Ekonomiden biraz anlayanlar, ABD’de başlayan krizin tüm dünyayı sardığını ve ülkelerin para ve borsa piyasasını etkilediğini görüyorlar. Görmeye ne hacet, dünyanın yayın organları tehlike çanlarının çaldığını en ince detayına kadar yazıyor ve alınacak tedbirleri peş peşe sıralıyor. ABD’de yaklaşık yirmi yıllık yatırım bankacılığının geçmişte kaldığını, konsalıdasyonların devamında herkesin ayağını yorganına göre uzatması gerekliğini vurguluyor.
Ekonomideki bu krizin nerede biteceğinin hesaplarını yapıyorlar. Türkiye’deki iş çevreleri de kriz kapımızda, önlem alalım diye feryat ediyorlar. Bizim siyasilerimize, yandaş tabir edilen basına baktığımızda her şey süt liman!.. Bu kiriz bizi etkilemez gibi içimizi ferahlatan sözlerle (!) karşılaşıyoruz.
Türkiye’nin tuzu kuru galiba...
Ekonomiyi, dar boğazı, işsizliği geçim sıkıntısını, Almanya’da başladıktan sonra gözlerimizi açan Deniz Feneri skandalını ve Türkiye’deki uzantılarını, dalga dalga gelen ve ne zaman sonuçlanacağı bilinmeyen Ergenekon gözaltlarını, tutuklamalarını bir yana atmış bayramın isim tartışmasına girmişiz!..
Siyasiler arasındaki kavgalarda en galiz sözcükler havalarda uçuşuyor!.. Senin hırsızın, benim hırsızım tartışmaları televizyonla, açık oturumlara yansıyor...
Bütün bunlar olup biterken Başbakan, Şanlıurfa’da katıldığı iftar yemeğinde bayramın tadını kaçıran, hiç gereksiz yeni bir tartışma başlattı;
“Bu kültürel bir erozyondur. Bunlara fırsat veremeyiz, vermemeliyiz. Bu değerler erozyona uğrarsa işte o güç dengeleri sarsar ve yavaş yavaş onlardaki kayıp geleceğimizi de ne yapar? İnkıraza götürür. Şartlar zorlamadığı sürece bayramda anacığımın elini öpmeden bir yere ayrılmıyorum. Büyüklerimi ziyaret etmeden bir yere ayrılmıyorum.
Aslında bu tartışma, kentli-köylü ya da dindar-laik ekseni ise şehirli ve laik kesimin ise Ramazan olarak adlandırdığı şeklinde...
Ne oldu bayramın adı? Tatil... Olmaz! Adını bir başka türlü değiştirmişler şimdi: Şeker Bayramı. Ne şekeri! Bu dört dörtlük bir Ramazan Bayramı...”
Başbakan’ın bu sözleri gündemi değiştirmek, toplumun Deniz Feneri skandalı veya Kılıçdaroğlu ile Dengir’in TBMM çatısı altında yaptığı söz düellosundaki bazı gerçeklerden uzaklaşılmasını sağlamak mı?
Bilemeyiz...
Bayramlar; özellikle dini bayramlar toplumların yaşamlarındaki olağan üstü günlerdir. Kökeni İslam öncesine kadar inen bayramlarda insanlar bir araya gelerek sevinç ve kederlerini paylaşır, dargınlar barışır... Zenginler fakirlere yardım elini uzatır. İslamiyet’e baktığımızda biri ramazan diğeri kurban olmak üzere iki dini bayram olduğunu görürüz. Arap dilinde “İdü’l-fıtr ve idü’l-adhâ” olarak isimlendirilen bu bayramlar hicretin ikinci yılından sonra uygulanmaya konulmuştur. Ramazan orucu da ilk kez o yıl farz kılınmış ve bu ayı oruçla geçiren müminler şevvalin ilk üç gününü bayram olarak kutlamışlardır.
İslamiyet’in kuruluşundan yakın tarihe döndüğümüzde ise bayramlarda şeker, lokum ve tatlı ikramında bulunmaları gelenekleşmiştir. Bu nedenle de Ramazan ayının ardından gelen bayrama şeker bayramı ismi yakıştırılmıştır. Turgut Özal dönemine kadar da şeker bayramı ismi gelenekleşmiştir. Turgut Özal, İslam dini terim ve kavramlarının korunması yönünden hassasiyet göstermiş ve bir yasa ile Şeker Bayramının ismini Ramazan Bayramı olarak değiştirmiştir. O günden bu güne kadar da kimse bunun üzerinde durmamıştır. İsteyen Şeker Bayramı isteyen de Ramazan Bayramı demiştir. Ne var ki, Başbakan’ın Şanlıurfa’daki iftarda bu konuyu gündeme taşıması son derece gereksiz olmuştur.
Şeker Bayramı veya Ramazan bayramı ne fark eder... Siz şükredin; idü’l-fıtr ve idü’l-adhâ demediğine!..
Dini terminolojide bayramın ismi Ramazan olarak geçmiştir. Osmanlılardan sonra şeker olarak geçmiş ve öyle benimsenmiştir. Kuşkusuz, bunun da nedeni bayramda tatlı ve şeker yenildiğinden bu ismi almıştır. Kimse bu tanımlamadan rahatsız olmadı, ancak dini her şeyin önüne taşımayı gelenekleştiren çevreler bu kez Ramazan bayramı sözcüğü üzerinde durdular ve bunu topluma benimsetmeye çalıştılar. Bu konuda Turgut Özal bir yasa bile çıkarmıştı!..
Ramazan Bayramına Şeker Bayramı denilmesinin kültür erozyonu ile uzaktan yakından alakası yoktur. Olsa olsa dini simgeleri, baskıları, dinselliği bayramlara yansıtmaktan da öteye gidemez.
Şimdi bayramların adı değişti denilmesi, bayramın tadını kaçıran, gündemi hırsızlıklardan, yolsuzluklardan başka bir yöne kaydırmanın siyasi bir stratejisidir. Bayramın ismi kişilerin yaşamlarına göre değiştiği de göz ardı edilmemelidir.
Yıllar boyunca tartışılan bir konu vardır; eski bayramlar mı, yoksa şimdiki bayramlar mı?
Kuşkusuz günümüz bayramları artık bazı çevreler dışında tamamen bir tatil kavramına dönüşmüştür. Ancak üzerinde durduğum bir başka nokta da bana dini günlerde tanıdık tanımadık birçok kişiden şiirsel dille yazılmış e-mail geliyor. O günkü dini günümüzü kutluyor. Dini duyguları kutlamak güzel. Ancak Cumhuriyet Bayramı başta olmak üzere diğer ulusal bayramlarda tanıdık birkaç eş dost dışında bir kutlama mesajı almıyorum.
Bence üzerinde durulacak bir nokta...
Dini bayramlarımıza gereken hassasiyeti gösterelim ama ulusal bayramları da ihmal etmeyelim. O bayramlar binlerce şehidin kanıyla elde edilmiştir.
Tüm okuyucularımın ve dostlarımın Şeker Bayramını en içten duygularımla kutlarken, bayram tatiline çıkanların kazasız belasız yuvalarına dönmelerini isterim...
erdemyucel2002@hotmail.com
Sagol hocam bu güzel yazina ekliyecek bir lafim yoktur.Ellerine saglik,Ben burda sadece Ahlakli Dürürt Müslümanlarin hep bir arada sevgi dolu ve huzurlu nice Bayramlar gecirmek dilegiyle,Ramazan Bayraminiz kutlu olsun.Mübarek Ramazan Bayrami tüm Ulusumuza kutlu olsun.Allah Tüm insanlara nice huzurlu bereketli Bayramlar nasip etsin.Allahin Rahmeti üzerine olsun.Hocam Gelecek nice Bayramlarimizda sihhat ve afiyet,te bulusmak dilegiyle selamlarimla saglicakla kal.
Haklısınız Erdem bey,sanki hiç sorunumuz yok,her yer güllük gülüstanlık,herkes rahatlıktan ne yapacağını şaşırmışda, bayramların adının derdine düşmüş. Günden güne ekonomi,hayat şartları kötüleştikçe kötüleşiyor.Ama başımızdakiler sorunları çözmektense etraflarına at gözlükleriyle bakmaya devam ediyorlar. Nasılsa onların tuzu kuru.Onlar yüklerini aldılar,gerisi ne olursa olsun ,onlar için önemli değil.bu hayat şartlarında ne kadar bayram kutlanabilir bilemiyorum,ama yine de iyi dileklerimle herkesin bayramını kutlar, huzurlu ,barış içinde bir hayat dilerim..saygılar..