1
Haziran
2024
Cumartesi
ANASAYFA

S.Arabistan'dan Yükselen Kadın Sesi!..


Büyük Atatürk, Cumhuriyetin ilanından sonra öncelikle kadın haklarına önem vermiş, Türk kadınını hakkı olduğu yere yükseltmiş, daha doğrusu ikinci sınıf vatandaş ve erkeğin esiri olmaktan kurtarmıştır,

Türkiye’de yakın tarihlerde feminist cereyanlar başlamış ve bunun öncülüğünü de kansere yenik düşen, rahmetli yazarlarımızdan Duygu Asena yapmıştır. Asena’nın “Kadının Adı Yok” isimli kitabı sanırım bu konuda yazılmış ilk örneklerden birisidir. Bu kitabın yazıldığı yıllarda toplumdaki laiklik ve laiklik karşıtı davranışlar bugün olduğu gibi böylesine büyük ivme kazanmamıştı. Böyle olunca da “Kadının Adı Yok” yazıldığı yıllarda çok fazla tepki çekmemişti. Büyük olasılıkla Duygu Asena bugün olacakları çok daha önceden sezinlemiş, kadınları bir bakıma uyarmıştı.

Kimler ne derece algıladı veya algılayamadı?

Bilemeyiz...

Son günlerde televizyon ekranlarına çıkan iki kadın laikliğe aykırı davranışlar sergileyerek; Hümeyni’yi seviyoruz, Atatürk’ü sevmiyoruz gibi hezeyanlarda bulunmuşlardı. Bu konuyu önceki köşe yazılarımda irdelediğimden yeniden ele almam yersiz olacaktır.

Günümüzdeki kadınlara bakıyorum; çoğu kadınların kılık kıyafetleri, davranış biçimleri, sosyal yaşantıları ile cumhuriyeti, devrim ilkelerini içten benimsediklerini açıkça görüyorum. Ne yazık ki, kendilerinden kerametleri menkul bir takım hoca efendilerinin (!) dolduruşu, yalan yanlış dini bilgilerle kafaları doldurulmuş bazıları ise laiklik karşıtı simgeler içeren giysilerle kendilerince bir direniş sergilemektedir.

Bunlara;

Atatürk kimdir?

Cumhuriyet ne şartlarda ve nasıl kuruldu?

Osmanlıyı kimler çökertti? Bu çöküşte ekonomik, siyasal ve bağnazlık gibi etkenler olmuş mudur?

Atatürk devrimleri çağdaşlaşmanın yolunu açmış mıdır?

İslamiyet nasıl ortaya çıktı? Türkler ne zaman ve ne şartlarda Müslüman oldu? Zorla mı yoksa isteyerek mi?

İslam Tarihi konusunda ne biliyorsunuz?

Yere göğe koyamadığınız Şeriat Hukuku ile Medeni Kanunu karşılaştırabilir misiniz?

Bu yasalardan hangisi çağımıza uygundur?

Diye soracak olsanız, acaba nasıl yanıt alırsınız?

Sıcakların arttığı şu günlerde, bağnaz düşüncelerin etkisi altında kalan bazı kadınlar yerlere kadar uzun giysiler içerisinde buram buran terlemekte, bazıları da çıplak ayaklı, yırtmaçlı etekleri, kot pantolonları, yüzleri makyajlı başları renkli türbanlı kızları çevremizde görüyoruz.

Acaba onları bu yöne iten nedenlerin neler olduğunu hiç düşündünüz mü?

Başka bir deyişle onları korkutarak, çağdışı yaşama kimler zorluyor?

Bıkmadım, araştırdım. Çoğu dergâhlara kapılanmış aile erkeklerinden onlara aktarılanları öğrendim. Bakın bu korku nelere dayanıyormuş?

İşte size birkaç örnek;

-Kıyamette Allahü Teâla, kocasına dili ile eziyet eden kadının dilini yetmiş arşın uzatır, boynuna dolarmış... Kocasına kötü gözle bakan kadının başı kesik ve bedeni parçalanmış hale çevrilirmiş...

-Kadına ziynet eşyası almak mubahtır. Ancak ziynet almak için kocasını müşkül duruma düşürmemeli, yabancılara ziynetlerini göstermemelidir (!) Böyle olunca ziynetleri cennete girmelerine mani olmazmış (!).

-Cennette kadınların az oluşu dikkati çekmiş, sebebi sorulmuş ve kadınların altın ve ziynet eşyası ile yaşamları boyunca çok fazla ilgilendikleri görülmüş (!).

-Kadınlar kocalarına senden ne gördüm diyerek küfran-ı nimette bulunmamalıymış (!)..

Şira’a ya ve Buhari’ye göre bu konuda iki Hadis varmış;

-Kadınlar, kocalarına karşı küfran-ı nimette bulunmazlar, namazlarını kılarlarsa onlara cennetin kapıları hemen açılırmış (!)..

-Cehennemde olanların çoğunluğunu kadınların meydana getirdiği görülmüş. Bunun nedeni de kadınların olur olmaz yerde çevresindekilere lânet etmeleri ve kocalarına karşı küfran-ı nimette bulunmalarına dayanıyormuş...

-Allahü Teâla’nın rızası kocasının rızasına bağlıymış (!)... Ne mutlu o kadına ki daima kocasının rızasını ararsa, kocası da ondan razı olurmuş (!)... Kadın için en üstün ibadet, kocasına itaatmiş (!)... Erkek hanımından razı olunca, kadın istediği kapıdan cennete girmeye hak kazanırmış (!).... Kocasını üzen kadın ise Allahü Teâla’nın lanetinde olurmuş (!)...

-Bir kadın kocasına bir iyilik yapmışsa, başına kakmamalıdır. Yeme ve giyme gibi hususlarda kocasını üzmemelidir. Kocasının şerefini korumalı, her işte onun rızasını kazanıp gönlünü hoş etmeye çalışmalıdır.

-Koca hakkına riayet, kadına cihat etmiş gibi sevap kazandırırmış (!)... Taberanıl’a göre de koca hakkına riayet, Allah yolunda cihat etmek gibiymiş (!)...

-Kadın kocasından izinsiz olarak nafile oruç tutamazmış. Eğer tutarsa aç ve susuz kalmış olur, sevap kazanamazmış (!)... Kocasından izinsiz evinden dışarı çıkamaz. Çıkarsa gökteki melekler, evine dönünceye kadar ona lanetler yağdırırmış (!)...

-Bir erkek cinsel ihtiyacı için hanımını çağırırsa, kadın tandır başında olsa bile hemen kocasının ihtiyacına cevap vermek zorundaymış (!)....(Tirmizi’ye göre)

-Kadın kocasından izinsiz ana baba ve kardeşleri dahil hiç kimseyi evine alamazmış...

-Kadınları süslü giyinmekten men edilmeliymiş. Beni İsrail kadınları süslü giyinip camiye gururlanarak yürüdükleri için lanetlenmişlerdir (!)...

-Kadının üzerinde en büyük hak sahibi kocasıdır.

Bütün bu sözlerde kadınlar üzerinde erkek hâkimiyetinin ağır bastığı ve onları köle durumuna düşürdüğü açıkça görülmektedir.

Acaba bazı kadınlarımız, Suudi Arabistan’dan yükselen, kadınlar üzerindeki baskıyı dile getiren, bir Suudi kızının “Ben de insan olmak istiyorum” sesinden haberleri var mı?

Rajaa Alsanea’nın “Riyad’ın Kızları” kitabı bugün yabancı ülkelerde satış rekorları kırıyor. Türkçe’ye daha henüz tercüme edilip edilmediğini bilmiyorum ama edildiğinde mutlaka okunmalıdır.

Rajaa Alsanea, Suudi Arabistan’da kadınların araç kullanamadığını, kendi kararıyla çalışmasına izin verilmediğini ve oy kullanma hakkı olmadığını belirttikten sonra kitabında tüm dünyaya şöyle seslenmiş:

“Herhangi bir tabuyu yıkmak veya isyankâr olmak gibi bir niyetim yok. Ancak herkesin şunu bilmesini istiyorum ki, biz Suudi kızları olarak modern... Stil sahibi olmak ve aşk yapmak istiyoruz. On sekiz yaşında yazmaya başladım. (Bugün yirmi beş yaşında) Küçüklüğümden beri yazar olmak istiyordum. Babam ben sekiz yaşında iken öldü ve benden küçük beş kardeşimle birlikte Riyad’da yetiştik. Büyüdükçe içimde bir şeyler yazma isteği uyandı. Çevremde gördüğüm, bildiğim kızların hayatlarını yazdım. Birçok kadın zorla evlendiklerini, eşlerini sevmediklerini söylüyordu. Sokakta gördüklerimde yanıma gelip sarılıyor, imza alıyorlar ve resim çektiriyorlar.”

Rajna Alsanea, kitabında, son yıllarda Arap kadınlarının İngiltere, Fransa ve İsviçre’de kozmetikçilere sık sık uğradıklarını söyleyerek, estetik ameliyat, botox ve kalıcı makyaj yaptırdıklarını da belirtiyor.

Kısacası genç kadın yazar artık bazı şeylerin değişmesinden yana olduğunu kitabında sık sık vurguluyor. Bu bakımdan Türkiye’de bazı kadınların bu kitabı okumalarını, sonra oturup düşünmelerini öneririm.

Kuşkusuz, akıl ve bilimin ışığı altında...

İslam düşünürlerinden İbni Sina’nın “Akıllı insan kendini cehennem gibi olan bu dünyadan korumasını bilendir” sözündeki gerçek payı üzerinde özenle düşünülmelidir.

Michelangelo ‘da “ Akıllı insanlar topluma ayak uyduranlardır. Akılsızlarsa topluma uymayı değil, toplumu kendilerine uydurmaya çalışanlardır. Bu yüzden, dünyadaki gelişme ve değişmeler delilerin elinde kalmıştır.” Diyerek yaşadığı dönemden yüzyıllar sonrasına ulaşmayı bilmiştir.

Tabi anlayana !.. 



erdemyucel2002@hotmail.com  

Yayın Tarihi : 1 Temmuz 2008 Salı 11:00:37


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
mehmet ersindigil IP: 84.62.36.xxx Tarih : 1.07.2008 21:44:36

Sag ol Hocam mükemmel bir yazi olmus,Hocam Türkiyede neler oluyor,Bayagi beni korkutuyor ve endiseleniyorum.Cünkü Türkiye acisindan pek hayirli görmüyorum.Halk,a ise sanki avsunlu icecek icirmisler susmus busmus ne yapacagini bilmemektedir,Istiklal savasinda tek vucut olan o halk,a ne oldu anlamis degilim.Eger Türk halki Vatanina milleti ile birlik saglamazsa Vatani ya el alir yada sel,Cok korkunc bir durum.Politikayi aklim erdi ereli hic sevmedim,Sebebi ise Politikada her türlü hile yalan kandirmaca vs oyunlar vardir.Buda benim isime gelmedigi icin sadece uzaktan takip etmekteyim.Olurmu ögle birsey demeyin siz benden daha iyi bilirsiniz gelen gideni hep aratmistir.Secim önceleri iktidar olursam sunu yapacagiz bunu yapacagiz vaatlerde bulunurlar büyük umutlarla halk onlari destekler ve biri iktidar olur verilen vaatler unutulur,Ondan sonra zamlar baslar halkin burnundan getirirler,Halkta,da baslar feryat.Kepenk indiren indirene alisveris kesat cifci ise bir dokun bin isit Eflasyon düserken faizler hop ucusa gecisi issizlik almis yürümüs gecim sikintisi gitgide daraliyor insanlar sinir küpü olmus dostluk arkadaslik hatta akrabalik gitgide yok olmaktadir.Oysa Türkiye Cumhuriyeti en az 200 milyon insani rahatlikla gecindirecek bir potensiyele sahip,Bu kadar bolluk icinde yasamamiz gerekirken yokluk sefillik cekmekteyiz.Her türlü zengilligi olan Ülken neden sefilleri oynuyor anlamis degilim.Politikaci Halkin refahi icin caliskan üretgen olmasi gerekirken gelen ceybini bosalt diyor ben bu tür siyasetin neresini seveyim.Ister adi sag olsun ister sol olsun gelen gideni hep aratmistir.Birde dini istismar edip Türkiyede kaos yaratip Turbanli Turbansiz ayirimi yaptirip Halki birbirine düsürüp hatta kardes kardesi öldürtmek gibi ayrimcilik yaptirilmaktan korkarim.Ah insanlar ah ne oldum degil,de ne olacam deyip düsünüp hareket etsek,Ne güzel olurdu hersey günlük gülistanlik olurdu diye düsünüyorum.Hocam kusura bakma affina siginarak,Bu ergenekon davasi nedir,O Kadar bu konu hakkinda cok yazi okudum televizyonlardan izledim inanki icinden bir türlü cikamadim.Kimi devlet icinde devlet kurmaya calistiklarini söyliyor,kimi cete diyor kimi inkilap pesindeler diyor,kimi teror estiriyor diyor vs sasirdim kaldim.Oysa simdiye kadar göz altina alinanlar hepsi Devletin Büyük organlaridir.Gelecek yazilarinda yazip bizleri aydinlatirsan cok mutlu edersin.Simdi dünyanin neresinde aci verici birsey oldugu zaman tabiki üzülyorum,Ama Vatanim olan Türkiye,de aci verici vakalar oldugu zaman icimi dagliyor.En iyi gelecekler Türkiyem icin olsun saygilarimla.


remziye IP: 85.107.197.xxx Tarih : 3.07.2008 22:30:43

Kadınlar.ekonomik özgürlüklerini kazanamadıkları sürece.erkeklerin kölesi olmaya devam edeceklerdir.Onlar ne söylerse,nasıl giyinmelerini isterlerse yapmak zorunda kalıyorlar.Çok yakın bir arkadaşım,oy zamanı kime oy vereceksin diye sorduğumda,mecburen kocamın verdiğine dedi.Neden sandıkta yanında değil dedim,çocuklarımın üzerine yemin ettirdi dedi.çoğu kadınlar aynen bu arkadaşım gibi.Malesef ne kadar acı bir tablo değilmi?saygılar..


Filiz Güntürkün IP: 78.173.205.xxx Tarih : 13.08.2008 16:25:56

Merhaba. Yukarıda bahsettiğiniz Riyad'ın Kızları isimli kitap Türkçe'ye çevrildi. Güzel bir kitap. Herkese tavsiye ediyorum.


Kadir Ekinci IP: 88.231.210.xxx Tarih : 1.07.2008 22:37:40

Böyle olur Ağaların Düğünü Bir adam azılı islam düşmanı olursa lafı önünden değil sonundan anlar.Suudi İslam uygulamasın müslümanların kafasına kakmanın marifet olduğunu düşünme ancak yetkin olmamış insanların işidir. Kur'an kaynağını ve Hz Muhammed'in hadislerini(Sahih) doğru anlamak için çabalasınız doğruyu bulmuş olacaksınız. Bu ifadelerinizle Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü peygamberden üstün haşa Allah pozisyonu'na düşürmek neyin nesi. Elmalı Mehmet Hamdi Yazır'a Kur'an tefsiri yazdırmek,Şair Mehmet Akif Ersoy'a Kur'an meali yaptırma teşebbüsünde bulunan insanı incitiyor. Günahkar olmak ayrı birşeydir. İnkar etmek yada hakaret etmek ayrı birşey. Türkiye için ne İran,ne ,Suudi Arabistan model olabilir. Türkiye'nin başka insanların aklına yada modeline ihtiyacı yoktur.Türkiye'de yaşayan müslüman kimliği taşıyanlar Kur'an-ı okuyup anlayabiliyorlar. İçerisinde işlenen konuların içeriğini de biliyorlar.Ülkenin her yerinde istendiği zaman bir ayetin mealine ulaşmak mümkün. Biz aklımızı kiraya mı verdik, yada bir başkasının uşağımıyız böyle töhmet altında bırakmak için kaleminizden kan damlıyor. Bu ülke hepimizin.Herkes dini inancını yaşasın kimsenin gönlüne pranga vurulmasın.Düşüncesini açıkca ifade edemeyenler ilageliteye sapar.En tehlikelisi kendini başka türlü gösterme temayülüdür.Benim inancıma küfrederseniz şayet onurumu ayaklar altına almış olursunuz.Belediye ekmek büfelerinin önünde ekmek almak için sıraya girenlerin kimse fikrini sorgulamıyor.Açlık ve fakirlikle mücadele etmeli.Herkesin tenceresinde sıcak kazan kaynamalı onunu için kafa yoracağınıza ayet hadis müzakeresi yapmak ancak tuzu kuru olan sosyal demokratların işidir. Onların artık sosyal sorumluluk gibi bir düşüncesi kalmamıştır.


Gökhan IP: 85.103.136.xxx Tarih : 1.07.2008 17:17:36

Sayın Yücel,dinler tarihini incelersek,özellikle tek tanrılı dinlerin,fakir insanlar arasında hızla yaygınlaştığını görürüz.Fakirliğe ve köleliğe karşı olarak ortaya çıkan din,siyasi iktidarı da ele geçirince olay bambaşka gelişir.Özellikle Hristiyanlık bu konuda iyi örnektir.Din siyasal bir yapıya bürünene kadar bu din mensupları ve din adamları mazlum rolünü çok iyi oynarlar.Halkın vicdanına seslenirler.Siyasi iktidar ele geçirilince,halk Tanrı adına gizli bir baskı altına alınır.Bilim sanat terkedilerek,halkın aklı hurafeler ve cehennem korkuları ile sakatlanır.Taa ki zorla bu insanlık dışı yönetim sona erdirilene kadar. Yazınızdaki sözüm ona hadis örnekleri de bu hurafelere tam anlamı ile uymaktadır.Bahsettiğiniz aklın ve bilimin aydınlığı,insanlığın onurunu oluştururken,bu hurafeler Tanrı nın insana verdiği iradeyi yok sayarak sözümona Tanrı tarafından atanmış düzenbaz kişiler insanlığı kendilerine köle yapma uğraşı içerisindedirler. İslam dinine gelirsek,tek başvuru kaynağı kitaptır.Ne hadis ne de sünnet.Aksi halde Tanrı inancının kutsiyetinin yerini kişilerin tahakkümleri alır.Bu durum ise Tanrı ya inanca tamamen zıttır...