2
Haziran
2024
Pazar
ANASAYFA

Olimpiyat bu seyirciyle mi yapılacaktı?

Olimpiyatların İstanbul yerine Tokyo’ya verilmesi başta siyasilerimiz olmak üzere toplumun belirli bir kesiminde üzüntü yaratmak bir yana, kızdırmıştı!.. Bazıları da bunun tam aksini söyleyerek İstanbul’da şimdilik Olimpiyat yapılmasının hata olacağına değinirlerken bunun nedenlerini sıralamışlardı. İstanbul’da Olimpiyat yapılmasına karşı çıkanların söyledikleri ise hükümeti kızdırmış, ileri geri sözler etmekten kendilerini alamamışlardı. Bu arada bir Bakan, bakan olduğunu unutarak terbiye sınırlarını aşarak kına yaksınlar (!) bile demişti…

İstanbul’da Olimpiyat yapılmasına karşı olanların ne demek istediklerini bizi yönetenler hala anlamamış olacaklar ki, bu güzel şehri yok eden girişimleri düzeltme yoluna gitmeyi düşünmüyorlar. Taksim’in görünümünü değiştirmekle, bazılarına getirim sağlayan, gökdelenli yeni yerleşim alanları kurmakla, Çamlıca Tepesine cami kondurmakla şehri güzelleştirdiğini sanıyorlar.

Yazık hem de çok yazık…

İstanbul Olimpiyatına karşı olanlardan bir olarak ben de kına yakmayı hak etmiş olmalıyım. Birkaç gün öncesi Atatürk Olimpiyat Stadında oynanan Beşiktaş-Galatasaray derbi maçı uzatmalarının son dakikasında seyircinin sahaya inmesiyle hakem tarafından tatil edilmişti. Şimdi yeri gelmişken İstanbul Olimpiyatının bize verilmeyişine kızanlara sormak gerekir; bu seyirci ile mi Olimpiyat gibi güçlü bir organizasyonun altından kalkacaktınız?

Bize Olimpiyat yapma fırsatı verilmediyse de doğal koşullar ve ulaşım sorunu düşünülmeden yapılmış bir Olimpiyat Stadımız var.

Süper Ligin dördüncü haftasında dört maçını da kazanan Beşiktaş, dört maçta bir galibiyet ve dört beraberlik alan Galatasaray ile rekor düzeyde sayılan 76 bin 127 kişi önünde oynadılar. Galatasaray son uzatma dakikasında 2-1 öndeyken Filipe Melo’nun rakip oyuncu Ramon Motta’ya acımasız şekilde girişiyle kırmızı kartla oyun dışı kaldı. Bundan sonra da olanlar oldu, ortalık karıştı. Seyirci akın akın sahaya inmeye başladı, güvenlik güçleri de karşısındaki insan selini görünce çareyi haklı olarak kaçmakta buldular.

İnsanın aklına haklı olarak takılıyor; gençlere karşı destan yazanlar nerede diye!..

Bazılarımız futbolun üç sonuçlu bir oyun olduğunun hala bilincine varamadılar. Televizyonlar Avrupa maçlarını yayınlıyor. Hiç mi onlardan bir şeyler öğrenemiyorlar?

Yenilmeyi neden namus meselesine dönüştürüyorlar? Onu da anlamış değilim…

Sporun yanı sıra siyaset bu maçta da spor sahalarına indi. Yayıncı kuruluş sesleri kesmesine rağmen daha karşılaşmanın 34. Dakikasında “Her yer Taksim her yer direniş” sesleri duyuluyordu. Maça gidenler önceden de aynı tezahüratın yinelendiğini, “Sık bakalım sık bakalım biber gazı sık bakalım, kaskını çıkar copunu bırak delikanlı kim bakalım” şeklinde bağırışlar olduğunu söylemişlerdi.

Sporda şiddet yasası vardı ve o yasa nerede diye insanlar soruyor. Uygulayamayacağın yasayı neden çıkarırsın?

Binlerce polisin, güvenlikçinin gözleri önünde çok sayıda taraftarın zorla stada girdiği basında yer alan haberler arasında... Turnikeler kırılmış, elektronik sistemler kesilmiş… Sözcüğün tam anlamıyla stada giriş yolgeçen hanına dönmüş. Zorbalar tribünlere girmekle kalmayıp kendilerine engel olmak isteyen güvenlik görevlilerini de bir güzel dövmüşler… Onlar da çaresiz seyirci kalmışlardır.

Maçın yarıda kalmasına neden olanlardan bazılarını polis gözaltına almış, gece de tutusuz mahkemeye çıkarılmak üzere serbest bırakılmışlar. Mahkemeye çıksalar ne olacak? İlk yargılanmada beraat edecekler. Sonra da nasıl olsa bize bir şey olmuyor diye zorbalıklarına, edepsizliklerine devam edecekler. Futbol Federasyonu Başkanvekili haklı olarak spor sahasına girenlere hapis cezası verilmesini öneriyor.

Seyircinin sahaya girmemesi için hayvanat bahçelerinde olduğu gibi önlerine demir parmaklıklar mı yapılmalı?

Tribünlere modern statlardaki koltuklar yerine beton kademeler mi konulmalı?

Hani Olimpiyat isteyen uygar ülkeydik!..

Hani Olimpiyatı vermeyenleri haklı görüp, daha layık değiliz diyenlere kızıyorduk?

Sanırım bu işten en çok zararlı çıkacak Beşiktaş kulübü olacaktır. Sahaya inene her zaman olduğu gibi bir şey olmayacak. Kırılan, parçalanan koltukların ceremesini kulüp çekecek. Yanılmıyorsam devlet malına zarar verenlere uygulan ceza yasasında bir madde olmalı. O madde statları kırıp dökenlere neden uygulanmaz?

Beşiktaş 2-1 yenildiği maçtan 3-0 yenik sayılacak. Maçlarını oynadığı Olimpiyat Stadında ya seyircisiz veya başka illerde oynayacak, belki puanı silinecek ve yüklü bir para cezasına çarptırılacak.

Olayların çıkmasında hiç suçu olmayan Beşiktaş’ın günahı ne?

Taraftardan korkarsan, onu pohpohlarsan, bedava bilet verirsen bu sonuçlara da katlanırsın.

Sahaya girenlere hapis cezası, koltukları kıranlara para cezası ver bakalım ne olacak?

Bu arada karanlıkta kalan bazı noktaların olduğu da gözden kaçmamıştır. Bu olayın altında iktidara karşı tutum izleyen, Gezi parkı olaylarında taraf olan Çarşı Grubuna gözdağı verilmek istenmiş midir?

Ortada bir provokasyon var mıdır, olaylar önceden planlanmış mıdır?

Bu maçta Çarşı grubuna karşı kurulduğu iddia edilen 1453 Kartalları ile Asya kartalları ve Suadiye Grubunun siyasetle bağlantısı var mıdır?

Bu grupların görevi hükümet aleyhine slogan atılmasını önlemek midir?

Fenerbahçe’de de Genç Fenerbahçeliler denilen grup neden kurulmuştur?

Kuşkusuz önümüzdeki günlerde bu olay meclise taşınacak ve belki de gerçekler anlaşılacaktır. Oysa bu olaylar bir kez daha göstermiştir ki, spora siyaset sokulduğunda bu tür olayların ardı arkası gelmez…

Aslında spor seyircilerinden bazıları sınıfta kalmıştır. Seyirciye yükleniyoruz da ismi şereften protokole çevrilen özel tribündeki kavga dövüşlere, küfürlere ne demeli? Bu maçta bile bir yönetici oraya girme hakkı olmayan yakınını sokabilmek için kavga etmekten kaçınmamıştı.

Bir de o özel yere Şeref Tribünü denmiş!.. Şeref duyacağımız insanların (!) orada maç seyretmesi için. Onlar şerefli de diğer tribündekiler şerefsiz mi?

Spor eğitim ve kültür işidir. Yaşamda bir yere varamamış, kişiliği bozuk, kavgacı, küfürbaz insanlardan taraftar olur mu?

İşin garibi; hepsi kendilerini herkesten çok futboldan anlayan teknik direktörler sanırlar!..

Sahadaki sporculara ana avrat küfrederken nedense akıllarına kendi anaları, karıları, varsa kızları akıllarına gelmiyor… Başkaları da onlara ve yakınlarına aynı küfürleri etse hoşlarına gider mi?

Bu taraftarı da hiç anlamıyorum. Kim dedi sana o takımı tut sonra statlarda rezillik çıkar diye…

Birkaç yıl önce fanatik bir Galatasaraylıya sormuştum. Anladım sarı-kırmızı renklere tutkunsun. Galatasaray Lisesinde, Galatasaray Üniversitesinde mi okudun mu? Yoksa kulübün üyesi misin diye. Aval aval yüzüme bakıp cevap verememişti. Yalnız Galatasaray için değil diğer kulüplerinki de o taraftardan farklı değil…

İstanbul’un nüfusunun yirmi milyonu aştığı söyleniyor. Artık bu şehirde gerçek İstanbullu dışında her çeşit insan yaşıyor. Eski günlerin İstanbul nezaketini, zarafetini aramak da beyhude… Gerçek İstanbullar nerede derseniz, onların çoğu ya yeni İstanbullularla (!) karıştı ya da çekip gittiler. Böyle olunca da Fenerlinin, Galatasaraylı ve Beşiktaşlının yan yana maç izlediği günleri unutun gitsin. Olimpiyatlar bize verilmedi diye de hiç üzülmeyin dopingli sporcularımızın yanı sıra son maç bunun en somut göstergesi oldu…

Avrupa basını bu olaylara geniş yer verdi, belki de çoğu bu ülkeye olimpiyat verilmemesi yerinde olmuştur demişlerdir.

Merak ediyorum, hâlâ olimpiyatları istemeyenler kına yaksınlar mı?

erdemyucel2002@hotmail.com
 

Yayın Tarihi : 24 Eylül 2013 Salı 17:22:44
Güncelleme :24 Eylül 2013 Salı 17:27:45


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
erdem yücel IP: 88.244.177.xxx Tarih : 27.09.2013 11:23:11

Beşiktaş-Galatasaray maçında tekbir(!) getirerek sahaya hücum edenlerin kimler ve kimlerin maşası oldukları  ortaya çıktı. Önümüzdeki yazılarımda da değineceğim bu olay ile ilgili Beşiktaş'ın düzeyli seyircileri ile Çarşı grubunun bu yazımın dışında olduklarını açıklamak gereğini hissettim. Fenerbahçe'li olarak bütün Beşiktaş camlasına sevgilerle...


Dr. S. A. IP: 95.15.82.xxx Tarih : 27.09.2013 19:15:58

Sayın Erdem Yücel; Sunumuzda, aynen benim duygu ve düşüncelerimi yansıtmışsınız. Ben de bir Galatasaraylı olarak, tüm futbol kulüplerine içten saygılarımı sunarken, şu lânet olasıca ...... ...... ların olmadığı bir ortamda "sporda da kardeşliğin olabileceği" inancımı yinelerim.