DTP’nin kapatılma kararı çıkmadan önce DTP’li milletvekilleri atıp tutuyorlardı; kimisi istifa ederek sine-i millete döneriz derken, Ayna Emine de tabanımız dağa çıkmamızı istiyor diye gözdağı veriyordu!.. Ilımlı gözüken Muş Milletvekili Sırrı Sakık bile cezaevine gideriz, Meclise gitmeyiz diye buyurmuş!.. Bir diğer milletvekili de “Bu saatten sonra grup kurmayacağız, istifa edeceğiz, kanımızda delikanlılık var” demekten kaçınmamış…
Kısacası, hepsi ayrı telden esip gürlüyorlardı… Kendilerince AKP hükümetine kaba tabirle posta koyuyorlardı.
Onların bu sözlerini bazıları ciddiye alıp bir takım çözüm önerilerinde bile bulunanlar vardı… Bazıları da olası bir seçimle ilgili hesaplar yapmaya başlamışlardı.
Anayasa Mahkemesinin kapatma kararından iki üç gün sonra, bunları söyleyenler ağız değiştirmeye başladılar; “Halkımız Meclis’ten ayrılmamızı istemiyor!” demeye getirdiler… Bu arada hangi halktan bahsediyorsunuz, acaba yine bölücülük mü yapıyorsunuz diyenler de çıkmadı değil…
İstifa müessesesi kişiye özeldir. Ancak özgün karar vermek de pek işe yaramıyor. Ola ki istifa ettiklerini varsayalım; bu istifalar TBMM’nde gündeme getirilecek ve sonra onaylanacak… Çoğunluğu elinde bulunduran AKP istifadan yana olmadığı açıkça gösteriyordu. Yasaya göre boşalan milletvekillerinin sayısı 28 olursa ara seçim yapılacak… Olay daha büyük boyutlara ulaşırsa erken seçim gündeme gelebilirdi. Son olaylardan sonra büyük oy kaybına uğraması olağanlaşan bu durum AKP’nin hiç ama hiç işine gelmezdi.
Çoğu insan da haklı olarak DTP’lilerin sözlerini önemsemiyor, gülüp geçiyordu…
Milletvekilliğinden kolay kolay vazgeçmek; kendi deyişleriyle sine-i millete dönmek de öyle kolay değildir… İki buçuk yıldır rahat yaşamaya, forsa, itibara alışmışken onları ellerinin tersiyle itip sıradan insan olabilmek cesaret işidir. Bir anda milletvekilliğinin yüklü maaşını reddetmek, ardından imkânlarından, sosyal ve sağlık hizmetlerinden yararlanırken, VIP salonlarından geçerlerken, kıyak emeklilikten yararlanma olanakları varken, ödeneklerinden vazgeçmek hiçte kolay değildir. Onların seçim öncesi giysileriyle bugünküleri arasında karşılaşma yapanlarınız elbette vardır. Acaba o zamanlar yine pahalı marka giysileri, çantaları, kravatları var mıydı? Ayrıca dokunulmazlık zırhından uzaklaşılınca dağ gibi bekleyen dosyaların yeniden açılması da olasıydı. Bütün bunlar göz önüne alındığında, belki de içlerinde ilk günlerdeki posta koymalardan nasıl vazgeçip kıvıracağız diye düşünenler de olmuştur!.. İstifalar kabul edilmiş olduğunda bütün bu nimetler, bir anda bitecek balon sönecekti…
Başlangıçta DTP’nin şahinleri diye tanımlanan aşırı uçları istifa diye ağırlıklarını koyuyor. Bu arada da Öcalan’dan gelecek mesajın beklenmesini de söylemeyi ihmal etmediler. Utanmadan Diyarbakır ismi yerine Amed demekten de kaçınmamışlardı.
DTP neden kapatıldı diye düşünen insanlar da bu ülkede yaşıyorlar. Anayasa Mahkemesi bölücü örgütün yaptığı eylemlerin sesi ve odağı olduğu için partiyi kapattı. DTP’li milletvekilleri de Apo’nun ve PKK’nın meclisteki uzantıları olmaktan yine kurtulamadılar.
Sonunda onları kurtaran, rahatlatan emir İmralı’daki mahkûmdan! geldi, istifalardan vazgeçildi… Tatlı yaşamın devamı sağlandı.
DTP’liler geri adım atarken, içlerinden de derin bir oh! çekmiş olmalılar. Beklenen açıklama Türk Ahmet’ten geldi;
“Çarşamba günü İmralı’da Sayın (!) Öcalan ile avukatları bir görüşme yaptılar. Bu görüşme sonucunda, Sayın(!) Öcalan da parlamento zemininin terk edilmesinin doğru olmadığını ve bu mücadelenin devam edilmesi gerektiği şeklinde, avukatlarıyla bunu paylaştı. BDP’yle (Barış ve Demokrasi Partisi) siyaseti sürdürme kararı aldık. Çabamız ısrarımız demokrasiyi ne kadar önemsediğimizin göstergesidir. Biz barışı savunuyoruz. BDP’yi güçlü hale getirmek istiyoruz.”
Bir siyasi partinin eski de olsa genel başkanı için ne acı sözler… Bu sözler ben emir kuluyum, artık muhatabınız İmralı anlamına gelmiyor mu?
Mahkum emir verdi istifalardan vazgeçilip, sine-i milletin yerini sine-i BDP aldı!.. Emir büyük yerden (!) gelince de ortada delikanlılık melikanlılık kalmadı… Şimdi grup kurabilmek için İstanbul bağımsız milletvekili Ufuk Uras’ın partiye katılmasına çalışılıyor. Sırası gelmişken, İstanbul Kadıköy’deki bazı aydın geçinenlerimiz, Ufuk Uras’a bunun için mi oy verdik diye düşünüyorlar mı? Başka bir deyişle Ufuk Uras’ın da seçmenlerine söyleyeceği bir şeyleri olmalı…
Hüküm giymiş bir mahkûmun hücresinden veya konforlu odasından bir parti genel başkanı gibi emirler vermesi, direktifler göndermesi hukuk devleti ile nasıl bağdaşır?
DTP’yi kim yönetiyordu? Harf değişikliği ile ortaya çıkan BDP’yi kim yönetecek, partinin siyasi kararlarını kim verecek?
Bu nasıl mahkûmdur ki, dünyada bir eşi bir benzeri yok… Yol haritası gibi bazılarıyla kedi fareyle oynar gibi oynuyor. Kendisini lider olarak kabul ettiriyor. Onu lider olarak görenler acaba yakalandığı gün Türkiye’ye getirilirken uçakta söylediği şu sözleri anımsıyorlar mı?
“Ben ülkemi severim. Annem de Türk’tü. Bir hizmet imkânım olursa yaparım, beni kullanın.”
Sonunda ne olduysa oldu, kimlerden destek gördüyse gördü ve DTP’nin milletvekilleri, belediye başkanlarının isimlerini belirledi, yol haritalarıyla hükümete yol göstermeye bile kalkıştı… Bütün bunlar bir yana DTP’yi mecliste direktiflerinin sesi yaptı. Bazı gafiller onun sesi olmakla övündüler… İmralı’dan ben Kürtlerin lideriyim diye övünüyor!..
Eski bir milletvekili İmralı kapansın, Öcalan cezasını evinde çeksin dedi. Bir başkası istifalar fayda getirmez dedi. Bunların yanı sıra Mardin AKP milletvekili Türk Ahmet’in meclise yeniden girebilmesi için milletvekilliğinden istifa ederim dediğini basından öğreniyoruz!..
DTP’nin koltuk partisi EMEP yaşanan olaylardan ders almalı diye düşünenler de var.
Sanırım işler yine sarpa saracak.
Memleketin çeşitli yerlerinde çıkan olayları, kışkırtmaları, ayaklanma provaları, yandaşların protestolarını, asayişin yok edildiğini gördükten sonra bunun bir kehanet olmadığı da ortaya çıkacaktır. Son olaylarda, militanların birçok yeri tahrip ettiklerini, araçları yaktıklarını, vatandaşların can ve mal güvenliğini ortadan kaldırdıklarını görmedik mi?
Ne garip onların yandaşları feodal yapının, ağanın altında yoksullukla pençeleşirken, zorla seçtikleri vekillerinin bir elleri yağda bir elleri balda…
Açılım mı asayiş ve vatandaşın güvencesi mi diye sorsanız sanırım herkes ikincisinden yana..
Şimdi Türk Ahmet’ten ılımlısı yoktur diye pompalayanlar bile var.
Şimdi sil baştana mı dönülecek. DTP’liler bu kez BDP adında mecliste tam takım yer alacaklarına göre bütün suç Türk Ahmet ile Tuğluk Aysel’de miydi? Öyle olunca da bu kadar gürültüye ne gerek vardı?
Açılım adına ne kadar taviz verilirse verilsin, ardı arkası kesilmeyecek isteklerinin ucu bucağı yok… Mecliste kalmak için AKP’den Siyasi Partiler Yasasının değişmesini, Kürt açılımının daha fazla olmasını istiyorlar. Kuşkusuz ardından İmralı’dakinin özgür olması, partinin başına geçmesi gelecek... Özellikle de İmralı’daki müzakereci ile konuşun diyerek fütursuzca davranacaklar.
Gerçekte komikse de acı bir tablo…
Meşhur sözdür; yanlış hesap her zaman Bağdat’tan döner…
erdemyucel2002@hotmail.com
Askeri darbelerin tırpanları adam gibi adamları biçip,Türk insanına çağdaş demokrasiyi,düşünce özgürlüğünü reva görülmedikçe, ilimden, bilimden, sanattan,edebiyattan insanı insan yapan bilgi,beceri kavramlarından uzaklaşıldıkça,gerçek devlet adamları üçüncü sınıf adamlar tarafından aşağılandıkça daha nice orangutanlar yumruğunu masaya vurur.Bizi korkutur. Çocuklarımızı öldürür.
Allah seni sihhat ve afiyetten eksik etmesin Hocam! Yanlis hesap Bagdat,tan döner Ata lafimizI eskidendi,Cünkü cürüttüler.Yerine Kürt Devleti kurulmasi icin yol Bagdat,tan gecer oldu desek daha dogru olur derim.ABD nin önderliyinde Irak Türkiye 4 düncü komite toplantisini yaptilar.Kamu oyuna aciklanmiyor ama bu konuda Halk arasinda kurulacak Kürt devleti söylesi coktur.
Bu toplantilarin basinda gelen Irak Türkiye ve Iran ücgenin,de kurulmasi gereken büyük Kürt devletidir.Ve hatta mutabik kalmislardir bu konuda.Simdi sira Halki uyandirmadan Hükümetimiz acilim sözünden bahsederek Halkin nabzini kontrol ediyor.Sira Kurulacak kürt Devleti hangi sehirler verilme pazarligindadir.
ABD kesin ve yüzde yüz kürt devleti kurulmasindan yanadir.Ve bu konuda diyebilirim,ki Türkiye ile Irakla anlasmislardir.Iran,na gelince istiyecekleri toprak miktarini ya iran verecek,Vermezlerse,de irana Nükleer silah yapiyor diye savas acacaklar.Ve savas,la o istenilen topragi alacaklar.
Ben sahsen bu konuda kürt devleti kurulmasindan yanayim.Ama Türkiye ABD ile protokol imzalamasi lazim,Geri kalan Türk topraklarinda bir tek kürt kalmamak sartiyla.Madem,ki Türkiye,yi istemiyorlar,Ayrilmak istiyorlar Pazarliklarla verilecek sehirler tesbit edilsin verilsin.Hic olmazsa dostumuzu düsmanimizi daha iyi tanimis oluruz.
Daha önceki yazilarimda,da bahsetmistim,parti kapatilmasina karsiyim diye.Bu konuda beni kinayanlar herhalde simdiki yeni kurulan DTP nin devami olan BDP ye gecen 94 DTP li Belediye baskanlari göz önünde bulundurarak bana hak vermislerdir.Oysa bu Parti,de ne amacla kuruldugu bellidir.Kurulmadan kapanmasi gerekirdi.
Genelkurmay Baskanimiz Sayin Ilker Basbug Askerin üzerimizde asimetrik psikoloji baski var diye beyan etti.Veya mesnetsiz suclamalar,Komutanimiz cok iyi biliyor.Ucak sizde,Silah sizde,Asker sizde, Onlar size karinca yürüyüsü ile geliyorlarsa siz yildirim hiziyla üzerlerine gidin.Bakalim sesleri bir daha cikiyor,mu.Ha ama ille bir yerden emir almaniz gerekiyorsa o baska.O zaman karinca yürüyüsünden vaz gecerler timsah yürüyüsüne gecerler saygilarimla.
Hocam yazı başlığı olan soruya soru ile başlamak istiyorum.Hangi milletin sinesine döneceklerdi ki?Türk Milleti derseniz, terörü destekleyen biri ya da birileri gerçekten Türk milletinden olabilir mi?Kendilerini meclise sokanlar da neler yapacaklarını bildikleri için oy verdiler ve taraflarını belli etmişlerdi.Ayrıca yaptıkları her gösteri ve eylemlerle de bunu kanıtladılar.Asıl sine i Millete dönmesi gerekenler ana muhalefet partisi ve diğer muhalefet partisidir (CHP-MHP).Seçimler yenilenmeli ve bu kez seçimlerde hiçbir yerde elektrik kesintisi olmamalıdır.Saygılarımla...