3
Haziran
2024
Pazertesi
ANASAYFA

Şamanlık üzerine…

Türkiye’nin içeride ve dışarıda yığınla sorunu varken, Şamanlıktan söz etmenin şimdi yeri mi diye düşünenleriniz olacaktır.

İslam dinini yeterince bilmeden, onu istismar eden bağnazları konu alan yazılarıma, beni destekleyici yorumlar yazan Dr: S başta olmak üzerine bazı okuyucularım Şamanlık ile ilgili bir yazı yazmamı istemişlerdi. Türkiye’nin gündemi sürekli değiştiğinden, daha önce yazmak isteğim bu yazım biraz gecikti. Ancak geç de olsa okuyucularımın isteklerini yerine getirebilmeyi istedim.

Orta Asya Türklerinin İslamiyeti kabul etmeden önce Şaman dinine bağlı olduklarına karşı çıkanlar olsa da bu iddialarını kanıtlayamamışlardır. Türklerin İslamiyet’i kabul etmeleri başlı başına ayrı bir konudur ve onunla ilgili pek çok yayın yapılmıştır.

İslamiyet öncesinde Türklerde Gök Tanrı (Kök Tengri) inancı yaygındı. Gök tanrıyı evrenin tek yaratıcısı olarak görmüşler ve savaşlarını da onun isteği doğrultusunda kazandıklarına inanmışlardı. Gök Tanrıyı evrenle özdeşleştirmiş, tanrının gökte yaşadığına inanmışlar ve onların bu inancı Şaman ve Mani (Maniheizm) dinlerinin ortak noktası olmuştur.

Dinler Tarihi ve etimolojisi üzerinde yapılan araştırmalar; Şaman sözcüğünün Tunguz dilinde Şaman sözcüğünden geldiğini ortaya koymuştur. Bazı araştırmacılara göre; bu sözcükle toplum ruhlarla desteklenmiş olarak tanımlanmıştır. Gelecekten haber verme, büyü yapma, ruhlarla ilişki kurmak, hastaların iyileştirilmesi de yine Şaman sözcüğü ile tanımlanmıştır. Özellikle Şamanlığın doğruya yönelme, doğaüstü ruhlara inanmaya yönelik bir din olduğunu ileri sürenler olmuştur.

İlkel toplumlarda yapılan ayin ve törenleri yöneten rahipler çoğunla vecde geçer ve bu anlarda da ruhlarla bağlantı kurulduğuna inanılmıştır. Şamanizm de büyük olasılıkla bu türlü davranışlar sonucu ortaya çıkmıştır.

Orta Asya Türkleri, özellikle Gök tanrı inancı içerisinde Şaman dinine yakınlık göstermiş, ruhların ebediliğine, baba ocağının kutsallığına inanılmıştır. Ayrıca Orta Asya’nın uçsuz bucaksız stepleri, gökyüzsüne yükselen dağları ve ırmakları o insanların manevi görüşlerini etkilemiştir. Bu nedenle ölen aile bireylerinin anılarını yansıtan heykeller yapılmış ve yaşadıkları yerin en yüksek yerlerine yerleştirilmişlerdir. Ancak Şaman dini inançları hiçbir zaman putperestlikle karıştırılmamalıdır.

Şaman inancına göre evren, gökyüzü, yaşanan yerler ve yeraltı olmak üzere üçe ayrılmıştır. Gökyüzünde iyi ruhların, yeryüzünde insanların, yeraltında da kötü ruhların bulunduğuna inanılmıştı. İyi ruhların başında “Ülgen” kötü ruhların başında “Erlik” isimli simgesel varlıklar bulunuyordu. Onların yaşayan insanlar gibi aile düzeni kurduklarına, eşleri, çocukları ve kendilerine hizmet edenleri olduğuna inanılmıştı. İnsanlar iyi ve kötü ruhlar arasında bir nevi dengeyi sağlarlardı. En büyük Şamanın ruhlarla insanlar arasındaki ilişkiyi kuracak, dengeyi sağlayacak gücü vardı. Atalarından aldığı güçle iyi ruhlara yaklaşıyor ve insanlığın yararına çalışıyordu. Kötü ruhların zararlı davranışlarını da elinden geldiğince önlemeye çalışıyordu.

Şamanlarda ölenlere ormanların içerisinde ruhların yardım ettiğine inanılmıştı. Ölenlerin en kıdemlisinin ruhların başına geçerek diğerlerine yol gösterdiği, inançlarının başında geliyordu. Çoğunlukla kuş şekline girdiğine inanılan bu önder ruh, ölen şamanın gökyüzüne yapacağı yolculuğa yardımcı olacaktır.

Şaman inancına göre her şamanın fiziki ve ruhsal yönden diğer insanlardan daha üstün konumda olduğu da inandıkları başka bir noktaydı. En büyük şaman trans haline geçtikten sonra ruhlarla bağlantı kurar ve sonra da onların sözcüsü oluyordu. En büyük şaman olağanüstü yeteneklerini atalarından ve iyi ruhlardan alıyordu.

Şaman törenlerinde özel giysiler giyiliyor, kendilerine özgü davullarla madeni sesler çıkaran başlıklara ve takılara yer veriliyordu. Şamanların tören anındaki transa geçerek yaptıkları danslar doğaçlama olmaktan ileriye gidemiyordu. Törenlere katılanlarda erkek ve kadın ayırımı yapılmıyordu.

Şaman dini Orta Asya’da günümüzde de yaşayacak kadar derin izler bırakmıştır. Şamanların yeraltı dünyasına inişleri, gökyüzüne yükselişleri çeşitli öykülere, destanlara konu olmuştur. Bunlardan bazıları Anadolu folklorunda günümüzde de yaşamaktadır. Örneğin Hacı Bektaşi Veli’nin şahin olup uçması, Karaca Ahmetoğlu Hacı Doğrul’un doğana dönüşmesi ve Bursa folklorunda geniş yeri olan Geyikli Baba’nın geyikleriyle birlikte yürümesi gibi…

Orta Asya Türkleri sonraki yıllarda İslamiyet’e inanmışlarsa da eski geleneklerinden uzaklaşmamışlardır. Şamanlık üzerinde en erken araştırmaları olan W. Radloff, bütün çabalarına rağmen yazılı belgelere ulaşamadığını da açıkça belirtmiştir. Ona göre Şamanlar sırlarını açığa çıkarmak istemeyen bir toplum olarak yaşamlarını sürdürmüşlerdir. İnançlarına göre evren bir takım katlardan oluşuyor, ancak bunların nedeni üzerinde pek de düşünmüyorlardı. Dinsel törenlerini yaparlarken veya bir kattan diğerine geçerlerken büyük güç harcıyorlar ve bunun sonucu olarak da yeryüzü büyük gürültülerle sarsılıyordu. Gökyüzünde var olduğuna inandıkları on yedi kat ışık alemi olarak semayı, aşağıdaki yedi veya dokuz kat ise karanlıklar alemini oluşturuyordu. Bu katların arasındaki bölgelerde ise insanlar yaşıyorlardı. İnsanları yaratan, koruyan bütün iyi ruhlar, dahiler ve tanrılar ışık dünyasının en üst katlarına yerleşmişlerdi. Bunun nedeni de ışığın tüm insanların dostu oluşu ve doğadaki yaşamı elinde bulundurarak kontrol etmesindeydi. Yerin altında ise kötü ruhlar ve yeraltı tanrıları yaşar ve onların asıl amaçları da insanlara zarar verme istekleriydi.

Orta Asya’da Göktürklerin Gök tanrı inancına bağlılıkları mimaride de kendini göstermiştir. İ.S VI-VII. Yüzyıllarda Oğuz boylarının yoğunlaştığı yerlerde gök mabetleri ile saraylar yapılmıştır. Bunların başında Dede Korkut destanında ismi geçen “Karacuk” denilen mabet kalıntısına, Buhara’da da Gök tanrıya ibadet edilen yapıları arkeologlar ortaya çıkarmıştır. Emel Esin’in belirttiğine göre; Buhara, Yetigen yapı topluluğunda yıldızlara simgesel olarak yer verilmiş ve Gök tanrıya ibadet öncelik kazanmıştır. Orta Asya’da Uygurlara ait şehirlerde ve Hoça’da anlamları tam olarak anlaşılamayan kalelerde ve şehirlerdeki kulelerin gök tanrı ile bağlantısı olup olmadığı tam olarak anlaşılamamıştır. Şaman dininin en büyük özelliği de mabetlerini ve törenlerini yaşadıkları yerleri dağların veya tepelerin en üst noktalarında yapmış olmalarıdır.

Şaman inanç felsefesi yeterince incelendiğinde Budizm’in yanı sıra semavi dinlere ışık tuttuğu da açıkça görülmektedir. Ancak bunu özümseyebilmek için bağnaz düşünceden uzaklaşarak akıl ve bilimin ışığında yürümenin yerinde olacağını düşünüyorum.

Şaman inancına ait bazı inanışların günümüzde de var olduğundan söz etmiştim. Bilmeden inandığımız veya yaptığımız, batıl inanç dediğimiz bu adetlerden bazılarına önümüzdeki yazımda değineceğim.

Şamanlıkla ilgili bu özet bilgileri daha da irdelemek isteyenlere haddim olmayarak birkaç kitap tavsiye ederek yazımı noktalıyorum.

Muharrem Ergin, “Dede Korkut Kitabı”, Emel Esin, “İslamiyet’ten Önceki Türk Kültürü”, Afet İnan, “Tarihte ve Bugün Şamanizm” , Bahaeddin Öğel, “Türk Mitolojisi”, F.W Radloff, “Sibirya’dan”, Hikmet Tanyu, “Türklerde Tek Tanrı İnancı”,”Türklerin Dini Tarihçesi”, Denis Sinor, “Erken İçasya Tarihi”, Ahmet Taşağıl, “Göktürkler” ve tarafımdan yazılmış olan “İslam Öncesi Türk Sanatı”.
 

Yayın Tarihi : 14 Kasım 2011 Pazartesi 10:31:43


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
Mehmet Ersindigil IP: 84.62.15.xxx Tarih : 14.11.2011 17:39:28

Hocam ellerine saglik"Bazi arkadaslari aydinlatmak icin güzel bir tarih yazisi olmus.Sahsen ben dini konusu oldumu,Allahı anacagimizdan dolayi sevinirim.Hicbir dine ve mezhebe karsi degilim,dini konular ve Allaha ibadet ettikten sonra hepsi allahin yoluna cikar.Bu arada yanlis yokmu diyeceksen onu sadece Allah bilir.Cünkü bilerek veya bilmiyerek hep dogru oldugumuza inaniriz.

Elmalili Hamdi Yazir,in Kur^än-i Kerim Türkce mealinde,Kafirun suresinde ögle der.De ki:Ey kafirler!Tapmam o taptiklariniza,siz de tapanlardan degilsiniz benim mabuduma!Hem ben tapici degilim sizin taptiklariniza,hem de siz tapicilardan degilsiniz benim mabuduma!Size dininiz,bana dinim!.Onun icin ben cok dini tartismak istemiyorum.Din Allah,la kul arasinda bir köprüdür herkes dini ibatetinde dogru oldugunu sanir saygilarimla.