Türkiye’nin iç politikasına, yazılı ve görsel basına baktığımızda söylenecek tek bir söz akla geliyor; karmaşa veya curcuna!...
Günlerdir her kesimi meşgul eden bir Ergenekon Olayı var...
Tutuklananlar, mahkemeye sevk edilenler...
Hemen hiç kimse kendilerine yapılan ithamlar konusunda tam bir bilgiye sahip değil. Hatta tutuklananlar bile neden tutuklandıklarını tam olarak bilmiyor!..
Öte yanda Ergenekon olayı kapsamında bir yıl önce sapasağlam gözaltına alınan ve ölüm döşeğinde salıverilen bir kişi insanlık dramının örneğini yansıtıyor. Bir başkası da Siroz olmuş…
Diğer yanda enflasyon almış başını gidiyor. Dar gelirlilerin evlerine adeta ateş topu düşmüş, herkes nasıl geçineceğinin derdinde…
Mersin’de yangın sadece ormanları değil köyleri yakıyor, ölen insanlar var...
Bütün bu iç karartan olaylar karşısında Başbakan ile Türk sanayisinin önde gelen adamlarından Rahmi Koç birbirleri ile sakal-bıyık polemiğine girmiş...
Güler misiniz, yoksa kara mizah deyip geçer misiniz?..
Bilemem...
Sakal ve bıyığın böylesine bir ortamda gündeme gelmesi bence kara-mizah...
Bakın sözlükler bıyığı nasıl açıklamış; üst dudak üzerinde çıkan kıllar...
Bıyığın da türleri var; badem bıyık, palabıyık, posbıyık, kaytan bıyık, ülkücü bıyığı ve kılların üzeri kırpılmış olanlara da dini bıyık deniyor... II. Dünya Savaşı yıllarında ise bir de Hitler bıyığı moda idi.
Bıyık üzerine söylenmiş bir çok söz de lügatimize girmiştir:
Bıyık Bırakmak.
Bıyık Burmak.
Bıyık altından gülmek.
Bıyığı terlemek.
Bıyığını balta kesmez olmak.
Bıyığını silmek.
Bıyıkları ele almak.
Bıyığın altında olan ve onu tamamlayan sakal da hiç aşağı kalır mı?
Yetişkin erkeklerde ve bazı yaşlılarda yanak ve çenede çıkan kılların tümüne bu isim verilmiştir. Sakalını kesmeyip uzatanlara da sakallı veya sakal bıraktı denilir.
Sakalla ilgili de lügatimizde bazı deyimler vardır:
Sakal duasına çıkmak.
Sakal oynatmaz.
Sakaldan kesip bıyığa eklemek.
Sakalı bitmek.
Sakalı değirmende ağartmak.
Sakalı ele vermek.
Sakalı saydırmak.
Sakalım yok ki sözüm dinlensin.
Birinin sakalının altına girmek.
Sakal bıyığa denk olmayınca berber ne yapsın.
En çarpıcı olanı da; Sakal keçide de var.
Nereden nereye, sakal ve bıyık konusuna neden geldiğimize gelince;
Türkiye’nin önde gelen işadamlarından, Koç Holding Onursal Başkanı Rahmi Koç’a, Hürriyet Gazetesinin yaptığı röportajında “Ne tür insanları kesinlikle işe almazsınız “ diye bir soru yöneltilmiş;
O da “Sakallı bıyıklı adamı katiyen almam. Kirli sakal da sevmem. Her gün traş olacak. Cote D’Azur’a gider gibi de gelinmez” dedikten sonra” tatildeymiş gibi işe gelinmez, Bluejean da giyilmez. Kadınlar da mini etek giyemez. Burasının kendisine göre ciddiyeti var, gömlekle gelecek bir yakası olacak, çorabı düşük adam da sevmem, eti görünmeyecek, ayakkabıları boyalı olacak” diye sözlerini tamamlamış.
Koç Holding memleketimizde çağdaş düzeyde çalışan, çalışanları ince eleyip sık dokuyarak seçen bir kurumdur. Uluslararası holdinglerle, iş çevreleriyle bağlantısı olan bir kurumdur. Bu bakımdan üst düzey yöneticisinden en alt düzeydeki elemanına kadar çağdaş görünümlü insanları seçmesi yerinde bir davranıştır. Bence tüm kamu kurumları çalıştırdıkları kişileri çağdaş Türkiye’ye yakışır görünümlü ve aynı zamanda bilgi donanımlı insanlardan seçmek zorundadır. Bu kurumlara bir takım dini simgeler, beyinleri yıkayan hurafeler girmemelidir. İnanç ile üretim ve çalışma birbirine karıştırılmamalıdır.
Rahmi Koç’un söylediği bu sözlerde bir yanlış veya sakıncalı bir cümle var mı?
Bence yok. Burada bir gusto farkı vardır.
Rahmi Koç iş disiplininden söz etmiştir. Bugün ABD ve Avrupa’da da resmi ve özel iş yerlerinin çok sıkı kuralları vardır. Oralarda çalışanlar da bunlara ayak uydurmak zorundadır. İşine gelmezse çeker gider... O kadar basit...
Ne var ki, bu sözlere tepki Başbakan tarafından geldi. AKP’nin Genişletilmiş İl Başkanları toplantısında isim vermeden ünlü iş adamımızı tenkit etti.
“Ben işyerime sakallı ve bıyıklı olanı asla almam, diyenlerden yana olmadık. Bugün dünyanın neresinde böyle bir ilkel anlayış var. Kendi insanları arasında böyle bir ayırımcılığı yapmanın sosyolojik anlamda bir tanımı olabilir mi? İnsana bakışın böyle bir tanımı olabilir mi?
Bu insanların bu ülkede primi yoktur, karşılığı yoktur. Bunlar ancak kendi lobilerinde kalır, Bu insanlar asla benim vatandaşlarım arasında arzu ettikleri sevgi ve saygıyı bulamazlar. Eğer burada bana taraf deniyorsa evet tarafım. Kimse benim vatandaşlarım arasında böyle bir ayrım yapamaz.”
Başbakan’ın hiç gereksiz ve talihsiz konuşmalarından bir örnek... Gönül isterdi ki, başta Rahmi Koç olmak üzere Koç Holding yöneticilerinden, baş aşağı giden ekonomimizi kurtarabilme için bazı öneriler alabilseydi.
Başbakan böyle bir çıkışı neden yaptı? Akıllara takılanlar bu oldu. Bu konuda basında ve özel toplantılarda bu sözler tartışıldı ve sonunda ortak bir noktaya gelindi.
Başbakan’ın kendisi son derece zarif ve çağdaş giyiniyor; büyük olasılıkla partisinin tabanını oluşturan kesime şirin görünmek istemiş olabilir. AKP ve MSP’ nin tabanını oluşturanlar veya son iki dönemde bazı kamu kuruluşlarında yöneticiliği üstelenenler acaba hangisinin tarifine uyuyor?
Başbakan’ın mı?
Rahmi Koç’un mu?
Birçok şehrimizde giysi kirliliğinin yaşandığı bir gerçektir. Şalvar niteliğinde kolay namaz kılınması için giyilen bol pantolonlar, yakasız gömlekler, latalar, kirli sakalları ve bıyıklar... Kravatın adı bile yok. Bazı gençlerde adı kirli sakala çıkmış tıraşsız yüzler... Birçok kamu kurumunda, belediyelerde yasak olmasına rağmen çağ dışı giyimli kadınlar ve erkekler...
Bu arada hukukçular, Yargıtay’ın Rahmi Koç’un sözlerinin haklı olduğunu gösteren kararlar da almış. Yargıtay 9. Hukuk Dairesi işverenin iş yerinde bıyıklı ve sakallı olanları çalıştırmama hakkı olduğunu vurgulamış.
Bu konuda ayırımcılık olduğu sözü ise tamamen yanlıştır. Örneğin saçlı sakallı bir aşçı veya operatörü düşünebilir misiniz? Restoranlarda saçı sakalına karışmış veya kirli sakallı bir garsonun size hizmet etmesini ister misiniz?
Mideniz kaldırıyorsa mesele yok!..
Gusto farkı mı?
Popülizm mi?
Kompleks mi?
İşte onu bir türlü çözemedim.
Gündemimiz sakal bıyık dedik; bakın nereden nereye geldik!...
erdemyucel2002@hotmail.com
Gündem değiştirmek, konu sapıtmak, ortamı sulandırıp yavanlaştırarak sorunların üstünü örtmek, samimiyet ve ciddiyetten uzaklaşmak için, siyaset tarihimizin vazgeçilmezleridir bunlar. Belki ciddi, aklı başında yönetimler için çok komik ve utanılacak olaylar olarak kabul edilse de, bizim gibi az gelişmiş toplumlarda, en ciddi konu saç, sakal, baş, türban, etek, kadınlık ve erkekliktir ve bunlar çok önemli konulardır. Hatırlanırsa 12 Eylül yönetimi bir sanatçımızın cinsiyetini 12 sene kadar tartışmıştı. İşte böylesine ciddi konuların ortasında devletimiz; tutup da gelir dağılımındaki adaletsizlik gibi, enflasyon, işsizlik gibi sıradan demokrasilerin dertleriyle mi uğraşsın. Anlı şanlı tapılası bir devlete bu basit sorunlar yakışır mı? Bizim devletimiz erkek devlettir, ciddi sorunların devletidir. Türban tartışmaları biraz tavsamıştır. Türban tekrar önümüze gelene kadar bunlarla idare edilecektir. Çok üstüne varırsanız da derler ki: “Canı istemeyen çekip gidebilir.” Çünkü ülke onların çiftliğidir. ERKEK Erkek bizim devletimizin cinsiyeti Erkek bizim milletimizin cinsiyeti Cinsellik bizim düşüncelerimizin her yeri Erkek adam sözünden döner mi?
Tesekkürler Hocam,Senin yazilarini okuyunca kendimi teselli ediyorum sag ol var ol. Bu kadar oturakli yaziyi okuyunca ayriyeten zevk aliyorum,Ayriyeten simdiye kadar okudugum tüm yazilarindan haz almisimsir.Aslinda her müessesenin kendine göre giyim tarzi vardir,Bence uyulmasi gerekir.Asil konuyu deyistirip eflesyona deginecem cünkü orda aklimin almadigi daha dogrusu kabul edemiyeceyim rakamlar var.Hükümet tarafindan aciklanan rakamlara bakarsan Türkiye Cumhuriyetinde her sey günlük gülüstanlik.Neye dayanarak veya nasil hesapliyarak böyle rakamlari veriyorlar anlamis degilim.Oysa iscinin aldigi maas ortada,Gider ise gene ortada,Allah yardim etsin o memur ve isci kardesime.Akil veren cok ama para veren yok,Bu konuda ne diyecegimi bilmiyorum,Bildigim tek birsey var oda Hükümetimiz Fakir halkimiza kömür veriyor hatta erzak bile dagitiyor,Ne kadar halka ulasiyorlar veya bu konuda ne kadar harcadiklari para meblagi ortada yokmu.Bu kadar fakirlik varken nasil eflasyon düsüyor bir bilen bana anlatsin.Fakirlik insani verem de eder siroz da eder Hükümet ve Muhalefet birbirlerini karalayip kavga edecegine beraberce careler bulsalar üretgen olsalar halka is sahalari acsalar biraz olsun o calisan sinif refah etse olmazmi.Elbette olur ama islerine gelmez cünkü zam yapacak vakitleri olmaz,Gelir vergisi cok olur topliyamazlar belki veya birbirleri ile kavga edecek zemin bulmazlar. Sayin Rahmi Koc Biyik ve sakala karsi ise hükümetin umurundami,Ama Sayin Basbakan bu ayrimcilik diyor,Tabiki der cünkü Türkiyede biyikli ve sakalli cok orda iyi oy potensiyeli var Sayin Basbakanin gayesi o oylari toplamak.Maalesef ben Türkiyenin gidisatini pek iyi görmüyorum.Temennim Siyasetcilerimiz birlikte hareket edip Türkiyenin üzerinde oynanan oyunu bozarlar insallah diyorum saygilarimla.