2
Haziran
2024
Pazar
ANASAYFA

Okullarda kıyafet reformu!..

Önümüzdeki ders yılından itibaren okullarda kıyafet serbestliğini içeren karar yürürlüğe girdi. Böyle olunca da kıyafet serbestîsinden yana olanlar ile buna karşı olanların tartışmalarını yazılı ve görsel basında izliyoruz. Bazılarına göre bu karar halkın talebi doğrultusunda alınmış!..

Öncelikle son zamanlara sık sık duyduğumuz halkın talebi sözcüğünün üzerinde duralım. Bu konuda halk talebini yöneticilere nasıl duyurmuş?

Bu konuda referandum mu yapılmış? Yoksa bazı topluluklar yöneticilere çıkarak böyle olsun biz size oy veriyoruz mu demişler?

Yoksa okullardaki kıyafet serbestîsinin altında oy kaygısıyla açıkça söylenmeyen başka şeyler mi var?

Toplumun bazı taleplerini içeren miting ve yürüyüşlere kulak asılmaz, kaba kuvvetle bastırılırken halkın bu talebi neden önem kazandı?

Anlayabilmek biraz zor…

Geçmiş yıllara dönersek cumhuriyetin kuruluşunun hemen ardından yürürlüğe giren Tevhid-i Tedrisat Kanunu bu konuda bazı uygulamalar başlatmıştı. Benim çocukluk yıllarımda beyaz yaka ve siyah önlük giyerdik. Boynumuzda ipe geçirilmiş bir silgi, çantamızda tahta bir kalem kutusu içerisinde kurşun kalemimiz, yarısı kırmızı yarısı mavi boya kalemimiz ve kalemtıraşımız vardı. Kısacası hepimiz tek düzey görünümdeydik. Ortaokula geçtiğimiz sırada lacivert bir kasket ve kravatlı takım elbise giyme zorunluluğumuz vardı. Liseye geçtiğimizde ise kasketimizin üzerine sarı bir şerit geçirilirdi. Kısacası kimin ilkokul, kimin ortaokul ve kimin de lise öğrencisi olduğu dışarıdakilerce anlaşılırdı.

Sözün kısası o günler güzel günlerdi… Siyasiler okullara el atmamıştı. Günümüze bakıyorum, belirli bir forma giyen erkek öğrencilerin okul çıkışı kravatları çözülmüş, gömlekleri pantolonun dışında pejmürde veya isyankâr bir görünümde… Yine bizim zamanımızda kız öğrenciler makyaj yapamaz, saçlarını boyatamazdı.

Bugün öyle mi?

O zamanlar okul yöneticileri ve öğretmenler öğrencilerinin okul dışı davranışlarıyla ilgilenirlerdi. Hiç unutmam lise üçüncü sınıfı babamın görevinden ötürü Manisa Lisesi’nde okumuştum. O sırada ilkokulda okuyan ve okumayı yeni sökmeye çalışan kardeşime bir zamanların ünlü çizgi romanlarından Pekos Bil’i almış ve cebime koymuştum eve gidiyordum. Birden arkamdan gelen biri elini cebime atarak dergiyi aldı ve bana ters ters baktıktan sonra yoluna devam etti. Kalakalmıştım. O kişi lisemizin müdürüydü. Ertesi günü babam okula çağırıldı ve kendisine ders çalışacağım yerde bu dergiyi neden aldığım soruldu. Sonunda mesele anlaşıldı.

Bu olayı anlatmamın nedeni, okul yöneticilerinin okul dışında da öğrencileri ile nasıl ilgilendiğinin bir örneği olmasıdır.

Nur içerisinde yatsın sevgili müdürüm…

Günümüzde öğrencileriyle böylesine ilgilenene okul yöneticileri ve öğretmenleri kaldı mı? Bugün bir öğretmen veya yönetici yanlış hareketini gördüğü öğrencisini ikaz etsin de görelim. Veliler anında okulda, öğretmenine saldırıya geçiyorlar!.. Böylesi durumlarda darp edilen ve hatta öğrencisi tarafından öldürülen, yaralanan öğretmen bile var.

Toplum öylesine yozlaştı ki, Antalya’da yazın aileleri ile birlikte pikniğe giden öğretmenleri dinci bir gazete afişe etmişti. Bereket aklı başında bir Milli Eğitim Müdürü çıkmış da öğretmenler hakkında soruşturma açmamış.

Kıyafet serbestîsi olunca ne olacak?

Öğrenciler diledikleri giysilerle okula gelecekler mi?

Öğrenciler öğrenim gördükleri okulun arması, rozeti dışında sembolleri ve benzeri takıları takamayacaklar. Yırtık, delikli veya şeffaf giysiler giyemeyecekler. Öğrenciler vücut hatlarını belli eden şort, tayt, diz üstü etek, derin yırtmaçlı etek, kısa pantolon ve kolsuz tişört giyemeyecekler. Siyasi sembol içeren şekillere yer verilmeyecek. Bu arada siyasi ve etnik simge sayılan sarı, kırmızı ve yeşil renklere karşı çıkan okul yönetimi olacak mı?

Öğrenciler makyaj yapamayacak, kaşlar alınmayacak, tırnak uzatılmayacak, sakal ve bıyık bırakamayacaklar… Okullarda kılık kıyafet serbest deniyor ama yine de yasaklı! Acaba Atatürk rozeti takmak serbest mi değil mi? Milli Eğitim Bakanlığından birileri çıksa da buna da bir açıklık getirse…

Milli Eğitim Bakanına göre önlük uygulaması dünyada birkaç ülkede kalmış. Serbest kıyafetin öğrenciler ve aileler arasındaki ekonomik farklılığı yansıtacağı eleştirilerine inanmıyormuş! Bu arada Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı da ilginç bir açıklama yapmış; “Zaten yoksul öğrenciyi zengin mahallelere göndermiyoruz!”.

Günümüz gençliğinin marka meraklısı olduğu dikkate alındığında öğrenciler arasında kıskançlık duygusunun alevleneceği ve bunun ailelere yansıyacağı da açıktır. İstediği giysiyi alamayan veya zengin arkadaşları gibi her gün giysi değiştirmek isteyen çocuklar ile veliler arasında çatışmaların yaşanacağı da bir gerçektir.

Eski yönetmelikte Atatürk devrimlerine uygun, uygar, aşırılığa kaçmayan sade kılık kıyafet öne alınmıştı. Ortaya çıkacak toplumsal sancıların yanı sıra bunun bir de ekonomik yanı vardır. Okul kıyafetleri üretenlere de ekonomik yönden darbe vurulması kaçınılmazdır. Bu sektörde çalışanların işine son verilecek veya büyük ölçüde azaltılacak, işverenler ise maddi zarara uğrayacak, belki de önceki yıllara ait alacaklarını alamayacaklardır. Bazı okullar bu sektörden yararlanıyorlarsa onlar da okul hizmetlerinde kullandıkları maddiyattan vazgeçmek zorunda kalacaklardır. Böyle olunca Milli Eğitim Bakanlığı okulların giyim sektöründeki kazançlarını karşılayabilecekler midir?

Bütün bu olasılıklara rağmen tek tip giysiye son verilmesinin altında yatan asıl amaçtan pek az kişi söz ediyor. Bunun altında açıkça söylenmiyorsa da eğitime türban ve başörtüsü getirilmesi yatıyor. Her şey yavaş yavaş, alıştıra alıştıra denilmişti. Üniversitelerde türban engeli kaldırıldı, yerel belediyelerin hemen büyük çoğunluğunda, büyük satış marketlerinde türbanlılar çoğunlukta. O zaman sıra neye geldi; tüm öğretimde türbana!.. İmam Hatiplerde, seçmeli ders olarak Kuran dersini alanlara başörtüsü zaten serbesti…

Bunun adı demokratik laiklik mi?

Atatürk devrimlerinden kıyafet devrimi de ortadan kalkıyor mu?

Yıllar öncesi İran’da Humeyni iktidara geldiğinde ülkeden kaçan bir generale gazetecinin biri sormuştu; Humeyni’nin geleceğini, Şahın devrileceğini hiç fark etmediniz mi? General de” fark ettik ama fark ettiğimizde iş işten geçmişti” diye yanıtlamıştı…

Ne denir; haydi hayırlısı…


erdemyucel2002@hotmail.com
 

Yayın Tarihi : 3 Aralık 2012 Pazartesi 10:45:28


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
yasar ertas IP: 94.135.148.xxx Tarih : 3.12.2012 15:22:40

bir reform yapildi kiyafet kaldirildi bir zamanlar madbaga meselemiz aklima geldi olmaz denildi gecikerek sonradan getirildi  olmaz diyenler en öce kulanilir hale geldiler

bakiyorum simdiki zamana bir yenilik bir reform yapiliyor herkez olmazzz diyor 4+4+4 okul sisteminde de ayni oldu olmaz her ne hikmetse alisila gelmislerin disina cikinca hep beraber olmazzz yav deyinki bize yenilik yakismaz deyinki biz yenilk yapinca su taraf noksan bu isin icinde bu bit yenigi var hep beraber ayni tas ayni hamami kulanalim 

her ne olursa olsun yanlis bir reform bile olsa yasaca bu cikmis buna uyum gerek  bu uyum bizde nedense yok bilhassa ön kisiler yasak neymis ben dinlemem diyor her kisiye yasayi ben böyle delerim diyor zit hal ve hareketlere giriyor örnek oluyor her gün bir olay oluyor

eski ögrenci ve ögretmen ilskilerine de girmissisiniz  iyi tarflari var olmakla cokta kötü taraflari vardir simdiki zamanda hem ögrenciler hem velileri eski kafa nati kafa degiller  ben ilk okula basladigimda unutmadigim bir  söz babam eti senin kemigi benim dedi ve ögretmene beni teslim etti bu sözden evde ayni disarda ayni okulda ayni askerde ayni vs. ayni ne bu yav simdi ben cocuguma böyle bir ne egitime ne bir yetisime razi degilim

noktayi koyuyorum bir yasa cikar buna uyumu ögrenmemiz zamanidir ilerde yanlislari varsa olacaksa iste o zaman demokratik yoldan arama haklari olmalidir hem bu yasayi yapanlar hem kullananlar icin bu gecerli olmalidir


Mehmet Ersindigil IP: 84.62.48.xxx Tarih : 3.12.2012 18:04:55

Hocam ellerine saglik"Güzel bir konu gündemimize tasimissin,sen sagol.Okullarda kiyafet serbestligi?Buna karsi desisik düsüncelerle bakmaya gerek yok sanirim.Her insan kendi düsüncesini ortaya koymasi gerekiyor.Örnegim Halkin talebi dogrultusunda bu böyle karar alindi deniliyor.Bende acaba Halkin hangi talebi yerine geldi,de bu kiyafet talebi makul görüp uygulanmaya geciliyor.

Oysa Halkin en büyük sikayeti,Halka hicbiri danisilmadan yapilan zamlar var.Bu zamlarin kaldirilmasi Halk tarafindan isyan edip karsi gelenler var,Halkimiz bu zamlaza karsi geliyor,kaldiralim diyeni duymadim.Yani Halkin talebi kelimesi bahaneden öteye gitmemektedir.Burda iktidar benim istedigimi yaparim denilseydi daha dogru olurdu.Yani talep Halktan degil Hükümetin kendi iradesidir.

Yetkililer daha acik söylemelerini beklerdim?Acik bir sekilde Atatürk,ün bütün ilkelerini yavas yavas tane tane yikacagiz,deselerdi daha inancli olurdu.Ve bu bir seferberliktir,Örnekleri ilk önce 23 nisan,dan baslandi 29 ekim Cumhuriyet bayrami 10 kasim sira kiyafet devrimine geldi,bu sayede Turban ve basörtüsünü okula girmesini istedigimiz icin böyle bir karar aldik denilseydi daha inandirici olurdu.

Bence bol bol cami yaparak cennete gidilmiyor.Böyle düsünenler varsa kanimca yanilyorlar.Her koyun kendi bacagindan asilir diye bir söz vardir.Bu söze inananlardan biriyim,Her kim bir hayir yaparsa,onu görecek,her kim ser,de islerse muhakkak onu görecek.Eski egitimle simdiki egitim arasinda daglar kadar fark vardir.Örnek Eskiden herseyi okuyarak ögrenirdik,simdi hesap makineleri okul siralarina kadar girmistir saygilarimla.


Yılmaz Ergüvenç IP: 81.214.205.xxx Tarih : 3.12.2012 12:51:28

Kutlarım, yazının sonunda baklayı ağzınızdan çıkartmışsınız. Tabii ki bu eylemin tek ve örtülü amacı çocukların başını örttürmekten başka bir şey değildir.


Dr. S. A. IP: 95.15.174.xxx Tarih : 3.12.2012 18:32:30

Ellili ve altmışlı yıllarda yaptığım ilk-orta-lise öğrenimlerim sırasında öğrenciler hiçbir zaman bir partinin mensubu olduğunu ifade edecek şekilde sembolize kıyafetler giydirilmeye zorlanmamış idi !.. Günümüzün malumları - endişe ederim ki - gençlerimiz arasındaki çatışmaları artırıcı nitelikte toplumu tahrike zorlamaktadırlar.. Ya başımıza, Mussolini'nin faşizm dönemlerine benzer olarak "kara gömlelikler" ile "diğerleri" arasındaki gibi bir çatışma ortamı doğarsa bunun sorumlusu acaba kim o-l-a-b-i-l-i-r ? !..  Gerçekleri ortaya koyduğunuz için size ve sizi teyit ettiğinden dolayı da Sayın Ergüvenç'e minnettarlığımı belirterek, sizlere en içten saygılarımı sunarım.