15
Haziran
2025
Pazar
ANASAYFA

Müzeler, Aydın Bir İnsanını Yitirdi...

Kırk yıl düşünsem böyle bir yazıyı yazacağım aklımın ucuna gelmezdi. Oysa kader ağlarını örüyor, beklenmedik anda böylesine bir haberle karşılaşıyor ve bu yazıyı yazıyorum.

Kenthaber’in aydın okuyucularından biri olan ve benim köşemin dışında önemli haberlerimize sürekli, ilkeli yorumlar yazan değerli arkeologlarımızdan Cevdet Üstündağ’ın Tire Müzesinde öldürülmesini içeren haberi okuduğumda şaşkına döndüm. Önce okuduğuma inanmak istemedim ve sonra çaresizlik içerisinde kabul etmek zorunda kaldım.

Tire Müzesi bekçilerinden birisi, kısa bir süre önce disiplinsiz davranışları ve 9 gün mazeretsiz işe gelmemesi nedeniyle cezalandırılmış, o da av tüfeği ile müzeyi basarak müze müdürü Enis Üçbaylar’a ateş etmiş. Müze Müdürü yaralanmış, Cevdet kardeşimiz ise saldırganı sakinleştirmek isterden başından vurulmuş… Bu üzücü olaydan sonra Tire Arkeoloji Müzesi, personelinin moral bozukluğundan ötürü Bakanlık onayı ile bir hafta süreyle ziyarete kapatılmış.

Ne garip ki, memleketimizin kültürel kurumlarından birinde bir cinayet işleniyor, ıvır zıvır haberlerle gündemi meşgul eden yayın kuruluşlarından pek azı bu olaya değiniyor… Bu acı olay da kültüre ne kadar değer verdiğimizin bir göstergesidir.

Kuşkusuz, her canlının tadacağı ölümün ne zaman ve ne şekilde geleceğini bilemeyiz… Belki yarın, belki yarından da yakın…

Cevdet’in ölümü de beklenmeyen, pisipisine ölümlerden biri oldu. Atatürkçü, aydın, demokrasiye içten inanmış ve aynı zamanda da çok iyi yetişmiş bir arkeolog idi. Gerçekten çok yazık oldu… Türk arkeolojisini, müzeciliğini yönetenler ona olanak sağlasalardı, kendisinden çok daha fazla yararlanabilirlerdi. Ne var ki, Kültür ve Turizm Bakanlığında son zamanlarda yönetime gelenler müze müdür ve uzmanlarını yeterince tanıyamadıklarından, doğal olarak da yaşamında Cevdet kardeşimizden yeterince faydalanamadılar. Yıllar öncesi Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlük makamında kalan merhum Hikmet Gürçay, Mehmet Önder ve Nurettin Yardımcı en küçük müzedeki personelini bile çok yakından tanır, yeteneklerini bilirdi. Geride kalan o yıllar Türk müzeciliğinin altın çağlarıydı. Sonradan işin içerisine çıkarlar, adam kayırmalar, politikalar girmiş ve her şeyde olduğu gibi kültür yuvası müzeler de pek çok kurum gibi yozlaşmıştır. Günümüzde bunun altından kalkamayanlar müzeleri ihale yoluyla özel kurumlara devretmeyi düşünüyorlar.

Başlangıçta Cevdet ile birbirimizi ismen tanıyorduk. Onunla ilk karşılaşmamız bir bakıma Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç’un cezalandırması olarak, İstanbul Türbeler Müzesi Müdürlüğüne uzman olarak atandığı geçtiğimiz yılda oldu. Sultanahmet Camisi’nin önündeki kahvehanede uzun uzun konuşmuş, iki müzeci olarak dertleşmiş, ortak sorunlarımızı dile getirmiştik… Sorunların başında da yıllar yılı çözümlenemeyen teknik hizmetler sınıfındaki arkeologlar ile bu sınıfın dışında kalanlar olmuştu. Bunun mücadelesini yapıyor, ancak yanında yer alacak pek az arkeolog bulabiliyordu!.. Çoğu arkeolog da yerinden edilme korkusuyla sessiz kalıyordu.

 

Bu yazıyı yazmadan önce onunla ilgili bilemediğim bazı bilgilere erişebilmek umuduyla rahmetli müzeci Cenk Alpak’ın 1990 yılında yayınladığı müzecilerin biyografilerini kapsayan Müzeler Almanağı’nda herhangi bir nota rastlayamadım. Buradan yola çıkarak Cevdet Üstündağ’ın 1990 yılından sonra, yanılmıyorsam 1992’li yıllarda Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğünde görev aldığını sanıyorum. Konya Selçuk Üniversitesi arkeoloji ve sanat tarihi bölümünü bitirmiş, Nevşehir Hacıbektaş, Aydın, Afrodisias müzelerinde müze müdürü olarak görev yapmıştı. Eski bakanın Afrodisias Müzesine gelişinden sonra, yanılmıyorsam bir müze deposunu beğenmeyişinden ötürü, yukarıda değindiğim gibi İstanbul’a sürgün edilmişti. Bu olay hem ailesinin, hem de eğitim görmekte olan çocuklarının düzenini bozmuş, her şeyden önce rahmetliyi epey üzmüştü.

Kısacası İstanbul gibi geçimi maddi yönden güç olan bir yerde ailesinden ayrı yaşamak, diğer yönden de onlara yardımcı olabilmek… Bir yıla yakın süre yeniden Aydın yöresine atanmak için çok uğraş verdi ve sonunda Tire Arkeoloji Müzesi uzmanlığına atandı. Ne garip ki, ecel Onu orada bekliyormuş, hem de cahil bir katilin eliyle…

Kenthaber’in sürekli okuyucuları kendisinin gönderdiği ve benim de büyük bir zevkle yayınladığım yorumlarından anımsayacaklardır. Özellikle köşeme gönderdiği aydın düşüncesinin eseri olan yazılarını okuyanlar kendisini çok iyi tanımışlardır. Hemen her gün kendisiyle MSN’den görüşürdük ve bana “üstadım” diye hitap ederdi. Bu arada yitirdiğimiz bir müzeci olduğunda ne yapar ne eder rahmetli ile bilgileri toplar, gönderir ve biz de değerlendirirdik.

Bir dostu yitirmenin acısı içerisindeyken, sütunum da onun düzeyli yorumlarından yoksun kalacak… Zaman zaman mailime Atatürkçü, uygar, laik, cumhuriyetçi ve demokrasiden yana yazılar yazar, günün olaylarını yorumlardı. Yazdıklarının her biri ayrı birer makale değerindeydi. Kendisine bu yazılarını gerçek veya takma isimle yayınlamak istediğimi söylediğimde bana hep aynı sözü söylerdi; “Yok, üstadım yayınlama, ben onları senin okuman için yazıyorum…” Oysa yazılarının hemen hepsi yayınlanması gerekecek makalelerdi. Şimdi düşünüyorum da, sözünü dinlemeyip onları toplayıp yayınlasaydım diye… Böyle erken bu dünyadan kopup gideceğini nereden bilebilirdim.

Kenthaber’deki Mahdumun Muhterem Babasını Üzmeyin başlıklı köşe yazıma, yazdığı yorumun son yazısı olduğunu nereden bilebilirdi?

 

Dostumuzun son yorumunu sizlerle bir kez daha paylaşırken, kendisine Tanrı’dan rahmet, acılı ailesi ve meslektaşlarına başsağlığı diliyorum.

"Sevgili üstat, Milli Görüş geleneği ve Sn. Erbakan ile ilgili gerçeği yansıtan bir yazı yazmışsınız, teşekkürler ediyorum. Şimdi baktığımız zaman, 12 Eylül öncesindeki son seçim olan 1979 ara seçimleri -ki 5-0 AP almıştı- nde Sn. Erbakan'ın partisi MSP % 4,7 oranında oy almıştı. Hocanın talebeleri ise 2007 genel seçiminde % 47 oranında bir oy aldı ve 8 yıldır da iktidardalar. Bir gazeteci sormuştu Hocaya, eleştiriyorsunuz ama bunlar sizin talebeleriniz değil mi, diye... Bilirsiniz Hoca en olumsuz koşullarda bile laf ile durumu lehine çevirmekte pek mahirhanedir:-). Hoca gazeteciye şu yanıtı verdi: "Evet bunlar bizim talebelerdir ama talebe haylaz çıkmıştır. Haylaz talebe dersten kaçıp, arkada bahçede top oynamaya çıktıysa Hocanın ne suçu var değil mi?"


erdemyucel2002@hotmail.com

Yayın Tarihi : 31 Temmuz 2010 Cumartesi 14:22:03


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
teoman törün IP: 78.171.247.xxx Tarih : 1.08.2010 13:26:50

Benim de gençliğimden beri gönlümde yer alan Arkeoloji ve Müzecilik mesleğinin mensuplarının bu elîm kayıplarının acısına bütün yüreğimle katılıyor, tüm tarih araştırmaları camiasına baş sağlığı diliyorum. Tüm sanat ve kültür dallarında olduğu gibi arkeolojinin de boş verilmişliğinin hüznünü taşırken değerli Cevdet Üstündağ kardeşimizin iğrenç bir cinayete kurban gitmesi gibi hiç akla gelmeyecek ve kabûl edilemiyecek kaderine isyan etmemek olası değil.

Sayın Yücel gibi diğer meslekdaşlarının da onun anısını yaşatmak için gerekli işbirliğini yapacağını, ayrıca arkeolojinin bu ülkenin birlik içinde yükselmesine kan veren ana damarlarından biri olduğu gerçeğinin tıkanmış kulaklara ulaştırılması için hayırlı bir akıma yol açmasına vesile vermesini umut ederim.

Sevgili kardeşimizin yattığı yer nur olsun. 


Dr.Alpay Pasinli IP: 188.58.44.xxx Tarih : 31.07.2010 15:29:29

Sevgili dostum ve değerli meslekdaşım Erdem Bey, sizin de yazınızda çok güzel bir şekilde ifade ettiğiniz gibi bazen insan hiç aklınının ucundan geçiremeyeceği haberlerle karşılaşınca şaşırıp kalıyor.Cevdet Üstündağ'ın öldürülmesi ile ilgili haberi gazetede okuyunca hem çok şaşırdım, hem de çok üzüldüm.İyi bir arkeolog,iyi bir müzeci, çalışkan ve dürüst bir insan olarak  tanıdığım bu değerli meslekdaşımızın talihsiz ölümü nedeniyle kendisine rahmet, üzgün ailesine ve Müzeler camiasına başsağlığı diliyorum. Bu arada aynı olayda yaralanan Müze Müdürü değerli dostum Enis Üçbaylar'a da şifalar diliyorum. Genç yaşta kaybettiğimiz arkeolog Cevdet Üstündağ'ı tekrar sevgi ile anıyor, Tanrıdan rahmet diliyorum.  Arkeolog Dr.Alpay Pasinli  Anıtlar ve Müzeler eski Genel Müdürü 

                                                                                                                                                                                                                                                               

                                                                                                                                                                         

                                                                              


Gökhan IP: 88.244.215.xxx Tarih : 1.08.2010 22:31:28

Bir arkeolog olarak camianın bu kaybından dolayı elbette üzgünüm.Tüm camiaya ve ailesine başsağlığı diliyorum.Diğer yandan bu olaylar arkeoloji ve müzeciliğin ülkemizde çok ciddi sorunlarının olmasını göstermektedir.Birçok küçük ölçekli müze eleman yetersizliğinden kapanırken müzelere eleman atamamak,görevli personel istihdam etmemek gerçekten büyük sorundur.Her yıl onlarca arkeolog üniversitelerden mezun olurken işsiz ordusuna katılıyor ya da alakasız işlerde çalışmak zorunda kalıyor.Oysa ülkenin her karışından tarih fışkırıyor.Kültür Bakanlığı bütçesinin arttırılması acil bir gerekliliktir.Birçok  ören yeri sahipsiz şekilde defineci ve kaçakçıların insafına terkedilmiştir.Bu sorun sadece bugünün sorunu değildir. Yüzey araştırmaları ve kazı izni için başvuran  Türk arkeologlar çok zor izin alabilirken yabancı heyetler çok kolay izin alabilmektedir. Kazı ve araştırma izinleri herhangi bir kritere göre verilmemekte keyfiyet sözkonusu olmaktadır. Bu koşullarda  herhangi bir sorunun çözülmesi mümkün görünmemektedir.