29
Mayıs
2024
Çarşamba
ANASAYFA

Sarı Öküzün Öyküsü!..


Talabani ile Barzani’nin demeçleri bizleri her zaman şaşırtmıştır. Bakarsınız tehdit edercesine konuşurlar, ata ata mangalda kül bırakmazlar, gün gelir söylediklerinin tam tersi dostane konuşurlar.

Hangisine inanmalıyız?

Talabani ile Barzani’ye ne derece güvenilir?

Bilemeyiz!..

Birkaç gün öncesi Celal Talabani, CNN TÜRK’e verdiği demecinde; PKK’nın bitirilmesiyle ilgili dört aşamalı bir plan öne sürmüş... Bu demeç aynı zamanda ABD’nin Beyaz Saraya yakınlığı ile bilinen World Tribune Gazetesine de haber olmuş...

Talabani’nin önerilerine göre;

Kuzey Irak’ta kümelenmiş PKK’nın bulundukları yerlerde rahat hareket etmeleri önlenecek, kampları sarılacak ve tecrit edileceklermiş!.. Irak’ın ülke topraklarının komşu ülkelere karşı saldırılarda kullanılması engellenecekmiş!..

K.Irak yönetimi PKK’yı yasa dışı ilan edecek, her türlü silahlı saldırı ve şiddete karşı olacakmış!..

Ardından PKK’ya silahları bırak çağrısı gelecek; PKK için Kürt halkına yönelik tehdit olduğu belirtildikten sonra örgüt ateş kes yapacakmış...

Talabani, artık dönemin diyalog ve diplomasi olduğunu belirttikten sonra PKK’dan silahlı mücadeleyi sonlandırması isteneceğini söylemiş...

Talabani’nin bundan sonraki istekleri de Türkiye’ye yönelik:

Silah bırakanlar Türkiye’ye dönecek... Dağlarda bulunanlar silahlarını bırakıp Türkiye’deki evlerine dönmeleri için ikna edilecekler... Ancak onların Türkiye’deki hapishanelere dönsünler de demiyoruz.. Yapılacak şey onların evlerine geri dönmesini sağlayacak bir şey olmalıdır...

Kısacası Türkiye’ye dağdakilerin aşağıya inmesi için adım atması gerektiğini söylüyor. Oysa Eve Dönüş Yasasının işe yaramadığı da dikkatten kaçmamalıdır.

Talabani’nin birden yumuşak iniş yapmasının nedenlerini bugün için kestirebilmek çok güç... Sözlerinde ne derece samimi, onu da bilebilmek biraz zor...

ABD’deki başkan değişikliğinin bunda bir payı var mı?

Irak Başbakanı El Maliki bir günlüğüne Ankara’ya geldi. Irak ile Ankara arasında kapalı kapıların arasında bazı görüşmeler mi oluyor? Onu da bilebilmek, bugün için biraz bilinmeyenli denklem gibi bir şey... Gizli bir af yasasının zemini mi hazırlanıyor bilemeyiz... Yapılması gereken MHP Milletvekili Oktay Vural’ın dediği gibi PKK’nın kayıtsız şartsız silahlarını bırakması ve Türk adaletine teslim olmasıdır.

Bunları düşünürken, nerden nereye hayvanlar âleminden; Sarı Öküzün fıkrası aklıma takıldı. Konuya ilgisi var mı diye düşünmeyin yalnızca kıssadan hisse bir fıkra...

Hepsi o kadar!..

Hayvanlar âlemini içeren belgesellerde izlediğimiz gibi Afrika öküzleri aslanlardan korunmak için toplu halde yaşar, saldırılara toplu olarak karşı koyarlarmış...

Öküz, inek ve boğalardan oluşan bir guruba aslanlar acıktıkça saldırırlar. Ancak Afrika öküzleri öyle kolay yenir yutulur lokma da değiller... Aslanların saldırılarına birlikte karşı koyarlar, boyun eğmezler...

Öykü bu ya;

Gün geçtikçe aslanları bir kaygı almış; öküzleri avlayamayınca tavşan ve farelerle yetinmeye başlamışlar. Böyle olunca da günden güne güçten düşmüşler... Artık bize bu otlaklardan gitmek düşer diye düşünmeye başlamışlar. Nereye gideriz ne yaparız diye kara kara düşünürlerken, sürünün en yaşlısı ve en güçsüzü,

-Bir dakika diye seslenmiş...

Seslenen en güçsüz topal bir aslanmış ama içlerindeki en zeki olanı da oymuş!..

-Bir yere gitmiyoruz. Siz bana bırakın, ben bu sorunu çözerim...

Diğer aslanlar topal aslanın sözüne pek itibar etmemişler ama yine bir şans verelim demişler... Topal aslan yanına iki aslan alarak sürüye gitmiş; bu arada beyaz bayrak çekmeyi de ihmal etmemiş... Sürünün başındaki Boz Öküz ile Topal Aslan karşılıklı konuşmaya başlamışlar:

-Saygıdeğer öküz kardeşlerimiz, bugün buraya sizden özür dilemek için geldik. Biliyorsunuz sizleri aç kaldıkça incitiyoruz. Kim bilir kaçınızın üzerinde pençelerimizin izleri vardır. Ama inanınız ki, bunların hiç birini isteyerek yapmadık. Bilmenizi isterim ki, biz aslanlar barışçıyız. Sizlerle hiçbir alış verişimiz olmaz. Bununla beraber sizlere birçok defa saldırdık ama niye saldırdık biliyor musunuz?

Topal ve kurnaz aslan sözlerine devam etmiş;

-Sizin aranızda sarı öküz var ya!.. Her şey hep onun yüzünden. Onun rengi sizinkilere benzemiyor bizim gözümüzü kamaştırıyor. Aklımızı başımızdan alıyor, Onu gördükçe ne kadar barışsever olduğumuzu unutup saldırıyoruz. Yoksa onun dışında sizlerle bir derdimiz yok. Onun yüzünden hepiniz zarar görüyorsunuz, hayatınızdan emin ve rahat olamıyorsunuz. Belki de geceleri bizim kükrememiz sizlerin uykunuzu kaçırıyor. Bütün bunlar hep o sarı öküzün suçudur. Verin onu bize, siz kurtulun, biz de karnımızı doyuralım sonra da barış içerisinde birlikte yaşayalım...

Topal aslanın bu sözleri üzerine sürünün ileri gelenleri toplanıp düşünmüşler ve selametleri için sarı öküzü feda etmeye karar vermişler. Yalnızca içlerinden yaşlı bir öküz karşı çıkmışsa da onu dinlememişler. Sarı öküz, sürünün huzuru için aslanlara kurban edilmiş... Aslanların hücumu karşısında sarı öküzün çırpınmaları, acı acı bağırması, yardım istemesi fayda etmemiş… Diğerleri onun yakarışlarına üzülmüşlerse de kulaklarını tıkamışlar... Sarı öküz feda edilmiş...

Aslanlar karınlarını doyurmuşlar, bir süre sürüye ilişmemişler. Oysa aslanlar ne kadar sabreder ki?

Yine acıkmışlar... Hele sarı öküzün tadını aldıktan sonra...

Topal aslana acıktık demişler... Bunun üzerine o da yanına yine birkaç aslan alarak beyaz bayrakla öküzlerin yanına gitmiş;

-Gördünüz ya biz aslanlar ne kadar uysalız. Vermiş olduğunuz doğru karar için sizleri kutlamak isterim. Sizde huzur içerisindesiniz ve bizde huzurluyuz. Her iki toplum için ne mutlu!.. Ancak büyük bir sorunumuz ortaya çıktı...

-Nedir o sorun?

-Şu sizin Uzunkuyruk var ya... Öyle uzun bir kuyruğu var ki, nereden baksak görüyoruz. Gözümüz dönüyor, sürünüze saldırmamak için kendimizi zor tutuyoruz. Hâlbuki sizler ona hiç benzemiyorsunuz. Hepinizin normal kuyruğu var. Uzunkuyruğun yüzünden sanırım başınız derde girecek, hepimiz bu işten zarar göreceğiz. En iyisi onu verin bize bu konuda burada kapansın. Eskiden olduğu gibi yeniden barış ve sevgi dolu olarak yaşayalım…

Bunun üzerine sürünün ileri gelenleri yeniden toplanmışlar ve Uzunkuyruğu feda etmeye karar vermişler. Yaşlı öküz yine karşı çıkmışsa da onu yine dinlememişler... Uzunkuyruk aslanlara verilmiş aslanların pençeleri altında çırpınmış, yardım istemiş ama ne fayda!...

Bu olaylar tekrar tekrar yinelenmiş, aslanlar her geçen gün biraz daha semirmiş, sürünün de sayısı azalmaya başlamış, böyle olunca da güçsüzleşmişler... Öte yanda aslanlar daha da küstahlaşmış, bir sebep göstermeden gelip, verin şunu diyerek sürüden birini alıp gitmeye başlamışlar.

Zavallı öküzlerin ise hayır diyecek güçleri kalmamış... Ne oldu bize, neden bu hale düştük, bu savaşı nasıl kaybettik diye yakınırlarken yaşlı öküz onlara seslenmiş;

-Biz savaşı sarı öküzü verdiğimiz gün kaybettik!..

Bu öyküyü son günlerde gelişen olaylar için yazmadım... Aklıma takıldı sizlerle paylaşmak istedim... Hepsi o kadar sakın bir anlam çıkarmayın!..

Kıssadan hisse... 

erdemyucel2002@hotmail.com  

Yayın Tarihi : 25 Aralık 2008 Perşembe 00:14:17


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
Gökhan IP: 88.244.214.xxx Tarih : 25.12.2008 01:41:34

Atatürk zamanında olsa değil sarı öküz çanını bile vermezdi.En başta milli servetlerimiz birer birer en büyük ezeli düşmanlara satıldı.Herkes uyudu.Hayat pahallılığını sadece vatandaş omuzlamaktadır.Ekmeğin suyun fiyatını bilmeyenler yarın birgün seçim kaybetseler kıyak emekli olacaklar.Nasıl demokrasi ise yönetenler yaptıkları ya da yapmak zorunda olup da yapmadıklarından dolayı sorgulanamayacak.Yağmalanan yine hasanın böreği.BU BAKIMDAN KESİNLİKLE MEVCUT DURUMUN DEMOKRASİ İLE ÇÖZÜLEBİLECEĞİNE İNANMIYORUM.


erdal geyikçi(köçek)...! IP: 85.104.113.xxx Tarih : 27.12.2008 11:04:53

merhaba erdem abi,köşenizin fıkra olan tarafını okudum çok güldüm.bende internette fıkraları okuyordum.rasladığım bir fıkrayıda yorum olarakta yazmak istiyorum..Bir çoban yol kenarında koyunlarını otlatıyormuş. Tam o anda, yanına bir Cherokee Jeep yanaşmış. Brioni gömlek, Cerruti ayakkabılar giyen, Ray-Ban gözlüklü ve YSL kravatlı bir sürücü aşağıya inmiş ve çobana sormuş. - Eğer kaç tane koyunun olduğunu bilirsem bana onlardan bir tanesini verir misin? Çoban bir adama birde koyunlarına bakmış, "Tamam" diye cevap vermiş. Genç adam arabasını park etmiş, telefonunu bilgisayarına bağlamış bir NASA sitesine girmiş, GPS'ini kullanarak yeri taramış, bir data base ve logaritma ile doldurulmuş 60 Excel tablosunu açmış ve 150 sayfalık bir rapor basmış. Çobana dönmüş, - "Tam olarak 1586 adet koyunun var" demiş. Çoban "Doğru" diye cevap vermiş, "Koyununu alabilirsin." Genç adam koyunu almış ve jeep'inin arkasına koymuş. Bu sefer çoban genç adama dönmüş, - "Eğer senin ne iş yaptığını bilirsem koyunumu geri verir misin?" diye sormuş. Adam, "Evet neden olmasın" diye yanıtlamış. "Sen Danışmansın" demiş çoban. Adam sormuş, "Nasıl oldu da bildin?". Çoban "Çok basit" diye cevap vermiş. " Buraya çağrılmadan geldin, bu bir. İkincisi benim bildiğim bir şeyi bana söylemek için benden bir koyunumu istedin. Üçüncüsü yaptığın hiçbir şeyden anlamıyorsun çünkü köpeğimi aldın!"büyüklerimden duyduğum hikayeyide anlatayım erdem abi.köyün birisine bir çoan arıyorlarmış...memleketin birinden bir çoban bulmuşlar.daha önceki çobanı çıkartmalarının sebebide,hergün bir koyun eksiliyormuş sürüden,çoban hergün bir koyun yiyor sanmışlar.yeni aldıkları çobandada devam etmiş sürüden koyun eksilmeler.gel git 5 tane çoban gelip gitmiş.köyünde bir delisi varmış,deli sürüye dadanan çakalları görmüş.sürüden hergün bir koyun yiyormuş çakallar.köyün ağalarına gördüklerini söylemiş,deliye inanmamışlar.daha sonra delinin dedikleri doğru çıkınca,sürüye dadanan çakalı bulmuşlar.burdada büyüklerimin anlatmak istediği ,eger koyun sürünüz varsa,güvenilir çobana emanet edin demek istemiş olabilirler.veya sürüyede çakal dadanıyorsada,çobanı degiştirmek yerine,içine dadanan çakalı bulun demek istemiş olabilirler erdem abi.aklıma okuduğum fıkra ve büyüklerimden duyduklarımı anlatmak geldi :)))saygılarımla.erdal geyikçi(köçek)....!