XIX. yüzyıldan sonra büyük aşama gösteren, bilimsel yöntemleri belirlenen müzeler, çağdaş müzecilik kavramı doğrultusunda birbirinden farklı örnekler ortaya koymuştur. Kopenhang Etnografya Müzesi budun-bilim (1849) müzelerine; Nürnberg Germen Ulusal Müzesi (1952) kültür-tarih müzelerine; Mainz Roma-Germen Müzesi yöresel arkeoloji müzelerine; Londra Victoria and Albert Museum uygulamalı sanat müzelerine verebilecek en güzel örnekler arasındadır. Bunların yanı sıra bir tren garının nasıl müzeye dönüştürüldüğünü Paristeki ünlü Orsay Garında yapılan çalışmalar ortaya koymuştur.
XX. yüzyılın ikinci yarısından sonra Avrupada modern sanat müzeleri birbiri ardına konulmaya başlamıştır. Bu müzelerde sergilenecek objeleri çağdaş ressamların eserleri ile plastik yapıtlar oluşturmuştur. Ne var ki, sanat müzelerinin kuruluşu ve onlara eser sağlanması sanıldığı kadar kolay değildir. Devletten çok vakıfların desteği ile kurulan bu tür müzelerde sanatseverlerin akılcı, bilimsel yaklaşımlarının da büyük payı vardır. Bu tür müzeler de halkla olan ilişkiler, sergilemeler, tanıtımlar ve eğitim çalışmaları birbirini tamamlamak zorundadır. Modern sanat müzelerinin kurulduğu ülkelerde sosyo-ekonomik yönden çok güçlü alt yapılara da büyük gereksinim olduğu açıktır.
Sanat müzelerinde eserlerin toplanması öyle kolay olmadığı gibi uzun zaman ve sabır isteyen bir uğraştır. Bu nedenle modern sanat müzeleri, arkeoloji ve etnografya müzelerinden konumundan ötürü ayrılmaktadır. Sanat Müzeleri kuruluş amaçlarını en iyi biçimde yansıtabilmelidir.
Kurulacak sanat müzesi yöresel mi yoksa evrensel boyutlarda mı olacaktır? Sanat müzesi daha kurulmadan öncelikle bu soruya yanıt vermelidir. Ardından da zaman yitirilmeden çalışmalara başlanmalıdır. Bu arada yaşayan sanatçılarla sürekli ilişki içerisinde olunmalı, açılan her yeni sergi dikkatle izlenmeli, yeni yapıtlar olanaklar el verdiğinde satın alınmalıdır. Bu konuda adeta zamanla yarışılmalıdır. Sergi açan sanatçıların eserlerinin nerede olduğu ve kime satıldığının öğrenilmesinde büyük yarar vardır. Türkiye bu konuda çok geciktiği ve epey zaman kaybettiği de göz ardı edilmemelidir. Kültür ve Turizm Bakanlığı bu konuda diğer ülkelere göre çok geride kalmış, birçok sanatçının eserleri yabancı müzelere, koleksiyonerlere ve galerilere gitmiştir. Ne yazık ki, Kültür ve Turizm Bakanlığı yönetimindeki müzeler, günümüzde her yönüyle bir çöküş sürecine girmiş, kendi müzelerine eser kazandırmak bir yana onların bakımını, korunmasını yapmaktan bile aciz kalmıştır. Örneğin; Rahmi Koç Sanayi Müzesinin, Sadberk Hanım Müzesinin, Trakya Üniversitesi Sağlık Müzesinin ve Askeri Müzesinin ne büyük aşamalar geçirerek çağdaş müzecilik kavramına ulaştığı, kazandığı ödüller, aldığı övgülerle ortadadır.
Türkiyenin ilk sanat müzesi özel bir kuruluşun, Eczacıbaşı Topluluğunun çabaları ile ortaya atıldı ve bu konuda yılların boşluğunu bir anda doldurdu. Oya Eczacıbaşı yönetiminde Modern Sanatlar Müzesi geçtiğimiz ay içerisinde, Galatada XIX. yüzyıl sonlarında yapılmış, Denizcilik İşletmelerinin antrepo binasında eğitim binası, sergi salonları, kafeteryası, lokantası, sineması ile bir kültür merkezi olarak açıldı. İstanbul Modern Sanatlar Müzesinin açılışında Oya Eczacıbaşına olanaklar sağlayan Başbakan Recep Tayyip Erdoğanın, Maliye Bakanı Kemal Unakıtanın, İstanbul Milletvekili Egemen Banişin ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaşın yardımları kadar ona maddi destek sağlayan Arçelik, Akbank, Garanti Bankası ile müzeye eser bağışlayanlar da unutulmamalıdır.
Türkiyede Modern Sanatlar Müzesi kurma düşüncelerinin ilk adımı 1987de İstanbul Kültür Sanat Vakfı kurucusu ve başkanı merhum Nejat Eczacıbaşı tarafından atılmış ve yer olarak da Haliçdeki Feshane Binası düşünülmüştü. Feshane 49 yıllığına İstanbul Belediyesinden kiralanmış, Parisdeki Orsay Garını müzeye dönüştüren Mimar Gae Aulenti tarafından düzenleme ve restorasyon çalışmalarına başlanmıştı. Çalışmalar iki yıl sürmüş, tam olarak bitmemesine rağmen İstanbul 3. Bianele ev sahipliği yapmıştı. Ne var ki, İstanbul Kültür Sanat Vakfı ile İstanbul Belediyesi arasında bazı sorunlar çıkmış; Belediye müzesi kendisi işletmek istemiş, fakat bunu kabul etmemiş ve sonunda Feshane terkedilmişti. Bu olay Oya Eczacıbaşını çok üzmüş ancak projesinden de vazgeçirmemişti
Bu olaydan sonra aradan on bir yıl geçti, yeni kurulacak müzeye sürekli yer arandı, bürokratik engellerle karşılaşıldı. Bazı kişilerin bu çalışmalara sıcak bakmaması Oya Eczacıbaşı ve ekibini yıldırmadı. Sonunda hükümetin yeni müzenin kurulmasını desteklemesi İstanbulu Modern Sanat Müzesine kavuşturdu. Kuşkusuz, müzenin çağdaş bir konuma getirilmesini Eczacıbaşı Topluluğu üstlenirken, Akbank sinema bölümünü, Fuji Film fotoğraf bölümünü yaptı. Nejat Eczacıbaşı Vakfı koleksiyonlarını, Mimar Sinan Üniversitesi 20 eserini, İş Bankası da koleksiyonlarının kullanma hakkını, Nejad Devrim, Fahrelnisa Zeydin en önemli eserini, Özdemir Altan da kendi yapıtını müzeye bağışlamıştı.
İstanbul Modern Sanat Müzesinde, halka açık bir sanat kütüphanesi, yapıtların sergilendiği alan, süreli sergi salonu, modern fotoğraf koleksiyonları, 100 kişilik sinema salonu ve denize karşı bir restoran ve mağaza yer almaktadır.