16
Mayıs
2024
Perşembe
ANASAYFA

Seçimden Arta Kalan Sivri Sözler


Türkiye’nin içerisinde bulunduğu zor koşullardan ötürü büyük önem taşıyan 22 Temmuz seçimlerinin sonuçları tartışılırken söylenen bazı söz ve davranışlar sanırım siyasi tarihimizde traji-komik olarak yerini alacaktır. Bu yazıyı yazarken düşünüyorum; bunların hangi birisinden başlamalıyım...

Herkesin bildiği gibi demokrasi daha çok birbirine benzer eğitim ve kültür düzenindeki ülkelerde revaç bulan bir sistemdir. Eğitim ve kültür düzeyleri arasında büyük uçurumlar olan ülkelerde bunlara bir de gelir düzeyleri arasındaki farklılıklar eklenince ve toplumun büyük bir kesimi bunların farkında olamayacak kafa yapısına sahip olunca, söylenecek sözü bulmak oldukça güçtür.

22 Temmuz seçimleri öncelikle meydanlarda söylenen, televizyon ekranlarına, yazılı basına yansıyan, Başbakan ile Ana Muhalefet Partisi lideri arasındaki saat tartışması sanırım uzun süre unutulmayacaktadır. CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Başbakanın kolundaki Franck Muller marka saatin 15.000 $’dan daha fazla olduğunu söyleyince bu kez Başbakan meydanlarda “Al saatimi sana 10.000 $ bırakayım. Sen de kârlı çık bende kârlı olayım” demez mi?..

Bu kez ortaya başka bir soru atıldı. Acaba Başbakan bu saati kendi parası ile mi almıştı?

Nerden nereye basından öğrendiğimiz kadarıyla bazı saat uzmanları ortaya çıkıp Franck Muller saatlerinin boy boy olup 3.000 $’dan başladığını ve derece derece fiyatın yükseldiğini en yüksek düzeydekinin de el yapımı olup, kesin fiyatını vermekten kaçındılar. Fısıltı gazetesine göre de saat 48.000 $ mış!.. Ne var ki, bu olay öylesine dallanıp budaklandı ki, televizyonlarda ciddi güncel siyasi olayları tartışan Emre Kongar ile Mehmet Barlas bile programlarında saat konusunu uzun uzun ele aldılar.

Bu arada bir de “cık” eki ortaya çıkarıldı. Lise yıllarımızda dilbilgisi öğrenirken bazı sözcüklerin ardına takılan “Cık-cük” eklerinin o sözcüğü küçültme anlamına geldiğini öğrenmiştim. Bu seçim sırasında ortaya çıkan ”cık” eki ile eski bilgilerimiz tazelenmiş oldu. Başbakan’ın oğlunun almış olduğu 4.000 tonluk ve 3.000.000 $’lık, içerisine 400 tırı alabilecek kapasitedeki gemi ortaya çıkınca Başbakan bu geminin öyle söylendiği gibi büyük olmayıp “gemicik” olduğunu mitinglerde söyledi. Böyle olunca da gemicik sözcüğü siyasi literatürümüze girmiş oldu.

Diğer taraftan kurduğu her parti laikliğe aykırı oluşundan ötürü kapatılan Necmettin Erbakan’ın adaylığı cezalı olduğundan Yüksek Seçim Kurulunca kabul edilmedi. Ancak üstat ilerleyen şaşına rağmen bu kez Saadet Partisi lehine televizyon ve miting alanlarında konuşmaktan kaçınmadı. Ne denir Can çıkar huy çıkmaz...

Seçime kaç parti katılıyor biliyor musunuz? On altı parti katılmıyor. İki parti katılıyor. Biri Saadet partisi ikincisi diğerleri... Bu arada Milli Görüşte bir zamanlar öğrencisi olan, elinden tutarak yükselmesini sağladığı Tayyip Erdoğan’a da kızgınlığını “Hadi oradan, hadi oradan” sözleri ile ifade etti. Böyle olunca da siyasi literatürümüze bir de “Hadi oradan” sözü girmiş oldu...

Deniz Baykal Iğdır ve Erzurum mitinglerinde hükümetin dağıttığı bedava kömür ve erzaktan yola çıkarak “Bunlara oy vermeyin. Oy senin ırzın, şerefin. Sakın satmayın” diye seslendi. Böyle olunca da vereceğimiz oyun ırz ve şeref olduğu da yine siyasi literatüre geçmiş oldu.

Bu arada “Sür eşeğini Niğde’ye” sözü bir kez daha miting meydanlarında yankılandı. Ardından yaşın 70 olmuş hala bu lafları söylüyorsun diyerek Başbakan, Baykal’a yüklendi. Başbakan tek başıma iktidar olamazsam siyasetten çekileceğim gibisinden sözleri söylemekten kaçınmadı.

Siyasetin yaşla, tecrübe ile ne ilgisi var... Şimdiye kadar siyasetten çekileceğim diyerek sözüm ona cüppe altından sopa gösterenleri çok gördük. Bazen gerçekten istifa edip, kısa bir süre sonra halk istiyor diyerek çark edenleri de biliyoruz. Bu bakımdan Başbakanın bu sözüne pek itibar ettiğimizi de söyleyemeyiz.

Başbakanın bu sözleri diğer siyasiler tarafından seçim meydanlarında son kozunu oynuyor, tek başına iktidar olamazsam çekilirim dedi. Ardından da seçimlerde %34.4 oy alamama halinde durumu değerlendirmekten söz etti. Aynısını Deniz Baykal ve Devlet Bahçeli’den de bekliyorum dedi. Bunun ardından rakipleri emekli başbakan sözünü gündeme taşıdılar. Oysa Türkiye’deki seçim kaybedenlerin çekilmek gibi bir adetleri olmadığı da bilinmektedir. Böyle olunca da yeni siyasetçilerin ortaya çıkması veya siyasetin tıkanması da doğal oluyor.

Bu seçimin ilginç yanlarından birisi de maliye bakanı Kemal Unakıtan’ın seçim bölgesi Eskişehir de Eskişehirspor için futbolda emekli olmuş sergen’i transfer etmesi ve Süper Lige çıkarsanız Ronaldinho’yu da getiririm demesiydi.

Bir zamanlar Adnan Menderes’in de mecliste söylediği ayarsız sözler olmuştu. Bunların başında da gerekirse orduyu yedek subaylarla yönetirim, odunu koysam listeye seçtiririm gibisinden... Ne var ki, Güneydoğu’dan bağımsız bir aday ceketimi koysam seçilir gibisinden laflar etmiş... Demek ki, aradan yıllar geçmiş kafa yapıları değişmemiş, değişen yalnızca insanlar olmuş...

Seçim sırasında söylenen bu sözlerden önce TBMM çatısı altında söylenen “şeyini şey ettiğim şeyi”, halk ile olan ilişkilerde “Ananı al da git”, “Sayın Öcalan”, “Askerlik yan gelip yatma yeri değildir” ve “Kelle” gibi sözlerin siyasi tarihimize girmiş şanssız sözler olduğunu söylemeden geçemeyeceğim. Son olarak da TBMM Başkanı’nın seçim bölgesinde kendisine istemediği bir soruyu soran vatandaşını “Kes sesini terbiyesiz “diye azarlamasını belirtmekte de yarar vardır. Oysa asıl milletin vatandaş, kendilerinin de onların vekili olduğuna inandıkları zaman sanırım bu tür konuşmalar, vatandaşı azarlamaları son bulacaktır.

 

erdem@kenthaber.com

Yayın Tarihi : 8 Ağustos 2007 Çarşamba 12:23:23


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?