18
Mayıs
2024
Cumartesi
ANASAYFA

Nebûn An Çenebûn!..

“Nebûn an Çenebûn” meclis kürsüsünde bir milletvekilinin söylediği, anlamını sonradan öğrendiğim bir sözcük… W.Shakespeare’nin Hamlet oyununda söylediği, ünlü “To be or not to be” sözcüğünün Kürtçe çevirisiymiş!.. Kısacası olmak veya olmamak anlamında…

Bazıları açılım, açılım diye ortaya çıktılar, şimdi ne durumlara düştüğümüzü hep birlikte görüyoruz… Açılımı kendi çıkarlarınca yorumlayanlar işi meclis kürsüsünde Kürtçe konuşmaya kadar getirdiler… Oysa Anayasamızın genel esaslarının değişmez 3. maddesi aynen şöyle diyor: “Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir.”

Anayasanın bu amir hükmüne ve milletvekillerinin ettikleri yemin bazılarının işine gelmiyor. Böyle olunca da BDP milletvekilleri meclis kürsüsünden Kürtçe cümleler kullanmayı marifet sayıyorlar… Yabancı ülkelerde, özellikle Türklerin çok sayıda yaşadığı Almanya’da Türk kökenli milletvekilleri var; ancak onların hiç birisi Alman parlamentosunda Türkçe konuşamaz… Bizim meclisimizdeki milletvekillerimiz de Türkçe konuşmak zorundadır.

KCK davasına Diyarbakır Mahkemesinde, Kürtçe savunma yapmaya kalkanları hâkimin bilinmeyen dilde savunma yapamazsınız kararını ile BDP milletvekilleri meclise taşınmıştı. BDP Eş Başkanı S. Demirtaş, mal bulmuş mağribi gibi kararı eleştirmek bir yana eteğindeki çakıl taşlarını dökmüştü; “ Herkes bunu bilmelidir ki, Kürt halkı mahkemelerde Kürtçe konuşacak, okullarda da konuşacak, vergi dairelerinde de konuşacak!...

Böylesine cüretkâr şekilde, bölücülükten yana konuşmanın icazetini kimden alıyorlar? İmralı’dan mı, yoksa başka bir yerden mi?

Şimdilik bilemiyoruz…

Meclis salonunda parmakla sayılacak kadar az milletvekilleri önünde 2011 Bütçe konuşmaları sırasında kürsüde Kürtçe sözcükler söyleyenlere pek az tepki gelmişti. Bardağı taşıran konuşmayı geçen yıl Silopi’de güvenlik güçleriyle çatışan, milli bütünlüğe karşı düzenlenen gösterilerde en ön safta yer alan milletvekili Sevahir Bayındır’ın yapması bir anda siyasi ortamı gerdi. Bununla da kalmayarak Türkiye’nin siyasi ortamına bomba gibi düştü… O gösteride milletvekili ön saflarda olduğundan tazyikli su nedeniyle yere düşmüş ve kalça kemiğini kırmıştı. Bütçe görüşmelerinde, ilk kez meclise gelerek kürsüde Hamlet oyununda geçen “olmak ya da olmamak” sözünü Kürtçe söyleyerek adeta bir gösteri yapmış, ardından da ” bu söz sizi yaraladı mı?” demiştir!... Sonrada koltuk değneğini sallayarak “İşte TC kimlik numaram” diyerek ucuz politikanın göstergesini ortaya koymuştur. Bunun nedenini de kendince şöyle açıkladı; “Yurt dışına çıkıyorum, bana TC kimlik numaramı sordular. Ben de işte kimlik numaram diye bu koltuk değneğini gösterdim!... TC. Devletinin vekiline, kadınına, bana öngördüğü reva gördüğü budur! Bacağımı kırdınız ama yüreğimi beynimi kıramadınız!...” Bayındır, koltuk desteğini salona sallayarak “bu sizi yaraladı mı” diyerek milletvekillerini kendince tahrik etmeye çalışmıştı!..

Bayındır’ın yaptığı bir gösteriydi ama ardındaki gerçek niyet hemen ardından ortaya çıkmakta gecikmedi. Büyük olasılıkla İmralı veya başkalarından aldığı emirlerin arasında meğer Güneydoğu’da yön gösteren tabelaların iki dilde yazılması varmış!.. BDP, mahkemelerde veya devlet dairelerinde Türkçe yerine Kürtçe konuşulmasını istiyorlarmış!...

BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın “Bu Bölgede iki dilli hayat olacak. Esnaf alışveriş dili olarak anadilini kullanacak. Ticarethane isimleri Kürtçe olmalı. Markalar anadilde olmalı, mönülere kadar iki dil olmalı!” sözünün hemen ardından güneydoğu’da da BDP’li belediye başkanları hazırladıkları iki dilli tabelaları şehirlerin girişlerine dikmişler… Basından öğrendiğim kadarıyla Diyarbakır Büyükşehir Belediye Meclisi 97 yerleşim birimlerinde iki dilli tabela konulması kararını almış... Valilik bunu veto etmiş ancak sözünü geçirememiş ve tabelalar dikilmiş…

Günün ihtiyacı bunu gerektiriyor derlerse de bu söz safsatadan da öte…

Toplumu bölmek için şimdiye kadar sinsi sinsi sürdürülen bölücü politikalarını artık açıktan açığa ortaya koyuyorlar ve bunu tehditler savurarak pekiştiriyorlar. BDP milletvekillerinin daha önceden de çeşitli vesilelerle yaptıkları mitinglerde ayrımcılığa yol açan sözleriyle halkı tahrik ettikleri de unutulmamalıdır. Açılım adına kendilerine yasal bir uygulama yapılmayınca, son olayda olduğu gibi ipleri daha da germiye başladılar.

TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin herkesi sağduyulu olmaya davet ederken, BDP’nin iki dil açıklamasına yerinde bir yanıt verdi; “Türkiye çok dilli bir ülkedir, fakat Türkiye Cumhuriyeti’nin resmi dili Türkçedir. Bir parti tersine hareket ediyorsa Cumhuriyet Savcıları üzerine düşeni yapmalıdır.”

BDP’ye muhalefetten de tepkiler geldi. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli; “Bunlar çok talihsiz değerlendirmeler 1 Ağustos 2009’da başlatılmış olan demokratik açılım veya PKK açılımının ülkeyi nereye getirdiğinin bir işaretidir. Türkiye’nin bölünmesine müsaade edilemez… Nitekim Kültür ve Turizm Bakanı da “Resmi ortamda başka bir dilin kullanılmasına dönük yasaların verdiği imkânları zorlamak hiçbirimizin hakkı değil…” demekten kendisini alamadı.

Uzun süredir sessizliğini sürdüren Genelkurmay, nihayet konuşarak olanları endişeyle izliyoruz, iki dilin ülke bütünlüğünü bozacağı uyarısı yapıldı. Bu uyarıda, kısaca Büyük Önder Atatürk’ün Türk ulusuna armağan ettiği en büyük eseri olan Türkiye Cumhuriyeti, halk egemenliğine dayalı kuruluş felsefesinin temelinde üniter devlet, ulus devlet olgusunun yer aldığı belirtilmiştir.

Genelkurmay’ın yerinde uyarısına her zaman olduğu gibi yine AKP’den “asker kendi işini yapsın, Genelkurmay’ın siyaseti denetlemek gibi bir görevi yoktur” tepkisi geldi. BDP ise “TSK, siyasi partilere karşı açıklama yapamaz” diyerek planlarına taş koyanlara karşı çıktı… Oysa Genelkurmay açıklamasıyla toplumun büyük bir bölümünün ortak düşüncesini ortaya koymuştur. Sözlerinde de yerden göğe kadar haklıdır. Burada bir sorumlu aranacaksa üniter yapıyı bozmak isteyenlere ortam sağlayanlardır.

Bu konuda herkes sorumlu davranmalı, ortamı germemeli, bazı insanları kışkırtmamalıdır…

Mecliste olur olmaz yerde Kürtçe konuşmak, iki dilli sistem istemek, iki dilli tabelalar dikmek, halkı bu yönde kışkırtmak, esnafın alışverişlerini ana diliyle yapmasını önermek, Kürtçe eğitimi savunmak, hatta mönülerin bile iki dilde yazılmasından yana olmak, bir partinin kapatılmasına neden olur mu?

Siyasi partiler Kanunu böyle girişimlere cevaz veriyor mu? Verse bile, iktidarın seçim havasına girdiğini 2011’de bunu beklemek olanaksız… Türkiye’nin bütünlüğünden çok her şey oya endeksli!...

BDP’nin Güneydoğu’da iki dilli bir yaşam için düğmeye bastığını basından öğreniyoruz.

Türkçe ile Kürtçenin birlikte kullanılmasına en başta yargı karşıdır. Danıştay’ın daha önce verdiği kararlarda Kürtçe hizmet verilmesini Anayasaya aykırı bularak iptal etmişti. Danıştay daha önce belediyelerin hizmetleriyle ilişkin kararlarından biriside Batman Belediyesinin bazı sokak ve caddelere verilen isimleri iptal etmişti AİHM’nin Diyarbakır Sur Belediyesine ilişkin kararı da böyle bir uygulamanın kolay olamayacağını gösteriyor.

Yönetimin açılım diye tavizler vermesi bizleri nereden nereye getirdi?

Bunlar bölünme yönünde atılan ilk adımlar değil mi? Çok dilli, çok milletli yapıya müsaade edilemez… Ancak terör örgütleriyle, referandum öncesinde eylemsizlik yönünde pazarlık yapılıp yapılmadığı bilinmiyor… İktidar ise böyle bir görüşme olduğunu kabul etmiyor… Muhalefet ise aksini iddia ediyor!..

Rüzgâr eken fırtına biçer sözü ile yapılanlar ne kadar uyuşuyor…

Fırsat bu fırsat, herkes altı ay sonrasının seçim derdinde, ne yaparsak yapalım yanımıza kar kalır düşüncesinin tipik örneği.

Ancak Türk milleti bu oyunlara, gösteriye yönelik zorlamalara yağma yok der.

erdemyucel2002@hotmail.com
 

Yayın Tarihi : 21 Aralık 2010 Salı 00:20:46


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
Mehmet E. IP: 84.62.20.xxx Tarih : 21.12.2010 14:04:41

Merhaba HocaM"Türkiye su an yerinde duruyor ama herhalde uzun duracagina benzemiyor.Yani bölünmeye dogru gidiyor,Eger tetbiri alinmazsa bu ufukta görülmektedir.Türkiyenin yedi bölgesi yedi gün gibi iklimi ile yasayan herkesin yurdudur.Önemli olan bu yurdu kurtarmak,Kurmak icin sehit düsen gazi olan canini Vatan icin hice sayan bu kurtaricilari rahmetle anarak unutmamak lazim.

Hocam sen yapma bari,Basligi beyenmedim,Cünkü Kürdistani kurmak icin Salahattin Demirtas elinden gelenin ötesine giderek,Demokratik özerk kürdistan,in insasi olarak belirtmistir.Yani biz Türk degiliz,Bizler sizlerden ayrilmak istiyoruz resmen belirtmesede ögle anlamina geliyor.Kendilerine bayrak ve flama bile yapmislardir.

Acilim diyenler simdi ne düsünüyorlar acaba,Rahat yatabiliyorlar,mi.Imralidaki mahlukla diyaloga gidersen olacagi budur.Bu cok acik ve net görülüyor.Türkiye Cumhuriyeti yikilmak icin sallanmaya baslamistir.Cünkü bunlar birdi,on oldular,Ondan yüz oldular,Yüzden bin oldular,Binden milyonlar oldular.Acilimdan söz edenler nasil müdahale edebilirler,ki artik.

Sür essegi Nigdeye diye bir tabir vardir,Oda coktan gecip gitti.Bu da yol göstergelerine kürtce yazdiklari tabelelerden belli görülüyor.Ben o tabelelerdeki yaziyi görünce yurt disinda bir ülke sanmistim.Ne yazik,ki Türkiye Cumhuriyeti topraklarindadir.Yakinda sehirleride kürtce isimlerle karsilasirsak kimse artik sasirmasin.

Türkiye Cumhuriyetini bölmek icin yol tabelerinden baslanmistir.Yani kendi haritalarini cizmege baslamislardir.Bunun Farkinda olan Genelkurmay Baskanimiz ikaz niteliginde bes madde ileri sürerek belirtmistir.Genelkurmaya hem iktidardeki parti hemde demokratik özerk istiyenler vakit gecirmeden Genelkurmayimiza karsi cephe alarak söz diellosuna baslamislardir.

Uzun lafin kisasi ne Genelkurmayi taniyan var nede Askeri.Nede Cumhuriyet Savcilarimizi.Yollarini almislar tam gaz ileri diyerek yola koyulmuslar.Kurtulus savasini veren o merhum sehitlerimiz ve gazilerimiz ruhlari sad olsun,Simdi onlar bunlari izliyorlar ve bosu bosuna sehit ve gazi olmusuz diyorlardir.Herkes yanaklarini elleri arasina alip Vatan icin düsünmeli ne yapariz diye saygilarimla.


Erdal Geyikçi-sanatcı.. IP: 88.226.61.xxx Tarih : 21.12.2010 10:57:47

Merhaba erdem abi köşenizi okudum ve medyadanda görüyoruz yazdıklarınızı. Daha önce yazdığım bir fıkra türünde yazıyı yazmak istiyorum:Adamın birisi 99 kişi öldürdügü için yıllarca hapiste yattıktan sonra cezası bitince dışarı çıkar.

Herşeye tövbe eden adam şehrin ileri gelenin yanına gider,Ben tövbekar olmak istiyorum der.şehrin ileri geleni adam,dağda kurumak üzere olan bir ağacı gösterir.Bu ağacı yeşillendirirsen günahlarından arınacaksın der.Aylar geçer,yıllar geçer adam dağda ağacı sulamaya devam eder.Dağda yaşayan adam yıllarca bir insana ratlamaz. Günlerden birgün bir atlının geldigini gören adam,atlıyı görünce konuşmak için durdurur.Nerden gelirsin nereye gidersin diye atlıya sorar.Atlıda dönerek  adama cevap verir.

Aşağı köyle,Yukarı köy arasında şavaş çıkaracak haberi götürüyorum der..Adam sana ne faydası olacak savaşın der.Atlıda iki köy şavaşırken bana da toprakları kalacak der.

Adam  allahım affet beni 99-100 olsun  diyerek elindeki küregi atlının kafasına vurur ve öldürür.Adamın bütün günahları af olur.bu yazdığım fıkrada adam savaşı durdurduğu için bütün günahları af olmuş erdem abi.

Türkiyede bir refarandum yapılmıştı erdem abi.Bence kürt vatandaşlar arasında ayrı bir refarandum yapılmalı İstekleriniz nelerdir diye.Biliyoruz ki türkiyenin belirli bölgelerinde ve şehirlerinde kürt vatandaşlar yaşamakta.Eger kendi dillerini konuşmak ve ayrı bir özerklik istiyorlarsa caresi vardır.

Göçü durdurmanın ve göç edenlerin bölgelerine ve memleketlerine geri döne bilirler.Göç edenlere devlet toprak ve hayvan verirse,hem tarım,hemde hayvan üretimi tekrar canlana bilir erdem abi.

(TELEVİZYONDAN İZLEDİĞİM BİR ŞEHİT EŞİNİN SÖZLERİ AKLIMA GELDİ"BİZİM HAKKIMIZI SİZ KİMSİNİZDE SAVUNUYORSUNUZ DEMİŞTİ...

Bence kürt vatandaşlarında artık gerçek saffını belirlemesi lazım erdem abi.Yoksa bu gidişle ilerleyen yıllarda,yukarıda yazdığım fıkra gibi dogudaki topraklarda elden gidecek.Yorumumu son verirken Hz:mevlananın sözüyle kapatıyım"ya aldugun gibi görün,yada göründügün gibi ol demiş.

Birde kendi sözümü yazıyım"İNSAN VARDIR FARK EDİLMEZ SÜSÜNDEN.KİMİ FARKSIZDIR KOYUN SÜRÜSÜNDEN.HER GÖRDÜGÜN ŞEKLE SAKIN KAPILMA...İNSAN BELLİ OLMAZ GÖRÜNTÜSÜNDEN..SAYGILARIMLA.ERDAL GEYİKÇİ-SANATCI..