18
Mayıs
2024
Cumartesi
ANASAYFA

Orgeneral Mustafa Muğlalı Olayı!..

Yıllar öncesi yaşanan Orgeneral Mustafa Muğlalı olayını gündeme getirdiğim için, şimdi ne alaka diyenler çıkacaktır.

Uludere’de F 16’lıların bombaladığı kaçakçı mı, yoksa PKK yandaşı mı oldukları tam netliğe kavuşmayan insanlar gündemden düşmüyor. Son olarak da Başbakan, AKP’nin İstanbul İl Kongresinde Uludere olayında, o emri hangi hayvan verdi diyenleri haklı olarak ağır bir dille yanıtlayarak; Nekrofiller, yani ölü seviciler (!) dedi. Böylece nekrofil sözcüğü de siyasi literatürümüze girdi!..

Uludere’de yaşananları bir kez daha burada yinelemeye gerek yok; basını izleyenler olayın nasıl geçtiğini zaten biliyorlar. Kısaca birkaç cümle ile özetlersek; Güneydoğu’da bir savaş yaşanıyor. Dünyanın bazı yerlerindeki savaşlarda masum insanlar savaş kazası olarak yaşamlarını yitirmişlerdir. Bununla beraber ortada istihbarat yanlışı veya değerlendirmesi olduğu da açıktır. Ne var ki, daha önce PKK’lı teröristlerin katırlara yükledikleri ağır silahlarla K.Irak’tan gelerek sınır karakollarımızı bastıkları ve askerlerimizi şehit ettikleri unutulmamalıdır. Bu bakımdan asker her türlü hareketliliğe karşı duyarlı olmak zorundadır. Büyük olasılıkla da yine öyle olmuştur.

Hava saldırısında ölenlerin PKK’lı terörist olmayıp, sigara, mazot kaçakçıları oldukları düşüncesi ağırlık kazandı. Onların arasında PKK’lı veya PKK yakınları var mı? O da olayın tartışılacak başka bir boyutudur. Ölenlerin cenazelerinde Öcalan’ın posterlerinin taşınması, PKK lehine sloganlar atılmasının üzerinde nedense durulmadı. BDP her zaman olduğu gibi bu vahim olayı yine siyasi malzeme yapmakta gecikmedi.

Bu olayın üzerinden beş aya yakın bir süre geçti; ölenlerin yakınlarına tazminat verilmesi ve özür dilenmesi gündeme geldi. Böyle olunca da ortaya bir takım gariplikler çıktı.

Ölenler kaçakçı ise kaçakçılık yasalara göre suç değil mi?

Yasaların kaçakçılıkla ilgili hükümleri Güneydoğu’da başka, diğer bölgeler de başka türlü mü uygulanıyor?

İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’i bunaltan gazeteciler sonunda ağzından şu sözleri aldılar: “Sağ ele geçirilmiş olsalar kaçakçılıktan yargılanacaklardı. Özür dilemeye gerek yok.”

Devlet kaçakçıdan özür diler mi?

Devlet yanlış bilgiden ötürü öldürülen kaçakçının yakınlarına tazminat öder mi?

Hava saldırısının istihbaratı nereden alındı ve vur emrini kim verdi?

Şimdi bütün bunların beraberinde getirdiği gariplikleri tartışıyoruz. PKK’lıların şehit ettikleri asker ve polislerimize meclisteki bazıları böylesine sahip çıktılar mı? Şimdi o bazıları neredeyse, onlar masum kaçıkçıydı; suçlu olan asker demeye getiriyorlar!..

Bu olay bana yıllar önce yaşanmış, hapishanede kahrından ölen Orgeneral Mustafa Muğlalı olayını hatırlattı. Aralarında benzerlik var mı, yok mu bilemem ama takdir yine de sizlerin.

Orgeneral Mustafa Muğlalı Osmanlının son günlerinde ve Cumhuriyetin kuruluş yıllarında önemli görevlerde bulunmuş, yaşamı savaşlar içerisinde geçmiş bir komutandır. Muğla’da 1882 yılında dünyaya gelmiş 1901’de Harp Okulunu, 1904’de Harp Akademisini bitirmiş… Balkan Savaşına katılmış, I.Dünya Savaşında Adana Bölge Komutanlığı Kurmay Başkanlığını yapmış, Bugünkü Milli İstihbarat’ın kökenini oluşturan Teşkilatı Mahsusa’da görev almış, Kurtuluş Savaşında Albay rütbesiyle tümen komutanı olarak savaşa katılmış bir asker. Cumhuriyetin ilanından sonra 1927’de Tuğgeneral, 1931-1939 da I.Ordu Komutanı ve 1943-1945 yıllarında da 3. Ordu Komutanı olmuş. Menemen’de Asteğmen Kubilay’ın başını kesen yobazların yargılandığı İstiklal Mahkemesinin de başkanı.

Komutanın hazin öyküsüne gelince; General Muğlalı 3. Ordu komutanı olduğu sırada, 1943 yılında Van’ın Özalp ilçesinde bir kaçakçılık olayı yaşanmış. II. Dünya Savaşı’nın en şiddetli günleri ve Doğu sınırımızda çeşitli olayların yaşandığı, casusların kaçakçıların cirit attığı yıllar... Doğu sınırlarımızda özellikle hayvan kaçakçılığı büyük boyutlara ulaşmış. Aşiretler arasında da adeta gizli bir savaş yaşanıyor. 1943 yılında bir bölümü İran’da bir bölümü de Van’da olan aşiretinin büyük bir hayvan sürüsünü İran’a kaçırdığı ihbarını alan jandarma olaya el koymuş, ancak kaçakçılar İran’a kaçmayı başarmışlar. Bunun üzerine jandarma Özalp’ta kalan kaçakçıların akrabalarından kırkını gözaltına almış. Çıkarıldıkları mahkemede beşi tutuklanmış, diğerleri serbest bırakılmış. Bunun üzerine Muğlalı, Özalp’e gelerek biri kaçmış olan otuz üç kişiyi sınıra yakın yerde kurşuna dizdirmiş. Ardından kaçmaya çalışırken vurulduklarını belirten bir tutanak tutulmuştur. Bu olaydan yaralı kurtulan biri ilgili makamlara şikâyette bulunmuşsa da sonuç alınamamış, olay örtbas edilmiştir.

1950 seçimlerinden sonra bu olay, Demokrat Parti iktidarından, CHP’yi yıpratmak adına TBMM’ye verilen bir soru önergesiyle gündeme getirilmiştir. Başta Emekli General Muğlalı olmak üzere olaya adı karışanlar sivil ve askerler Askeri Mahkeme tarafından tutuklu yargılanmışlar. Orgeneral Mustafa Muğlalı mahkemede, az rastlanır bir davranışla bütün sorumluluğu üzerine alarak “Subaylara bu emri ben verdim” demiştir. Hâkimin “Ya emri yerine getirmeselerdi” demesine “O zaman sakileri kendim vururdum” demiştir.

Mahkeme Muğlalı Paşayı 2 Mart 1950’de idama mahkûm etmiş, ardından yaşı ve hafifletici sebepleri göz önüne alınarak 20 yıl hapis cezasına çarptırılmıştır. Askeri Yargıtay verilen kararı bozmuşa da Muğlalı yeniden yargılanamamış, 1951’de 71 yaşındayken hapiste ölmüştür.

Yıllar sonrası İstanbul’da yaşanan “6 - 7 Eylül olayları” sonrasında CHP, azınlıklara karşı ayrımcılık yapıldığı iddiası ile Muğlalı olayını yeniden gündeme taşınmıştır. Buna karşılık Demokrat Parti yöneticileri de Muğlalı olayının yaşandığı yıllarda Cumhurbaşkanı olan İsmet İnönü’nün de yargılanmasını istemişler. TBMM’de 12 Şubat ve 25 Şubat 1956 günleri bu olay görüşülmüş (!) Meclis Tahkikat Komisyonu raporu doğrultusunda zaman aşımı ve çeşitli aflardan ötürü olay kapatılmıştır.

Ne garip ki, bu kez 27 Mayıs 1960 darbesinden sonra yeniden gündeme taşınmış ve Milli Birlik Komitesi üyelerinden Orhan Erkanlı bu olayı şöyle değerlendirmiştir: “Demokratlar bitmez tükenmez müsademelerde. Eşkıya takiplerinde şehit düşen Türk ordusunun askerlerinin hesabını soracak yerde kendi siyasi çıkarları uğruna Kazım Karabekir’den sonra Doğu’da ilk defa nispi bir sükûnet sağlayan büyük kumandan Muğlalı’yı mahkeme huzuruna çıkarmayı tercih ettiler. Elbette uygulamadan devrin hükümetinin ve İnönü’nün haberi vardı. Fakat yiğit Muğlalı, suçlamaları üzerine aldı ve neticede ölüme mahkûm edildi.”

Yaşamı savaşlar ve bin bir türlü badireler içerisinde geçmiş, mert bir komutanın hazin öyküsü…

erdemyucel2002@hotmail.com
 

Yayın Tarihi : 30 Mayıs 2012 Çarşamba 00:03:18


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
yasar ertas IP: 79.192.159.xxx Tarih : 30.05.2012 11:53:28

uludere hakkindaki görüslerinize katilmakla beraber tesekkürlerimi size sunuyorum güneydoguda savas var kelimesine katilmiyorum baska bir anlamli kelime daha uygun görüyorum bunu burda izahada uygun bulmuyorum

uludere olayi dönmüs dönüstürülmüs  yukardaki kisiler bir o yana bir bu yana cekistirerek  en cok kullanma aracina dönüstürmüstür bu araca kim piner ise karsitarafa zarar vermek ve  kuralsiz kullanilmak icin elinden geleni yapmaktadir

özet olarak konu olmamasi gerekirken olmustur netice olmazsa olmazlardan neticeye  böyle baglanmistir nokta konmustur arac misali tüv "e girmis tüv. alamamis arac trafikten men edilmis simdi buna hala pinmenin kimseye faydasi yok zarari coktur 

sahsi görüsüm  bu kisiler kacakcilik yapma ilk görüstedir madolyonun öbür yüzü beni asar bu kacakcilik bu zamanda yapiliyorsa ve mallari kasabanin köyün her tarafinda satiliyor para yapiyorsa buna görevliler göz yumuyorsa pes dememek elde degil ayrica burada yasiyanlar buna mecbursa bir sosyal yasada hükümetce yoksa bunada pes yani BIR konuyuda belirtmekte yarar var sanirim orada bir kac korucuda varmis bu korucular devleten maas aliyor aldiklari halde is yerini terk ediyor oda gidiyor ben bunuda anlamis degilim belkide sosyal yardim alanlara vardir varsaki bunlarda gittiyse buda olmuyor dememek elde degil

hepsine es gecelim o zamanda herkez biliyordu sagir sultan bile duydu sözümüz aklima geliyor oralari bombalaniyor neden illede o zamanin secilmeside bir büyük soru isareti olusmaktadir

baska bir örnekle yorumumu kapiyayim polis bir hücre evini  kusatiyor icerde iki veya üc kisi var bunlarin kacma olasilgi hicmi hic yok  her nedense onlar ates ediyor bunlar karsilik veriyor ve sonunda sag ele gecirme olanaklari cok varken yerine ölü ele geciriliyor neden? burdada savas deniliyor orada savas yok büyük bir ordu ile karsi kariya degilz bölge bizim bölge  veya anlasmali girilen  sag ele gecirme imkanlari varken öldürmek neden ? buna ragmen olan olmus bu dosya böyle kapanmis  eski dosya kapanislarina görede  olmamis bu dosyanin kapanisi olmazsa olmazlardan bir anlamli kapanmis demek kabul etmek gerek daha iyi dosyalara gitmek gerek  veya dndikdosyalari acmamak icin her iki tarafta dikkatler gerek insallah


Mehmet Ersindigil IP: 84.62.56.xxx Tarih : 30.05.2012 14:13:24

"Hocam bazi seyleri anlamakta güclük cekiyorum.Örnegim,Vatan hainlerini,Vatani baska ülkelere peskes cekenleri,Vatan haini olmiyorlar,mi. Vatan bekciligini yapanlara,ve teslim ol ihtarlarina riayet etmeyip silahla mukavemet verip onlari öldüren vatan bekcileri nasil oluyorda,mahkemelere cikartilip ceza verilmek icin yargilaniyor,bunu anlamis degilim.

Eger vatan bekcisini,yani Askerimizi ve Polisimize ceza verilecekse o zaman bu iki deyeri bicilmiyen gücümüze fesh etmek lazim.Ve Vatani sahipsiz kilip sahiplenmek isteyen caputculara birakmak,mi lazim.Evet bundan bes alti ay önce ucaktan atilan bombalarla 35 kisi öldü.Bir insan olarak Allahtan rahmet diliyorum,ve geri kalanlara sabirlar diliyorum.

Amma burda baska birsey var,Kacak olan her neyse,Türkiye,de yasak,mi oysa yasak.peki yasagi yapanlar cezalanir,mi cezalanir.Bu ölen insanlarin sigara ve mazot kacakciligi yaptiklari gibi,ayriyeten PKK ya gümrük parasida veriyorlar,bu ayri bir suc degil,mi.Türkiye Cumhuriyetine ödiyecegi vergiyi,Türkiye,ye karsi savasan PKK yi güclendirmek icin ona gümrük vergisi ödemek suc degilmi.

Madem,ki bunu yapiyorlardi PKK ile farklari nedir.Kacakcilik Türkiyenin tamamini kapsamak zorundadir.Doguda ayri,Batida ayri,Kuzeyde ayri,Güneyde ayri ayirim yapmak yanlis oldugu gibi cok sakincalidir.Bunlarin %100 kacakci oldugu tespit edilmistir,ayriyeten Devlet tarafindan ödenen tazminat,ta dogru bulmamaktayim.Zor olsada,Halktan toplanan vergiler böyle yerlere heba edilmemesi gerekiyor saygilarimla.