İstanbul’da yapılan IMF Genel Kurulu ve Dünya Bankası toplantısı şehrin belirli kesimlerinde terörü yansıtırken, insanlar büyük çile çektiler. Başta bankalar olmak üzere çoğu iş yerleri tahrip edildi, maddi zararın ölçüsünü henüz tam olarak bilemiyoruz. Toplantıların bitmesiyle birlikte İstanbul rahat bir nefes aldı ve yaralarını sarıyor.
IMF Toplantısında alınan kararların Türkiye’ye olumlu veya olumsuz mu yansıyacak bunu bilemem… Ben ekonomist değilim... Hükümet sözcüsünün söylediklerine de ne derece itibar ederim, o da ayrı bir konu… Yalnızca bilinen bir gerçek IMF ve Dünya Bankası toplantımızı İstanbul’da yapacağız diye bir talebi olmadı, hükümetin daveti üzerinde geldiler, toplandılar, konuştular ve gittiler… Arkalarında maddi ve manevi zarar görmüş, eziyet çekmiş, korkudan dışarı çıkamamış insanlar ve iş kaybına uğrayanları bırakarak…
Demokrasilerde insanların gelişen olaylar ve hükümetin aldığı kararlara tepki koymaları, başka bir deyişle protesto haklarını kullanmaları doğaldır. İstanbul’da bu protestoları düzenleyen küreselleşme karşıtları, çevreciler, DİSK ve KESK gibi kuruluşlar da bu haklarını kullandılar. Bu tür protestolar dünyanın her yerinde, hatta cici demokrasilerde bile göstermelik olsa da yapılıyor. Nitekim dünyanın çeşitli ülkelerinden gelen, IMF ve Dünya Bankasını protesto eden yabancıların gösterilerinde herhangi bir olay olmadı. Pankartlarla yola çıktılar, trampetlerini çaldılar, yolun sonunda bildirgelerini okuyup dağıldılar. Ancak bizim kuruluşların aralarına karışan anarşist veya dağdan inen teröristler IMF’yi protesto etmek isteyenlerin haklarını kullanmalarını engelledi.
Başbakan toplantıda “Salonun dışında devam eden protestolara da kulak vermemiz gerekir” derken olayların böylesine gelişeceğini tahmin edememiş, belki de danışmanları, yetkililer kendisine yeterli bilgi verememişlerdi. Ekonomik ve bilimsel bir toplantıda sokağı göstermek ne derece doğru? Tartışılır…
Olaylar sırasında gelişen anarşist olaylarda, bankaların tahrip edilmesine, camın çerçevenin indirilmesine polis sessiz mi kalacaktı? Fırsat bu fırsat kırın dökün mü diyecekti?
Basınımızın belirli kesimi polisi her zaman ki, yaygaraları ile orantısız güç kullanmakla suçluyor…
Ne kadar garip…
Polisin karşısında önceden hazırlıklı ellerinde Molotof kokteylleri, yüzleri örtülü, gaz maskeli, demir bilyeli sapanları ile yakıp yıkan bir güruh… Çoğunun sırtında çantalar… İçlerinde ders kitapları notlar falan olduğunu sanmayın; Molotof kokteylleri, sapanlar, bilyeler ve cam çerçeveyi indirmek için çekiçler var. Trafiği açmak için uğraşan trafik otosuna taşla saldıranlar, polisi linç etmek isteyenler, havadaki polis helikopterini düşürmek için özel yapılmış, uzun bir sopaya monte edilmiş, havai fişekli çakma patriot’u(!) ateşleyenler ve bunları alkışlayan duyarsız insanlar…
Bunlara karşı polis ne yapıyor; yalnızca kendisini savunmak için kalkanlarının arkasına gizleniyor, kalabalığı dağıtmak için haklı olarak biber gazı kullanıyor, tazyikli su sıkıyor. E- 5 karayolunda sıkıştırılan trafik otosundakilerle, ortada kalan iki motosikletli polis canlarını kurtarabilmek için havaya ateş etmekle yetiniyor…
Polis orantısız güç kullanıyor diyenlerde biraz sağduyu varsa utanmalıdırlar. Kim orantısız güç kullanıyor?
Etrafı yakıp yıkanlar mı? Polisi tahrik etmek için elinden geleni ardına koymayan, önceden profesyonelce hazırlanmış saldırganlar mı?
Bunlar Filistin’den örnek almış olacaklar, sapanla polislere çelik bilye atıyor. Onlar saldırıyor, polis kendini koruyor…
İnsaf denen bir şey vardır.
Kim orantısız güç kullanıyor?
Polis bunları önlemekten aciz midir? Polisin eli kolu bağlı olmasa olayları anında önleyecek güçtedir. Bunu pekala yapar ne var ki, onlara verilen talimatların ne olduğunu bilemiyoruz!..
Büyük olasılıkla Şişli ve Beyoğlu’nun altını üstüne getiren saldırganların kimler olduğunu ve nerede yetiştirildiklerini bilemiyoruz. Eğitim düzeyleri nedir? O da ayrı bir konu… İçlerinden elebaşları da dâhil bir kaçına şu soruları yöneltseniz acaba ne yanıt alırız gerçekten çok merak ediyorum.
IMF ve Dünya Bankasını neden protesto ediyorsunuz? Bunların dünyaya ve Türkiye’ye faydası veya ne zararı var? Bu kurumlar ne işe yarar?
IMF ve Dünya Bankası Türkiye’yi işgale mi geldiler, yoksa onları bizim hükümet mi çağırdı?
Neyi protesto ettiğinizi akılcı ve bilimse olarak açıklayabilir misiniz?
Sosyalist olmakla geçiniyorsunuz. Bu konuda kaç kitap okudunuz? Karl Marx’ı, Lenin’i, Mao’yu, Fidel Castro’yu ne kadar tanıyorsunuz? Karl Marx’ın “Das Kapital” ni, “Komünist Manifestosu”nu Lenin’in “Emperyalizm, Devlet ve Devrimini”, Avusturyalı Marksist Hilferding’in “Finans Kapital”ni, Rosa Lüxemburg ve Buhar’ın geliştirdiği “Emperyalizm Tahlillerini”,okudunuz mu? Onların ortaya koyup geliştirdiği teorileri, fikirlerini biliyor musunuz?
Vatan satılık değil diyorsunuz da bunun çözümü bankaları, iş yerlerini yakıp yıkmak, insanlara zarar vermek midir?
Hepsinden öte kimlerin çirkin emellerine alet olduğunuzun farkında mısınız?
IMF ve Dünya Bankası toplantısından önce yasal gösterilerin yapılacağı ve bunların arasına da militanların sızacağını emniyet güçleri mutlak biliyordu. O zaman sayıları belirli olan onlara karşı neden önlem alınmadı. Bu kişiler büyük olasılıkla İETT otobüslerini, özel araçları kundaklayan ve bölücü örgütlerin yandaşlarıydılar. Türkiye’ye zarar vermek için çabalayanlardı. Stadyumlardaki anarşi bu olayların başlangıcıydı… IMF Başkanı Kahn’ın başına Irak özentisiyle ayakkabı fırlatanı alkışlayanların da olayların bu boyuta gelmesinde az da olsa payları vardır. Dünyanın birçok ülkesinde, bizde olduğu gibi toplumun huzurunu bozan insanlar vardır, ancak onlar önemli toplantılar veya spor müsabakaları öncesinde önlemini alarak gözetim altına alırlar.
erdemyucel2002@hotmail.com
Sevgili üstat, yazınızın bir kısmına katılmakla birlikte bir kısmına katılmadığımı belirtmek isterim? Bilindiği üzere WB (Dünya bankası) ve IMF (Uluslararası Para Fonu) emperyalizm ve kapitalizmin birer sömürü kuruluşlarıdır. Emperyalistler ve kapitalistler, artık eskisi gibi bir ülkeye postal ile işgal etme yöntemini bırakmışlar ve mali yönden işgal taktiği güder olmuşlardır. Bugüne dek bu kuruluşlar hiçbir ilkeyi ekonomik krizden kurtarmamışlardır, tam aksine iyice krize sokmuşlardır. Bu kuruluşları buraya biz mi çağırdık meselesine gelince, hükümetimiz bu kuruluşlarla ekonomik flört halindedir. Seçim öncesinde bir 40 milyar $'lık sıcak para aranmaktadır. Bu parayı da bizler ve gelecek kuşaklar ödeyecektir. Emekçi kesimleri sömüren emperyalist ve komprador burjuvazistler olduğu sürece, onlara karşı duran emekçi kesimler de olacaktır ve protestolar sürecektir. Bu protestolar haklıdır ama belki protesto biçem ve yöntemleri yanlıştır. Buna bir diyeceğim olmaz. Ancak, bu uluslararası kan emicileri çiçekle karşılayacak da değildi emekçiler. Ayakkabı protestosu taklit de olsa anlamlıydı. Protestoya tabii ki evet ama biçem ve yönteminde terazinin biraz kaçtığını söylemek mümkündür.
Sagol Hocam"Güzel yazilarindan biri olmus sen var ol.Bu son zamanlarda Türkiyede olan vakalar,Tipki Osmanli imparatorlugunun cöküs dönemini andiriyor.Ne yazik,ki bu olaylari engellemek icin var gücüyle calisan polis ve askerimiz engellenmek isteniyor.
IMF ye yapilan protesto demokratik degildir.Tamamen istenilen dis güclerin propagandisidir.Buda kendisini gösteriyorki son padisahi dis düsmanlar etkisiz biraktigi gibi,Simdiki Hükümetide etkisi altina almis gibi görülüyor.Ve böylelikle ne yazik,ki Türkiye gün be gün parcalanip Yugoslavya gibi olacagini gösteriyor.
Türkiye,de son zamanlarda olan bu seddet eylemlerinin önü en kisa zamanda kesilmezse daha vahim olaylar olacagini gösteriyor.Istanbulda ve Türkiyenin bazi sehirlerde olan siddet olaylarini Dünya basini yazili ve görsel olarak flas haber olarak halklarina durmadan yayinlamaktadir.
Türkiye icin hic iyi not oldugunu gösteremez.Tamami ile karalama politikasina gideceklerdir.Bu hem Turizmi hem,de ticareti yakindan cok etkiliyecektir. Basbakanimizin disardaki protosculara kulak vermek lazim kelimesi talihsiz demeci sanki atese benzin dökmüs gibi oldu.
Türkiye de su an her türlü demokrasi varken,Herhalde kendi elimizle yok etmege calismaktayiz gibi görülüyor.Yabanci asker Ülkeye girdigi zaman özgürlükmüs hürriyetmis demokrasiymis tanimaz bu böyle bilinsin.En kisa amanda temennim toparlanip bizi parcalamak isteyen düsmanlarimiza karsi hep el birligi yapim Vatanimiz Türkiye diyelim,Ve firsat vermiyelim saygilarimla.