemen hepsi milli; A, A2, Ümit, Genç ve 17 yaş altı genç milli takım futbolcuları ile kadroları dolu. Ne var ki, bunların çoğu da yukarıda belirttiğim gibi kendi takılarımda forma şansı bulamıyor. Şimdi sormak gerekir: Milli Takım formasını giymek bu kadar ucuz mu?

Geçmiş günlerde milli olabilmek başlı başına bir onurdu. Takımların milli futbolcularının ayrı bir özelliği vardı. Geçmişten anımsarım Milli Takıma çağırılmış futbolcuları o gece sevinçten uyku tutmazdı. Takım arkadaşları ise onlara gıpta ile bakarlardı. O günlerde Milli Takıma seçilenlere, forma giyenlere bugün olduğu gibi astronomik paralar da ödenmezdi. Bugün ise alınacak paranın hesabı yapılıyor, bir tarihte de jeep dağıtıldığı söylenmişti. Teknik direktör ile bir futbolcu bu yüzden birbirine düşmüş, basında günlerce onlardan söz etmişti. Geçmişte paradan çok milliyetçi duygular çok daha egemendi. Bugün takıma çağırılan her futbolcu, Azerbaycan maçında olduğu gibi son dakikalarda olsa bile sahaya sürülüp milli yapılıyor. Önceki yılarda da kendi takımında oynamayan futbolcular Milli Takıma çağırılmış, milli formayı giyme sayısı arttırılmıştır. Yakın tarihlerde açılan sürücü kurslarından verilen sürücü belgeleri ve açık lise gibi bir yığın belge verilerek “bizim şu kadar lise mezunumuz, şu kadar ehliyetli sürücümüz var” diye övünmenin yanı sıra şimdi de şu kadar milli futbolcumuz var diyerek kime neyi ispatlıyoruz?

Kısacası her şeyde olduğu gibi futbolda da bir milli futbolcu enflasyonu yaşanıyor. Bunu çıkaranlara sormak gerekir; Milli Takım formasını giymek böylesine ucuz mu?


erdemyucel2002@hotmail.com
Yayın Tarihi : 13 Nisan 2006 Perşembe 16:06:56


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
hüseyin IP: 85.101.73.xxx Tarih : 15.04.2006 21:52:46
valla ne diyim bilmemki ALLAH bu millete akıl fikir versin

selim namer IP: 81.215.72.xxx Tarih : 16.04.2006 18:34:28
Millete akıl fikir versin,bu teknik direktör yedek takım gibi çıkıp maçı ve diger ülke takımını küçük görürse bunlar olur,zate sonundabirşey kazanamıyacağız.GELECEK SENEYE DAHA İYİ OLURUZ deyip sorumluluk benim denir,halkta unutur ve hep başarı bekleriz sanki zembille gelecek,. TEŞEKKÜRLER.

HAMDİ TOZLU IP: 88.246.158.xxx Tarih : 16.10.2007 16:39:49

tüm yorumlarınıza katılıyorum. yozlaşma tek bir alanda olmadığı toplumumuz ve idarecilerimiz özellikle günü kurtarma adına geleceğimizi yok ediyorlar. bir sorum olacak yanıt verirseniz sevinirim. rüştü en fazla olan futbolcu.bu sayının içinde özel yada hazırlık maçları oynadıkları sayılıyormu?