25
Mayıs
2024
Cumartesi
ANASAYFA

Referandum Sonuçları Tepki mi, Tepkisizlik mi?

Türkiye’nin gündemini aylardır meşgul eden, sandıktan ne çıkacağı merak edilen referandum, Pazar akşamı sonuçlandı. Bilindiği gibi Evet’ler yaklaşık %58’e ulaşırken Hayır’lar %42’de kaldı. Alınan sonuçlar beni hiç şaşırtmadı, beklediğim sonuçlar alındı. Ancak alınan sonuçlar AKP’den çok Başbakan’ın kişisel gayretiydi. Bunun en açık göstergesi de Bülent Arınç’ın seçim bölgesi Manisa’da Hayır’ların çıkmasıydı.

Bizlere de klişeleşmiş olarak memlekete hayırlı uğurlu olsun demekten başka bir söz düşmüyor…

Siyasi parti liderlerinin mitinglerinden, televizyonlardaki görüntülerden ve daha doğrusu birbirlerine hakarete varan suçlamalarından enikonu sıkılmıştık. Referandumun asıl nedeni yeni anayasa taslağını halka anlatmak, onları aydınlatmak ve bunu Evet veya Hayır’a çevirmekti. Bunda ne dereceye kadar başarılı oldular, toplumun belirli kesimi dışındakileri anayasa değişikliğinin neler getireceğini veya bizlere nasıl yansıyacağını nasıl anladılar bilemem. Siyasi parti liderleri topluma anayasa maddelerinin olumlu ve olumsuz yönlerini anlatacağına karşılıklı kuvvet gösterisi yaptılar. Bir bakıma referandum sürecinde bugünkü hükümete güvenoyu verilip verilmeyeceği noktasına olayı getirdiler. Bunda da AKP, daha doğrusu Başbakan başarılı oldu. İstanbul Belediye Başkanı seçildiği 1994’ten bu yana katıldığı iki referandum ve seçimlerden galip ayrıldı. Gerçekte çok zorlu bir performans sergiledi ve bunda da başarılı oldu. Siyasi ve kurumsal örgütlerle çatışmayı göze aldı, belki de siyasi bir kumar oynadı, ama kazandı.

Bu yönden de Başbakan kutlanmalıdır.

Başbakanın ismini ilk kez İstanbul Belediye Başkanı olduğu dönemde duymuştum. Necmettin Erbakan’ın yerel seçimlerde Sultanahmet Meydanındaki bir konuşmasına rastlantı sonucu tanık olmuştum. Meydandaki seçim otobüsünün üzerinde Recep Tayyib Erdoğan’ın elini havaya kaldırarak “İşte yeni belediye başkan adayımız Recep Tayyib Erdoğan” demişti. Ardından da kararlı, gayretli, çalışkan gibi bir sözlerle iltifatta bulunmuştu… Hoca gerçekten doğru söylemişti; gayretli ve kararlı… Her ne kadar sonradan onlar bizim haylaz talebelerimiz demişse de bunda biraz kırgınlık olduğundan, artık o sözleri dikkate alınmamalıdır.

Referandum, önümüzdeki yıl yapılacak genel seçim öncesinin bir bakıma karşılıklı kuvvet gösterisiydi. Trakya, Ege ve Akdeniz’in illeri, Bilecik, Eskişehir ve Tunceli’nin dışında kalan yerlerde AKP’nin üstünlüğü görülüyordu. Güneydoğu ve Doğunun bazı illerinde BDP’nin referandumu boykot etmesi büyük olasılıkla da iktidar partisinin işine yaradı. Oralarda Hayır yerine Evet çıktı.

Referandum boyunca liderler birbirlerine ağır sözlerle yüklendiler. Bunun bilincinde olan Başbakan sonuçlar alındıktan sonraki ilk demecinde, maksadını aşan sözleri için özür diledi.

Kılıçdaroğlu ise rakibinin oyununa geldi ve Başbakan’ın söylediği her söze karşılık vermek yerine anayasa maddeleri üzerinde daha aydınlatıcı konuşsaydı belki de çok daha yararlı olabilirdi. Bu arada büyük bir yanılgıya düşerek kütükten isminin silindiğinin farkına varamadı ve halktan oy isterken kendisi hayır diyemedi. Böyle olunca da önümüzdeki seçimde rakiplerine büyük bir koz verdi. Ancak nüfusta kaydını bulamayan, iddialara göre ölülere bile seçim kartı çıkarılması gibi yanlışların olduğu dikkate alınacak olursa Kılıçdaroğlu’na yapılan kasıt mı ihmal mi olduğu araştırılmalıdır.

Kılıçdaroğlu yeni bir liderdi ve kısa sürede örgütüne hâkim olması ve onları yönlendirmesi zordu. Genel Başkanlığa seçildiğinde mahalle, mahalle, sokak, sokak dolaşılarak anayasanın çelişkileri ve anayasanın değişecek maddeleri kabul edilirse, çıkacak sorunlar halka anlatılacak demişti. Böyle olmadı… Mitingler dışında yalnızca sokaklardan miting arabaları geçti, çalınan kasetlerle yetinildi. Ancak her iki parti referanduma eşit şartlarda girememişti; iktidar partisinin maddi ve yönetimsel olanakları, yazılı ve görsel basında kendisinden yana olanlar çoğunluktaydı…

Seçimde hayır diyenler darbeci olarak nitelenmemelidir; bilinçli olarak hayır diyenlerin en büyük korkusu da sivil darbenin başa gelmesiydi… Ayrıca askere ve yargıya karşı yürütülen ve yapılacak değişikler onları rahatsız ediyordu.

Referandum bir kez daha gösterdi ki; toplumun işleri tıkırında… İşsizlik, ekonomik sorunlar giderilmiş (!), askerin sesi çıkmıyor, son sekiz yılda vergilerde artış olmamış (!), Güneydoğu’da özerklik çığlıkları bazı milletvekillerin desteğinde atılmamış, yargı ve yürütmede bazı şikâyetler yok ki, referandum da “Evet” çıktı… Türkiye ekonomide altın çağını yaşıyor olmalı ki, Dünya Basketbol ikincisi olan basketbolcularımıza 1,5 milyon Tl, 400 Cumhuriyet altını ve 3+1 daire veriliyor, felakete uğrayan her ülkenin yardımına koşuluyor… Et fiyatlarının yüksekliği, buğday ithali hep refahın örnekleri… Demek ki; söylenenler, yakınmalar laf-ı güzafmış!...

Ama toplumun bazı kesimleri ne kadar bilinçli oy kullandı? İşte asıl sorun da buradan kaynaklanıyor… Ne garip ki Türkiye’nin daha eğitimli bölgelerinden, Tunceli’den Hayır oyu çıkarken okuma yazma oranı düşük Muş, Bingöl gibi illerden Evet çıkıyor… Bu arada mangalda ata ata kül bırakmayan entel-dantel takımımız tatillerini feda etmezlerken, referanduma yetişmek için umreden erken dönenler de bu ülkede yaşıyorlar…

Büyük olasılıkla da sandık başına gidenler anayasa maddeleri üzerinde oy vermek yerine taraftarı olan partilerine sadakatlerini gösterdiler. Bu arada MHP’nin kalelerindeki düşüş, önümüzdeki seçimde bu partiye tehlike çanlarını çaldırıyordu.

Eski günlerde rahle-i tedrisinden geçtiğimiz bazı yazı ustaları her yazıdan sonra biraz da kıssadan hisse kabilinden yazılarımızı bir fıkra ile sonlandırmamız konusunda yeni gazetecilere bir takım öğütler verirdi. Bu kez de onların öğütlerinden yola çıkarak tepkisizlik konusunda, internette dolaşan, çoğumuzun bildiği bir fıkra ile yazımı noktalıyorum. Bu fıkranın referandumla, toplumun tepkisiyle bir ilgisi yok… Bunu da öncelikle belirtmek isterim…

Bir zamanlar ülkenin birinde halkına hükmeden bir hünkâr ve vezirleri varmış… Fıkra bu ya, vezirler mali sıkıntıdan bunalmışlar ve hünkârın huzuruna çıkarak, hazinede para kalmadı, ne yapmalıyız? Kurtuluşumuz yeni vergiler toplamakta demişler;
Hünkâr biraz düşündükten sonra sormuş;

-Eee ne vergisi koyalım?

-Köprülere adam koyalım, her geçenden birer akçe alsınlar…

Hünkâr bu fikri beğenmiş ve tamam demiş… Bir süre geçtikten sonra vezirlerini yeniden toplayarak sormuş;

-Tebamdan tepki var mı?

-Hiçbir tepki yok!..

-İyi o zaman köprünün diğer tarafına da adam koyun. Çıkanlardan da birer akçe daha alsınlar…

Aradan bir süre daha geçmiş Hünkâr, şikâyet var mı diye sormuş… Yok, yanıtını alınca da tabasının tepkisiz oluşuna biraz içerlemiş;

-Köprünün ortasına da güçlü kuvvetli bir adam koyun gelip geçeni becersin!...

Aradan bir süre daha geçmiş, halktan hala bir tepkinin gelmeyişine içerleyen hünkâr vezirlerini yeniden toplamış:

-Oradaki mahallelerden birisine gidelim. Bir de onları dinleyelim…

Hep birlikte gitmişler ve hünkâr sormuş;

-Var mı bir şikâyetiniz?

Toplananlardan çıt yok Hünkâr yeniden sormuş;

-Var mı şikâyetiniz. Konuşun yoksa burada taş üstünde taş, omuz üstünde baş bırakmam… Bu böyle biline…

Bunun üzerine arka sıralardan cılız bir ses çıkmış;

-Hünkârım şikâyetimiz var. O köprünün ortasındaki adam var ya!..

-Eee! Demiş hünkâr…

-Akşamları iş çıkışı orası çok kalabalık oluyor, kuyruk uzuyor…Oraya bir adam daha koysanız!...


erdemyucel2002@hotmail.com

Yayın Tarihi : 16 Eylül 2010 Perşembe 11:49:39
Güncelleme :16 Eylül 2010 Perşembe 12:09:48


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
Geçmiş Olsun ! * IP: 88.231.70.xxx Tarih : 18.09.2010 19:01:05

Yapılan referandumdan geçen bir haftalık süreç içinde, Anadolu'da - hızlanarak - gelişen anarşik-bölücü olaylar sonucunda;

BEN, "tepki mi", "tepkisizlik mi" OLDUĞU KONUSUNDA, ŞU AN HER İKİ KAVRAM İÇİN DE HERKESİN YORUM YAPMASINI BEKLİYORUM.

Bir not: Bu yetmedi, Anadolu'nun parçalanması uğuruna referandumlara devam, oylamalara devam, malum idarelere devam, muhaliflerine devam, malum siyasilere devam, malum kentlerdeki ayaklanmalara devam, mayın tuzaklarına devam, devam, devam .............

Bir soru: "Demokrasi" denen bir kavram da bir zamanlar vardı; yahu bu neydi, bir türlü çıkartamıyorum !

Bir talep: Sayın Korkut, babasının ölümünden Ergenekonu suçlamış. Ben de, eceliyle rahmetli olan babam için, adı geçen "davalardan" aynı suçlamayla tazminat isterim !

Bir olay: Bir arkadaşım, yeni aldığı arabasının çalışmamasından Ergenekoncuları suçluyor !

Bir hava durumu: Yarın, yurdun genelinde sağnak yağışlar beklenmektedir. Bu durumdan Ergenekoncuların sorumlu olacağı ileri sürülmektedir !

* Keşke, ...................geçmemiş olsaydı !