Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy jet hızıyla geldi ve gitti... Neden geldi, neden birkaç saat içerisinde gitti ve ne mesajlar verdi? Sokaktaki insanların kafası enikonu karışmış olmalı…
Kuşkusuz, aslında çok önemli olması gereken bu ziyaret biraz da basınımızın Libya olaylarından ötürü arada kaynayıp gitti…
Gerçekte Sarkozy Fransa Cumhurbaşkanı olarak değil G–20 (Dünyanın en gelişmiş 20 ülkesinin üye olduğu grup) dönem başkanı sıfatıyla bu ziyareti gerçekleştirmiş… G-20 toplantısında Türkiye ile batı ülkeleri arasındaki ekonomik durumun konu edildiği söyleniyor.
G–20 dönem başkanlarının diğer ülkeleri üst düzeyde ziyaret etme gibi bir teamül var mı diye soracak olursanız hemen yanıtlayayım; Yok böyle teamül…
Büyük olasılıkla bu ziyaret Türkiye’nin Avrupa Birliğine (AB) girmesi yolunda çıkarılan engellerden ötürü iki ülke arasındaki gerginliği yumuşatmayı amaçladığı da düşünülebilir… Gerginliğin yumuşatılmasında, Fransa’nın Türkiye’den ticari çıkarlarının olduğu da göz ardı edilmemelidir.
Bilindiği gibi Türkiye’nin AB’ye girmesinde en büyük engeli bugünkü Fransız, Avusturya, Hollanda ve Almanya yönetimleri çıkarmaktadır… Son zamanlarda buna bir de Kıbrıs eklenmiştir.
Sarkozy’nin cumhurbaşkanı olmadan önce de Türkiye’nin AB adaylığına sıcak bakmadığı, bunu cumhurbaşkanlığı seçiminde malzeme yaptığı da bilinmektedir. Bilerek veya bilmeyerek Türkiye’yi Ortadoğu’nun karmakarışık Arap ülkeleri ile karıştırmış olmalı… Başbakan Erdoğan, geçen yıl Paris’e yaptığı ziyarette Sarkozy’yi bazı gerçekleri görmesi için Türkiye’ye davet edeceğini söylemişti. Türkiye’nin birçok Avrupa ülkelerinden çok daha ileri düzeyde olduğunu da göstermek istemişti.
Türkiye şimdiye kadar AB üyesi olabilmek için elinden geleni ardına koymamış, istenilen her değişikliği çıkarılan yasalarla yerine getirmiş, ancak olumlu bir sonuç alamamıştır. Önüne hep engeller konulmuştur. Türkiye’nin yaptıklarını hep kötüye kullanmıştır.
Türk siyasetçilerinin çoğu ve halkın büyük bir kesimi artık AB üyesi olma hevesinden uzaklaşmış görünüyor. Adaylık statümüze ise hiçbir zaman saygı gösterilmediği de başka bir gerçek… Oysa biz bir zamanlar kendi kendimize gelin güvey olmuş, AB’ye giriyoruz diye Ankara’da törenler düzenlenmiş, havai fişekler atılmıştı!..
Sarkozy’nin üstü kapalı sözlerinden anlaşılacağı gibi Türkiye, Avrupa ülkesi olarak değil, Ortadoğu ülkesi olarak kabul ediliyor... Bu arada ağzımıza da bir parmak bal çalınarak Türkiye’nin doğu ile batı arasında güya yeri doldurulamayacak bir köprü olduğu söyleniyor.
Sarkozy, “Kimseye hakaret etmiyorum, ülkenize duyduğum hayranlığı sorgulamıyorum, Türkiye’nin AB’ye kızıp eksen kaydıracağını, stratejik ittifaklarını değiştireceğini sanmak bu ülkeyi küçümsemek olur” diyor… Ardından da her zaman yapıldığı gibi uyutma politikasına yöneliyor; “AB ile ilişkilerin derinleşmesi için müzakerelerin devam etmesi gerekiyormuş”!... Uyutma politikasının ardındaki gerçekte bu arada ortaya çıkıyor; Meğer Fransa, Türkiye’de üçüncü sıradaki yabancı yatırımcı ve ülkemizin üçüncü sıradaki müşterisiymiş!.. Sarkozy, 2010 yılında 12 milyar Euro tutarında gerçekleşen ikili ticaretimizi daha da geliştirmek istiyormuş!..
Sarkozy’nin bu gelişinde Mehmet Ali Birant’a yazılı bir mülakat yapma olanağını sağlamış… Bu yazılı söyleşide de şunları söylemiş; “Türkiye ile Avrupa Birliği’nin aslında ne Türkiye’ye ne de Avrupa Birliği’ne faydalı olacak bir tam üyeliğe kadar gitmeksizin mümkün olduğunca sıkı ilişkiler yürütmeleri gerektiğine inanıyorum.
XXI. yüzyılın başında geçmişe ait şemaların içerisinde hapsolmamalıyız. AB’nin ve Türkiye’nin Rusya ile birlikte temel direkleri olacakları, geniş bir ortak ekonomik ve insani alanı neden hayal etmeyelim ki? Ben geçmişte tıpkı Mustafa Kemal benzeri ileri görüşlü liderlerin yaptıkları gibi ortak hedeflerimiz seviyesinde yeni çareler üretmemiz gerektiğine inanıyorum.”
Sarkozy’nin ziyaretinden, çoğumuzun artık anladığı gibi cafcaflı sözlerin ardında oyalama taktiği yatıyor. Sizi istemiyoruz da demiyor; müzakere üstüne müzakere!.. Bizde ipe un sermek diye meşhur atasözü vardır… Onun gibi bir şey…
Teslimiyetçi politikanın sonunda vardığı sonuç…
İşlerine geldiği gibi bizleri kullanıyor ve oyalıyorlar… Kendi çıkarları ise ön planda…
Atatürk Türkiye’si hiçbir zaman bu duruma düşmemeliydi. Ama elde olmadan düştük bir kere... En önemlisi oturup düşünmemiz lazım; biz nerede hata yaptık diye…
Başbakan bu konuda AB üyelerinin oynadığı politikayı çok önceden anlamış olmalı ki son konuşmalarında bu konuya pek değinmemişti. Sonunda Almanya’da Duesseldorf’ta işadamlarına yaptığı konuşmasında oradaki Türklere seslenerek; asimile olmayın, entegre olun dedikten sonra Almanya’nın Türklere uyguladığı vize konusuna da haklı tepki göstermiştir: “AB geneli için söylüyorum. Brezilya’ya, Paraguay’a, Uruguay’a, Bolivya’ya vize muafiyeti vereceksiniz… Bu ülkelerin AB ile neyi ortak? Müzakere sürecinde mi, aynı coğrafya’da mı, hangi ortak yanı var? 50 yıldır Gümrük Birliği’nde olan, şu anda müzakere süreci içinde bulunan biz Türkiye’ye hala Schengen’i müsaade etmiyorsunuz.”
Ardından da; “Ben açık sözlü olmayı severim. Gizli ajandam yok. Her şeyi açık konuşurum. Öyle değilse çıksın desinler ki biz Türkiye’yi istemiyoruz. Başım gözüm üstüne, eyvallah. Ama bizi oyalamayın. Ne siz yorulun ne biz yorulalım. Birbirimizi oyalamayalım, birbirimize çalım atmayalım.”
Başbakan’ın konuşması Almanya’da bazılarının hoşuna gitmemiş olacak ki, Almanya Dışişleri Bakanının, Hıristiyan Sosyalist Partisi Sekreterinin ve Alman basınının tepkilerini çekti. Başbakan’ın Avrupalılar hakkında çok sert konuştuğunda hemfikir oldular. Oysa işin bu noktaya geliş nedenleri üzerinde ne garip ki, fikir yürütmekten kaçındılar…
Siyasilerimize ve bazı medyaya bakıyorum hemen hepsi elbirliği etmişçesine Sarkozy’ye kızıyorlar.
Neden diyecek olsanız; Yukarıda da değindiğim gibi Türkiye AB’ye giremez demiş!.. Oysa çoğu Avrupa lideri Türkiye’nin yeri AB’dir, Türkiye olmadan AB olmaz dememişler miydi? Kısacası bizi yıllar yılı uyutmamışlar mıydı?
Sarkozy’e hiç kızmayalım; adam dürüstçe ortaya çıkıp, lafı dolandırmadan Türkiye AB’ye giremez diyor…
erdemyucel2002@hotmail.com
Hocam ellerine saglik"Cok güzel bir baslik,Hakikaten anlamis degilim,Sarkozy Hirsiz gibi Türkiye,ye geldi,Ajan gibi gitti.Hayirlisi diyelim ilerde cikar kokusu.Kim ne derse desin,Türkiye,ye AB ne almazlarrrr.Cünkü Türkiye Cumhuriyeti yüz ölcümü ve nufus bakimindan cok büyük bir ülke.
Avrupa ülkeleri böyle büyük bir ülkeyi kaldiracaklari bir gücleri yoktur.Bu kendilerine cok bahaliya mal oldugunu bildikleri icin,Sadece bazi ülkelerin Türkiye,ye sirin görünmek icin,Türkiyenin yeri AVRUPA diyorlar.Oda kendi cikarlarini düsündükleri icin ve muhafaza etmeleri icindir.AB üyeligine alacagi ülkeler nufusu az olacak.
Oysa Türkiye hem cografi bakimindan büyük hemde nufus bakimi yüksek bir ülke oldugu icin masrafi AB ne agir bir yük getireceginden dolayi Türkiye,yi dahil etmezlerrr.AB ye üye olan ülkelere bakin,Almanya ve Fransa disinda,ki ülkelerin yüz ölcümü ve nufusuna göz atarsaniz,Neden Almanya,Fransa, Hollanda,ve Avusturya,Türkiye,nin Avrupa Birligine girmeye karsi oldugu ortaya cikar.
Aslinda Türkiye AB ye girmek icin yalvarici olmamasi lazim,Varsin AB ülkeleri kendileri Türkiye,ye yalvarsin.Türkiye anahtarla acilan kapi gibi bir devlettir. Asyay,la Avrupa kitasini birlestiren Afrikaya uzanan bir ülkedir.Türkiye,nin AB ile degil,Ticaretini Asya ve Afrika ülkeleri ile yaparsa daha karli cakacagina kanaat etmekteyim saygilarimla.