3
Haziran
2024
Pazertesi
ANASAYFA

Siyaset Edepsizlik mi?

Sayılı günlerin kaldığı seçim öncesinde, siyasi parti liderleri iktidara geldiklerinde, halka neler yapacaklarını, ne gibi projeler üreteceklerini anlatacakları yerde, birbirlerine ağza alınmayacak sözler söylüyorlar… Bu söz dalaşı içerisinde siyasetin kirlendiğini görüp de üzülmemek elde değil.

Öğrencilik yıllarımdan bu yana, içerisinde yer almamakla beraber siyaseti yakından izlemiş, arkadaşlarımla, dostlarımla gelişen olayları tartışmışımdır. Tartışmalarımızda hiçbir zaman seviyesizleşmemiş, dostluğumuza gölge düşürmemiştik.

CHP-DP çatışmasının ardından gelen darbeler, muhtıralar ve ara verilen demokrasiye yeniden dönüş süreci içerisinde siyasetin hiç bu kadar kirlendiğine şahit olmamıştım. Günümüze bakıyorum, liderler meydanlarda, açılışlarda, televizyonlarda birbirlerine ağza alınmayacak sözler söylüyor, hayatta olan veya olmayan eski siyasilere yükleniyorlar. Ancak o günlerin koşulları ile bugünün koşullarının birbirine uyup uymadığını hiçbir zaman düşünmüyorlar, ya da bilinçsiz bazı insanların kafalarını karıştırmayı siyaset sanıyorlar. Karşılaştıklarında söylediklerinden utanıp utanmayacaklarını kestiremiyorum. Sonra bir bakıyorum ki, herhangi bir törende yan yana gelmek zorunda kalınca, sanki o sözleri söyleyenler, birbirlerini aşağılayanlar onlar değilmiş gibi el sıkışıyorlar…

İşin bir başka garip yönü de; CHP liderinin ısrarla televizyonda karşılıklı tartışalım teklifine, “ben ustayım çırakla muhatap olamam” gibisinden acayip bir yanıt alıyor… Oysa uygar ülkelerde liderler televizyona birlikte çıkar, seçildiklerinde neler yapacaklarını, belirli bir seviye çerçevesinde anlatarak tartışırlar… Bizde ise, bu konuda kaçak güreşiliyor. Belki de önlerinde izleyicinin göremediği önceden yazılmış metinlerin akıp gittiği prompter cihazı olamayacağından kaygılanıyorlar. Bu cihazın da bir sakıncası vardır, bazen bozulur ve konuşmacının zor duruma düşmesine neden olur!..

Usta ve çırak!..

Nedense bu söze takıldım…

Çırak olmadan usta olunmaz… Bir sanatı, bir mesleği öğrenmek için bir ustanın yanında çalışan kişiye çırak denilir. Çıraklık döneminden sonra ilgili zanaatı öğrendiğini kanıtlayan kişi ustalık mertebesine ulaşır. Yaptığı işi iyi bilen kişiye usta denilir. Bazen çıraklar ustaları da becerileriyle aşarlar. Marangoz, tornacı, bakkal, kasap çıraklığı vardır ama nedense sözlükler siyaset çırağını dile getirmemişlerdir. Bununla beraber siyasette de çıraklık ve ustalık dönemleri vardır… Çıraklığı da kimsenin küçümsemeye hakkı olmamalıdır.

Siyasetin kirlendiği, kaset komplolarının, tehditlerin, tutuklanan gazeteci, asker ve bilim adamlarının olduğu ortamda demokrasiye yakışmayacak sözlerin söylenmesi, belki de bize özgü siyasette doğal karşılanmalıdır. Bütün bu tartışmalar içerisinde okyanus ötesindeki zat-ı muhterem de gündeme getiriliyor… Bazılarına göre perde gerisinden siyasetin içerisinde olduğu söyleniyor, bir başkasına göre bunları söyleyenleri ihanet derecesinde kınıyor… Onun bulunduğu makam böyle şeylere müsait değildir deniliyor. Böyle olunca insanın kafası yine karışıyor; acaba belirli bir oy deposuna yatırım mı, destek mi yapılıyor?

Anlayabilmek hiçte kolay değil…

Demokrat Partinin çiçeği burnunda Genel Başkanı Namık Kemal Zeybek’in, seçim öncesi hiçbir parti ile ittifak anlaşması yapamayıp, yalnız kalınca siyasetimizin duayenlerinden Hüsamettin Cindoruk’u bir köşeye itmeye çalışarak, kaydını bulsam üyelikten atacağım sözleri hayretle karşılanıyor… Ardından da Cindoruk gibi âkil bir kişiye, ne oluyorsun, sen kimsin, nereden geldin nereye gidiyorsun demesi de saygısızlık değil mi?

Hüsamettin Cindoruk bu sözlere muhatap olacak insan mıdır?

Hüsamettin Cindoruk kim, Zeybek kim?

Bakıyorsunuz,gündeme gelebilmek için bu kez Başbakanı hedef almış!..

Kütahya’dan Başbakanı sert biçimde eleştirirken “Kurban kesmek için bu angutlar angus sığırlarını getiriyorlar. Ben Recep Tayip Erdoğan’ı angut ilan ediyorum” demiş!..

Siyasete yakışmayan talihsiz bir sözcük daha…

Başbakan da haklı olarak Zeybek’i mahkemeye vermiş ve 100.000 TL’lik tazminat davası açmış. Türkiye’de tarımın yanı sıra hayvancılığın da yok edildiği bilinen gerçeklerden… Ancak bir parti genel başkanı, bunu bilimsel yönden açıklayacağı yerde angut ilan ediyorum demesi de siyaset tarihimizin çirkinlik örneklerinden... Kuşkusuz, aklı başında seçmenler daha düzeyli sözlerle politika yapılmasını isterler.

Angut ve siyaset ne alaka diyeceksiniz!..

Angut (angıt) ördekgiller familyasından, (Casarca ferruginca) tüyleri kiremit renginde iri yapılı bir göçmen kuştur. Nedense angut halk dilinde akılsız, anlayışı kıt, kaba-saba anlamında kullanılır…

MHP Lideri Devlet Bahçeli Adana’da yaptığı konuşmasında yoksulluktan söz ederken bisküvi yerine püskevit demişti. Vay, sen misin söyleyen, başta Başbakan olmak üzerine bu sözcük üzerine bisküvi demedi diye eleştirilere başladılar… Oysa Bahçeli, Adana’da konuşuyordu ve yerel ağızla büskevit demişti… Onu tenkit edenlerin Adana ve çevre illerinde, Gavurdağı’nın uzantılarındaki köylerde, püskevit denildiğini bilmedikleri de böylece ortaya çıkmış oluyordu… Bahçeli’nin bu konuşması internet sitelerinde tıklanma rekoru kırdı… Bilmeden Bahçeli’ye ilgi daha da uyandırıldı. Siyasette atacağın adımı, söyleyeceğin sözü önceden tartıp biçmenin yerinde olduğunu da bu olay bazılarına öğretmiş olmalıdır. Nitekim Bahçeli, “biz bisküvi demesini de püskevit demesini de biliriz” diyerek kendisini tenkit edenlerin ağzının payını verdi.

Seçim öncesinde bir başka falsoyu da Sağlık Bakanı Recep Akdağ, Batman Devlet Hastanesinde yaptı. Üç yıl önce işe başlayan, sigortası yapılmayan, görme engelli geçici işçinin “Biz burada asgari ücretle çalışıyoruz. Koşulların iyileştirilmesini istiyoruz. Müteahhit şirketlerin elinden ne zaman kurtulacağız” demesine kızan, aynı zamanda akademisyen bir doktor olan Sağlık Bakanı konumunu unutmuş olmalı ki, “Gözlerin görmediği halde sana iş vermişiz, daha ne yapalım” demez mi? Kantarın topuzunu kaçıran bu söz engelli vatandaşları ayağa kaldırdı. Büyük olasılıkla da AKP’nin oylarını kaybettirecek… Bakan, yaptığı hatayı anlamış veya ikaz edilmiş olmalı ki, işçiden özür diledi. Oysa iş işten çoktan geçmişti. Engelli vatandaşlara iş sağlamak bir lütuf değil yasa gereğidir. Sanırım, Sağlık Bakanı bunu da unutmuş olmalı…

Bu kez her zaman olduğu gibi Bülent Arınç’ın sahne alarak “Cumhurbaşkanı Gül’e selam vermeyen, eşinin eline sıkmayan askerlerin, artık topuk selamı verdiğini” söylemesi de bir başka siyasi gaftı… Türk insanı ordusunu gözünün bebeği gibi sever ve ona söz kondurmak istemez… Asker her ne kadar sessiz kalıyorsa da Başbakan Yardımcısının, sonradan tevil ettiği bu sözleri yerinde değildi ve bu da AKP’ye oy kaybettirecek niteliktedir…

Siyaset sahnesine Amerika’dan Nobel ödüllü Orhan Pamuk katılmaktan geri kalmıyor!.. Söylemlerinden ötürü aldığı ödülü Türkiye’de pek az kişinin içine sindirdiği Orhan Pamuk yeni bir cevher yumurtlamış… Amerikan PBS televizyonunda AKP’nin ordunun gücünü azalttığını ve bunun Başbakan’ın en başarılı konusu olduğunu ileri süren Pamuk, bundan mutluluk duyduğunu dile getirmiş!.. Kendisi mutlu olabilir ama ben dâhil pek çok kişi bundan memnun değildir.

Merak ediyorum; ordunun gücünün azaltılmasından mutluluk duyduğunu söyleyen Pamuk, askerlerle birlikte karavana yiyip, PKK ile savaştı mı? Türk ordusunun gücünü anlayamayan bir yazar Nobel Ödülü kazansa ne olur, kazanmasa ne olur?

Seçim yaklaştıkça karşılıklı söz düelloları sürüp gidiyor…

Başbakan kendisiyle televizyonda tartışmakta ısrar eden, ben hesap uzmanıyım diyen Kılıçdaroğlu’na “ Senin gibi hesap uzmanlarını şimdi biz yönetiyoruz.. Siyaset bir sevk, idaredir, liderliktir. Lider olmak başka bir şeydir” dedikten sonra Kılıçdaroğlu’nun SSK’da Genel Müdür olduğu günleri hatırlatarak yakınlarını işe aldığını söylüyor… Öte yandan kurumlara bugün, belirli çevreler dışında (!) sol görüşü benimsemiş kişilerin alınıp alınmadığı konusunda nedense pek bir şey söylemiyor…

Başbakan, AKP’li eski bakanlardan Kürşad Tüzmen’i milletvekili listesine koymamıştı. Bazı bakanlar hakkında şaibeler çıkmasına sinirlenen Tüzmen, TST Haber’e bağlanarak konumuna hiç de yakışmayan, mahalle kahvesinde bile söylenmeyecek çirkin bir söz sarf ederek, bu konuda söylenenlere adeta tüy dikti; “Biz adamı ana rahmine kadar kovalarız. Tamım mı? Bu kadar!..”

Tüzmen kimi ana rahmine kadar kovalıyor?

Bu sözü mahalle kahvelerinde birine söyle bakalım başına neler gelir?

Yalnız kendisinin herhalde bilmediği bir şey var; küfür Avustralyalı yerlilerin kullandığı bumerang gibidir. Atarsın ama bumerang atılan yere geri döner!..

Böyle adamları milletvekili yapmadığı için Başbakanı kutlamak gerekir… Kuşkusuz, toplum da böylesine ağzı bozuk adamları mecliste görmek istemez.

Türkiye siyasetinde önemli bir yeri olan, kritik dönemlerde bu memlekette uzun süre başbakanlık ve cumhurbaşkanlığı yapmış olan Süleyman Demirel’in siyaset sahnesine çekilerek, “yaşı 80’i aştı hala konuşuyor, otursun oturduğu yerde” denmesi de çok tuhaf…

Merak ediyorum; halk seçim öncesi bu tür konuşmaları seviyor mu? Yoksa sevmiyor mu? Başka bir deyişle insanlarımız siyasi dedikodulardan, gereksiz suçlamalardan, benzetmelerden, argo sözcüklerin söylenmesinden, hoşlanıyor mu?

Oylarını buna göre mi kullanacak? Bunun yanıtını 12 Haziran seçimlerinden sonra, hep birlikte öğrenmiş olacağız…


erdemyucel2002@hotmail.com

Yayın Tarihi : 23 Mayıs 2011 Pazartesi 10:50:57


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
azizce IP: 78.168.186.xxx Tarih : 24.05.2011 22:59:43

hocam agzına ve kalemine saglık bende bu sefer akp diyordum ama gerek başbakanın gereksede kürşad tüzmenin vede recep akdagın konuşmaları çok seviyesiz oldugundan bende bıraktım allaha havale ettim onları


katikatürist IP: 78.170.85.xxx Tarih : 24.05.2011 01:11:34

haber programlarının "+20 yaş üstü" gençlerin izlemesine kısıtlama getirilmesini öneririm !


yasar ertas IP: 94.135.148.xxx Tarih : 24.05.2011 17:11:54

siyaset edebsizlik mi siyaset edebsizlik degil bunlari yapan billhasa bastakilerin bencilce kendilerini ben ben olarak birinci tekil sahis görmeleri  karsisindakileri de sen sen olarak ikinci sahis görmeleri bos hakaret ler etmeleri senlik +benlik +hakaret + is becerememek= türkiyede edb.siyaset cocuklugumdan beri siyaseti sevdirmediler  bu kisilerin laflarindan siyaseti ucube gibi gördüm bir zamanlar  bir efendi aday olmak istedi herkez ona birak senin karekterine türk siyaseti uymaz dediler hatta ona güldüler CIRAKLIK meselesine gelince modern toplumlarda yoktur cünki cocuklar calistirilmaz cocuklarin  yasaktir bu bize has bir yetistirme tarzidir kurali kaidesi de yoktur her kimin yaninda calisiyorsa o kisinin karakterine göre yetisir zannettimki biraz yasallastik uygarlastik  cocuklar calistirilmiyor yoksa bu islerden siyasetcilerin haberimi yok veya eski hamam eski tas devammi ediyor bunlar bizimle seymi geciyor aslinda cagimiz zamanimiz meslek okullarina gidilir okul tarafindan meslek stajlari is yerlerinde yapilir bunlarada cirak denmez stajyer denir bununda insan gibi bazi kural ve cercevesi vardir bunlarin kafalari hala nati mermer nati kafami da böyle devam ediyorlar böyleyse hem onlara hem bize yazik vah vah  


Mehmet E. IP: 84.62.38.xxx Tarih : 23.05.2011 19:24:45

Hocam ellerine saglik! Allahtan dilegim hafizan daim olsun.Demokraside belden assagi vurmak serbestmidir.Orhan Pamuk Türk Askerini kücültücü sözler söylemese ona kim nobel ödülü verecek,ki.Ülke ülke dolasan Orhan Pamuk eger halen bunu kavramadi ise yaziklar olsun derim.Dis güclerin kuklasi olmus,Cikar icin bunu yapan kim olursa olsun,Ben belden assagi degil sadece yaziklar olsun diyecegim.

Orhan Pamuk Türk Askerini bir cok yetkisini kisaltarak Türkiyede hergün olan cinayetleri takip ediyormu.Belkide bu olan vakalar hosuna,da gidiyordur.Onun icin belki bir kitap daha yazarsin ve bir nobel ödülü daha verirler.Bu sözleri söyleten kimseleri veya devletleri mertce cikip bir televizyonda aciklasana. Ama sende nerde o yürek,YAZIKLAR OLSUN.

Kürsat Tüzmen"Bakanlik yapmis bir Milletvekiliydi,Oysa bu Milletvekilimiz Halk ondan hizmet beklerken,Adami anasinin rahmine kadar kovaliyor.Belki,de kapiyi acik bulsa iceriye,de gececektir.Ne yazik,ki Meclise giren kendisini bir Padisah zannediyor.Bülent Arinc ise onun konusmalarini takip eden mutlaka görmüstür.Bütün konusmalari kiricidir,Elinde kilic istedigini vuruyor istedigini göklere cikariyor.

Evet Sayin Basbakanimiz bir kac kisiyi milletvekili adayligindan cikarmis,Bu tür adaylar Halka hizmet etmezler diye düsünmüstür.Basbakani kutlamak lazim, Fakat geri kalan adaylarin yüzde ellisi digerlerinden ne farki varki.Uzun lafin kisasi AKP tehdit unsuru yüksek olan bir partidir.Mahalle baskisi baslayip oy toplamaga baslamislardir.Türkiyede secmen kendi iradesi dahilinde oy kullanmamaktadir saygilarimla.


haci ziya gülkanatz IP: 77.239.37.xxx Tarih : 24.05.2011 14:08:38

Sayin üstadim bizim üstümüze kalmamis bu konulari sizin daha enine boyuna inceleyerek tatmim edici yazilar ve usluplar kullanarak yazmanizin daha dogru olduguna inanarak,Acizane fikrimi yaziyorum.Sayin ERDEM bey Sizce Tayyip bey bir siyasetcimi yoksa cami Mimberinde yetismis bir hatipmi olsaydi daha uygun olurdu.

Bir Insani anlatirken daima Pohpohlamayin,iyilik melegi postuna sokmasan O bu Insan suclu durumuna düsmezdi.Bu Vatandasi simartip Padisah postuna oturtan Siz Kiymetli Türk basini ve Yazar ve cizrlerin payi %80 lerdedir.Simdi birileri cikip Kiral ciplak dedi,Kiral kirize girdi kendiside aynada ciplakliginin farkina vardi desek yeridir.Kim olsa ayaginin altindaki kumun kaydigini fark ettiginde nasil bir telasa kapilir tahmin edersiniz.?Gandi Kemal Tüy siklet cüssesiyle meydan okuyor,Cik Karsima Istedigin Televizyon kanalina,Halkda dogruyu ögrensin ona göre sandiga gitsin diyor,Sizce Tayyip niye cikmiyor,veya cikma cesareti varmi.? Cikarsa Tayyip Dibe vurur bunu Imani gibi biliyor.Iste böyle belden asagi tavriyla Ahmaklari kandirmanin pesinde,Paketle, Televizyon, Buzdolabi, Camasir makinesi,Altin ve Hatta yakinda birde ANGUS da verirler her OY icin atmiyacaklari takla yoktur,AKP sirki acsalardi,Ne Kadar hokkabazi oldugunu görürdü.