18
Mayıs
2024
Cumartesi
ANASAYFA

Olimpiyatlarda Başarılımıyız ?

2004 Yaz Olimpiyat Oyunları açılışında olduğu gibi görkemli bir törenle de sona erdi. Bu arada bazı yayın organlarında yer alan “fanatik tutum”, “Yunan şovenizmi” gibi başlıkların olimpiyatların ana düşüncesine ters düştüğünü söylemekte de yarar var sanırım. Bence bu çağdışı kalmanın tipik örneğidir. Olimpiyatların, kardeşliğin, birlikteliğin ve barışın sembolü olarak antik Yunanistan’da ortaya çıktığı da göz ardı edilmemelidir. Antik çağlarda, Eski Yunan’da düzenlenen ve çeşitli sporcuların katıldığı olimpiyat oyunları 1896’dan bu yana savaşlar nedeniyle kesintiye uğradıkları dönemler dışında her dört yılda bir düzenlenmektedir. Uluslar arası Olimpiyat Komitesi’nin (IOC) ilk kez 1900’de Paris’te düzenlediği oyunlar o günden bu güne devam etmiştir.
Atina Olimpiyatları madalya dağılımında altın, gümüş ve bronz olmak üzere 103 madalya alan ABD’yi, 92 madalya ile (altın madalya dikkate alındığında üçüncü sırada) Rusya, 63 madalya ile Çin Halk Cumhuriyeti (altın madalya dikkate alındığında ikinci) izlemiştir. Türkiye ise üç altın, üç gümüş ve dört bronz olmak üzere on madalya ile elli ülke arasında 22. sırada yer aldı.
Türkiye 2004 Atina Olimpiyatlarında başarılı mı, yoksa başarısız mıdır?
Önceki olimpiyatlara baktığımızda, II.Dünya Savaşı’nın ardından yapılan 1948 Londra Olimpiyatlarında 12, Helsinki’de (1952) 3, Melbourne’de (1956) 7, Roma’da (1960) 9, Tokyo’da (1964) 6, Meksiko City’de (1968) 2, München’de (1972) 1, Montreal’de (1976) 0, Los Angeles’de (1984) 3, Seul’de (1988) 2, Barcelona’da (1992) 6, Atlanta’da (1996) 6, Sidney’de (2000) 5 madalya almamız dikkate alınacak olursa on madalyalı Atina Olimpiyatlarında başarılı olduğumuzu düşünenler çıkacaktır. Bu tablo gerçekçi biçimde, objektif olarak izlediğinde madalyaları güreş ve halterden kazandığımız açıkça görülecektir. Londra Olimpiyatlarında (1948) üç adım atlamada merhum Ruhi Sarıalp’in bronz ve bu yıl da Macar sporcu Adrian Annus’un dopingli çıkması sonucu çekiç atmada Eşref Apak’ın üçüncülükleri dışında sporun anası sayılan atletizmde başarısız olduğumuz görülmektedir.
Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin, bu gerçeği görenlerden biri olarak, “on madalya başarılı ama takım sporlarındaki eksikliğimiz Atina’da yine ortaya çıktı” dedikten sonra “her branşta sporcu yetiştirmek lazım. Biz bu halimizle olimpiyat düzenleyemeyiz” sözü ile gerçeği gözler önüne sermiştir.
Atletizmde Süreyya Ayhan’ın doping skandalından sonra tüm umutlar Etiopya’lı Türk kızımız! Elvan Abeylegesse’ye bağlanmıştı.Elvan gücünün üstünde yarıştı ama, sonuçta Türkiye’ye bir madalya getiremedi. İyi ki de getirmedi; eğer getirmiş olsaydı her zaman yaptığımız gibi deve kuşu örneği başımızı kuma gömer, zafer çığlıkları atardık. Atletizmi nasıl çağdaş düzeye getirip, uluslar arası pistlere nasıl atlet yetiştireceğiz diye düşünemezdik.
Madalya aldığımız branşlara gelince; olimpiyat öncesi Atagün Yalçınkaya’yı, Eşref Apak’ı, Taner Sağır’ı, Nurcan Taylan’ı, Bahri Tanrıkulu’nu kim tanıyordu? Acaba isimlerini spor yazarları da dahil kaç kişi duymuştu? Hiç kimse tanımadığı gibi onlardan madalya da beklenmiyordu. Ne var ki bu sporcular devletin katkısı olmadan bireysel yetenekleriyle Atina’da madalyaya ulaştılar. Sırası gelmişken söylemekte yarar var; İstanbul Avcılar Lisesi’nin Dünya Şampiyonu, Şehremini Lisesi’nin Türkiye Şampiyonu olduğunu ve 3.Asya Oyunları’nda birincilik aldığını yine spor yazarları da dahil sporla ilgilenen kaç kişi biliyor? Benim de, Avcılar ve Şehremini’nden geçerken bez pankartları görmeseydim haberim olmayacaktı. Şimdi sormak isterim şampiyonlukları kazanan bu liseli gençleri düşünenler var mı?
Türkiye, olimpiyatlardan veya dünya şampiyonalarından madalya bekliyorsa sporda yeni yapılanmaya gitmelidir. İllerdeki Spor ve Gençlik Müdürlükleri bölgelerinde yeni yetenekler aramalı, bulup çıkarmalı ve beden eğitimi öğretmenleri yerine işinin gerçek uzmanları olan antrenörlere onları teslim etmelidir. Artık tüm dünyada spor anlayışı değişmiş ve profesyonel yaklaşımla bu iş başarılmaya çalışılmaktadır. Ata sporumuz diye yıllar yılı öğündüğümüz güreşte de kurallar değişmiş ve günümüzde bir gösteriye dönüşmüştür. Çayırdan, yağlı güreşten yetişen güreşçilerin uluslar arası minderlerde kazanma şansı yok denilecek kadar azdır.
Kısacası Atina Olimpiyatlarından ders alıp, ileriye dönük çalışmanın zamanı gelmiş ve genç sporcuları, yetenekleri arayıp bulmak da İl Gençlik ve Spor Müdürlüklerinin işidir. Bunlar ehil ellerde eğitilmeli, yeni tesisler yapılmalı ve devlet madalya istiyorsa spora ayırdığı ödeneği de arttırmalıdır. Üniversiteler ve liselerarası tüm branşlarda göstermelik olmayan müsabakalar düzenlenmeli ve bunlar konuları bilen kişilerce gözlemlenmelidir.Atletizmin yanı sıra yüzmenin ve takım sporlarının üzerine ciddiyetle eğilmelidir.Toplum olarak en büyük yanlışımız spor deyince aklımıza futbol, biraz da basketbolün gelmesidir.
Atina olimpiyatlarının gösterdiği gibi artık bireysel kas gücüne dayalı başarılarla öğünmenin bir anlamı kalmamıştır. Eğitim ve kültür kas gücünden önde gelmektedir.


erdemyucel2002@hotmail.com
Yayın Tarihi : 2 Eylül 2004 Perşembe 20:30:26
Güncelleme :2 Eylül 2004 Perşembe 20:53:01


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?