18
Mayıs
2024
Cumartesi
ANASAYFA

Sarkozy’ye neden kızıyoruz ki?..

Avrupa Tarihinde Fransa’nın önemli yeri olduğu bir gerçektir. Fransa, 1787’de başlayan ve 1789’da son noktayı koyduğu devrimle Dünya Tarihinde yeni bir dönemi başlatmıştır. Aristokrasiye karşı çıkmak, ezilen insanları koruyarak onlara arka çıkmak devrimin ana hedefidir. Bunun başında da özgür düşünce gelir. Fransa, devrim sonrasında ortaya koyduğu ana ilkelerine sahip çıkabilmiş midir?

Fransa tarihine baktığımızda; Batı Afrika’da Senegal, Fransız Ginesi, Fildişi Sahilleri ve Sudan’ın bir bölümünde XIX. yüzyılda sömürge hareketlerine başladığı, orada yaşayanları ezerek çıkarlar sağladığı görülür. Aynı şekilde Cezayir’de, Vietnam’da yaptığı katliamlar hiçbir zaman unutulmamalıdır. Fransa ile Almanya arasındaki savaşlar yine siyasi ve ekonomik sömürü sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Kısa bir süre öncesi Fransa’dan kalkan uçaklar Libya insanlarını bombalayarak acımasızca öldürmesi de yüzyılımızın en büyük insanlık ayıbıdır…

O zaman sormazlar mı; Fransız devriminin, Fransız edebiyatının yüceliğine ne oldu?

Fransa’nın Afrika, Cezayir, Vietnam ve son olarak Libya’da yaptığı katliamları dikkate almayan Sarkozy, saldırı oklarını Türkiye’ye yönelterek tarihte kalmış tehcir olayını öne sürüyor, meclisinden yasa çıkartarak Ermeni diasporasına yaranmaya çalışıyor.

Ermeni soykırım iddialarını inkâr edenleri cezalandıracak yasa teklifi Fransız Senatosundan geçti. Kısacası Ermeni soykırımını inkâr edenleri para ve hapis cezasına mahkûm eden teklifi kanunlaşmış oldu. Fransız Meclisi 2001 yılında da 1915 Ermeni soykırımını (!) resmen tanıdığını belirten bir kanunu kabul etmişti. Böyle olunca da Fransa’nın adalet anlayışı, Fransız Devriminin ortaya koyduğu özgürlük, düşünce anlayışına büyük bir darbe vuruldu. Yalnız bununla da kalmadı; hukuk da yok edildi. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin yanı sıra bilimsel araştırma özgürlüğü de rafa kaldırıldı. Avrupa ülkelerinde birkaç çıkışın dışında sessizlik sürüyor… Yasanın Senatoda oylanmasından önce Fransız hukukçular ve siyasetçileri soykırım yasasının çıkamayacağı düşüncesindeydiler. Ama olmadı, yanıldılar!..

Bundan böyle ne olur?

Fransa hala yapmış olduğu devrimin ilkelerinden yanaysa, meclisteki 60 milletvekili yasayı Anayasa Mahkemesine iptali için götürebilir. Fransız Anayasa Mahkemesi de Sarkozy’nin yönetiminde olmadığından hukuka uygun kararını vermesi de olasıdır. Bunun için özgür düşünceye inanmış 60 milletvekili çıkar mı?

Ermeni oyları uğruna bu riski göze alıp alamayacaklarını önümüzdeki günlerde hep birlikte göreceğiz.

Meğer “Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur” sözünü söyleyen ne kadar da doğru söylemiş; şimdi bir kez daha anlaşılıyor.Yakın tarihimize bakın bizlere ezelden beri düşmanca tutumları olan devletler var. Komşularımız bazen dost görünür, arkamızdan kuyumuzu kazarlar… Bazıları ekonomik yönden çıkarları doğrultusunda dost görünmeye çalışır, din kardeşiyiz diye yanaştığımız Araplar bile bizden değil efendilerinden yanalar!..

İnsan haklarına karşı çekinmeden suç işleyen Sarkozy’nin başını çektiği Fransız siyasetçilerinin, tarihi gerçekleri inkâr ederek izlediği tutumun hak, hukuk ve özgür düşünce ile uzaktan yakından ilgisi yok... Bütün amaç yaklaşan seçimlerde Fransa’da yaşayan 500.000 Ermeni’nin oyunu alabilmek!..

Kısacası, Fransa’da siyaset adına özgür düşünce yok edildi.

Fransa’nın bu tutumundan sonra Türkiye’deki mason locaları, ritüelleri uyarınca, liberte (özgürlük, hürriyet), egalite (eşitlik), fraternite (kardeşlik) sözcükleriyle mabetlerindeki celseleri açıp kapayacaklar mı?

Fransızların “Libre pense” dedikleri, her türlü doğmadan, boş inançlardan, önyargılardan ve kanıksanmış görüşlerden sıyrılmak olan özgür düşünceye ne oldu?

Ne gariptir ki, Babıâli baskını ile hükümeti devirerek iktidara gelen İttihat ve Terakki Partisi, Osmanlı’yı I. Dünya Savaşına sokarak yıkılışını sağladığı yetmiyormuşçasına Tehcir olayı ile aradan bunca zaman geçmesine rağmen Türkiye Cumhuriyetine de sorunlar yaşatıyor.

Peki, Türkiye’nin gelişen bu olaylarda hiç mi suçu yok?

Şimdiye kadar gelmiş geçmiş iktidarların bir türlü rayına oturtamadığı, günü kurtarmak adına yaptığı dış politikalar bizleri bugünlere getirdi. Hrant Dink’i kim öldürdüyse Türkiye’ye, dış politikasında büyük ihanet etmiştir. Türkiye tarihçileri ve bilim adamlarıyla 1915 tehcir olayının gerçek yüzünü, bunun bir soykırım olmadığını bir türlü ortaya koyamadı. Şimdi milletvekili olan, Türk Tarih kurumu başkanı Yusuf Halaçoğlu başta Ermeni tarihçileri olmak üzere dünyanın çeşitli ülkelerindeki tarihçileri Türkiye’ye davet ederek, buyurun belgeler ortada hep beraber inceleyip karar verelim demişti… Ne gariptir ki, Ermeniler başta olmak üzere dışarıda ahkâm kesen tarihçilerden hiç birisi bu davet üzerine arşivlerimizi taramak için gelmemişlerdi. Onlar da tehcir olayında Osmanlı’nın soykırım yapmadığını, asıl kadre uğrayanların Türkler olduğunu biliyorlardı. Türkiye’nin yanlışı XIX. Yüzyılda Doğu Anadolu’da Ruslara kılavuzluk ederek, Türk köylerini basan, asıl soykırımı orada yapan Ermenilerin yaptıklarını belgelerle dünyaya tanıtamamış olmasıdır… Geçtiğimiz günlerde Ruhat Mengi köşesinde, “İngilizlerin 18 Ocak 1919’da Malta Adası’nda kurduğu mahkemenin kararını bile dünyaya duyurmakta aciz kalmışız” diyordu. İngiliz Kraliyet Başsavcısı ile Britanya Yüksek Komiseri’nin de bulunduğu Mahkeme 120 Türk’ü “Ermenilere soykırım yapma suçlamasıyla yargılamış ve Ermenilere toplu kıyım yapıldığı konusunda delil bulamayarak hepsinin beraatına” karar vermiş…

Hepimiz Ermeniyiz (!) diye sokaklara döküldük, aramızdan batıdaki dostlarına yaranmak adına tarihçilerimiz, edebiyatçılarımız da çıktı.. Onlar bile bazılarına yaranmak, belki de çıkar sağlamak adına tarihi görmezden geldikten, “Türkiye tarihiyle yüzleşsin” dedikten sonra Sarkozy’ye, ABD’deki Ermeni diasporasına neden kızıyoruz ki?..


erdemyucel2002@hotmail.com

Yayın Tarihi : 27 Ocak 2012 Cuma 10:55:27
Güncelleme :29 Ocak 2012 Pazar 12:58:34


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
Gönül Aydemir IP: 88.235.194.xxx Tarih : 29.01.2012 03:19:56

12 Eylül öncesi Demirel,Ecevit' kastederek;''Ben onunla ancak bir dış savaş olursa görüşürüm.''diyordu.Başbakan anamuhalefet partisi başkanı ile bu koşullarda görüşecekmiş.Kenan Evren ,adaletini göstermek için;''Bir sağdan astırdık,bir soldan.''diyor.Hiç utanması yok,utanmaya gerek de yok(!).(Bu adamların hepsi yutrt dıına çıkmış,batı ülkelerinde kalmış,demokrasinin nimetlerini tatmış insanlar;acaba nasıl böyle ilkel düşünebilmişler?).Sağcılar öldürülünce solcuların,solcular öldürülünce de sağcıların gıkı çıkmazdı eskiden.Beyazıt'da X....Dersanesi'nde Fizik Dersindeydik.Dersin hocası,ana kucağından yeni çıkmış kız,erkek öğrencileri gönlüne göre yönlendiriyordu.Derste bir patlama duyduk,sonra;''Bozkurtlar geliyor,Bozkurtlar geliyor.''diye sloganlar duyduk.Hoca biraz durdu,kendi sloganını duyunca saygıyla dinledi.İstanbul Ünversitesi'nin önüne bomba atıldığını,altı öğrencinin öldüğünü evlerimize gidince öğrendik.Kim olursa olsun,öldürüldüğü için sokağa döküleydik,kimden olursa olsun öldürmelere karşı çıksaydık ,darbe zor olurdu.Ama,gönüllü koyunlardık,kötü niyetli çobanlar bizi öte beri sürüyordu.Evet Hırant Dink vurulduğu gün;Uğur Mumcu,Gün Sazak,Albay Bahtiyar,Gaffar Okkan,Mehmetçikler,güneydoğudaki gençler öldürüldükçe,Neden sokaklara dökülmüyoruz,neden ölümlere dur,demiyoruz?Hepimiz cinayetlere karşı çıkarsak,katiller ve maşalar kaybeder.Hep öyle olmadı mı?Hırant Dink öldürüldüğü gün,yüreğimden erkek kardeşimin cenazesi kalktı.Tıpkı Mehmetçikler,boşuna kandırılıp dağa çıkatılan ve ölen gençler,tıpkı ;''Güneydoğu sorunu kötekle çözülmez.''dedikleri için öldürülen askerlerimizin öldürüldüğü gibi.Sarkozy kim oluyormuş hem?Acı bizim,yarlarımızı sarmak da bize düşer. 


Mehmet Ersindigil IP: 84.62.2.xxx Tarih : 27.01.2012 14:47:52

Hocam ellerine saglik"Fransizlarin dünyada yaptigi isgalleri dile getirmissin. Aslinda ben Fransizlarin dünya,da yaptigi isgali degil,de Türkiye,nin güney bölgesinde yaptiklari isgal ve zülümü dile getirseydin bence daha yararli olurdu.Örneyim Mersin Maras,Urfa,Antep Adana,Hatay gibi yerlerde neler yaptiklarini Türk Halki bilse Fransizlarin nasil bir isgalci millet oldugunu herkes bilirdi.

Kuva,yi Milliye,nin kurulmasindan sonra,Fransizlara karsi su savaslar yapildi.Maras 20 Ocak 10Subat 1920.Urfa 9 Subat 11 Nsan 1920.Antep 1 Nisan 1920 8 Subat 1921.Adana 21 Ocak 1920 20 Ekim 1921 aralarinda Fransizlarin Ermenileri toplayip yaptiklari katliam ve zülümü kaleme almis olsaydiniz herhalde Türk Halki tarafindan bilinclenmek acisindan daha yararli olurdu.Türkiye,ne yazik,ki Dünya,ya kendisini tanitacak bir lobi kurmamistir.

Fransizlar ingilizlerle birlikte bizim kendi cografyamizda ve komsularimizda yaptiklari katliamlari kendi Türk Halkimiza anlatabilirsek Afrikada Cezayirde Suriyede Irakta Ermenilerle yaptiklari zülüm ve katliamlar gün isigina rahatlikla cikmis olurdu.Sirf Antepte Fransizlar 70,000 bin mermi attigini ve resmi olarak 6317 sehit oldugunu dile getirmislerdir.

Fransizlarin bu kadar güclü oluslari,Iktidar olan güclerinin cogu Ermenidir. Onun icin Nicolas Sarkoyz bu soykirim kararini onaylatti.Cünkü onlara gelen kuvvet Ermeniler temin etmektedir.Ve böylelikle Fransa yanilmiyorsam yakin bir zamanda Avrupa birligine bu soykirim davasini tasir ve ordada onaylatir.Temennim yanilyim,ama görülen köy kilavuz istemez derler.

Simdi,ki Medeniyet ve Hukuk Dünyada sadece fasizm ve emperyalis gücler icindir.Ben bunu bugün degil yillardir anlatmaya calisiyorum,Türkün Türkten baska dostu yoktur.Ve de olamaz,Cünkü halen dünyada Türkiye,nin tekrar büyüyüp bir Osmanli imparatorlugu dogar diye korkmaktadirlar.Napolyonun dedigi gibi,para para para,Bende derim,ki varmi pulun dünya alem kulun.Biz birbirimizi seversek pulumuz,da olur kulumuzda saygilarimla.


K. Mükremin BARUT IP: 88.224.44.xxx Tarih : 28.01.2012 00:27:54

Erdem üstadım fikrinize sağlık. Ancak bir iki noktaya takıldım. Hoş görünüze sığınarak cümle cümle gidelim. "Burjuvaya karşı çıkmak, ezilen insanları koruyarak onlara arka çıkmak devrimin ana hedefidir." Tam tersine; Fransız İhtilali bir Burjuva Demokrtik Devrimdir. Öyle ki; ticarette ve küçük manifaktürde palazlanmış yeni sınıf olan burjuvazi, feodal üst yapı kurumlarını kendi lehlerine değiştirmek amacıyla yapmışlardır. Burjuvazi; feodal üretim ilişkilerinde ezilen ve bu nedenle doğası gereği Feodal Aristokrasiye karşı olan topraksız köylüleri de yanına çekebilmiştir. Böyle bir devrimin ardından burjuva sınıfı egemen sınıf haline gelmiş devrimci niteliğini kaybetmiştir. Çok daha vahimi, kendi ülkesindeki kaynaklar gözüne az geldiğinde geri kalmış ve savunmasız ülkelerin kaynaklarına göz dikmiştir.

Ulus kavramı, ulus devlet kavramları bu dönemde kuvetlenmiştir.

“Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur” cümlesini ele alalım. Sanırım bu cümleye  katılmadığınız için, siz de tırnak içinde yazmışsınız. Yıllardır beynimize pompalanan bu cümlenin yanlış olduğunu düşünüyorum. Böyle bir cümle ile toplumu paranoyaklaştırmaktan başka bir işe yaramaz. Kimileri de sınırlarımız içinde yaşayan, ancak kendilerini TÜRK diye tanımlamayan kesimleri de listeye alabilirler. Nitekim; rahipleri öldürenler, askerde ermeni arkadaşını öldürenler, bu ülkenin beyni yıkanmış çocukları değil mi?

Fransa'nın ve diğer Kapitalist ülkelerin; emperyal amaçlarla,  dünyanın mazlum uluslarına yaptıklarının haddi hesabı burada satırlara sığmaz. Bu konuda ne söyleseniz haklısınız.

Bir cümleniz daha; "Türkiye tarihçileri ve bilim adamlarıyla 1915 tehcir olayının gerçek yüzünü, bunun bir soykırım olmadığını bir türlü ortaya koyamadı." diyorsunuz. Demek ki elimizde yeterli kanıt yok. Yusuf Hallaçoğlu gibi "Ermeni Soykırımı" konusunda kemikleşmiş birinin çağrısına, diğer bilim adamlarının itibar etmemesi sizce normal değil mi?

Ermenilere soykırım yapma suçlamasıyla yargılamış ve Ermenilere toplu kıyım yapıldığı konusunda delil bulamayarak hepsinin beraatına” karar vermiş… Bu da doğru değil, Yozgat-Boğazlayan kaymakamı ve bir kaç kişi idam edilmişlerdir.

Bir cümleniz daha; "Türkiye’nin yanlışı XIX. Yüzyılda Doğu Anadolu’da Ruslara kılavuzluk ederek, Türk köylerini basan, asıl soykırımı orada yapan Ermenilerin yaptıklarını belgelerle dünyaya tanıtamamış olmasıdır.."  Bir tek bu değil, aynı tarihlerde pek çok Ermeni genci, Güney'de Fransız ordusu ile Anadoluya gelmişlerdir. Ama bu iki olayın tehcirle alakası yoktur. Anakronik aktarımlar yüzünden pek çok insan 1915 tehcirini; karşılıklı kalkışma olarak değerlendiriyorlar. İşin aslı şudur: Bindokuzyüz onbeşte topraklarından koparılan, Güneyde Halep ve diğer şehirlere, kuzeyde Batum'a, Erivan'a gitmek zorunda kalanlar, henüz üzerinden üç sene geçmiş bir travmanın intikamı için geri gelmişlerdir. Bu doğrudur. Başarılı olamamışlardır.  Bunların yaptıkları kıyımların da belgelerinin deşifre edilmesi gerekir. 

 Gelin şimdiye kadar olan paradigmayı değiştirelim. Örneğin; Hepimiz Türküz, Hepimiz Kürdüz, ya da hepimiz Lazız. Ama her ne isek, tarihin karanlık ve kanlı bir girdabında, Alman hükümetinin ve onun güdümündeki İttihat veTerakinin yanlış politikaları sonucu, komşumuz, toprakdaşımız, mahallelimiz Ermenilerin tehcirine seyirci kaldık. Bu tehcir (deportation) ve onunla ilgili yasalar konusunda muhalefet gücümüzü kullanamadık. Onların; evlerinden, bahçelerinden, topraklarından koparılıp gönderildiklerinde, orantısız güç kullanan teşkilatı mahsusa ve emrindeki talancıların yaptıklarına seyirci kaldık. İŞTE BİZ BUNUN İÇİN ÖZÜR DİLİYORUZ, diyebilecek yürekliliği göstermek lazım. Daha vahimi ise, tehcirden sonra her şeye rağmen aramızda kalan Ermeni yurttaşlarımız üzerinde, doksan yedi yıldır, nefret kültürü uyguluyoruz. Ermeniler üzerine bu güne kadar söylene gelen sözleri gözden geçirirseniz, ne dediğim daha iyi anlaşılır. İşte bu nedenle, ben, her şeye rağmen bu topraklarda kalan Ermenilere de bir özür borcumuz olduğunu düşünüyorum. 

Değerli Kent Haber editörleri, bir önceki yazılardan birinde, yorumculardan biri Lefteri Yunan asıllı olarak değerlendirmişti. Bu bilgi düzeltilmedi. Anadoludaki kadim ulusların başka coğrafyalardan gelmediğini anlatmak lazım. Bunları yazmak lazım. Bilgi eksikliği var. Bilgi kirliliği var. Bilgilerde tarih karmaşası var.  BULANIK SUDA TARİH AYIKLANAMIYOR.Saygılarımla. K. Mükremin BARUT


Mehmet Ersindigil IP: 84.62.2.xxx Tarih : 29.01.2012 11:34:03

Sayin Hocam"18 Ocak kibris cinari yazinizda,Rahmetle andigim Lefter Kücükandonyadis icin,Yunan Rum asilli diye ben yazdigimi tesbit ettim.Bu yönden hareket ederek Sayin K.Mükremin Barut beye cevap yazmak hissini duydum.Sayin yorum yazari,Bilgi eksikligi var,Bilgi kirliligi var,Bilgilerde tarih karmasasi var ve bulanik suda tarih ayiklanmiyor sözünüze aynen katilyorum.

Rahmetli Lefter 22 Araliik 1925 Yunanli bir balikci babadan ve bir Türk Anneden Büyükada,da dünyaya gelmistir.Yunanli kelimesini onun icin kullanmisim.Yaliniz rahmetlinin babasinin adini ne oldugunu hicbir kaynakta bulamadim.Asli ne olursa olsun,Adam gibi adamdi.Allah Topragini bol,ve mekanini cennet kilsin.Yaliniz bunu belirtmek isterim,Hicbir milliyetcilige,hicbir irka hicbir dine,veya mezhebe karsi degilim.Benim icin insan insandir,saygilarimla.


Yılmaz Ergüvenç IP: 88.251.98.xxx Tarih : 29.01.2012 11:20:50

Sevgili Erdem. Fransız ihtilalinde 'aristokrasi' yerine 'burjuva' deyip bir dil sürçmesi yapmışsınız. Ben de hızlı yazıp tekrar incelemeyi ihmal ettiğim zamanlar hatalar yapıyorum. Haftalık yazılarda bilimsel çalışma olanağımız yok. ''İnsan halidir' deyip geçelim. Siz de bilirsiniz ki 'Ermeni Tehciri' ve daha evvelki 200 âkil adamın sürülmesini bize okullarda okutmadılar. Bu yaştan sonra ve yeni yeni öğreniyoruz. İttihat-Terakki iktidarının, onları yöneten Alman subaylarının, Talat Paşa gibi bir sergerdenin vebalini biz niye çekiyoruz? Bizim de bu ''gaflet ve dalâlet'' içine girmiş partiyi hem nalına hem mıhına eleştirmemiz gerekmez mi? Fransa ne karar alırsa alsın, umurumda değil. Ne yazık ki politika uğruna her türlü b.k yenebiliyor. Benim için Fransa Montaigne'dir, Descartes'tır, Voltaire'dir, Standhal'dir, Balzac'tır, Victor Hugo'dur, Emile Zola'dır, Flaubert'dir, Berlioz'dur, Bizet'dir, Monet'dir, Manet'dir, Chagall'dır, Dufy'dir, Degas'dır, le Corbusier'dir, şu anda aklıma gelmeyenlerdir. Gerisi vız gelir, tırıs gider.