19
Mayıs
2024
Pazar
ANASAYFA

Neden Kadınlara Saygısızız?

Rahmetli Duygu Asena’nın tek başına başlattığı, feminizm denilen kadınlara saygı hareketini pek az yazar sürdürdü. Sonrada yazılanların çoğu buz üzerine yazılmışçasına unutulup gitti. Atatürk’ün kadınlara verdiği hakların, kadından sorumlu bakanlığın kurulması bile yaraya merhem olamadı. Göstermelik olaylar dışında memleketimizde kadınlar yine eziliyor, sömürülüyor erkekler karşısında yine çoğunun boynu bükük…

Bunda suç kadını kendinden aşağı gören erkekte mi? Yoksa kendisini olur olmaz şekilde aşağılatan, ikinci sınıf vatandaşlığı kabul eden akılsız kadınlarda mı?

Tartışılır…

Birkaç gün öncesi İstanbul’un yeni kurulan, nispeten aydın insanların çoğunlukta olduğu ilçelerinden birisinde yürüyorum. Cadde tenha... Birkaç metre önümde yürüyen bir kadın dikkatimi çekti… Son derece alımlı, vücut ölçüleri bir mankeni aratmayacak nitelikte… Yanında küçük çocuğu da var. Birkaç adım önünde kocası yürüyor. Kara marsık bir adam… Arada bir geriye dönüp dönüp bir şeyler söylüyor… Kadın ise ona yanıt vermiyor, sessiz kalıyor… Adam belli ki bir şeye kızmış; kadına ağır sözler söylüyor, küfürler ediyor, ben sana söylemiştim diyor. Kadın yine sessiz çocuğu ile yürümeye devam ediyor…

Adamın neye kızdığını bilmem; ancak eşine, belki de kendisine layık olamayacak bir kadına böylesine hakaretler yağdırması çok çirkin…

Davranışları ile tam bir magandayı çağrıştırıyor.

Çevremizde çoğu kez karşılaştığımız tipik kaba bir adam, eşi de ona uygun olmayacak tipte bir kadın…

Kendi kendime düşünüyorum; bu çift acaba nasıl ve hangi koşullarda evlenmişler? Maganda görünümlü adam bu kadını elde edebilmek için kim bilir ne diller dökmüş, ne yalanlar söylemiş ve nasıl kandırmış?

Bilemeyiz…

Kuşkusuz, kadın da sokakta kocasından hakaret görmekten mutlu değil… Ancak olan olmuş, o kaba adamın eşi olmuş… Büyük olasılıkla ekonomik özgürlüğü yok, kocasının eline bakıyor… Belki de ailesinden rızasız bu kaba adama katlanıyor. Çaresiz... Kaderine boyun eğiyor, sessiz kalmayı yeğliyor…

Caddede yürüyen o çift belki de Türkiye’deki aile ilişkilerinden bir kesiti ortaya koyduklarının farkında bile değiller… Oysa bu olay, toplumun bazı kesimlerindeki kadın erkek ilişkileri gerçeğini tam olarak yansıtıyorlar…

Memleketimizde kırsal kesimler dışında büyük şehirlerde bile genç kızları, nedense evde kalma korkusu sarıyor, yaşları yirmilere gelince evlenme telaşına düşüyorlar. Gönüllerini birilerine kaptırıyorlar veya kandırılıyorlar, evlenince her şeyin güllük gülistanlık, samanlığın seyran olacağını sanıyorlar. Ancak evliliğin ilk ateşi geçtiğinde, acı gerçek kafalarına balyoz gibi iniyor… İniyor ama artık iş işten geçmiş, kendilerini kaba saba bir adamın karısı olarak buluyorlar.

Caddede yürüyen, eşine ağır küfürler eden adam da olduğu gibi…

Türkiye’nin acı gerçeği…

Ekonomik özgürlüğünü kazanmadan evlenenlerin çoğu bir erkeğin boyunduruğunda kaderlerine razı oluyorlar… Bundan böyle bütün çabaları evlerinin işini yapmak, temizlik, bulaşık, ütü, çocuk bakmak, kocasının canı istediğinde cariyelik derken, bir bakıyorlar ki, ömür bitiyor…

Şu sıcak yaz günlerinde tiril tiril giyinmiş bir erkeğin yanında, her tarafı örtüler içerisinde sıcaktan bunalan kadınları gördükçe nerede kadın hakları diye düşünüyorum…

Ama günah, namuslu kadın tipi!.. Ya çağdaş giyimli olanlar? Onlar namussuz mu? Çoğu yazımda dile getirmişimdir; Türkiye çelişkiler ülkesi diye… Gerçekten de öyle…

Kadın hakları, kadınların seçme seçilme hakları, erkek-kadın eşitliği onlara artık pek bir şey de ifade etmiyor. Nikah masasının altında, “bas bas” sesleri arasında erkeğin ayağına basmak da kendilerine pek bir şey sağlamıyor!...

Günlük gazeteler, hemen her gün kadınların çektiği acıları yansıtan öykülerle dopdolu… Günlerdir 71 yaşındaki Halis Toprak’ın evlendiği 17 yaşındaki kız ile ilgili ahkâm kesiyor, senaryolar yazıyoruz… Oysa bu evlilik, Halis Toprak olduğu için basına yansımış… Ya basına yansımayan dedesi, babası yaşındakilerle berdel veya başlık parası karşılığı alınıp satılan, kuma olan gencecik kızlar…

Onlara nicesiniz diyen var mı?

Türkiye’de eğitimsiz kesimlerde aile içi şiddet diz boyu… Büyükşehir dediğimiz İstanbul bile artık kırsal kesime dönüştü. Beyoğlu’nda bir kadın kocasından korunmak için başvurmasına rağmen hiçbir tedbir alınamamış ve eşi tarafından boğazı kesilerek öldürülmüş… Esenlerde kocası ile tartışan kadın kocasının kurşunlarına hedef olmuş... Gaziosmanpaşa’da ise 28 yılık eşinin kendisini aldattığını düşünen bir koca çocuklarının gözleri önünde eşini kalbinden vurmuş... İstanbul’da başı kesilerek öldürülen Münevver’in katili veya katilleri hâlâ bulunamadı. Muğla Fethiye’de kendisini aldattığını öne sürdüğü eşini sekiz kez bıçaklamış… Töre cinayetlerinden ötürü öldürülen veya intihar eden kadınlar artık vaka-i adiyeden sayılıyor…

Kocaların şiddetinden karakollara başvuran kadınların çoğu da evine dön nasihati ile karşılaşıyor. Belki de bunun nedeni o kadınların ifadelerini erkek polislerin almış olmaları!.. Eşine yönlendirilen kadın ise yeniden koca şiddetiyle baş başa kalıyor. Bu tür magandaların başvurduğu savunma ise fotokopi gibi hepsi birbirinin eşi; beni aldattığını sanıyordum!...

Kadına yönelik şiddet ile ilgili istatistikler korkunç boyutlarda. Türkiye’de 2006 yılında 295, 2008 de 292 aile içi cinayet işlenmiş… Başbakanlığın Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü’nün yaptığı ve yılsonunda açıklanan araştırmalara göre memleketimizde her on kadından dördü eşinden veya nikâhsız yaşadığı kişiden fiziksel veya cinsel şiddet görüyormuş… Eşi, eski eşi veya beraber olduğu erkeklerden şiddet gören kadınların oranı ise yüzde kırk bir… Cinsel şiddete maruz kalanların oranı da yüzde on beş…

Acı ama gerçek…

Kadınların çoğu evlenmelerinden kısa süre sonra ayılırlar, gerçeği görürler ve kendi kendilerine düşünürler karşılarındaki erkek zavallı mı, maganda mı, yoksa küçük hesaplar peşinde koşan ucuz biri mi? Aslında erkeklik öyle kolay değildir. Ne yazık ki, bizde erkeklik organı olan herkes kendini güçlü erkek sanır. Oysa dürüstlüğün, erkekçe davranışın, yiğitliğin, mertliğin yolu kadınlara karşı sergilediği tutumdan geçer…

Johann Lavater’in “Mükemmel erkeğin dayanağı kendi karısıdır” sözünü o magandalar nereden bilsinler? Bu konuda Yunanlıların da ibret alınacak bir ata sözü vardır; “Her erkek damat olabilir ama, adam asla!..”


erdemyucel2002@hotmail.com
 

Yayın Tarihi : 7 Ağustos 2009 Cuma 10:46:56


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
AYSUN ORAL IP: 88.246.104.xxx Tarih : 11.08.2009 11:33:52

Yazdıklarınızda çok haklısınız peki biz ne yapalım günümüzde yapılan araştırmalarda okuyan erkeklerinde şiddet gösterdiği hatta okuyan bayanların daha çok şidddete maruz kaldıkları sonucuna varılıyor adamlık testi mi var ayrıca en yakınlarımız  babamız annemize şiddet gösterdiğinde ondan nefret etsek bile bu onun babamız olduğu gerçeğini değiştirmiyor çocukken erkeklerin aslan oğulmm diye kükremeyi öğretenlerde mi kabahat? Bunda kimi suçlamalıyız ne yapmalıyız. bu şiddeti eleştirmek yok etmek anlamına gelmiyor ki kendine güvenen insanlar yetiştirsek bile karşınızdaki saygısızlıkta sınır tanımazsa ondan son çare uzaklaşabiliriz ana yeni etrafımızda olan insanlar uzaklaştıklarımızdan çok mu iyi olacak şidddete eğilşmli insanlar her yerde ve bu sorun hep var. nasıl yok edilecek. Şiddet tam anlamıyla nasıl yok edilebilir ki. Güçlünün güçsüze saygı duyması ona saygı duyabilmesi asıl güç bu dünyada hep bir savaş güçlülerin güçsüzleri katlettiği sadece 21. yüzyılda olduğumuz için bunu kuraklına uydurmak ve modern silahlarla toplu kıyımlar... 


hazan IP: 85.103.9.xxx Tarih : 9.08.2009 00:08:40

Selam,acı ama gerçek olan bir konuya değinmişsiniz.Peki bir şey soracam, erkeklere bu ortamı birazda biz kadınlar hazırlamıyormuyuz?Aman elalem ne der?Ya çocuklar ne olacak?vs.Biz kadınlar kendi ayaklarımız üzerinde durmayı öğrenmedikçe daha çok ezilip horlanırız.Bütün kadınların silkinip kendilerine gelmeleri dileğimle...saygılar..


Günay Aral IP: 217.131.168.xxx Tarih : 9.08.2009 17:58:27

Sayın Erdem Yücel, Kanayan bir yaraya parmak bastığınız ve bu konuyu gündeme getirdiğiniz için sizi kutluyorum.

Günümüzde uluslararası insan hakları belgelerinde her insanın eşit ve özgür doğduğu, herkesin insan haklarına ve temel özgürlüklerine hiçbir ayrım gözetilmeksizin sahip olduğu ve cinsiyete dayalı ayrımcılığın kabul edilemezliği ilkeleri benimsendi. 8 mart, 19'uncu yüzyılın sonlarından bu yana kadınların talep ve özlemlerini dile getirmedeki kararlılıklarını sergiledikleri ve bu güne dek hiç de küçümsenmeyecek haklar elde ettikleri bir gün oldu. Kadınların daha eşit ve daha yaşanılır dünya için başlattığı mücadele, toplumların her kesiminde yankısını buldu ve destek gördü.Ancak ne yazık ki hala kadına şiddet ve ayrımcılık devam etmekte. Aile içi şiddet, toplu tecavüzler, kadının beden bütünlüğüne yönelik ihlaller BM kararlarında ve uluslararası sözleşmelerde insan hakları olarak yer almaya başladı. Ancak, bu noktada, tutucu ve gerici güçlerin kadını insan hakları çerçevesi dışında bırakmak için var güçleriyle çalışmaya devam ettikleri de bir gerçek...
Kadın toplumun bel kemiğidir. Çünkü doğuran, büyüten ve eğitendir. Öncelikle Kadınlarımızın çok iyi eğitilmesi ve okutulması büyük bir önem arz etmektedir. Böylece aydınlanan bir kadın çocuklarını çağdaş, hür ve geniş bir dünya görüşüne sahip, insan haklarına saygılı bireyler yetiştirecek ve aydınlatacaktır. Bu vesile ile yeri gelmişken Sayın Türkan Saylan hanımefendiyi anmadan geçemeyeceğim.
Bu ülke için yaptıklarını hepimiz biliyor, takdirle karşılıyor ve umudumuz kardelenlerde diyorum.
 


mehmet ersindigil IP: 84.62.11.xxx Tarih : 9.08.2009 11:20:06

Hocam ellerine saglik "Yaliniz yorumun bana yeterli gelmedi.Ben sahsen her türlü şiddete karsiyim,Fakat  şiddete  maruz kalan kadinlar kadar,da erkeklerin de kadinlar tarafindan maruz kalanlar vardir.Tabiki kadinlarda bu daha fazladir. Nedeni ise bence yeterli egitimi almamalarindan ve sorumlulugun ne oldugunu bilmediklerinden kaynaklanmaktadir.

Atalarimizin bir deyisi vardir,Kadin erkegi ister rezil eder ister vezir.Bu deyim yukarda bahsettigim gibi sorumlulugu bilmemekten kaynaklaniyor.Aile terbiyesini almis ve iyi egitim görmüs bayanlar ne siddet görüyor nede siddet uyguluyor. Cünkü nerde duracaginin bilincidedir.

Şiddet uygulayan erkekler bence kendilerine güvenmiyen erkeklerdir.Kendine güvenen her erkek siddet uygulamaz görüsündeyim.Gene Ata laflarindan esinlenerek insanlar konusarak hayvanlar koklasarak anlasir derler.Bence cok dogru bir tabir kullanmislardir,

Yasal olarak kadinlara verilen haklar,hicbir erkekte yoktur.malesef kadinlarin coğu yeteri kadar egitim almadigi icin bu haklarini bilmemektedir ve kendisini bir köle gibi hissettirmektedir.Bu laf ayni sekilde erkeklerdede vardir.Kimi kadin kimi erkek aile olduktan sonra şimarir.Ve bu şimariklik bencillige dönüsür ve karsilikli suçlamalarla siddete dönüsür.

Belki bu yazdiklarima karsi gelirsiniz ama benim yasamda taniklik ettigim ve gördüklerimin bir kismini dile getirdim.Kusur ettiysem özür diler saygilarimi sunarim saygilarimla. NOT: Siddetin coğu mali gecimsizlikten,de kaynaklanmaktadir.


Gönül Aydemir IP: 88.235.216.xxx Tarih : 11.08.2009 08:47:38

Dün akşam karanlıkta,bir kadının çaresiz ,kısık,ne dediği anlaşılmayan ağlaması ve'' imdat ''diye bağırmasını duydum,pencereye çıktım,  bir adam,elinde sopa Allah yaratmış demeyip kadına çalıyordu.Minicik çocuklar kadının eteğinde ağlaşıyor, ''Baba yapma.'' diyordu.Bu manzara çocukluğumdan beri sık sık gördüğüm bir manzara.Kendimi o çocukların yerine koydum,o babadan nefret ettim.Bir çocuğun annesini dövdüyseniz,o dayak sizi bir gün bulur dedim,ürpererek pencereden çekildim.Çünkü bulduğunu çok gördüm.


devlet inal IP: 78.168.109.xxx Tarih : 7.08.2009 17:45:34

SAYIN Erdem bey yazmış oldugunuz yazınız cok güzeldi. Kadınlara tercüman oluyorsunuz.. Kadınlar dünyanın kuruluşundan bu yana hep ikinci plana itilmiştir.Okutulmamiş, horlanmiş itilmiş kakılmıştir.  Bunun sebebi erkeklerin egemeliginin sürmesidir. Ademden bu güne  kadar dünyayı erkekler yönetmiş, kadınlara şans bile verilmemiştir.  Kendilerini de o kadar varlık görmüşler ki saçı uzun aklı kısa demişler. Biliyolar mı; onlarıda bır kadın dogurup. yetiştirdi ama artık düzen degişti, kirsal kesimde bile artık bizde varız diyoruz..Tabiki sizin gibi aydın yazarların sayesinde siz bize tercuman oluyorsunuz SAYGILARIMLA


Gökhan IP: 88.240.70.xxx Tarih : 8.08.2009 18:37:19

Sayın Yücel, elinize sağlık ki yine can alıcı bir konuyu ele almşsınız.Kadına şiddet uygulanması,kadının ikinci sınıf olarak görülmesi bizim öz kültürümüzde asla yeri olmayan bir durumdur.İsteyen kızsın isteyen küfretsin ama gerçek şu ki,Türk sosyal yapısı,İslamiyetin kabulünden sonra, islamlaşmanın Araplaşmak olduğu dayatmasında bulunanlara boyun eğilmesinden kaynaklanan bir bozulma  içine girdi.Arap-İslam toplumlarında kadın sadece üremeye yardımcı olan eve kapatılan bir canlı olarak görülmektedir.Bu apaçık ortadadır.Oysa asıl Türk sosyal yapısı içinde kadın erkeği ile birebir eşit olmuştur binlerce yıl. Özellikle Orta Asya daki hakimiyet yıllarında görüyoruz ki erkekle birlikte savaşa giden,devlet yöneten,çalışan kadın toplumun temel değeridir.Çünkü kadın aynı zamanda yeni bireyleri yetiştirme görevi ile de toplum mühendisidir. Günümüzde,kadının sosyal sorunlarında sadece kadının haklarını sömüren erkek değil,kendine güvenmeyen kadın da suçludur.Kadının her türlü aşağılanması,horkanması ve sömürülmesine karşıyım. Mecliste, orduda, hastanede,okulda,kısaca hayatın her yerinde daha çok kadının etkin ve yöneten olarak bulunması dileğimle,sayı ve selamlar.