18
Mayıs
2024
Cumartesi
ANASAYFA

Savaş Çığlığı Atmak Çılgınlıktır

Türkiye günlerdir, İsrail hükümetinin izni olmadan Gazze’ye insani yardım malzemesi götüren, “İnsani Hak ve Hürriyetler (İHH) İnsani Yardım Vakfı’nın” Mavi Marmara gemisine yapılan saldırıyı, orada çıkan arbedede yaşananlara, tutuklananlara, ölenlere, yaralananlara ve salıverilenlere kilitlendi. Bu arada Güneydoğu ve İskenderun’daki askerimize yapılan saldırılar ikinci planda kaldı. Oysa altmış gün içerisinde kırk şehit vermişiz… Televizyon kanalları gerçek şehitlerimizle ilgili görüntüleri, cenaze törenlerini sınırlı birkaç dakika içerisinde gösterirken, gün boyu Mavi Marmara gemisinde İsrail’in yaraladığı ve serbest bıraktığı gönüllü yardımcılarla ilgili yayınlar yaptılar. Açık oturumlar düzenlediler.

Mavi Marmara gemisinde yaşananlar tüm dünyanın dikkatini yeniden Filistin-İsrail çekişmesine getirdi. Belki de gemide ölenler yaralananlar olmasaydı, toplumda böylesine infial yaratmayacaktı. Yıllardır Gazze’de yaşananları umursamayanlar için bir kıvılcım çakmıştır. Nitekim Mısır bu olaya kadar yardım geçişine kapalı tuttuğu, yalnızca insan geçişi ve İsrail denetimindeki acil gıda ile ilaç yardımlarına açık tutuğu sınırdaki Refah kapısını açtığını ilan etti.

Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki Moon “Gazze’ye ambargo kaldırılmalıdır” mesajını verdi. Ancak Birleşmiş Milletlerin uzun süredir aldığı kararlar şimdiye kadar İsrail üzerinde hiç etkili olmamıştı. ABD’nin himayesindeki İsrail’e karşı ABD’nin takınacağı tavır, izleyeceği tutum ise son derece önemlidir. İlk andaki şok atlatıldıktan sonra ABD ve diğerlerinin yavaş yavaş tutumlarını değiştirdikleri de basında yer almaya başladı.

Bu olay Türkiye ekonomisi için de önemlidir. Borsa’nın yükselmeye geçip geçmeyeceği de bilinmiyor. Turizm sezonunun başladığı günlerde, her yıl olduğu gibi bu yıl da tatillerini Türkiye’de geçirecek olan İsraillilerin rezervasyonlarını iptal ettikleri duyumlarını alıyoruz. Kabadayı tutumla, gelmesinler demek de iş değildir. Turizmdeki gelir eksikliğinin ağır aksak giden piyasalara yansıması da olasıdır…

Türkiye ile İsrail arasında kritik saatler yaşandı. TBMM’deki siyasi partiler ilk kez birleşerek İsrail’in Mavi Marmara gemisine yaptığı saldırıyı kınadı. Bu arada hükümetin İsrail ile siyasi, askeri ve ekonomik ilişkilerinin gözden geçirilmesi ve etkin önlemler alınması istendi. Ankara’da yapılan Güvenlik zirvesinde bu konu görüşüldü. İskenderun’daki şehitlerimiz konuşuldu mu bilmiyoruz. Öte yanda İsrail Başbakanı Netenyahu, Gazze’ye yardım getiren gemilere yapılan baskını savunurken “Şateyet 13” komandolarını kutladı;

“Askerlerimizin silahları alındı, Onlar da canlarını cesurca korudu. Yaptıklarından gurur duyuyorum. Abluka sürecek. Bir gemi Gazze’ye girerse, silah yüklü yüzlercesi takip eder. Buna izin vermeyeceğiz.” Diyerek İsrail’in bu konudaki kararlığını sürdürdü.

Sözcüğün tam anlamıyla bir garabet örneği sergilendi…

Bu arada savaş çığlıkları da atıldı. Güney Amerika gezisini kesen, son derece sinirli olduğu görülen Başbakan yurda döner dönmez “Kimse sabrımızı test etmesin”, “Türkiye’nin dostluğu ne kadar kıymetliyse düşmanlığı da o kadar şiddetlidir.” , “İsrail, Türkiye’yi başkalarına benzetme, bedeli ağır olur” gibisinden zehir zemberek sert mesajlar verdi. Oysa sözden çok icraat, yaptırım önemlidir.

Ne garip ki, 2006’da başbakan New York’ta Yahudi örgütü ADL tarafından “Üstün Cesaret Ödülü”nü Abraham Foxman’dan almış ve bizim dostluğumuza güvenin denilmişti. CHP’nin karşı çıkmasıyla Suriye sınırındaki mayınlı arazilerin İsrail şirketine kiralanması da önlenmişti…

Sırası gelmişken Süleyman Demirel’in meşhur sözünü de anımsamadan geçemiyoruz; “Dün dündür bugün bugündür!”

Bir garip dünya!..

Bu arada İsrail gazetelerinden Jerusalem Post ile Debka sitesi Türkiye’den yeni bir yardım filosunun hareket edeceği ve bu filoya Türk donanmasının eskortluk etmesinin planlandığını ileri sürdü.

Kısacası savaş çığlıkları atıldı…

Bu olay her zaman kaynayan Ortadoğu’da bir savaşın başlangıcı olabilir mi?

Mantıksal olarak savaşın olmaması gerekir ama belli de olmaz!.. Geçmişe baktığımızda savaşların çoğunun hiç uğruna, basiretsiz politikacılar yüzünden çıkarıldığını görürüz… Örneğin I.Dünya Savaşı’nın çıkmasının asıl nedenlerinin başında sanayi devrimini geçiren ilk ülke İngiltere’nin mamullerine yeni pazarlar araması, Almanya’nın denizlere açılma isteği, dünyanın çeşitli bölgelerindeki sıcak çatışmalar, Avusturya-Macaristan imparatorluğu ile Rusya’nın Balkanlar’da egemenlik kurma arzusu, Afrika’yı paylaşma isteği ve sömürgecilik yatıyordu. Oysa savaş Gavrilo Princip isimli bir Sırp milliyetçisinin askeri manevraları denetlemek için Bosna’ya gelen Avusturya veliaht prensi Franz Ferdinand’ı öldürmesine bağlandı. Osmanlının savaşa girmesi ise Rusya’nın Boğazlar üzerindeki tehdidi karşısında Almanya ile yapılacak ittifakı çıkar yol görmesiydi. Alman muhripleri Goeben (Yavuz) ile Breslau (Midilli) Osmanlı devletlerine satılmış gibi gösterildi ve iki savaş gemisi Karadeniz’e açılarak Odessa başta olmak üzere Rus limanlarını bombaladı. Böylece Osmanlılar da Sultan Reşat ve Enver Paşa ile iktidarda olan İttihatçıların basiretsizliği sonucu Almanya’nın yanında savaşa girdi. Sonuçta bilindiği gibi hüsran oldu…

II. Dünya Savaşı yine ekonomik ve Almanya’yı her yönden sıkıştırmak istemenin, Polonya’nın denize açılması için Almanya’yı ikiye bölen Danzig’in verilmesi sonucu patlak verdi. Milyonlarca insan öldü, Avrupa’da taş üstünde taş kalmadı. Ne gariptir ki, yakın zamana kadar Almanya ekonomisini elinde tutan Yahudilere karşı soykırım uygulayan A.Hitler’i kötüleyenler bugün Ona arka çıkmaya bile başladılar!...

Savaşa girmek kolay değildir. Savaşı yaşamamış siyasetçi ve askerler bunun vebalini savaşı yaşamış olanlar kadar göremezler. Yaşamı savaşlar içerisinde geçmiş olan Atatürk’ün “Yurtta sulh dünyada sulh” sözü boşuna söylenmemiştir. Savaşı yaşamış İsmet İnönü’nün Türkiye’yi II. Dünya Savaşına sokmamak için gösterdiği özveriyi bugün çoğu insan anlayamaz… Savaş kararı alma kolay değildir, vebali büyüktür… Hamasi söylevlerin, gaza getirmelerin savaş kararlarında yeri yoktur…

Gazze’ye giden yardım adı altında eylem yapanların da “Allah yolunda ölmek herkese nasip olmaz, gerekirse ölmeye gidiyoruz” diyenlere sormak gerekir; siz oraya insani yardım mı götürüyorsunuz, yoksa asıl amacınız dini duyarlılık gösterisi mi? Filistin’in, Hamas’ın arkasında duranlar aynı duyarlılığı aynı saatlerde İskenderun’da şehit edilenlere neden göstermediniz?

İnsani Hak ve Hürriyetler İnsani Yardım Vakfının arkasında siyasi bir parti var mı? Filistin’deki Hamas ile bağlantısı var mı? Henüz tam bilinmiyor. Ne garip ki ve ne derece doğru bilinmiyor ama İsrail ordusu Mavi Marmara gemisinde ele geçirilen kesici aletler ile sapanların resimlerini yayınlamış. Bunlardan bir sapanın bir yüzünde “İslami Cihad”, diğer yüzünde de “Hizbullah” yazılıymış!..

Türkiye’de İsrail’i kınama adına yapılan gösterilere yalnızca Milli Görüş doğrultusunda olanlar mı katılıyor? Ankara’da İsrail büyükelçiliğinin yanındaki Seymenler Parkı’nda kurulan çadırlarda gün boyu sloganlar atılıp, hoparlörle Kur’an okunup tekbirler getiriliyormuş… Ne garip eskiden bizim solcular Filistin’de eğitim görüp çatışmalara katılıyordu, şimdi devir değişmiş, yerlerini Milli Görüşe bırakmışlar!..

Can Ataklı’nın da belirttiği gibi yardımı götüren Mavi Marmara gemisinde de bir gariplik var… Mavi Marmara 1989 yapımı İstanbul Büyükşehir Belediyesi kuruluşu İstanbul Deniz Otobüsleri (İDO) malı iken satışı için açılan ihaleye başka alıcı çıkmadığından, gemi İHH yardım kuruluşunca satın alınmış. Afrika’nın doğusundaki küçük bir ada olan Komor’un bayrağı çekilmiş, üzerindeki İDO yazısı ise silinmemiş!...

Ortadoğu’nun en zorda olan ülkesi İsrail’dir. Askeri, ekonomik ve dış ülkelerdeki lobilerine rağmen her zaman savaşa hazır teyakkuz halindedir. Kadın erkek bütün İsrailli kendi işinin dışında birer askerdir. Sürekli eğitim görürler… Kısacası her an savaşa gireceklermiş gibi askeri yönden hazırdırlar.

Türkiye ile İsrail arasındaki kriz umarız her iki ülke için de kötü sonuçlar vermeden aşılır. Ülkelerin siyasileri olası sonuçların vahametini kavrayacak bilinç ve bilgiyle bu sorunu aşmak zorundadır. Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak denilse bile umarız ki, eskisi gibi olur…

Kısacası savaş çığırtkanlıklarının, zorbalığın, haydutluğun şimdiye kadar olumlu sonuç verdiği de tarihte görülmemiştir.

erdemyucel2002@hotmail.com

 

Yayın Tarihi : 4 Haziran 2010 Cuma 16:29:39


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
av'beto IP: 109.186.145.xxx Tarih : 6.06.2010 09:53:42

Sayın Yaşar Ertaş Ne güzel yazdınız. Orta çağda feodal ülkelerde saray ve dinciler halkın eğitilmesini engellerlerdi. Böylece onları dinsel ve ekonomik yönden istenilen yöne çekmek ve sömürmek kolaydı .Acaba bu durumla sizin tanıdığınız ülke arasında bağlantı kurabiliyormusunuz? Sonuç hem dinde hemde okullarda gerçek eğitim insanların başkaları tarafından kullanılmalarını önleyecektir.


yasar ertas IP: 94.101.46.xxx Tarih : 4.06.2010 19:39:37

Savas cigligi atmak cilginliktir.Basit seylerden cok savaslar cikmistir Ama ben bir memleket taniyorum uzaklarda. Burada savas cikmamasina hala hayret ediyorum.O toplumun bireyleri Cok cabuk kizabilen , sinerlenen , karsilikli münazaralarda kivilcim cikaran Toplanma yerlerinde bas konusanlarin konusurken el kol jest mimik hereketleri   ses tonlari dinleyenlerin hiddetlenmesini kamciliyor  Tv. haberleri haberci durumunu asmakta avukatlik yapmakta suclu sucsuz aninda karar vermekte. Muhabirler  olayi sakin anlatmamakta anlatirken cildiriyor  Bende odamda ya onunla beraber cildirmam gerek yada tv. kapamam gerek Eski zamanlarda maclari anlatan bir bey vardi makina gibi idi yanlista olsa  o zaman öyleydi simdi o zamani yasamiyoruz.  saygilarimla


Erdal Geyikçi-SANATCI IP: 78.186.14.xxx Tarih : 4.06.2010 22:40:44

Merhaba erdem abi,Daha önceki köşenizide okumuştum.Bugünkü köşene yorum yazmak nasip oldu.Öncelikle şunu söyleyim:Ben çok yardım kampanyasında görev aldım ve öncülük ettim.Yardım kampanyasının nasıl olduğunu ve nasıl ulaşılması gerektigini çok iyi biliyorum.Bir tanesini anlatıyım:Gönüllü olarak 1 ay her evden 1 battaniye kampanyasına katılmıştım.Pakistan'da olan deprem için.1 Ayda 4 Tır Battaniye toplanmıştı.Pakistan büyük elçiside gelmişti.Toplanan battaniyeleride Kızılayın Tır'larına yükleyerek göndermiştik.Bunu neden anlatıyorum,Toplanan yardımları yetkili bir ele teslim ettiğimiz için anlatıyorum.Gazze için toplanan yardımları gönüllülerin götürmesi dogrumu  bilmiyorum.Yaşanan üzücü olayıda kınıyorum.Ölenlerede rahmet diliyorum.Gazze için giden yardım gemisinin basıldığı gecede 6 şehit verdik.İkisi arasında 1 bağlanti varmı diyede düşünüyorum.Egerki birileri için şavaşacaksak vatan için can veren şehitlerimiz için şavaşmak gerekir erdem abi.Babamın kıbrıs gazisi olduğunu daha öncede söylemiştim.Babamın Anı defterinde yazanları tekrarlamak istiyorum:Kıbrıs dışardan bakıldığında yalancı bir cennet gibiydi içerisine girdiğimizde cehennem gibiydi.1 GÜNDE KIBRISI ALDIK.!Egerki kıbrısı 1 günde aldıysak.30 YILDIR NEDEN TERÖR OLAYI BİTMİYOR ?Ben israili takmıyorum .Ata sözümüz varya"Tilki gibi dostun olacağına aslan gibi düşmanın olsun  diye.israil aslan gibi düşman erdem abi.!Öncelikle:Aramızdaki tilkileri bulmak lazım .!Tilkileri temizlersek aslanla,aslan gibi çarpışırız.!Babamında dediği gibi kıbrıs gibi israilinde 1 günlük işi var.!Önemli olan 30 yıldır bitmeyen terör saygılarımla.erdal geyikçi-sanatcı


yaşar inan IP: 78.167.151.xxx Tarih : 6.06.2010 22:53:57

iskenderun  olayı  islam  hukuku  açısından   farklı  bir  olaydır. devlet,  kendine  kurşun  sıkanları   idam  etmezse, ölenlerin   hukukunu yok  saymış  olacağından. kısasa  kısas ayetinin   reddedilmesi, hem askerlerin  durumununu, hem  de   teröristlerin  durumunu teröre  teşvik  olarak  kabül  eder.  islam,  kısasta  hayat  olduğunu   söylüyor. bunu yerine  getirmeyenler   şedit  olmaya  devam  edeceklerdir. ta  ki  kısas  haktır  diyene  kadar