31
Mayıs
2024
Cuma
ANASAYFA

Moskova’nın köpekleri!..

Okuyucularımdan değerli dostum Zafer Dedeoğlu lütfetmiş, Moskova’nın köpekleriyle ilgili ilginç bir mail göndermiş… Bizim köpeklerin kulakları çınlasın diyeceğim de çınlar mı, çınlamaz mı bilemem…

Moskova’nın varoşlarında yaşayan sokak köpekleri sabahın erken saatlerinde günlük nafakalarını sağlamak için yola koyulurlarmış… Dünyanın en gelişmiş, duvarları her biri birbirinden değerli, sanat eseri resimlerle süslü metroya binerek şehir merkezine gelirlermiş… Tıpkı geçimlerini sağlamak için sabahın erken saatlerinde kalkarak şehir merkezine gelen insanlar gibi…

 

Metroya nasıl biniyorlar, istedikleri yere gideceğini nasıl biliyorlar? O da hayvan psikolojisini içeren başlı başına bir konu… Oysa ortada olan bir gerçek var; metroya biniyorlar ve yiyecek bulacakları şehir merkezine geliyorlar... Sokak köpeklerinin geceyi geçirdikleri varoşlardan sabahın erken saatlerinde kalkarak şehir merkezine gidebilmek için metroyu kullandıklarını fark eden uzmanlar onları incelemeye almışlar…

 

İncelemenin sonunda elde ettikleri bulgular onları daha da şaşırtmış… Dr. Andrei Poiarkov gözlemlerini şöyle anlatıyor: "Fark ettik ki, köpekler doğru metro durağında inmek için alıştırma yapıyorlar. Birbirlerine metroda ne kadar kalmaları gerektiğini öğretiyorlar. Bu köpekler için en iyi yiyecek kaynağı şehir merkezinde... O yüzden de yaşadıkları bölge olan varoşlardan şehir merkezine gitmeyi öğrenmeleri gerekiyordu. Onları incelememiz sonuncunda fark ettik ki, sabah erken saatlerde metroya binip şehir merkezine gidiyorlar, akşam mesai bitiminde de tekrar metroya binip varoşlara dönüyorlar. İnsanlardan hiçbir farkları yok. Bazen trende uyuyakalıyorlar ve inmeleri gereken durağı kaçırıyorlar... İncelememiz sırasında sokak köpeklerinin trafik lambalarına da uygun hareket ettiklerini gördük.”

 

Konunun başka bir boyutuna baktığımızda Moskova halkının, köpekleri itip kakmak, şikâyet etmek, görevlileri çağırıp barınaklara attırmak gibi düşünceleri de yok. Köpeklerle birlikte seyahat etmekten gocunmuyorlar; anlaşılan hayvan haklarına saygıyı içlerine sindirmişler…

 

Almanya’ya görevli gittiğim günlerde buna benzer olaylara tanık olmuştum. Almanya’da ışıklı trafik işaretlerine ender rastlarsınız. Yaya geçitlerinde yalnızca çizgiler vardır ve oraya yaklaşan araç karşıya geçmek için bekleyen bir kişi bile varsa durur ve yayaya yol verir. İşin garibi trafik işaretlerinin olduğu yerde insanlar ile köpeklerin de beklediğini, yeşil ışık yanmadan karşıya geçmediklerini hayretle görmüştüm. O ülkelerde yalnızca insanlar değil, köpekler bile eğitilmiş...

Ne yazık ki, bizim ülkemizde, hem de büyük şehirlerimizde değil yaya geçitlerine, trafik ışıklarına bile uymayan sürücülerimiz var. Bazı araç sürücüleri İstanbul’un göbeği Taksim’de kırmızı ışığın yanacağını bile bile araçlarını sürer, yayaların geçeceği yolu tıkayıp yeniden ışığın yanmasını beklerler. Nedense trafik polisleri de onları görmezden gelip ceza yazmazlar. Onların yanı sıra yeşil ışıkta araçlar geçerken bir iki dakika beklemeyi zül sayan ahmaklar, araçların arasından ralli yaparcasına karşıya geçerler. Bu arada küfür anlamında kornaya basanlara da aldırmazlar. Belki de yaşamlarında öylesine küfre muhatap oluyorlar ki, klakson küfrünü umursamıyorlar!..

Avrupa’nın bazı şehirlerinde hayvanlar eğitilirken, biz insanları eğitemiyoruz. Moskova’nın varoş köpekleri, Almanya’nın trafiğe uyan köpekleri trafik magandalarına gösterilecek örnekler olsa da anlayacaklarını hiç sanmıyorum. Trafik şeritlerine, servis yollarına, hız limitlerine, cankurtaranlara yol açamaya değinmek bile istemiyorum. Bu konuda öylesine çok şeyler yazıldı ki…

Çoğumuzun kullandığı meşhur bir söz vardır; “nato kafa, nato mermer “ derler!..

İnsanlara bazen gösterdiğimiz yakınlığı, ara sıra da olsa hayvanlara da göstersek nasıl olur diye düşünüyorum. Belediyeler sokağa terk edilmiş hayvanları topluyor, barınaklarda korumaya alıyor… Yakın tarihlere kadar elektrikli tramvayın önünden geçtiği Bakırköy-Zeytinburnu arasında bir hayvan barınağı vardı… Gelip geçerken hep içim sızlamıştı; tellerin arkasında zayıf ve çelimsiz bir yığın köpek bilmeden kurtuluşları olan ölümü bekliyorlardı…

Moskova’nın köpekleri, bana biraz kötümser bir yazı yazdırdı. Oysa bizim memleketimizde hayvanların cenneti sayılacak yerlerimizin olduğunu bu yaz tatilimi geçirirken Datça’da görmüştüm. Şehrin içinde olduğu kadar tatil sitelerinde de veteriner kontrolünden geçmiş kedi ve köpekler birlikte yaşıyorlar. Birbirleriyle kavga gürültü ettikleri de yok… Aynı kaptan beraber yemek yediklerini de gördüm. Nedenini sorduğumda onların birlikte büyüdüklerini öğrendim…

İnsanların hayvanlara yaptıkları kötülüklerin, onlara yapılan vahşi saldırıların ceza bir yana toplumun tepkisini çekmediğine çoğumuz şahit olmuşuzdur. Tanrı bizi insan, onları hayvan yaratmış, biz insanlar aile içerisinde doğmuşuz, onlarsa sokakta doğmuş…

İnsanları, hayvan sevenler veya hayvan sevmeyenler diye ayıran bir görüş toplumda ne kadar tutar? Onu da kestirebilmek biraz güç…

Moskova’nın köpeklerini yazarken aklıma akıllı bir köpeğin öyküsü geldi. Sizlerle paylaşmak isterim;

Afrika’ya safariye giden biri yanına küçük köpeğini de almış… Sahibi av peşinde dolaşırken o da kendi başına oradan oraya koşmaya, yeni gördüğü doğayı tanımaya çalışıyormuş… Birden kaybolduğunu fark etmiş, ne yapacağını düşünürken bir bakmış ki, bir leopar kendisine yaklaşıyor… Küçük köpek şimdi başım dertte diye düşünmüş, etrafına çaresizce bakarken başka bir yırtıcının avından arta kalmış kemikleri görmüş… Sırtını leopara çevirerek kemikleri kemirmeye başlamış… Leopara duyuracak şekilde kendi kendine konuşmaya başlamış; “Ne kadar lezzetli bir leoparmış. Acaba etrafta bundan bir tane daha var mı?”

Leopar bu sözleri duyunca ürkmüş ve yakındaki ağaca tırmanarak gizlenmiş. Kendi kendine söylenmeye başlamış; “Tam zamanında kurtardım kendimi. Yoksa bir köpeğe yem olacaktım.”

O sırada olup biteni gören bir maymun leoparın yanına giderek neler gördüğünü anlatmış. Gerçeği öğrenen leopar sinirlemiş, atla sırtıma gidip şunun haddini bildirelim demiş…

Küçük köpek leoparın sırtında maymun, kendine doğru geldiğini görünce yine sırtını dönerek, onların duyacağı şekilde söylenmeye başlamış; “Bu aptal maymun da nerede kaldı. Yarım saat önce bir leopar getireceğini söylemişti. Hala ortalarda yok.”

Kıssadan hisse bir öykü ama küçümsediğimiz insan ve hayvanların da kendilerini kurtaracak akılları olduğu unutulmamalıdır.

erdemyucel2002@hotmail.com

Yayın Tarihi : 7 Aralık 2011 Çarşamba 18:02:44


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
Mehmet Ersindigil IP: 84.62.15.xxx Tarih : 7.12.2011 22:03:03

Hocam ellerine saglik"Bu güzel hayvan yazisi mükemmel olmus sagol.Eh hayvan degip gecmiyelim,Aslinda hayvanlar her seyi insanlardan ögreniyor.Oysa Ne yazik,ki insanlar hayvanlardan cok cok sey ögrenmek zorundadir.Bunu insanlarin kültüründen,mi diyelim,yoksa bizim neyimize degip,mi gecelim.Cünkü biz insanlar öz cocuklarimizi istedigimiz gibi egitemiyoruz.

Benim bildigim agac ufakken egilir,eger agac büyüyüp,te koca bir gövde olduysa onu egmek inkansiz.Ancak egebilmek icin kesmek gerekiyor.Ne yazik,ki biz ebeveynler cocuk devip gecisiriz,büyüyünce,de laf geciremiyoruz deyip sikayette bulunuruz.Simdi düsünüyorum,cocugunu egitemiyen insanlardan ne bekliyebilirsin,ki.Insanlara saygi sevgi göstermiyen kimseden hayvanlara nasil sevgisi olsun,ki.Yanimda olup egitilmis bir hayvan,düsmanlik tasliyan bir insandan daha iyidir saygilarimla.


Dr. Selçuk Ant IP: 95.10.101.xxx Tarih : 11.12.2011 17:19:19

Sayın Erdem Yücel; İlgiyle okuduğum bu yazınızın bir serisi olarak, "bizim kentlerimizin köpekleri" başlıklı yeni bir konuyu işlemenizi ve bunu bizlere sunmanızı sabırsızlıkla bekler, en içten saygılarımı sunarım.   


yasar ertas IP: 94.135.148.xxx Tarih : 8.12.2011 12:18:55

Gayet iyi tesekkürler. Bir kac sahsi fikrimide avrupalilarla ilgili eklemek geldi icimden. Trafik konusunda yolunu yol gibi isaretini vs. ehliyet okularindaki sistemini tam tamina rayina oturtmus yapmis kural kaidelerini % 99 uyguluyo rve bunlari kisilerden istiyor. Uymayanlari da veya hata yapanlarida bas cezayi diyor. Köpek veya hayvan konusundada aynidir. Bir sahibi köpegi istemeyebilir bakamayabilir yol yordami vardir. Ayrica Köpekten nefren edeni vardir. AMA güzel bir avrupali cevabi vardir. Ne der benim köpege karsi alerjim var der. Hem köpegin sahibini inciltmez hem hayvan haklarini bu sözle sak diye agzini kapar. Ayrica yorumcu MEHMET ERSINGILE  AGAC UFAKKEN EGILIR sözünü hatirlattigi icin tesekkürler Mecazda iy ianlam ifade ediyorda esasta agac ufakken egiliri. Agac ufakken  ufaken dogru yetistirilir olmali Avrupada hep agaclar ufakken dogru önlemini aldigi icin dogru Bizde bir tek agac dogru gösterin bir tek disim var onu kirayim Yamuk yamuk agaclara artik dogru dosdogru olmasi icin calismalarin olmasini arzu ediyorum.bu sözümüzün  tersini agaclara uyguluyalim mecaz anlamdada belki faydasini egmek yerine dogrultmak ta belki daha hayir vardir.


Teoman Törün IP: 88.240.10.xxx Tarih : 9.12.2011 15:53:04

Başlığı görünce benim ödüm patladı; "Acaba komşumuza eski husumet mi depreşti?" diye. Meğer insanları ile hayvanları ile birlikde son derece sevimli bir kent yaşantısı naklediliyormuş. Böyle yazılara öylesine susadık ki! 


MUSTAFA YILMAZ IP: 178.233.59.xxx Tarih : 9.12.2011 17:37:21

 köpeklerin de yaşadıklarını ülkenin dilinden anladıklarını biliyormuydunuz türkiye köpekleri hoşt hoşt diye kovulur kuçu kuçu diye çağrılırken rusya köpekleri fu fu fu diye kovulur kıss kıss diye çagrılır hoşt deseniz umursamaz size saldırır