Anayasa Mahkemesi DTP’yi devletin ilkesi ve milletin bölünmez bütünlüğüne aykırı eylemlerinden ve PKK ile bağlantısı, bölücülüğün odağı olması gibi gerekçelere dayanarak kapattı. DTP dosyası iki yıla yakın süredir. Anayasa Mahkemesinde bulunuyordu ve nihayet beklenen karar oy birliğiyle çıktı; DTP kapatıldı… Ahmet Türk ve Aysel Tuğluk’un milletvekillikleri düşürülürken parti ve yerel yönetimlerde bulunan 37 DTP’liye de beşer yıl siyaset yasağı getirildi.
Bu kararın bu kadar geç çıkmasının nedenleri neydi? Nedense kimse bunun üzerinde pek durmadı.
Karar yerindeydi ve geç bile kalınmıştır…
DTP meclise girdikten bu yana ne yapmıştır? PKK’nın silik bir görüntüsü olmaktan, her zaman onlardan yana tavır koymaktan öteye gidememiştir. Başka bir şey de yapamazlardı; Türkiye’de Kürt vatandaşların özgürlükten yana hiçbir sıkıntısı, ezilmişliği de yoktur. En büyük sorun Güneydoğudaki işsizlik, yetersiz eğitim ve ekonomik sorundu. Oysa devlet buraya ne yapmaya kalksa hep PKK tarafından engellenmiş, halk öldürülme korkusuyla sindirilmiştir.
Milletvekilliği düşürülen yalnızca iki kişinin olması biraz da toplumda şaşkınlık yaratmıştır. Bunlar DTP’nin aşırılıktan kaçınmaya çalışan, ılımlı güvercinler! kanadına mensuptular. Son zamanlarda hırçınlaşmasına ve tehdit edici konuşmalarına rağmen Ahmet Türk hem toprak ağası hem de ılımlı bir çizgi çizmeye çalışmıştı. Buna karşılık aşırı Kürk milliyetçiliği yapan, her söylediğinin Cumhuriyet savcılarını harekete geçirmesi gereken başta Emine Ayna gibi şahinlere! neden cezai müeyyide işlenmedi?
Yerel seçimlerden sonra Kürdistan’ın sınırları çizildi, parti kapanırsa taban dağa çıkmamızı istiyor, önderimiz APO diyenler neden ceza kapsamı dışında tutuldu, milletvekillikleri düşürülmedi?
Bölücülük yapanların partiden tamamen tasfiyesi demokrasinin ruhuna çok daha uygun düşerdi. Ama olmadı…
DTP Türkiye’de kapatılan 28. siyasi parti oluyordu. Anayasa Mahkemesinin böyle bir karara varmasının nedenleri ve suçluları kimlerdir? Kuşkusuz, sürekli APO’yu lider olarak göstermeye çalışan, sürekli düzenledikleri bölücü mitinglere taşıdıkları belirli yandaşları önündeki işlevleri, bölücü davranışları ile DTP’yi yönetmeye çalışan meclis dışındakilerdir.
Dış basına baktığımızda bazıları karara tepkilerini gösteriyorlar. Siz bakmayın; onların tuzu kuru… Ülkelerinde bölücülük hareketleri, memleketlerini zora sokan eylemleri, karakollarına saldıranlar yok. Eskilerin söylediği gibi işkembe-i kübradan atıyorlar… İnsan hakları özgürlük diyorlar; Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi İspanya’nın Bask bölgesindeki Batasuna partisini ETA ile bağlantılı olduğu gerekçesiyle kapatıyor. İnsan haklarının savunucusu olan ABD’de idam cezası yürürlükte… Güvenlik güçlerine karşı koyanlar bizdeki gibi su sıkma ve biber gazı kullanılması ile değil en ağır şiddetle karşılık görüyorlar…
Onların yazdıklarına bakın;
Türkiye-AB karma parlamento Komisyonu Eş Başkanı “Demokratik açılıma sabotaj” diyor!
Reuters “Kürt açılımına darbe” demiş!
Uluslararası haber ajansı AP “ Barış sürecine sekte vurur” diye cevher yumurtlamış!
Avrasya Grubundan birisi de “Çözüm raydan çıkabilir” gibi inciler! sıralamış!..
Hepsinin söyledikleri laf- ı güzaf… Onlar PKK’yı bitirmek istemiyorlar, yüz yıldır Türkiye’nin bölünme projesini gündemden kaldırmak istemiyorlar. Daha doğrusu güçlü bir Türkiye’den kaçınıyorlar…
Onların ülkelerinde kahpe baskınlarla askerler, polisler şehit edilmiyor, otobüsleri yakılıp, sivil halk öldürülmüyor, şehirlerinde çapulcular terör estirmiyor, hapisteki suçluları devlete açılım mektupları gönderip akıl vermiyor!.. Parlamentolarında etnik grubun lideriyiz diye memleketin huzurunu kaçıran milletvekilleri de yok… Askerine, yargısını hedef alanlar da yok…
Onlara söylenecek tek söz; kesin sesinizi oturun aşağıya…
Türkiye’de şimdi ne olacak?
Parti kapatmak doğru mu? Demokratik ülkelerde doğru olmasa da herhangi bir parti memleketin düzenini değiştirmeye yönelik çalışıyorsa, irticaya göz kırpıyorsa, anayasaya karşı geliyorsa kapatılması zorunludur… Anayasalarında da bu hüküm vardır. Hele hele bu konuda ilk seçildikleri günlerde Türkiye’nin bölünmez bütünlüğünü korumakla yükümlü oldukları gerekçesiyle kürsüden yemin etmişlerse…
Parti kapatmakla sorun çözülmez diyenler de haklıdır. Herhangi bir parti anayasal düzene karşı hareketlerinden, bölücülükten ötürü kapatılıyorsa onların başka bir parti kurararak da işlevini sürdürmesi engellenmelidir…
Barış ve gösteri yürüyüşü yapıyoruz diyerek terör estiriyorlarsa, özgürlükçüyüz diyerek toprak ağalarının boyunduruğunda kendilerine inananlara hakları verilmiyorlarsa, demokrasi diyerek faşizmin örneklerini sergiliyorlarsa bunun adı demokrasi değildir.
Anayasa’ya ve hukuk nizamına göre suç olan eylemleri, çözüm İmralı’da, liderimiz Öcalan (soyadı bile ayrı bir hata) söylevleri ile kendisini kapattırmak mı istedi? Akıllarınca mazlumu mu oynamak istediler?
Şimdi oturup düşünme zamanıdır; nerede hata yaptık diye aynaya bakıp kendi kendilerine hesaplaşmalıdırlar.
Bu da tartışılır…
DTP’liler gerçekten barıştan yanaysa öncelikle PKK’ya silahı bıraktırmalı, onların terör örgütü olmalarını açıkça söylemelidir. Aksi halde onların uzantıları olmadıklarını kimseye inandıramazlar. Okuyucularımızdan, Kürk kökenli vatandaşlarımızdan bu konuda çok sayıda e-mail alıyoruz. Onları haber ve köşe yazarlarımızın altına konulan yorumlarda kolayca görebilirsiniz; Biz Kürt kökenliyiz ama Türk vatandaşıyız, haklı olarak bizi teröristlerle bir tutmayın diyorlar.
Türkiye bu sancılı ve sıkıntılı süreçten çıkma zorunluluğundadır. Bunun çözümü halkın huzurunu kaçıranlara daha sert davranılması mı, olağanüstü halin bazı illerde yeniden uygulanmaya konulması mı, yoksa erken seçim mi bilemeyiz… Hükümeti yönetenler oy kaygısına düşmeden bunu çözüme kavuşturmak zorundadır. Açılım sözleriyle bu işin yürümeyeceği de artık gün gibi aşikâr… Daha doğrusu açılım ile ne demek istenildiği bir türlü anlatılmadı veya anlatılamadı… Ne olduğu anlaşılamayan açılım, terör kamplarından gelenlerin affına dayandı…
Türkiye teröre, üç beş çapulcuya teslim edilmemeli…
Siyasi arenada şimdi ne olacak tartışması yapılmaya başladı bile…2010 yılı bütçe görüşmelerine katılmayan, meclis çalışmalarında yokuz diyenler her zaman olduğu gibi soluğu Diyarbakır’da almışlar... Orada nabız yoklayacaklarmış!.. Kendi aralarında sine-i millete döneriz tartışması yapıyorlar. Bu arada düşünüyorlar mı? Kandırılmış gruplar dışında sine-i millet kendilerini kabul eder mi? Çalışmalara katılmayacaksan, yüklü milletvekili aylıklarını almak, milletvekillerine tanınan ayrıcalıklardan da nemalanmamalısın. Bu arada yeni gurup kurabilmenin hesapları bile yapılmış, İstanbul bağımsız milletvekili Ufuk Uras’ın partiye katılmasıyla grup kurulabileceği de söylenmişti. Oysa İstanbul’da O’na oy veren birçok aydın şimdi kara kara düşünüyor olmalı…
Bu satırların yazıldığı sırada yedek partileri olan BDP’nin (Barış ve Demokrasi Partisi) tabelaları bile bazı yerlerde asılmaya başlanmış… İstanbul başta olmak üzere birçok çapulcu sokaklarda terör estiriyor. Araçlar yakıldı, dükkânlara, evlere ve bayraklara saldırılar başladı. Sonunda korkulan oldu; evlerden çıkan sağduyulu vatandaşlar, maddi zarar görenler beysbol sopalarıyla, döner bıçakları ve tabancalarla onlara karşılık verdi. Kuşkusuz, yapılacak en iyi çözüm ara değil erken seçimdir. 2010’un herhangi bir zamanında yapılacak seçim, Türkiye’yi rahatlatacak, inişe geçmiş ekonomiye belki de çare olacaktır. Bu arada geçmişi gözden geçiren seçmen de iyi düşünmelidir. Türkiye Cumhuriyeti şimdiye kadar ne merhalelerden geçmiştir, bunu da aşacaktır.
Siyaset tıkandı mı tıkanıyor mu düşüncesi her aklıselim sahibi vatandaşı düşündürüyor…
erdemyucel2002@hotmail.com
Hocam sen daim ol var ol"Senin bu güzel yazin DTP yerine tarih kitaplarina gecmesi gerekirdi.Benim bu son bir iki yil icinde uzaktan yakindan siyasetle en ufak bir ilgim yoktu.Bu son dönemlerde Ülkemde olan insan dısı hareketleri göz önünde bulundurarak,Sanki kendimi Büyük Millet Meclisinde siyaset yapan bir milletvekili gibi hissetmeye basladim.
Nedeni ise Vatanim Türkiye Cumhuriyetin,de vuku bulan hadiselerden kaynaklandigini saniyorum.Ayriyeten cok iyi takip ettigim Türk düsmani olan bazi ülkeler Vatanimin gelismesini ve büyümesini istemeyen ülkeler sebep oldu diyebilirim.Düsmanlarimiz Türkiyenin büyümesini istemedikleri gibi parcalamak icin ellerinden ne geliyorsa yapmaktadirlar.
Türk düsmani olan ülkeler,Böylelikle terör gruplari yetistirip Vatanimizin üstüne sürmektedirler.Bunun önderligini yapanlarda Doguda toprak agalari Atatürk düsmani olan sihlar basrölleri oynamaktadirlar.Hicbir dogulu toprak agasi kendi halkindan birisinin okumasini istemez.Ayni sekilde sihlarda ögle.Okuyup egitimli halk olurlarsa onlarin baslarina bela olacaklarini bildikleri icin istemezlez.
Devletin yapmak istedigi egitim ve ekonomik yardimlari gene bu agalar ve sihlar tarafindan sebote edilmektedir.Egitimsiz Halkta bu aga bu sih deyip emirlerine boyun eymektedirler.Böylelikle devleti kendi mintikalarina sokmak istemezler.Ayni sekilde AB.ve ABD devletlerinin cogu istemektedir.
Daha önceki yazilarimda belirtmistim parti kapanmasina karsiyim diye.Nihayet DTP kapandi diyoruz,Ama öbür yandan kapanacagini bildikleri icin yeni partinin ismini hazirlamislar,Ve tabelere BDP ismini görmege basladik.Siyaset yasagi getirilenlerin kapi ardindan siyaset yapmiyacaklarini kim garanti verir. Yasaklananlarda dogru dürüst bir ceza bile verilmemis.
O zaman yasakli olan milletvekilleri cok ama cok siki bir sekilde takip edilmesi gerekir.Kapi arkasindan siyaset yaptiklari tespit edildigi zaman cezalari daha fazla agirlaştırılmasi gerekir.Bunlar cogu zengin cogu toprak agasi cesaretle üzerlerine gidebilecek birilerini secmek lazim.Çünkü bu agalar bos durmayacak.
Bunlarin nerde hata yaptik deme sanslari yoktur,Türkiyenin dıs düsmalari buna müsaade etmezler.Dıs düsmanlarin Türkiyede kargasa kaos yikip yakmak icin bu tür agalari besliyor.Daha fazla kaos yaratmak icin sine-i millete gideriz diyorlar. Hangi milletle gideceklerini bari söylesinler.Yazacak cok sey var basinizi agrittim kusura bakmayin saygilarimla.
Sevgili üstat, konuyu eni konu irdelemişsiniz, eklenecek çok şey yok esas itibarı ile. Demokrasi deyince ne anlıyoruz, bu çok önemli. Biliyorsunuz ki, eski Yunanca'da Demos (halk) Kratos (yönetim) yani "Halk Yönetimi" demektir. Acaba ülkeler kendilerini demokratik devlet demekle, gerçekten demokrasi ile yönetilen bir ülke mi oluyorlar? Kuşkusuz ki hayır. Demokrasi yalnızca çok partili bir olay değildir. Demokrasi katılımcılıktır ve demokrasiler, cumhuriyetçi ise gerçek demokrasidir. Cumhuriyeçi olmayan demokrasiler, gerçek bir demokrasi değildir. Şimdi esas olaya dönecek olursak, demokrasiler kendisini tahrip edecek hiçbir şeye izin vermezler! Almanya anayasasında bir Nazist parti kurmak yasaktır ve bir siyasi parti ırkçı faaliyetler içinde bulunuyor ve mahkeme de bunu somut olarak teşhis etmişse kapatılır. Yine bazı AB ülkelerinde, sınıf bazında proleter dikta kurmayı hedefleyen bir proğrama sahip olan siyasi parti kuruluş vizesi alamaz. Bizim anayasamız ve 2820 sayılı Siyasi partiler Yasası da buna izin vermemektedir. Ayrıca, anayasamızın ilk 3 temel maddesine ve SPY'nın bazı maddelerine aykırı faaliyette bulunan partiler de AYM tarafından kapatılabiliniyor. Bu maddeler ışığında geçmişte çok sayıda parti kapatılmıştır. Sosyalist Parti, Refah Partisi, Halkın Emeği Partisi ve Demokratik Toplum Partisi bu bağlamda kapatılmıştır. Sınıf mücadelesine daynamayan, ayrılıkçı amaç güden ve faaliyetlerde bulunan bazı siyasi partiler -ki bu partiler ayrılıkçı terör gruplarının siyasi kanatlarıdır- tüm dünyada kapatılmaktadır. Filipinler'deki Maoist ve Komünist Müslümanlar Hareketi ile Singapur ve Srilanka'daki benzer partiler de yasaklanmıştır. Adayı olduğumuz ülkelerde de durum farklı değildir. İspanya'daki ayrılıkçı H. Batasuna ve İrlanda'daki S. Feinn de göz önünde tutulan örneklerdir. Ancak, Belçika'daki Valon ve Saxon hareketleri buna örnek verilemez. Bugün Fransa'ya bağlı Korsika Adası'nın bağımsızlığı için mücadele eden Korsika Kurtuluş Ordusu'nun 200 civarındaki militanı zindanlarda tutulmaktadır. Kimse kalkıpta, ey Fransa sen bu insanlara kulak ver ve insan haklarına uygun davran, diyen var mı? Teröre destek veren, şiddeti savunan ve şiddet yaratan hiçbir bir siyasi hareket kapatılınca, takiye yaparak demokrasiye sarılamaz! Son söz olarak; Anayasanın, laiklik maddesini ihlal etmek ile ülkenin bölünmez bütünlüğüne kast etmek arasında bir fark yoktur bana göre. Diktayı hedefleyen, ülkenin bölünmez bütünlüğünü kast eden ve ülkeyi geriye götürecek faaliyetlerde bulunan siyasi partilerin, demokrasiyi tehdit etmediğini söyleyebilmek zordur.
Bu işin erken seçimlerle de ilgisi yok. Şiddet şiddeti doğurur. En iyisi her iki tarafın da âkil adamlarının bir platformda bir araya gelmesi ve "uzlaşı kültürü"nün, toplumsal sağduyunun teessüsünde uzun soluklu bir inşa faaliyetinin başlatılmasıdır. Bunu sabote etmek isteyenler kendi aralarında dağda kozlarını paylaşsınlar. Göz bebeği ordumuzu daha fazla yıpratmayalım.
Parti Kapatma vs. Her seyden önce hürriyet anlaysinda yanlislik.Herkez istedigini yapma anlaminda anlasiliyor. Bir komsu evinde komsusunu rahatsiz edercesine gürültülü yasam sürüyorsa, Bir restorantta yan masada yüksek sesle konusuyorsa , herkez bir ev insaatinda mühendisi kendi olursa böyle carpik yapilanma görünüsten kurtulamayiz Benim hürriyetime tecavüz yasalar uyarinda uyulmali ve önlenmelidir. Kisilerinde kendine düsenleri toleranslar cercevesinde uygulamalidir."Disiplin disiplin." Sadece kendi hürriyetimizi düsünürsek ha halimiz. Bir pazarciyi düsünün sadece kendi malini satmak icin degisik sesler vs cikariyor. Bir düsünün dogrumu.Kendide bu ise sasiyor sanirim. Sonrada okuldaki oglu babasinin pazarci oldugundan rahatsizlik duyuyor Avrupada bir pazarcida malini satiyor ama sessiz. ogluda bundan rahatsizlik duymuyor. Meslegi oldugunu söylüyor.
Bir partili olmak, yüksek mercide olmak, mal varlikli olmak demek her istedigini yapmak konusmak anlaminda degildir.Sorumlu görevler yüklenen kisiler, agzindan cikani duymak mecburiyetende olmali mücadelelerine devam etmeliler.Suc teskil varsa partiler de kapanabilinir. Memleket cigirindan cikma yoluna gelirse ic koruma ya muhtaclik olursa burada görevi olanlar vazifesini yapmak durumunda olabilir. Bu durumlarin gecmislere bakarak örnek ders alinmasina fayda var kanisindayim. (gecmis yasanmis bu olaylarda tecrübe sahibi oldugumuz halde yine ayni hatalari yapmamiza bir göz atmaliyiz )Bir kisi suc isler yasalar ceza verir. Cezasi biten ders alir dogru yolu arar Dogru yolunda giderse iyi yine yamuk yolu secerse kendi düsen aglamaz. Bu yorumum benim düsüncemdir. Saygi ve sevgilerimi sunar Selamlarimi okuyanlara iletir Hos görülerine siginirim selam Yasar