22
Mayıs
2024
Çarşamba
ANASAYFA

Papa’nın Ölümü ve Kıyafet Sorunu

 

Gerçekten Türkiye acayip bir ülke oldu. İçeride ve dışarıda çözüm bekleyen bir yığın sorun varken, bakıyorsunuz hepsi kenara itilmiş ve yerini kel alâka bir şey alıvermiş...

Papa II.Jean Paul’un ölümü de Türkiye’nin tüm sorunlarını unutturdu, dikkati başka bir yöne çekiverdi. Devlet protokolünde giyim kuşamın önemi büyüktür. Bu nedenle de Papa’nın cenaze törenine katılacak olanların da buna uyması gerekmektedir. Vatikan yapmış olduğu açıklamada, törene katılacak devlet temsilcilerinin frak, smokin veya varsa yerel giysiler giymelerini istedi.

Bu arada biz de başbakanımızın frak ve smokin giymekten hoşlanmadığını öğrendik. Papa’nın cenaze törenine diğer devlet başkanları, başbakanları ve temsilcileri gibi katılacaksa Türkiye’nin kendine özgü yerel giysisi olmadığından, smokin veya frak giymek zorunda imiş.

Gel de çık işin içinden!..

Demokratik ülkelerde kimse kimsenin giysisine karışmaz ama, devlet protokolü olunca, işler biraz farklı oluyor. Nedense kimileri bu giysiyi sever, kimileri de sevmez. Gerçekte frak veya smokin öyle ürkütücü, insanı acayip gösteren bir giysi değildir. Örneğin ben hiç frak girmedim ama, katıldığım bazı resepsiyonlarda smokin giymekten hoşlanırım. Namaz kılanların çoğu kez giydiği bol pantolonlarla lata (bol pantolonların üzerine giyilen cüppe türü giysi) yakasız gömlek giymeyi ve takke takmayı da hiç sevmem. Tercih meselesi...

Bilen bilir ama sırası gelmişken fraktan, smokinden biraz söz etmek isterim. Frak, resmi törenlerde erkeklerin giydiği uzun etekli, arkası bele kadar yırtmaçlı siyah ceketli bir takımdır. Smokin ondan biraz farklı olarak, saten yakalı bir ceket ile aynı satenden şeritlerle süslü bir pantolondan oluşan gece giysisidir. Batı ülkelerinde resmi törenler dışında akşam yemeklerini lüks restoranlarda yiyenlerin smokin giymeleri de adettendir. Bu aralarda pek sözü edilmiyor ama bir de bonjur var. Bonjur, uzun siyah bir ceket ile siyah-gri çizgilerden oluşmuş pantolonlu ve gündüz resmi kabullerinde giyilen bir başka erkek giysisidir.

Bayram değil, seyran değil; frak ve smokin nereden çıktı diyeceksiniz. Devlet protokolünde uyulması gereken bazı kurallar vardır. Bunların başında da resmi törenlerde, resepsiyonlarda, opera ve bale galalarında (artık buna pek uyulmuyor) kıyafet mecburiyeti gelmektedir. Örneğin TBMM açılırken meclis başkanının frak giymesi zorunludur.

Hiç gereği yokken bir bardak suda koparılan fırtına!..

Ne var ki, bizim düştüğümüz bu güç, içinden zor durumu gören Vatikan imdadımıza yetişti:
“Durun, bizim yasımız bize yeter, siz tartışmayın, koyu takım elbiseye izin verdik” dediler. Bunun ardından da Vatikan’daki akredite büyükelçiler ile büyükelçilik personelinin frak giymek zorunda oldukları belirtildi.

Cumhuriyetin kuruluş yıllarında Kıyafet Devrimini yapan Atatürk, devlet memurlarının giysilerine özen gösterilmesi üzerinde durmuş ve özellikle devlet protokolü kurallarını en ince detayına kadar uygulatmıştır. Cumhuriyet Bayramı balolarında, yabancı devletlerle ilişkili resepsiyonlarda yeni Türkiye Cumhuriyeti’nin önde gelenleri protokol kurallarını titizlikle uygulamışlardır. Bu durum İsmet İnönü ve celal Bayar ile Adnan Menderes yönetimindeki Demokrat Parti iktidarında da sürmüştür. Tâ ki Turgut Özal’ın cumhurbaşkanlığına kadar... Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın bir askeri birliği şort ve tişört ile denetlemesiyle devlet protokolü de ters yüz oluverdi.

İnsanlar önderlerinden gördüklerini uygulamaya çalışırlar. II.Dünya Savaşı’nın zor ve yokluk içerisinde geçen günlerinde memurlar, öğrenciler ellerinden geldiğince çağdaş olacak giysilere özen gösterirlerdi. Öğrenciler kravatlı ve takım elbiseli olarak okullarına gider, şeritli veya şeritsiz lacivert kasketler giyerlerdi. Çocukluk günlerimden anımsarım; annem ve babam Beyoğlu’nda sinema ve ardından muhallebiciye giderlerken bile giysileri sanki düğüne gider gibi idi. O günlerin Beyoğlu’su sinemaları, muhallebicileri ve pastaneleri ile öylesine giyinmiş insanları bir araya toplardı. Lahmacun, çiğ köfte kültürü daha İstanbul’a adımını atmamıştı. İstanbul’un çoğu yerinde pejmürde kılıklı, maganda tavırlı insanları göremezdiniz. Çoğu insan fakirdi ama onlarında kendilerine özgü asaletleri, çelebilikleri vardı.

Hey gidi günler, bir daha gelmemecesine nasıl da geçip gitmiş. Kıymetini bilemedik...

Aradan yıllar geçti, İstanbul gibi insanları da yozlaştı. Önce kravatları, ardından fötr şapkaları erkekler attı. Kadınlardan onlardan geri kalmayıp, tüllü şapkalar, etekler bir kenara bırakıldı, yerlerini miniler, kot pantolonlar, daha sonra türbanlar, simgesel başörtüleri aldı. Öğrenciler de kazakları ceketlere, ütülü pantolonları kot pantolonlara tercih ettiler.

Bu arada devlet protokolünde de bazı çatlamalar görüldü. İstanbul’da yabancı devlet temsilcilerinin vermiş olduğu resepsiyonlara eşimle birlikte sık sık katıldım ve onların protokol kurallarına nasıl bağlı kaldıklarını, bizimkilerden bazılarının da bunları önemsemediğini üzülerek gözlemledim. Kimbilir belki de balık baştan kokuyordu. Kimbilir belki de bazı kuralları öğrenmekte zorlanıyorduk.

Yabancı devlet temsilcilerinin gönderdikleri davetiyelerde, eşiniz ile birlikte gelmenizin yazılması kuraldandır. Bunun altındaki telefon numarasına davete icabet edip veya etmeyeceğinizin belirtilmesi istenir. Bu tür davetlere Türkiye’yi temsil ettiğinizden ötürü eşiniz ile birlikte çağdaş giysilerle gitmek zorundasınızdır. Ne var ki, bazı bürokratlarımız günlük kıyafetleri ile, veya bir arkadaşı ile davetlere katılır ve bunlar da protokol kurallarını bilmemekten kaynaklanır. Büyükelçilik resepsiyonlarına kısa kollu gömlekle, eşi yerine çocukları ile, bazen de korumaları ile giden siyasilerin televizyon ekranlarında görünmesi de hiç hoş olmuyor.

Devlet protokolünün yanı sıra devlet memurları da İç Hizmetler Yönetmeliği uyarınca kravat, ceket giymek zorundadır. Bu memurların çoğu kravat takım elbise giyer ama, giysilerindeki uyumsuzluk çoğu kez zevksizlik örneği olarak karşımıza çıkar. Bunlara üniversitelerimizdeki bazı öğretim üyelerinin ders verirken giydikleri kıyafetleri de ekleyebiliriz.

Kısacası bazı siyasiler, belirli bir konuma ulaşmış bürokratlar bu tür davetlere eşleriyle birlikte katıldıklarında çağdaş giysiler giymek zorundadır. İstesek de istemesek de içimizden gelse de gelmese de buna uymak bir görevdir.

Büyük Atatürk, gerçekten çok büyük bir öndermiş. Her geçen gün bunu biraz daha anlıyoruz.


erdemyucel2002@hotmail.com

Yayın Tarihi : 7 Nisan 2005 Perşembe 22:55:14
Güncelleme :8 Haziran 2005 Çarşamba 14:52:24


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?