Müslümanların kutsal aylarından Ramazan’ı yarıladık sayılır… Basına yeni adım attığım günlerde bizim ustalarımız, Ramazanda, Bayramda mutlak fıkralara yer vermemizi önerirlerdi. Ramazan fıkraları deyince de; akla ilk gelen baba erenler dediğimiz, aslında her biri birer hiciv ve ibret örneği olan Bektaşi fıkralarıydı. Kısacası hemen herkes bu fıkralardan kendisine ve çevresine pay çıkarırdı. Oysa bu mübarek ayda öylesine olaylarla karşılaşıyoruz ki, Baba Erenlerin fıkraları veya ince nükteli, cinaslı sözleri bile geride kalıyor…
Yazılı ve görsel basında ahkam kesenlere bakıyorum herkes kendince bir şeyler söylüyor; maşallah hepsi birer allame-i cihan!..
Bu yıl bir de teravih namazı tartışması ortaya atıldı; kimi farz diyor kimi Kur’an’da yeri yok diyor!.. Ben din uleması olmadığımdan bu konuda bir şeyler söyleyecek bilgiye sahip değilim. Böylesine gereksiz tartışmalar söyleyene de dinleyene de ne kazandırır bilemem. Bazı insanlar kulaktan dolma bilgilerle öylesine şartlanmıştır ki, onlara kimse söz anlatamaz… Ham taşı yontar bir şekil verirsiniz de onları değiştirip yontamazsınız… Onun için böyle konulara girmenin de, tehlikeli sularda dolaşmanın da anlamı yok… Onun için bilen bildiğini yapsın der geçersiniz.
Kadının biri ekranlarda boy gösteriyor; bir belediyenin aile planlamacısıymış… Erkeklerin üçer dörder eş almasının yasallaşmasını istiyor… Bazı hayvanlar bile eşlerini kıskanır, yalnızca domuzun kıskanmadığı söylenir. Demek ki bu hanım da kıskanmayanlardan!.. Ardından da erkeklerin gücünden, çok konuşan kadınların dayak yemesinden yana olduğunu söylüyor!..
Din adına konuşan biri de Şaman dinini kötülemeye çalışıyor. Türklerin İslamiyet’ten önceki dinlerinin Şaman olduğundan, günümüzde de Şaman inancının varlığından haberi bile yok. Fırsat bulursam önümüzdeki yazılarımdan birini Şaman dinine ve günümüzdeki Şaman inanışlarından söz edeceğim.
Ramazan bu yıl Ağustos’un en sıcak günlerine denk geldi. Ramazanın hesaplandığı Hicri takvim, miladi takvime göre on gün daha kısa olduğundan Ramazan ve Bayramların tarihleri bir önceki yıla göre on gün daha geriye gidiyor. Bu arada otuz üç yılda bir “artık yıl” dediğimiz süre oluşuyor. Bu Ramazan oruç tutanlara Allah kolaylık versin; aşırı sıcaklarda uzun saatler boyunca aç susuz kalmak kolay değil. Ne var ki, işi gücü olmayanlar, özellikle ev kadınları bunun kolayını bulmuş, gün boyu uyuyorlarmış…
Acaba böyle yapınca da kimi kandırıyorlar? Kendisini mi yoksa tanrıyı mı?
Bilemem…
Her Ramazanda ortaya İran’da olduğu gibi gönüllü din polisleri(!) çıkar… Oruç yiyenlere utanmıyor musun diye çıkışırlar bazen de kaba kuvvete başvururlar… Bunun tipik örneği geçenlerde Erzurum’da yaşandı; kimsenin olmadığı sokakta sigarasını yakan bir hanımın karşısına anında din polisleri (!) çıkarak kadını itip kakmışlar. Kadın çareyi yakındaki bir öğrenci yurduna sığınmakta bulmuş, polis gelmiş, arbede yaşanmış ve savcı da saldırganları serbest bırakmış!.. Okuyucularımdan biri yazıyor, Erzurum’da Ramazanda yemek yiyecek açık bir yer bulamazsınız diyor… Erzurum’a gitmeye ne hacet; İstanbul’un turistik sayılacak semtleri dışında bir dolaşın bakayım; iki lokma yiyecek yer bulabilir misiniz? Hele hele şöyle bir Fatih Çarşamba’ya gidin de görün; sigara bile içemezsininiz…
Basında yer alan bir habere göre Beşiktaş voleybol takımının oyuncularından biri antreman dönüşü şortla Bahçeköy-4 Levent otobüsüne biniyor ve bir bağnazın saldırısına uğruyor. Dudağı patlıyor, gittiği karakolda kendisiyle ilgilenilmiyor dövüldüğüne dair rapor da alamıyor. İlgilenilse, rapor da alsa ne olur? Savcı saldırganı serbest bırakır!.. Bu arada otobüste şoför dahil yolcuların duyarsızlığına ne demeli? Bana dokunmayan yılan bin yaşasın düşüncesi…
Bazıları çıkıp hâlâ mahalle baskısı yok diye ahkâm keser; gülerler adama…
İstanbul’un turistik yerleri deyince Ramazanla birlikte İstanbul’un eğlence mekânlarından, akşamcıların, turistlerin sıkça uğradığı Asmalımescit aklıma geldi. Turistlerin de ilgi gösterdiği Asmalımescit ile Beyoğlu’nun arka sokaklarındaki içkili restoranların önüne konulan masalar zabıta baskınlarıyla kaldırılıp götürülmüş. İşin garibi; buradaki iş sahipleri belediyeye bir de işgaliye adına para ödüyorlarmış… Ramazan öncesi Belediye izin vermiş, işgaliye diye bedel alıyor, sonra da orada oturanları yerlerinden kaldırıp masaları topluyor. Dükkânlara ayrılan yerler, beyaz noktalarla işaretlenmiş… İşaretlenen yerleri taşanlar varsa kabul ama bunun bir de yolu yordamı var; önceden ikaz edersin olur biter… Bu olay Beyoğlu ile sınırlı kalacak mı diye düşünenler baktılar ki, aynı olay Cihangir’e de sıçramış… Ne var ki, oranın müdavimleri ellerinde bardaklarıyla kaldırımlara oturup protestolarını yapmışlar…
Anlaşılamayan ise şu; Ramazan geldi uluorta yerlerde yemek yenilmesin, içki içilmesin düşüncesi mi, yoksa belediye yasaklarına uyulsun, insanların yürüyüş yerleri kısıtlanmasın mı?
Beyoğlu Belediyesi “Uyarımızı dinlemediler. Toplumsal etiğe uymayan yöntemle çalışmasına izin vermeyiz. Kuralsızlığa son verdik” diyorsa da Beyoğlu’nun Mis, Büyük ve Küçük Parmakkapı sokakları başta olmak üzere arka sokaklardaki restoranlardan bazıları itfaiye ve emniyetten olumlu raporlar almalarına rağmen içki ruhsatı verilmiyor ve neden gösterilmeden talepleri uzatılıyor.
Belediye yetkilileri buna ne yanıt verirler acaba?
Turistlerin rağbet ettiği, Avrupa’nın birçok yerinde sokaklarda cafeler, restoranlar var ve onlar adeta şehrin birer simge olmuşlar... Bizde de Beyoğlu, Sultanahmet, Cihangir bu yönde daha da güzelleşerek gelişmeye başlamıştı.
Turistik yerlerde dükkânların önüne atılan masalar yasalara uygun değil diyenlere sormak gerek; sokaklarda uzayıp giden iftar için kurulan masalar yasalara uygun mu?
Eski ustalarımız Ramazan’da, Ramazan fıkrası yazılır demişlerdi; biz de bu geleneği bozmayalım yazımızı bir Ramazan fıkrasıyla noktalayalım.
Bektaşi babalarında birisi, kuytu ve salaş bir yerde demlenirken birden karşısına gönüllü bir din polisi (!) çıkmış;
-Be adam, mübarek günde güpegündüz içiyorsun, ayıp değil mi?
-Mübarek Ramazanın bu salaş ve kötü yerde ne işi olur ki!... Ayrıca ben seferiyim, caizdir…
-Uğurlar ola ama bir yere gitmiyorsun burada oturuyorsun. Yolculuk nereye?
-Öteki dünyaya…
erdemyucel2002@hotmail.com
Sayın Erdem Yücel; Öncekileri gibi ilgiyle okuduğum bu yazınızda da noktaladığınız "Ramazan fıkrası" bende de bir tanesini çağrışım yaptı; izninizle aktarayım:
Abdülhamid döneminde -aynı zamanda tüccarlığı ile de tanınan - sofu paşalardan biri, Bektaşi babasını konağına iftara davet etmiş. Oldukça çok kişinin hazır bulunduğu ve de hiçbir eksiğin olmadığı sofrada Bektaşi babası, iftar topunu beklemeden - günlerdir aç kalmanın etkisiyle - yemeklere yumulmaya başlamış. Ev sahibi paşa, kısa süren şaşkınlığını üzerinden attıktan sonra, Bektaşi babasına sormuş;
- Bre zındık, söyle bari, İslâmın kaç şartı vardır ?
- Bir şartı vardır !
-Nasıl olur, beş'in dörd'ü nereye gitti !
Yemekle dolu ağzını şaplata-şaplata Bektaşi babası şu cevabı vermiş;
-Oruç ile namaz bende var, zekat ile hac sende yok, geriye ikimizde de ortak "kelime-i şahâdet" kalıyor !
Hocam Ellerine saglik,Bir din aliminin söylemiyecegi laflari dile getirmissin.Ve en hosuma giden,de kim kimi kandiriyor sözün.Dogrusu bu Mübarek ay,da söylenecek en dogru sözdür.Ben sadece bu günkü yorumumda iki Bektasi fikrasi anlatacam,Ve böylelikle bitirecem.
Softanin biri,Bektasinin önüne gecti, Ey erenler,iyisin,hossun,ilim irfan sahibisin,Birde oruc tutup,Namaz kilsan,bizim namazimizda,da itibarin olur o zaman.Bektasi gülümseyerek,Sizin nazarinda itibar kazanmak icin,Tanri önünde,ki itibarimi dedeliyemem der.
Bir,de; Namaz saati diye bir fikra var. Bektasi ile bir Hoca cikmislar,Bir süre sonra Hoca namaz saati demis.Baslamis namaz kilmaya,Rekat üstüne rekat,Selam üstüne selam;Bektasi beklemekten cani sikilmis,Hoca namazi bitirince sormus,Yahu bu ne uzun namaz böyle?Kazaya kalmis namazlarim vardi, onlari,da eda eyledim der.
Bektasi eh bende bir namaz kilayim! Demis ve baslamis namaza... Ama ne namaz,bitmiyor,sonunda Hoca dayanmamis? Erenler senin namazda uzun sürdü ! Önümüzdeki haftanin namazini kildim ! Hoca sasirmis:Yahu olur,mu ögle sey?Bektasi gülmüs,Yukarde,ki senin veresiyeni kabul ediyor,da.Benim pesinimi niye kabul etmesin der.
Allahin varligina inanan,Allah ile kulun arasina kimsenin girmiyecegini bilen,ve tüm iman eden,insan olan insanlara;Mübarek Ramazan günleri hayirli vesilere nasip eglesin saygilarimla.
Ramazan ayiplari: Eskilere göre biraz daha ramazan ayiplarimizda biraz daha olumluyuz. gelecekte biraz daha olumlu olacagimiza inaniyorum.Hic bir zamanda tam olumlu olunmaz bu da isin toleransidir. Yorumu yollara veya kaldirimlara masalarin konmasi: Memleketimiz sicak bir iklim de oldugu icin disarlari daima tercih edilir. Daracik normsuz kaldirimlar veya yollar buna bas engel olmaktadir. yaya ve trafigi hic bir sey koymasan bile engellemektedir. Bir bakarsin dükkan sahibi kaldirimda oturmus bir bakarsin meyvalar kaldirimi kaplamis bir bakarsin firincinin küreginin sapi birden kaldirima girer cikar v.s bastan bir carpiklik almis basini gider. Avrupadada masalar bazi kaldirimlarda vardir ama amasi vardir müsadesi mümkünse verilir 5 santim müsadesini gecemessin ve bir kira bedeli cüzü vardir. ayrica istenildigi zaman müsadesi bir sebeb varsa kaldirilabilir. dükkan kirasi gibi haklara sahip degildir.Buna ragmen masalarin yerleri müsait ise koymalarinda fayda vardir. usul ve kurallar cercevesindeolmali usul ve kurallar bizde adamina göre muamele ise sandelyeler masalar ucarda ucar nereye konacagi bazen belli bazen belli olmaz. NOT:belediye zabitalari gider göreve olmazlikla karsilasırsa zabit tutar geri gelir bir üstü isini takip eder neden kavga eder bir bilen varsa sorsun bu kisiler ya isini bilmiyor ya baski var demekten baska bir sey kalmiyor hadi hayirli isler