25
Mayıs
2024
Cumartesi
ANASAYFA

Özgür Düşünceye Dayak!..

Demokrasilerin ana ilkesi halk egemenliğidir. Bu egemenlik halkın vekilleri aracılığıyla meclise yansıtılır. Türkiye demokrasi yolunda, dış etkilerle 1946 yılında, biraz erken olmasına rağmen çeşitli merhaleleri aşarak bugünlere ulaşmıştır. Demokrasimizin batı devletleri ile aynı düzeyde olup olmadığı da zaman zaman tartışılmıştır. Fransa Kralı XVI. Louis’in (1754–1793) “Devlet benim” demesinden bu yana aradan tam 217 yıl geçmiştir.

Acaba, o günden bu güne değişen ne olmuştur?

Demokrasiyi lafta değil icraatta hazmedebilmek öyle kolay değildir. Demokrasiyi özümseyemeyen, demokrasi üzerinde anlaşamayanlar, karşısındakilerin haklarını çiğnetmeyi alışkanlık haline getirenler zaman gelir, kendi düşüncelerine karşı olanları düşman gibi görürler. Oysa günümüzden 2500 yıl önce yaşamış büyük düşünür Platon (Eflatun), bir ülkeyi kimlerin yönetmesi gerektiğini düşünmüş ve şöyle demiştir; “Bir toplumu yönetecek olanlar bu işe çok istekli olmamalı, gönülsüz kişilerden seçilmeli. Kendi paralarıyla, varlıklarıyla idare edebilecek durumda olmalılar”!..

Bu söz günümüz siyasetinde ne kadar geçerli bilemeyiz… Bizim siyasetçilerimizin çoğu, koltuk sevdasına kapıldıklarından ömür boyu başta kalmaya, istedikleri her şeyi yaptırmaya meraklıdırlar. Platon’un siyasi görüşü ile taban tabana zıt bir durum…

Demokrasilerin ana ilkesini oluşturan ifade özgürlüğü, anayasaların olmazsa olmazıdır. İfade özgürlüğü sözünden ne anladığımız ise başlı başına bir konudur. Bireylerin düşüncesini, duygularını, anlatma biçimi olan ifade özgürlüğünü ne kadar benimsediğimiz, son öğrenci olaylarından sonra bir kez daha tartışılmalıdır. Son günlerde üniversite öğrencileri ile güvenlik güçleri arasında patlak veren kavgalar ifade özgürlüğünü sahiplenmek isteyenlerle ifade özgürlüğünü yok sayanlar arasındaki çatışmalardan başka bir şey değildir.

Özgürlük konusunda da çok çeşitli tanımlar yapılmıştır. Köle olmayan, herhangi bir kısıtlamaya, şarta veya birine bağlı olmayan hür insanlar gibi... Özgürlüklerde bağımsızlık esastır. Kısacası yabancı bir gücün denetiminde olmamak da işin püf noktasıdır. Siyasi iktidara doğrudan bağlı olmayanlar ile onun yakın denetim ve baskısı altında bulunmayanlar da çoğu kez karşı karşıya gelirler.

Özgürlüğün ana noktasını da özgür düşünce oluşturur. Özgür düşünce her türlü dogmadan, boş inançlardan, önyargılardan ve kanıksanmış görüşlerden sıyrılmış olmalıdır. Düşünce ve inançlardaki özgürlüğün sınırsız olmasının kabul edilmediği ortamlarda, özgür düşünceden pek değil hiç söz edilemez. Özgür düşünce benimsenmezse, sindirilemezse bu kez kaba kuvvet devreye girerek bazı önlemler alınmaya çalışılır. Özgür düşünce bireysel bir niteliktir. Düşünce özgürlüğünün sınırsız olması kabul edilemeyen çevrelerde özgür düşünce olumlu bir nitelik sayılmaz. Böyle olunca da insan önyargılardan arındırılamamış, başkalarının belirlediği düşünce kalıplarından kendisini kurtaramamış olur.

Yeni Anayasanın meclisten geçmesiyle daha iyi demokrasiye geçeceğimiz söylenmişti... Referandumda iktidara karşı olanlar bile EVET oyu kullanmışlardı!.. Oysa üniversite öğrencilerinin iktidarı eleştiren gösteriler yapmasını polis şiddetle, gözaltılarla ve yasal cezalarla karşılamaya çalıştı. Kısacası protestoları suç eylemi olarak niteledi!.. O zaman insana sormazlar mı; demokrasinin ana ilkesi olan “ifade özgürlüğü” kavramı bizde işlemiyor mu?

Demokrasi, özgürlük denildiğinde siyasilerimiz yıllar yılı söyleye söyleye mangalda kül bırakmıyorlar. İleride belki de devleti yönetecek, üst yönetimlere gelecek olan üniversite öğrencileri özgür düşünce felsefesinden kaynaklanarak tepkilerini ortaya koyduklarında biber gazıyla, copla ve dayakla cezalandırılıyor, yerlerde sürükleniyorlar.

Demokrasi ve özgür düşünce bu mu?

Son günlerde gelişen olayların fotoğrafına baktığımızda üzülmemek elde değil…

Üniversite öğrencileri ile polisi karşı karşıya getiren olayların ilki, geçtiğimiz hafta içerisinde Başbakan’ın rektörlerle Dolmabahçe’deki toplantıyı protesto yapmak isteyen öğrenciler arasında yaşandı.

Öğrencilerin bu protestoyu yapmalarındaki amaç neydi?

Kabataş’ta toplanan öğrenciler Başbakan’a gençliğin gelecek sorunları, harçların kendilerine aşırı yük bindirmesini ve YÖK’ün değişim politikalarından olan şikâyetlerini iletmek istiyorlardı. Öğrenciler hazırladıkları bir dosyayı Başbakan ile görüşme olanağı bulamasalar bile bir yetkili aracılığıyla ulaştırılacağı yanılgısına düşmüşlerdi. Ancak polisin sert tepkisiyle karşılaştılar; dövüldüler, yerlerde sürüklendiler, üzerlerine biber gazı sıkıldı, içlerinden bazıları gözaltına alındı. Göstericiler arasında hamile bir öğrenci yediği tekmelerden ötürü çocuğunu düşürdü. İstanbul’daki protesto gösterisine katılmak isteyen Eskişehir ve Ankara’dan üç otobüsle gelen gençler, Çamlıca gişelerinde üç saat bekletildikten sonra geri gönderildiler.

Bu üzücü olayların ardındaki gerçek neydi?

Topluma, 21 Eylül’den bu yana sindirilmiş öğrencilere gözdağı verilmek mi isteniyordu?

Kısacası ellerinde Molotof kokteyli, taş, sopa ve sapan olmayan, yalnızca demokratik haklarını kullanmak isteyen öğrencilere neden orantısız güç kullanılmıştı?

Polise vurun, kırın dercesine kimler emir vermişti?

Başbakan rektörlerle yaptığı toplantı öncesinde onların taleplerini dinlemiş veya toplantıya öğrenci temsilcilerini almış olsaydı, bu vahim olaylar böylesine gelişir miydi? Yakın tarihteki öğrenci hareketlerinden hiç mi ders alınmamıştı?

AB’ye girmeye uğraşan Türkiye’de batının en demokratik haklarından sayılan protesto eylemi iktidar ve yandaşlarının işine gelmeyince kaba güç kullanılması yerinde davranış değildir. Batı ülkelerine baktığımızda, oradaki protesto eylemlerinde domates ve yumurta atıldığını görüyoruz. Onların polisi yalnızca savunmada kalıp protesto edilen kişiyi korumakla yetiniyor. Gösteri yürüyüşlerinde etrafa maddi zarar verilmemesini ve trafiğin aksatılmamasına dikkat ediyor.

Olayların ardından hükümetten çelişkili bazı anlamsız tepkiler gelmekte gecikmedi. Başbakan “onları oraya biz davet etmedik, bu bir özgürlük anlayışı değil, bu anlayış değişmeli” derken, AKP Genel Başkan Yardımcısı H.Çelik “Biz gençleri seviyoruz. Gençler bizim canımız ciğerimizdir” demekle yetindi.

Bu nasıl canımız ciğerimiz ise!..

Canımız ciğerimiz gibi boş sözlerle öğrenciler kimsenin canı ciğeri olmak istemiyor. Yalnızca haklarına, kişiliğine, onuruna saygılı olunmasını istiyor. Daha doğrusu vatandaşlık haklarını kullanmaktan yanalar…

AKP’nin bir başka Genel Başkan Yardımcısının ise, yumurta getireceklerini bildirselerdi biz de sucuk alır, yumurtalı sucuk yapardık gibisinden olayları kendince hafife alan acayip sözleri ekranlarda yankılandı. Ardından paraları varsa omlet yapsınlar gibi alaylı sözler de söylendi!...

Elde olmadan insanın aklına takılıyor; demokrasimiz sucuklu, yumurtalı veya omletli mi?

Dolmabahçe’de yaşanan olayın hemen ardından yeni anayasanın mimarı! Burhan Kuzu, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesinde düzenlenen Anayasa paneline CHP Genel Sekreteri Süheyl Batum ile birlikte katıldı ama katıldıklarına da pişman oldular. Önce alkışla protesto edilen Kuzu, yoğun bir yumurta saldırısına hedef oldu. Korumaların şemsiye açmalarına rağmen öğrenciler attıkları yumurtalarla tam isabet kaydettiler. Sakinliği ile tanınan Kuzu, öğrencilere attığınız yumurtaları yiyin beyinsizler derken, Ankara Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Cemal Taluğ ile Siyasal Bilgiler Fakültesi’nin 17 yıllık dekanı Prof. Dr. Celal Göle’nin istifasını istedi!.. Ardından da YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan rektör, dekan ve protestocu öğrencileri kapsayan geniş çaplı bir soruşturma başlatmış… Ne garip ki, Dolmabahçe’deki olaylarda ortamı geren polisleri yönetenler için istifa ve soruşturma açılmasından hiç söz etmedi.

Bizde vur abalıya diye meşhur bir söz vardır!...


erdemyucel2002@hotmail.com
 

Yayın Tarihi : 13 Aralık 2010 Pazartesi 00:04:08


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
kalender IP: 46.114.84.xxx Tarih : 17.12.2010 00:15:02

cok degerli arkadaslar özgürlük nasil olur ilk önce nasil olur onu ögrenmek istiyorum sanirim beni cok özlemistir hemen teoman törün vevap verir türkiyenin neresinde olursa olsun düsüncesi fikri ne olursa olsun bir üniversite ögrencisi bir bakana ve basbakana yumurta atma cesareti gösteriyorsa daha ne gibi özgürlük ariyorlar anlamadik gitti


Erdal Geyikci-Sanatcı IP: 88.226.62.xxx Tarih : 13.12.2010 14:20:57

Merhaba Erdem abi.Köşenizi okudum.Günlerdir kamoyunu meşgül eden konular hakkında yazmışsınız.bende nette dolaşırken YUMURTA için yazılarara bakıyordum.okudugum yumurta ile ilgili fıkrayı yazıyım dedim.

Rızali: Ulla Temel! Modiak! Modiak! Az buraya gel! Senden hep,
yumurta aldım, Her seferinde, şaşırdım kaldım!  Hem yumurtalar , kırık dökük, vıcık vıcıktı, hem de içinden, mermi çıktı!Temel: Mermi çıktıysa; sevinmelisin! Temel kardaşluğunla, öğünmelisin!Rızali: Madem öyle, bu merminin, sırrını söyle!

Temel: Benim yumurtalar, Tavuk değil, kazdı! İçinde vitaminde, azdı!
Daha besleyici, ve çinko mineral, destekleyici, İnsan genlerine, Faydalı diye,
mermi attım önlerine, promosyon hediye!

Rızali: Adam hiç boyle, eder mi? Kaz kısmı, hiç mermi, yer mi?

Temel: Vallahi ben, mermileri, kazların önüne, atarım; İyilikle yiyen yer,yemiyenlere, bir bakarım; sonra teker teker, piştofla canlarını, yakarım!
Bunu gören, inatcı kazlar; bir daha yerde, yenmemiş mermi, bırakmazlar!

Rizali: Desena; böylece insanlar da, çinko mineralsiz, kalmazlar!

Vallaha erdem abi bu fıkra gibi yazıyı okudum sizin köşenize yazıyım dedim.biliyorsunuz ben ilkokul mezunuyum ve siyasettende anlamam.İlk okul mezunuyum demişken çocukluğum aklıma geldi.Herkesin olduğu gibi,benimde çocukluk arkadaşlarım aklıma geldi.küçükken oyunlar oynardık,Tahtadan yapılmış tabancalarımız vardı.Büyüdükce gerçekleriyle ilk tanışmamız askerde oldu. Mahallemde ve çocukluk arkadaşlarım,tahta bildigimiz tabancalarla askerde şehit olanlar oldu.Son günlerde Ünüversitelere konuşmacı olarak gelen yönetecilere,Ünüversite geçleri YUMURTA atıyorlar.Vallaha  YUMURTADAN kimse ölmez  erdem abi.Dağa çıkıp mermi atmaktansa,yumurta atmak daha iyi erdem abi...

Dedem herzaman söylerdi:Okumamış insana herşeyi Ögretirsin, Okumuşun insana hiçbirşey ögretemezsin,derdi..Aslında okumuşunda, Okumamışında yaşaması ve görmesi gerekeler olduğunu düşünüyorum.

Kısacası:Geçmişten ders almamız lazım.Geçmişi yaşayanlarda gelecek nesillere dikkatli konuşması ve gerçekleri anlatması gerektigini düşünüyorum erdem abi

YOKSA BU GİDİŞLE ÇOK YUMURTA YUMURTLAYAN OLUR.HİÇ KİMSE DE YUMURTAYI YUMURTLAYANI BULAMAZ.HOROZADA GİTSEK,HOROZDA BEN İŞİMİ YAPARIM ARKADAŞ DER.Saygılarımla.erdal geyikçi-sanatcı...


Mehmet E. IP: 84.62.63.xxx Tarih : 13.12.2010 17:21:03

 Merhaba Hocam"Ellerine saglik derslik bir yazi olmus.21 rinci yüz yilda,Demokrasinin yok olma isaretini göstermis gibi görülmektedir.Veyahut,ta Ben böyle görüyor ve hissediyorum.Cünkü bencillik ve egoistlik almis basini gidiyor.Bencillik ve egoistlik olan bir ülkede;Demokrasiden özgürlükten bahsetmek mümkün degil.

Herkes tutturmus,Benim atim Üsküdara gecsin veya yetissin diye.Özgürlük deyince,Halki köle yapmak degil,Ama ne yazik,ki Halki kölelestirmek icin arada bir poset gida bir kac torba kömür verdin,mi kölemiz olurlar düsüncesine sahibiz.Halk,ta issizlikten yoksulluk sinirini astigi icin,Köleligi kabul etmis görülmektedir.Onun icin özgürlük ve demokrasi Halka ait degildir.

Özgürlük ve Demokrasi sadece Siyasetcilere aittir?Aksini yapan iktidardeki Siyasetcilere hakaret gibi görülür.Demokrasi ve özgürlük hakkini kullanmak isteyenede coplanir dövülür süründürülür sessi cikmasin diye hapishaneye konulur.Buda 21 rinci yüz yilin Demokrasinin ve Özgürlügün yok olma göstergesidir.

Dünyanin hicbir Anayasa Maddesinde zulüm yapilir diye bir madde yoktur.Ama ne yazik,ki günümüzde görsel basindan kamu oyuna yansiyan aksiyonlar ile hep isitip ve görmekteyiz.Polislerin okuduklari Akademik okullarda sanki iskence yap diye dersler,mi aliyorlar onuda anlamis degilim.

Ortada tek birsey kaliyor veya tesvik ediliyor,terorist olmak.Bunun bayramini silah üreticileri ve tüccarlari yapar.Ondan sonra Devletin Polisi veya Askeri ile savas.Bunu icine sindiren zaten yapiyor.Polise Askere bas kaldirip tas atan molotof kokteyli sopa sapan bomba kursun yagdirirlar,Bu tür teroristler yassiadada krallar gibi bakilarak yasatilmaktadir.

Evet arkamizda biraktigimiz bunca sehit ve gazi hice sayarak,teröristle mücadele edilecegine,Okulda okuyan demokratik hakkini kullanmak isteyen gözümüz kadar sakindigimiz oglumuz veya kizimiz okuldan dönüp eve gelinceye kadar ve görünceye kadar korku dolu kabuslarla yasamaktayiz.Demokrasi ve özgürlük bu ise kimse kusura bakmasin ben yokum ve istemiyorum saygilarimla.

 


Dr. S. IP: 78.161.236.xxx Tarih : 16.12.2010 00:19:44

Mustafa Balbay katında, özgürlüğe katlanamayanların erecekleri sonuç çok acı olacaktır ve bu sonuç da, çok yakın bir süreçtir.


Teoman Törün IP: 85.103.75.xxx Tarih : 14.12.2010 11:58:44

Özgürlüğe tahammülsüzlüğün başlayışı siyasî zaafın farkına varışın belirtisidir.