1
Haziran
2024
Cumartesi
ANASAYFA

Sinop’ta Nükleer Santral; Akıl Alacak Gibi Değil!..


Türkiye’nin birçok bölgesi gibi Karadeniz’in de kendine özgü bir doğası vardır. Önünde sürekli renk değiştiren bir deniz, arkasında Doğu Karadeniz Dağları, Küre Dağı, Ilgaz Dağı, İsfendiyar Dağları ve yeşilin her çeşidinin bir arada bulunduğu nefis bir doğa... Bu bölgenin bir bölümünü görebilme olanağını bulabildiğim için kendimi her zaman şanslı saymışımdır.

Karadeniz kıyılarına peş peşe sıralanmış şehirlerimizden Sinop’un doğal güzelliklerinin yanı sıra tarihi yapıları ve aydın insanlarından değil de olumsuz bir projeden ötürü gündeme gelmesini bir süredir yakından izliyorum. Gazetemize gelen okuyucu yorumlarının büyük çoğunluğunu AKP hükümetinin Sinop’ta kurmaya karar verdiği Nükleer santrale karşı tepkiler oluşturuyor. Yorumlardan anladığım kadarıyla aydın kesim bu projeye karşı ve bunu engellemek için demokratik yollarda yoğun bir çaba gösteriyorlar. Kısacası bu şehrin insanları şirin şehirlerini teknolojiye feda etmemekte kararlılar. Bunun yanı sıra azınlıkta kalan ve iş arayan Sinoplular ise doğayı ve kültür varlıklarını düşünmeden işsiz olduklarından ötürü kurulacak santrali kendileri için bir nimet sayıyorlar. Her iki grubun düşüncelerini, yorumlarını el verdiğince yayınlamaya çalışıyoruz. Ancak ipin ucunu kaçıran her iki gurubun hakarete varan sözlerini ve tartışmalarını dikkate almıyoruz. Konu kişisel kavga değildir. Bize gelen yorumlar gösteriyor ki, bir tarafta Sinop’a ve onu korumaya gönül vermiş bir kesim, diğer tarafta da ekonomik zorluklar içerisinde bunalan bir başka kesim...

Türkiye’de Nükleer santral yapılmasına karar verilince önce kurulacak yer aranmış ve bunun için de sekiz ayrı yerleşim önerilmiştir. Bunların başında da Beyşehir-Seydişehir, Nallıhan-Beypazarı, Akçakoca-Ereğli, Mersin-Akkuyu, Kırklareli-İğneada, Kırıkkale-Nevşehir incelenmiş ve bunların santral yapımı için uygun olup olmadıkları araştırılmıştır. Sonunda Sinop İnceburun Yarımadası üzerinde karar kılınmıştır. Sinop’un üzerinde durulmasındaki bir başka neden de şehrin deniz kenarında oluşu, depreme karşı fay hattı üzerinde olmayışıdır..

Sinop’un İnceburun Yarımadası Anadolu’nun Karadeniz kıyılarındaki en uç noktasıdır. Burası 10-15 m. uzunluğunda kayın ve çam ormanları başta olmak üzere zengin bir bitki örtüsüne sahiptir. Aynı zamanda göçmen kuşlarının da konakladığı bir alandır. Balık cenneti veya balık ambarı olarak tanınan bu yarımadada birbirinden güzel küçük koylar sıralanmıştır. Oksijeni yüksek temiz havasının yanı sıra Yalancıgerme Deresi de buradan Karadeniz’e dökülmektedir. Bir dönem fok balıklarının görüldüğü yarımada, sözcüğün tam anlamıyla bir doğa harikasıdır.

İşte, böylesine bir doğa cenneti olan alanda santral yapılacak olursa çok sayıda çam ve kayın ağaçları kesilecek, koylarındaki balık nesilleri kurutulacak, göçmen kuşlar kaçacak ve doğa özelliğini büyük ölçüde yitirmiş olacaktır.

Yakın tarihlerde Anadolu’nun doğal güzelliklerinin, tarihi kentlerinin santrallere tercih edildiklerini, turizmin göz ardı edildiğini ve insanların sağlıkları ile nasıl oynandığını hep birlikte gördük. Örneğin Yatağan Termik Santrali’nin yanı başındaki antik Stratonikeia antik kentinin curuflar altında kaldığı, oradaki Eskihisar Köyü’nün toprak yığınlarına terk edildiği, Aliağa’nın özelliğini yitirdiği ve Göçek’in yok olmasının son anda engellendiği göz ardı edilmemelidir. Aynı olay Bergama için geçerli olacakken Bergama köylüleri protestolarını yargıya ve Avrupa’ya kadar götürdüler ve mücadelelerinde başarılı oldular. Köylerini teknoloji canavarından kurtardılar.

Uygar devletlerin, teknolojinin nimetlerinden santrallere büyük gereksinimi olduğu da bilinmektedir. Bugün dünyanın pek çok yerlerinde santraller bulunmaktadır. Burada önemli olan bu santrallerin yer seçimi ve çevrede yaşayan insanlara, faunaya zarar vermemesidir. Santral teknolojisinin beraberinde getirdiği nimetler kadar zararları da vardır. Örneğin çağımızın korkunç hastalığı kanseri bir bakıma teknoloji tetiklemektedir. Yakın tarihlerdeki Çernobil faciasından en çok etkilenen ülkelerden birisi de Türkiye’nin Karadeniz kıyılarında yaşayanlar olmuştur. O günlerde devrin bakanı televizyon ekranlarına çıkarak çayını yudumlamış, “Bakın ben içiyorum, sizde için tehlike yok” gibisinden sözler gevelemişti. Bu olay bir politikacının halkını aldatabileceğini göstermesi yönünden acı bir örnek olarak yakın tarihimizin hicivleri arasında yerini almıştır.

Sinop doğanın memleketimize bahşettiği en güzel yerlerden biri olmasına rağmen tarih yönünden da çok zengin bir potansiyele sahiptir.

Anadolu’yu Pers egemenliğinden kurtaran Makedonya Kralı Büyük İskender’e “Gölge etme başka ihsan istemem” diyen ünlü düşünür Diogenes’ın doğduğu şehir olan Sinop, Pers ve Makedonyalılardan sonra Pontus, Roma ve Bizans egemenliğine girmiş, Malazgirt Savaşı’ndan (1071) sonra Selçuklular ve Candaroğulları yöreye hâkim olmuş ve XV. Yüzyılda Fatih Sultan Mehmet tarafından da Osmanlı topraklarına katılmıştır. Sinop’ta günümüze gelen eserleri arasında MS.1226 yılında yapıldığı sanılan iç ve dış kale, tersaneler, Roma dönemi Serapis Mabedi, Selçuklu döneminin Alaeddin Camisi (1214), Saray Camisi (1374), Kefevi Camisi (1584), Tersane Camisi (1733), Seyyit Bilal Camisi; Tayboğa Türbesi 1280), Gazi Çelebi Türbesi (1332), Sultan Hatun Türbesi (1394). Hatunlar Türbesi (1424) ve İsfendiyar Oğulları Türbesi (1424) bulunmaktadır. Bu yapılar gösteriyor ki, Sinop’u turizme kazandıracak çalışmalar yöreye ekonomik açıdan en az santral kadar büyük bir gelişim kazandıracak niteliktedir.

Sinop yerleşimi, küçük çaptaki yerleşimleri caddeleri, sokakları, kendisine özgü sivil mimarisi ile İtalya’daki turistik yerleşimleri çağrıştırmaktadır. Ayrıca kentin girişindeki biz aydın insanlarız gibi tabelalar da çok ilginçtir. Nitekim yakın tarihlerde halkın isteği doğrultusunda şehirdeki trafik ışıkları kaldırılmış, trafikteki insanlar birbirlerine son derece saygılı olarak araçlarını kullanmaktadırlar.

Bu nedenle Sinop’un doğasını ortadan kaldıracak, ona zarar verebilecek tesislerin kurulması yerinde bir karar olmayacaktır.

Sinop’un bu konuda duyarlı kuruluşları, 53 sivil toplum örgütünün 29 Nisan’da bir miting düzenleyeceklerini basından öğreniyoruz. Bu da gösteriyor ki, Sinop’un duyarlı kesimi termik santralinin illerinde kurulmasını önlemek için ellerinden geleni yapacaklardır.

Gazaları mübarek ola...



erdemyucel2002@hotmail.com

Yayın Tarihi : 20 Nisan 2006 Perşembe 12:31:00


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
DİNÇER EŞİTGİN IP: 212.175.132.xxx Tarih : 3.05.2006 11:06:21
BÜTÜN DÜNYA DOĞAYA VE İNSAN SAĞLIĞINA DUYARLI (RÜZGAR ENERJİSİ GİBİ MESELA) ENERJİ ÜRETİMİ MODELLERİ GELİŞTİRMEYE ÇALIŞIRKEN... ESKİ YÜZYILIN ÇOKTAN ESKİMİŞ ÇÖZÜMLERİNİ MODERN ÇÖZÜMLER OLARAK SUNAN ANLAYIŞI AN-LA-YA-MI-YO-RUM... ANLAMAK DA İSTEMİYORUM... SADECE SİNOP'A DEĞİL CENNET VATAN TÜRKİYE'NİN HİÇBİR YERİNE (ETKİLERİ MİLYONLARCA YIL TEMİZLENEMEYEN) NÜKLEER/ZEHİR SANTRALLERİ İSTEMİYORUUUUUUUUUUMMMMMM....

İbrahim Öztepe IP: 85.105.27.xxx Tarih : 22.04.2006 14:01:11
Saygıdeger erdem bey yazınızı dikatle okudum. Sadece simdi değil yıllardır aynı oyunlar oynanıyor bu doğa harikası Sinop ilimize. Herkesce malumdur hafizalarda eskimediğine inanıyorum. Karadenizde zehirli varil paniği yasandı ve uzun zaman gündemi ve hafizalarımızı işgal etti zonguldaktan Rize Artvin ili sahillerine kadar zehirli variller cıktı. Bu variller toplandı gerekli analizleri yapıldı O zamanlar Basbakanlık Cevre Genel Müdürlüğü yada Basbakanlık Cevre Müstesarlığı ekipleri bu vailleri Atom enrrjisi kurumuyla incelediler. Sağlık Bakanlığı olayı yakından Takip etti Çevre bakanlığı olusturuldu ve Variller için hihayi gömme deposu oloarak yine Sinop ili seçildi ve variller burada birilerine sızdırmaz olcak !!!! sekilde yaptırılan depoya götürülüp depolandı ve halen variller oarada ama variller bosalmıs etrafa sızmıs sekilde duruyor önemli bir cevre kirliliği yaratılıyor. Zaman zamanda nükleeer santral düşünüldü Sinop İlini birileri cıkıpta dur demiyor doğa, çevre katlıamına Zehirli variller sadece istanbulda değil lütfen bunlarıda hatırlasınlar saygılarımla

Yılmaz Ergüvenç IP: 193.243.207.xxx Tarih : 24.04.2006 13:03:41
İnsanı düşünmeye sevk eden bu güzel yazıyı ilgi ve zevkle okudum. Bu gibi önemli konuların kamu oyunda mutlaka tartışılması gerektiğine inanıyor, yazarı kutluyorum.

BURAK KIRIMLI IP: 88.229.62.xxx Tarih : 3.03.2007 19:02:48
Ben nükleer santral karşıtlarını anlamış değilim dünyadaki enerji kaynaklarının hızla tükendiği bir dönemde bizim ülkemizinde bu karlı enerji potansiyelinden faydalanmasından doğal birsey olmadığını düşünenlerdenim.Tabiki insanlığı devam ettirmek ilkesiyle kullanılmasını destekliyorum ama bunun nükleer bir acı yaşamış bölgeye kurulmasınıda anlamsız buluyorum.

Mahmut Topal IP: 78.186.121.xxx Tarih : 1.09.2008 20:21:23

sınop karadenızın ıncısı.sınop dogal guzellıklerı ıle ınsanı buyuleyen bır sehır.Sınop tarıhı bır kent.Demekkı sınopun guzellıklerının farkında olmayan kendı menfaatını dusunen ınsanlar buraya termık santral kuracaklar ha.Buna kım ızın verıyor.hukumet.yazıklar olsun.yuh olsun.Sınopu savunacak ınsanlar ortalarda dolasıp tepkı bıle vermıyorlar.yazıklar olsun onların erkeklıklerıneDemekkı onlarda cıkarcı.Ama sınopu gercek sınoplular savunur


kazım aydın IP: 88.238.70.xxx Tarih : 29.04.2008 21:55:38

KAZIM AYDIN DÜŞÜNCELERİ Dünyada Küresel ısınma ile ülkemizin turizm açısından en uygun bölge Karadeniz..Karadeniz de tatil yapılacak yaz aylarında yegane il Sinop'tur. Bozulmamış doğal yapısı ile ve M.Ö. 7.yy.dan bu yana olan tarihi ile ama bu birilerinin hoşuna gitmedi.Bu doğal yapııyı bozmak istediler.Tarih bunu yargılayacaktır. Saygılarımla, msn : kazim_aydin_57@hotmail.com Bolalı köylü Sinop Fanatiği NÜKLEERDE NEDEN SİNOP SEÇİLDİ Atom enerjisi kurumu başkanı Okay çakıroğlu yer seçiminde 43 kritere bakılarak Sinop'a karar verildiğini belirtmektedir. Bu kriterlere ilave edilecek 44. Kriter de Sinop'un sessizliği ve sahipsizliğidir. hatta bu birinci kriter olarak düşünülebilir. Sinop bugüne kadar hiçbir iktidar döneminde gereken desteği ve hizmeti alamamıştır. Hizmet noktasında Cumhuriyet dönemi hükümetlerinin tamamından alacaklıdır. Maalesef yılların ihmalkârlığı ve unutulmuşluğunun üzerine, ilave olarak nükleer belası da Sinop'un sırtına yüklenmek istenmektedir. Hal bu ki yıllardır tamamlanmayı bekleyen, her seçim döneminde tamamlanacağı sözü verilen, seçim bittikten sonra unutulan, Boyabat Barajı tamamlandığında, hem bölge hem de ülke büyük bir enerji kaynağına sahip olacaktır. Küresel ısınma ile birlikte turizm faaliyetlerinin Karadeniz'e yöneleceği, ancak nükleer endişesi ile Sinop'un bu yatırımlardan alabileceği payın da en asgariye düşeceği bilinen bir gerçektir. Öyle ki, nükleer konusundaki gerçekler ortadayken, taraf olmak ve karşı durmak arasındaki fark siyasi tercihlere göre şekillenir olmuştur. İNSANA VE ÇEVREYE ETKİLERİ Nükleer santrallerin çevresinde yaşayanlarda kanser vakalarında yüzde 400 artış, genetik mutasyonlar sonucu normal olmayan doğumlar, yaygın lösemi hastalıkları görülmüştür. İngiliz hükümeti, Sella Field nükleer santralinde çalışanlara, çocuk yapmamalarını önermiştir. Fransızlar ise reaktörlere 30 km. yakınlıkta oturanların kanser riskinin arttığını tespit etmişlerdir. İspanya'da uranyum içeren reaktörlerin çevresinde oturanlarda lösemi riskinin artmış olduğu saptanmıştır. Kemik iliği insan vücudunda radyasyona en duyarlı organdır. Kemik iliğinin radyasyondan zarar görmesiyle, kanama, deri döküntüleri, saç dökülmesi görülmekte, halsizlik, anemi olmak üzere birçok organ etkilenmektedir. Çernobil faciasından sonra Karadeniz yöresinde kadınlarda meme erkeklerde akciğer kanseri ile kan kanserinde artış saptanmıştır Bazı hemşerilerimiz iş için nükleeri istiyor.olabilir. ama biliyoruz ki bu tessisin insan sağlığına yukardaki sayfamızda belirttildiği gibi anladıkları zaman kendileri de oradaa çalışmayacakalr. çünkü sinoplu sağlıklı yaşamı sever. onun için o nükllerin içinde başka yerden göç getirerek yabancılaştırackalr. bu güzel sakin sinopun güzelliğini bozacaklar. bu da olayın öbür boyutu.bizim atalarımız buraları doğayı bozmadan korumuşlar bugunlere geldi. TRT 1 de bir belgesel yayınlandı.diyordu ki "araştırmacı: ülkemiz üniversiteleri başka yerde gidip araştırma yapmayın Sinop ta herşey mevcut.burası keşfedilmemiş cennet ve bende işte vatanım! demiştim " yalnız bu birilerin hoşuna gitmedi. bir bozulursa sinop bölgesi hiç bir yer olamaz gölgesi çıksın sinoplunun sesi saygılar. kazım aydın- gerze- bolalı köyü


kazım aydın IP: 88.238.70.xxx Tarih : 29.04.2008 21:57:16

Sinop lu nükleere "hayır" diyecektir. Çünkü kanserin acısını çernobil faciası ile en fazla Karadenizli yaşamıştır.Biz SİNOP un büyüklerimizin şimdi ki söylediği gibi Nükleer ile değil M.Ö 7.yüzyıldan bu yana tarihi ile limanları ile ve Nuh tufanı ile bağlantılı tüm dinlerde aynı sular önce Marmara gölü çevresinde halkları yutmus kaçabilenler yükseklere kaçmış.Karadeniz çevresindekiler Romanya üzerinden Orta avrupaya kaçmış.Kafkaslardan Rusya İran Ve Anadolu üzerinden Ortadoğuya kaçtılar.Gittikleri her yerde tufanı anlattlar.Onlarda anlatmasa da gözlerine bakanlar tufan değşetini görüyorlardı.Bu anlatımlar işte o çok iyi bildiğiniz Nuh tufanı efsanesini yarattı. Bu efsane tüm dünya kültürlerinde aynı olaylar dizisi ile anlatılır.Tüm dünya kültürlerinin ortak tek efsanesidir.Neden ? Çünkü gerçek..Tevrat'ta ,İncil'de ve Kur'an-ı Kerim 'de var.Hemde harfi harfine birbirin aynı. DİN KİTAPLARI BUNU SÖYLÜYOR Tek Tanrılı dinlerden önce de var Gılgamış destanın da var.Asyalı bilinen en eski kavimi Andamaların dininde var.Sunnilerde var.Hatta uzak asyadaki Laus ta var.Çin mitolojisinde var. BU BİR RASTLANTIMI ? Amerikalı saygın yer bilimciler Walter Priman ve William Ryan kendilerinden önceki binlerce bilim adamı gibi bu efsanenin peşine düştü.Kolimbaya üniv.jeofizik uzamanı 2 bilim adamı binlerce belge inceledi.Tufan olsa olsa olacagı yer ön asya yani Anadolu ve çevrsi Orta doğu ve Kafsaklar etekleri idi.Bölgeyi taradılar HAzar ı çizdilr.Lut gölünü çizdiler,Rus arastırma gemileri ile inceleme yaptılar.8000 yıl önce Karadenizin düzeyinin 150-200 metre aşagıda oldugunu anladılar.Karadenizde tabandan yüzeye 150-200 m mesafede su oksijensiz ağır burada yasam yok.Denizden dibinden alınan 8000 yıl önce kıyığının 200 m kadar asagıda oldugunu kanıtladı.Pitman ve Ryan Amerikaya döndüler. "Noah's Flood"(Nuh un Tufanı) adlı kitabı yazdılar.Doktor robert Ballar da aldı,bu kitabı ve okudr.Ballart kim derseniz Amerikalı,İnstitue for Exploraration keişf enstitiüsü kurucusu derin deniz ankolojisi konusunda uzman.Tinatik in enkazını bulan bilim adamı.Alman savas gemisi,Amerikan ucak gemisi Yorktowun enkazını da o buldu. Ballard Pirman ve Ryan ın kitabını okuduktan sora araştırma gemisini NORTHERN HORIZON un rotasını Karadeniz ' e cevirdi. Boğaz girişinden itibaren araştırmalarına basladı SİNOP'a KADAR GİTTİ.. Orda Pirman ve Ryan teorisini doğrulayacak kanıtları SİNOP ta buldu. DENİZDE KÜTÜK EVLER O kanıtla 25 km acıkta Karadenizin 170 m dibinde yatıyordu.Bu kitabın basında ki saz camur ve odunlarla yapılmış bir klübe. İnsan elinden cıkma blok kerpişler vardı.Karadeniz altında ki oksijensiz su bu yapıyı ve malzemeleri hç bozulmadan konserve gibi korumus.Ballard milyonlarca kare görüntü aldı.Adına çalıştıgı National Geoographic 'e ulaştırdı.bu heyecan verici buldu tüm dünya basınına yansıdı,Türk basınını da ..ama herkes tufanı değil Nuh un gemisi ile vurgu yaptı.Bazı gazateler tv.ler Nuh un gemisi Karademizde mi diye sordu... Ama atladıkları birşey vardı.Ballard Nuh un gemisini bulmamıştı,Ballard insanlık tarihinde bir dönemi kapatıp yeni bir dönem acan ölümcül tufanının burada oldugunu kanıtlamıştı. VE BURASI SİNOP.. TUFAN DA EGE DENİZİ 50 M FAZLA YUKSELİYOR.ÇANAKKALEYİ YARIP MARAMARA DOLUYOR . BOĞAZİÇİNİ YARIP DEV BİR ŞEKLDE KARADENİZİN KIYILARINI YUTARAK KARADENİZİMİZ İSE DENİZ İSMİNİ ONDAN SONRA ALIYOR. Hal böyleyken bu kadar tarih olan bir yer ünlü filizof Diojen, Yunan tanrıçası Sinope, tanrıların tanısı Zeus hepsi Sinop ekseninde bir tarihi vardır. Sinop bu şekilde anılması gerekirken büyüklerimiz neden anlamazlar.Böyle bir yeri Helak etmeyi.. Güzelim denizi Nükleer santral var desen kim girer onun suyuna, uzanır kırmızı kumuna.. Kazım aydın tarafından bu bilgiler hemşrilerimize bilgi amaçlı duyurulur. Gerze- Bolalı köylü- Kahyanın Hasanın oğlu Kazım AYDIN