Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) bazı televizyonlardaki kadın ve magazin programları ismi altında yapılan, her türlü cıvıklığı, sululuğu, şiddeti, hakareti içeren sunulara karşı sonunda beklenen çıkışını yaptı. RTÜK’ün bu konuda yaptığı ankete ve kuruma yapılan şikâyetleri göz önünde bulundurarak yayın organlarının yönetmenlerini, programcıları bir araya toplayarak görüşlerini bildirdi. Bir bölümünün basına kapalı yapıldığı bu toplantıda RTÜK Başkanı Zahid Akman, özellikle sabah kuşağında yayınlanan programlara gelen şikâyetleri kanalların üst düzey yöneticilerine anlattıktan sonra “Ben isim vermek istemiyorum. Siz bu programlardaki hangi konu ve konukların şikâyete yol açtıklarını biliyorsunuz. Biz sizi uyarmak istedik. Eğer gerekeni yapmazsanız, sözümüzün arkasında duracağız ve gereken cezaları vereceğiz” dedi.
RTÜK’ün yasalara göre yayın organlarına bu konuda baskı yaparak, şunu yayınlayın, bunu yayınlamayın gibisinden karar verme yetkisi yok. Ancak toplumun yapısına ters düşen, ahlaki değerleri yok eden, insanları suça teşvik eden yayınlara karşı maddi ceza vermeye ve ekranı karartmaya hakkı vardır.
RTÜK’ün bu girişimi biraz geç kalmış olsa da toplumun büyük bir kısmını rahatlatmış olduğu da bir gerçektir. Sayıları her geçen gün biraz daha artan televizyon kanalları birbirleri ile reyting uğruna ve konuda reklâm koparabilmek için büyük bir yarış içerisine girdikleri de bilinmektedir. Bu nedenle de özellikle sabah kuşaklarında yayınlar ile akşamları da magazin adı altında yayınlanan programların biraz daha seviyeli olup olamayacağını önümüzdeki gönlerde göreceğiz. Bununla beraber aynı toplantı içerisinde kanal yöneticileri birbirleri ile özel görüşerek tepki çeken bazı kişilerin ekrana getirilmeyeceği kararını aldılar. Aslında kanal yöneticileri böyle bir kararı uyarılmadan önce kendilerinin almaları gerekirdi.
Öğrenildiğine göre toplantıda ele alınan programların başında “Sabahların Sultanı”, “Denemeye Değer”, “Gün Aydın”, “Safiyeli Faik Sabahlar Şenlik”, “Emelce Sohbetler” geliyormuş. Bu arada bu programların gediklileri Kaynana Semra, Kaynana Semra’nın eski kocası Hamit, Tülin- Caner, Ahu Tuğba-Meriç, Ajdar’ın ekrana gelmelerine yasak getirilmiş...
Kısacası RTÜK aba altından sopa göstererek, bu kişilerin ekrana çıkarılmasını, aksi halde kanallara büyük ceza geleceği de ima etmiş. Gerçekte alınan bu karar yukarıda da belirttiğimiz gibi son derece doğru ve yerindedir. Sabahları toplumun büyük bir kısmı, beğenmeden ve tepki göstermelerine rağmen aynı saatlerde çeşitli kanallarda benzeri programlardan yakınıyorlar. Televizyonlarda zaplama gibi bir olay varsa da, nedense zorla kendilerine bu cıvıklıkların izletildiğini söylüyorlar.
Bu tür televizyon cıvıklıkları birkaç yıl öncesi evlenme programları ile başlatıldı. Batının bazı magazin kanallarından uyarlanan, bu programlarda insanlara neler neler izletildi? Ortaya alt yapısı, eğitimi olmayan televizyon şöhretleri çıkarıldı? Kaynana Semra ve ailesi, biz de dahil olmak üzere öylesine yazılıp çizildi ki, yinelemeye gerek yok... Ardından karizmatik aşıklar Tülin-Caner ikilisi çıkarıldı. Ekranlara onların dillere destan aşkları! getirildi. Hastalanmaları, kafalarda bardak kırmaları, ağlayıp zırlamaları gösterildi. Devrini kapamış, sanat yönünden değeri olmayan filmlerde görülmüş adı sanatçıya! çıkarılmış aşık olan kişiler ekranlarda boy gösterdi. Bunların uzun uzun aşkları, birbirilerine kur yapmaları, kavgalarına şahit olundu. Neremi Neremi” isimli tek kelimelik şarkıları ile ünlenmişleri! toplum izlemek zorunda bırakıldı. Sonunda da kendisini hiperstar! olarak ilan eden “Nane Nane”, “Çikita Muz” şarkıları! ile dünyanın en büyük starı olduğunu sanan kişi lanse edildi. İsmi ciddiye çıkan bir programda bu kişi kendisini yuhalayan gençlere ekranlarda manyaklar deme cesaretini bile buldu... Bu arada birisi de ekrana getirdiği birinin pantolonu çekerek mahrem yerini ortaya çıkardı...
Kısacası cıvıklık, reyting uğruna binlerce kişi televizyon ekranlarının başına çekildi... Kimi isteyerek, kimi merakla, kimi de zorunlu olarak bunları izlemek zorunda kaldı. Bütün bunların sorumlusu kimler diye soracak olursanız hepinizin bildiği gibi televizyon yöneticileri ve sunuculardır. Televizyon sunuculuğu kendine özgü bir meslek dalıdır. Bunun eğitimi İletişim Fakültelerinden geçer. Ama gelin görün ki, bizim sunucularımız ya mankenlikten ya da şarkıcılıktan buraya atlamışlar. Doğru dürüst Türkçe’yi beceremeyen en azından 200 kelime ile konuşan bu kişilerin yaptığı programlardan da daha iyisini beklemek hayal olur.
Televizyonların ana hedefi olan bilgilendirmek ve ilgilendirmekten uzaklaşıldı. Peki şimdi ne olacak? Televizyon kanalları sululuktan cıvıklıktan arındırıldı mı? Kısa bir süre bu durum devam edecek mimlenmiş şöhretler! ekranda görülmeyecek ama sululuklar devam edecek. Daha geçenlerde RTÜK’ün toplantısına katılan, şarkı, dans yarışma jürisinde bulunan ve her şeyi tenkit etmekle ünlenen sunuculardan birisi kendi programında seyircilere “Filanca sanatçı yellenir mi? Tuvalette ne yapar?” gibisinden sorular yönetmişti,
Ne denir, güleriz ağlanacak halimize...
Bunlar sorunun bir yanı; ya töre cinayetlerini, aşiret olaylarını, mafya ağırlıklı gangster olaylarını, kan davalarını içeren dizelere kim dur diyecek? Onlarda toplumun başka bir kanayan yarası... Televizyon ekranlarından bir oyuncu; “Kan davası, gurur davasıdır. İnsanların yüzüne nasıl bakarım?” Diyecek kadar şaşkınlaşırsa bunun sonucu, özellikle eğitimsiz kesimlerde hangi boyutlara ulaşır? İlköğretimde okuyan bir çocuk televizyonda gördüklerini sınıf arkadaşına dizideki gibi utanmaz teklifte bulunmuş...
Sanırım bu sululuklar toplumun tepkisini ortaya koyana ve daha doğrusu eğitim düzeyini yükseltene kadar sürecektir. Ciddi bir gazetenin köşe yazarının dediği gibi “ Beğenmiyorsan izleme, onlarca kanal var. Zapla geçsin demekle” bu iş olmuyor.
Bu hokkabazlıklara dur diyeceklerin de izleyiciler olması gerekiyor. Ama nerdeeee!..
erdem@kenthaber.com
Yayın Tarihi :
11 Aralık 2006 Pazartesi 11:30:27
Yorumlarınız
K. Mükremin BARUT IP: 88.224.196.xxx Tarih : 14.12.2006 20:04:06
SAYIN ERDEM YÜCEL BU GÜN; SANAL ORTAMDA İLETİŞİMİN GÜCÜNE OLAN İNANCIM, SİZİN DE KATKINIZLA, BİR KEZ DAHA PEKİŞTİ. KOKUŞMUŞLUĞUN VE ÇÜRÜMÜŞLÜĞÜN EŞİĞİNDEYİZ. SİZİN GİBİ YÜREKLİ İNSANLARA İHTİYAÇ VAR. BU KAVGAYI HER TÜRLÜ PLATFORMDA SÜRDÜRMEKTE YARAR VAR. KENT HABER ÇOK ŞEYİ BAŞARMAYA NAMZET GÖRÜNÜYOR. ÜNİVERSİTEYE GİDEN İKİ OĞLUM VAR. ONLARA VE TORUNLARIMA BIRAKACAĞIM DÜNYA İÇİN ÇABALIYORUM. BU DÜNYANIN YAŞANABİLİR VE SEVGİ DOLU OLMASI GEREKİYOR. TV DE ŞİDDETİ TETİKLEYENLERİN, MEDYA MAYMUNLARI YARATARAK, HALKI BUNLARIN FİKTİF YAŞAMLARINA BAĞLAYANLARIN, "VATAN HAİNİ" OLDUĞUNU HAYKIRMAK İSTİYORUM. ÜLKEM İÇİN HİÇ UMUTSUZ DEĞİLİM. VE BİZ İNASNLIK ADINA, ÜLKEMİZ ADINA, İNSANIMIZIN ONUR VE HAYSİYETİ ADINA; D İ R E N E C E Ğ İ Z. SAYGILARIMLA. KEMAL MÜKREMİN BARUT MİMAR
altug yucel IP: 85.101.63.xxx Tarih : 11.12.2006 21:55:33
Sevğili dede'cim mükemmel gidiyorsun başarılarının devamını dilerim
yüksel gider IP: 85.97.183.xxx Tarih : 14.12.2006 14:09:06
Hocam; Güzel bir konuya değinmişsiniz yine.Torununuzun dediği gibi, güzel gidiyorsunuz.Evet her yazar toplumun değerlerine sizin kadar eğilebilseler.Toplumumuzda bir çok şey değişir bence.En azından şiddet azalır, insanlara okuyarak izleyerek kendilerini topluma yararlı bir fert olarak hazırlarlar bence!.. yanlış değil yazılanlar.rutük te güzel bir karara almış.Basın özgürlüğü sınırsız değildir!.. her özgürlüğün bir sınırı olmalıdır.Başkalarının özgürlüğünü kısıklayan ve başkalarını kötü ahlaksız ve şiddete yöneltecek haber, filim dizi neyüdüğü boş olan sabah proğramlarının bir çoğu vs.. gençliğimize ne öğretebilirki!.. koskoca bir hoç!.. o zaman medya ve yazılı basında kendini kontrol etmelidir bence...zamanla yazılarınızı okuma şansım oluyor hocan. güzel yazıyorsunuz.ama okuyucu kitlesi pek az bence! okuyan belki vardır ama ; genelde pek yazı yazmayı sevmeyen bir toplumuz!.. yorumu bir tarafa bırakalım.bir fert hakkını arayabilmek için bile bir dilekçe yazması bilmiyor!.. toplumumuzun çoğunluğu böyle değilmi? bence böyle!.. inşallah iyi olu demekle yetinelim. hocam size yazılarınızda başarılarınızın devamını dileğimle.
Burak ULAŞ IP: 88.232.24.xxx Tarih : 14.12.2006 20:52:28
Sayın üstad; yine toplumumuzun yaralarından birine parmak basmışsınız. İnsanları o kadar çok televizyon bağımlısı haline getirmişler ki, hiç kimsenin sesi çıkmıyor. Sesleri çıkanlar da sizin gibi değerli, aydın kişiler. Ne yazık ki, sizlerin yazılarınızı çok fazla dikkate almıyor yada okuduklarında “doğru aslında haklı, yanlış yapıyoruz” deniliyor. Fakat hiç kimse bu hataları düzeltmek için bir çaba göstermeyip iki gün sonra yine aynı düzene devam ediyor. Üstadım aslında karmaşık düzen bu bence. Ne kadar karmaşık desek de aslında bir karmaşıklık yok. Olayları karıştıran çarpıtan bizleriz. Etrafımdaki insanlara bakıyorum da; kimse kendini eleştirmiyor, yanlışlarını bulup düzeltme yoluna gitmiyor. Böyle bir toplumda; ticari ve reyting kaygısıyla yaşayan, gözünü para bürümüş kanal sahipleri yada medya’ nın bile ne anlama geldiğini bilmeyen basın ilkelerine uymayan yöneticiler, yayıncılar yüzünden; istedikleri her şeyi yayınlayıp Türk toplum yapısını temel taşlarını bozuyorlar. Bunların hepsinden herkes haberdar fakat kimse kılını kıpırdatmıyor. Sizler yazıyorsunuz bizler okuyoruz. Şahsım adına sadece şunu söylüyorum; belirli kanallardaki haberler dışında televizyonda; magazin, kadın programları ve diziler bunların hiç birisini izlemiyorum ve izleyenleri de, bu programların kendilerine ne kadar zarar verdiğini her defasında hatırlatıyorum fakat, yine aynı değişen hiç bir şey yok. Her türlü şaklabanlık, soytarılık, terbiyesizlik vb. ilginçliklere açığız ve açığımızı da çok güzel kullanıyorlar. Sayın okuyucular, lütfen elinizi vicdanınıza koyun önce kendinizi eleştirin ve yanlışlarınızı bulduğunuzda düzeltin. İnanın hayat çok daha başka olacak. Televizyon illetinden kurtulun. Yaşadığımız coğrafyada çok daha yararlı çok daha güzel şeyler var. Bunlar hayatın unutulmuş hayatı oluşturan yaşanılası, zevk alınası şeyler. Kaleminiz kırılmasın sayın üstadım. Saygılarımla,