1
Haziran
2024
Cumartesi
ANASAYFA

Şeker gibi Ramazan’dan sonra Şeker Bayramı!..

Türkiye’yi yaz sıcaklarının kavurduğu günlerde siyaset ve adalet de sımsıcak… Sıcak günlerde oruç tutmak ise her Müslüman’ın harcı değil!.. Müslüman inancını gerçekten benimsemiş olanlar; her zamanki normal işini yapacaksın, sonra da orucunu tutacaksın derler. Bu söz kişiden kişiye değişiyor; kimi normal işini sürdürürken, kimisi de bütün gün uyuyor ve oruç tuttuğunu sanıyor! Kuşkusuz. Takdir yüce tanrının...

Şeker gibi Ramazan geçirdiğimizi söyledim ama bence bu söz biraz fazla iyimser… Gezi Parkı olayları ile başlayan, sonra yurdun birçok kesimine yayılan tepkiler, eylemler, ölenler, yaralananlar, gözlerini yitirenlerden sonra Silivri Mahkemesinden çıkan kararlar toplumda tartışılıyor. Uzun süre daha tartışılacak... Kimileri üzgün, kimileri seviniyor (!) kimileri de olayların farkında bile değil... Onlar ne gazete okuyor, ne de ciddi televizyonları izliyor ve hepsinden öte, daha da kötüsü düşünmüyorlar.

Bundan sonra ne olur kimse bilemez… Müneccim olmadığımızdan biz de bilemeyiz… Kısacası bir Ramazan’ı daha geride bırakırken, Şeker Bayramı’nın sevincini (!) yaşıyoruz.

Basına ilk girdiğim günlerde, yerleri dolmayan ustalarımız Bektaşi fıkralarıyla okurlarını güldürür, onları günlük gailelerinden uzaklaştırmaya çalışırlardı. Ben de bir süre onların yolundan gitmiştim. Bugün bir Bektaşi fıkrası da ben yazsam fincancı şeylerini(!) ürkütür müyüm diye düşünüp vazgeçtim. Neme lazım; devir, devran değişti, dertsiz başımı neden derde sokayım.

Artık Ramazanlar da eskilere benzemiyor. Müminler yine orucunu tutuyor, iftarını ediyor, sahura kalkıyor, ellerini açıp Tanrı’ya dua ediyor, şefaat diliyorlar, daha doğrusu dini siyasete alet etmenin önüne bir türlü geçilemiyor. Din sömürüsü, din ticareti son yıllarda epeyce moda oldu, bazıları bundan fayda umarken, bazıları da sırtlarına yükletilen iftar ziyafetlerinden muzdarip…

Türkiye’nin seçkin insanları (!) beş yıldızlı otellerde en âlâ yemeklerle iftarlarını açarlarken, garibanlar da iftar çadırlarında karınlarını doyuruyor. Hani Müslümanlıkta eşitlik prensibi vardı? Bir lokma bir hırka denirdi? Ne oldu o söze?..

Siyasete mi kurban gitti?

Ben de bir zamanlar bu tür iftar ziyafetlerine davet edilmiştim. O zaman ki, iftarların ve katılanların bugünkülerden pek farklı olmadığını sanıyorum; çoğu oruçlu bile değildi. İftar sofrasında oruçlu gibi davranırlardı. Kim kimi aldatıyor, bilemeyiz…

Kuşkusuz Tanrı aldanmaz…

Günümüz Ramazanlarının diğerlerinden farkı, devleti yönetenlerin iftarı nerede açacağı basına önceden duyuruluyor, televizyonlar görüntüleri geçiyor, yazılı basında en güzel haberleri, biraz yağdanlık koksa da yapıyor… İftardan sonra birileri kürsüye çıkıp kutsal günlerden biraz söz ettikten sonra konu siyasi muhaliflere yüklenmeye gelir. Can kurban böyle iftar sofralarına…

Belediyelerin, din ağırlıklı vakıfların iftar sofraları siyasilerinki gibi beş yıldızlı otellerde yapılmaz. Münasip bir yerde, bazen açık havada veya çadırlarda masalar kurulur. Sıraya girenlere tepsiler içerisinde çorba, kuru fasulye, bulgur veya pirinç pilavı, hoşaf, zeytin, hurma gibi yiyeceklerden oluşan iftar yemeği dağıtılır. Bu arada iftar hangi belediye tarafından yapılmışsa onun reklamı da ön planladır. Ancak iftarın masrafı belediyelere değil, o mıntıkadaki ensesi kalın ticarethanelerin sırtına yükletilir. Ticarethane sahipleri ise yakınlarına haklı olarak yakınırlar; “bu ne biçim iş, parayı biz veriyoruz, iftarı veren belediye veya dini vakıflar oluyor, bizim adımız bile geçmiyor”…

O zaman vermesinler diye düşünenleriniz çıkabilir; ola ki vermekten vazgeçseler, makbuz isteseler sonra başlarına neler gelir bilinmez…

Bu günlerde iyi Müslüman olmak kolay değildir. Bir Müslüman’ın diğer Müslüman üzerinde otorite kurmaya çalışması, bir cemaatin diğerine tepeden bakması ne kadar doğrudur?

Müslümanlıkta çaresize çare, dertliye derman, güçsüze merhamet duyabilen gerçek mümin olmaz mı?

Bazılarının kendi çıkarları doğrultusunda dindarlık kalkanının arkasına sığınması ne kadar doğrudur?

Herkesten daha iyi Müslüman olduğuna inanarak kibirlenenler, zulmedenler, yolsuzluklara arka çıkanlar dinimize ters düşmüyor mu?

Eski ustalarımın yolundan giderek, Bektaşilerle ilgili olmasa da bir başka fıkra ile yazımı noktalarken tüm dostlarımın, okuyucularımın Şeker Bayramını kutlarım.

Sakallı, takkeli, din ticareti yaptığı kılığından kıyafetinden anlaşılan biri taksiye binmiş. Besmele çekerek yerine yerleştikten sonra şoföre teybi/radyoyu kapat demiş. Sonra da eklemiş; “dinimizde müzik yasaktır. Peygamber döneminde böyle müzik yoktu. Tabi radyo ve teyp de yoktu”.

Taksi şoförü teybini kapatmış. Sonra da otomobilinden inerek adamın kapısını açmış; “in aşağıya” demiş. Softa bozuntusu neden diye sorunca: “Peygamber zamanında taksi de yoktu. İn aşağıya ve bir deve bekle” demiş...

Günümüzde semt pazarlarına lüks arabalarla, jeeplerle giden örtülü kadınları; yerden bitmişçesine ortaya çıkan sakallı ve badem bıyıklıları gördükçe, nedense hep bu fıkrayı anımsarım.

Kıssadan hisse...

erdemnyucel2002@hotmail.com
 

Yayın Tarihi : 6 Ağustos 2013 Salı 10:36:36


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
Dr. S. A. IP: 95.15.244.xxx Tarih : 6.08.2013 19:39:27

"Nerelerden, nerelere geldik" deyip ben de bir anımı anlatacağım: 1976 yılında görevim gereği .......'ya atanmıştım. Yeni evli olarak bu kente -kiralık ev bulabilmek için- önce ben gitmiştim. İş yerime yakın, yeni yapılmış ve henüz hiçbir kiracısı olmayan bir bina ilgimi çekmişti. Bina sahibiyle görüşmemde bana şu şartları ileri sürmüştü; "- amenna,kiralayacağınız evimde televizyon olmayacaktır; zira bu belâ alet sayesinde evimde garıların, gızların görüntüsü beni de cenabet yapar; zinhar çatımda da kesinlikle anten falan istemem.."  Bugünlere gelelim; kimlerin çanak anten, kimlerin en son gelişmiş cep telefonları kullandığı ortadadır. Şahit olduğum birçok örneklerden birisini de anım olarak sunayım;  Benim yürüyüşüm, onlarındakinden daha süratli olduğu için, yanlarından geçtiğim sırada iki türbanlının -istemeyerek- şu cep konuşmalarına da şahit olmuştum: "- bırak o o...pu çocuğunu, başkasını mı bulamayacaksın !"