19
Mayıs
2024
Pazar
ANASAYFA

Sizin ve Benim Gibi Hayvanlar!..

Balıkesir milletvekillerinden birisinin, geçtiğimiz Şubat ayında partisinin düzenlediği aday tanıtım töreninde Belediye Meclisi 1.sıra adayını tanıtırken, “Bu adam, sizin ve benim gibi hayvanların rahat yaşaması için babasını toprağa veren kişidir” dediğini basında çıkan haberlerden öğreniyoruz. Aynı milletvekili geçen yıl da türbanlı milletvekili eşleriyle ilgili olarak “Sana ne lan(!) benim karımın başından” gibi sözler söylemiş...

Sayılı günlerin kaldığı yerel seçimlerde karşılıklı atışmalar, miting meydanlarında liderlerin söz düelloları birbirlerini izliyor. Eski seçim konuşmalarında, rakip parti adaylarının birbirlerini suçlamalarında bile bir edep ve nezaket vardı. Dünyanın bozulan dengesi gibi artık seçim konuşmaları da bozuldu. Kıyı, köşe semtlerdeki mahalle kahvelerinde dahi pek az rastlanabilecek argo sözcükler, küfürler birbirini izliyor. Ne gariptir ki, artık bu sözlere alıştık, daha doğrusu şerbetlendik!.. Söylenen argo sözleri, en ağır ithamları, belden aşağı lafları kanıksadık. Helal olsun bee (!) ne güzel söylüyor ne güzel küfrediyor demeye bile başladık!..

Artık lanlara (!) ulanlara (!) da alıştık; şimdi siyasi edebiyatımıza bir de “Sizin ve benim gibi hayvanlar!” sözü de eklendi. Söyleyen büyük adam (!) olunca dinleyenlerin de ağızları kulaklarında, kendilerine iltifat edildiğini sanıp sırıtıyorlar... Ancak Bandırma’nın sokaktaki vatandaşı tepkilerini salondakilerden farklı ortaya koyuyorlar.

Ne günlere kaldık diye elde olmadan düşünüyoruz. Belki bazıları “merdi kıptı sirkatini söyler” diye düşünse bile Türkçe’mizin, hitabet sanatımızın ne hallere düştüğünü görüp üzülmemek elden gelmiyor.

Türkçe’miz neden böylesine ağır bir yara aldı, daha doğrusu bozuldu?

Öncelikle bozulmanın okullardan başladığını söyleyebiliriz. Eskiden Türkçe, Türk ve Batı Edebiyatı dersleri detaylı biçimde okullarda okutulurdu. Bunları dilbilgisi tamamlardı. Bu kitapların her birisi bugünküler gibi incecik değil, adeta kütük gibiydi... Kuşkusuz, o günlerde, bugün olduğu gibi öğrenciler daha ilkokul sıralarından itibaren yarış atı gibi sayısal, sözel gibi isimler alan testlerle uğraşmazdı. Fen derslerinin yanı sıra kültürel dersler ağırlıklıydı. O günlerde her biri birer ticarethane olan Milli Eğitim Bakanlığı okulların önüne geçen dershanelerde yoktu.

Orta öğrenim öğrencilerinin konuşmalarına, kullandıkları sözcüklere hiç kulak misafiri oldunuz mu?

Anadolu’da çeşitli yörelerin kendilerine özgü şiveleri vardır. Ancak bunların hepsinin üzerinde en güzel konuşulan İstanbul şivesiyle yapılan Türkçe’ydi. Oysa bugün ne İstanbul, ne de İstanbul şivesi kaldı. İstanbul’un yalnızca ismi var cismi yok... Sinoplu Diyojen (Doğu Roma İmparatoru Romen Diyojen değil!..) gibi elinize fener alıp, arasanız gerçek İstanbullu bulamazsınız!..

Cumhuriyetimizin ilk yarısına baktığımızda güzel Türkçe konuşmanın önderliğini önce Ankara, sonra da İstanbul radyolarının yaptığını görürüz. Bu spikerler özel sınavlarla alınır, diksiyonları kadar Türkçe bilgilerine, genel kültürlerine de önem verilirdi. Ardından devletin televizyon yayınları başladı. Özellikle TRT spikerleri ve yorumcular konuşmalarında Türkçe’nin en az hatalı ve en güzel örnekleri verdiler. Böyle olunca da topluma örnek oldular, onların güzel konuşabilmelerine önderlik yaptılar.

TRT’nin, Ankara ve İstanbul radyolarının ardından bir özelleştirme furyası başladı. Özel televizyonlar, özel radyolar pıtrak gibi çoğalmaya başladı. Onlar çoğaldıkça topluma örnek olacak güzel Türkçe de yok olup gitti. Bu arada sinema ve tiyatroyu da unutmamak lazım... İstanbul Şehir Tiyatroları ile Devlet Tiyatroları da güzel Türkçeden örnekler verirlerdi.

Yozlaşma bir anda tüm yurdu sardı. Topluma iniyoruz adı altında argo sözcüklü, çirkin konuşmaların peş peşe yer aldığı piyasa filmlerinden, tiyatro oyunlarından sonra her önüne gelen özel televizyonlarda, radyolarda boy göstermeye başladı. Sunuculuğun bir eğitim ve kültür işi olduğu unutulup gitti. Çoğu eğitimsiz, hitabet sanatından habersiz, soyunup dökünenlerin, şarkıcıların sulu sulu sunuculuk, gösteriler ve yorumlar yaptığı televizyon ve radyolarda Türkçe’miz sözcüğün tam anlamıyla günümüzde katlediliyor...

Eskiden Öztürk Serengil’in, “yeşşeee (!), şepkemin (!) altındayım gibi sözlerini yadırgayanlar bu günlerin yayın organlarına ne derler? Gerçekten çok merak ediyorum.

İlaç gibi radyo!..

Damardan girdik!..

Kötü ve pis radyo!..

Curcuna!..

Afrodizyak Fm!..

Bunun nedeni sorulduğunda verilecek yanıt hemen hazır; toplum böyle istiyor... Oysa toplumun eğitimli, aydınlanmayı aşmış kesimi bunları istemiyor. Güzel Türkçe’mizin insanlara benimsetilmesinin çok daha yerinde olacağını düşünüyor…

Gelin görün ki; günümüzde bir Türkçe kirliliği yaşıyor. Bir zamanların Türkçe’yi çok güzel kullanan, Baki Süha Edipoğlu, Behçet Çağlar, Zahir Güvemli, Tuna Huş, Gülgün Feyman, Orhan Boran, Haliç Kıvanç, Zafer Celasun gibi üstatların yerini bugün kimler aldı?

Siyasetçilerimizden başlayarak, konuşmacılarımıza şöyle bir bakın ne günlere geldiğimizi kendi kendinize düşünün...

Sonra birinin ortaya çıkıp, uluorta “Sizin ve benim gibi hayvanlar” demesi bazılarının hoşuna gidiyor, aman ne güzel iltifat diye sırıtıyor!..

 


 

 

erdemyucel2002@hotmail.com

 

Yayın Tarihi : 20 Mart 2009 Cuma 10:55:31


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
Yılmaz Ergüvenç IP: 85.96.208.xxx Tarih : 20.03.2009 15:30:46

Sayın yazarın isabetli yazısına cuk oturan bir e-postayı sizlerle paylaşmak istedim.

Yıl: 1967

'Karşıma aniden çıkınca ziyadesiyle şaşakaldım ve çok mütehassis oldum...
Nasil bir edâ takınacağıma hükûm veremedim, âdetâ vecde geldim.
Buna mukâbil az bir müddet sonra kendimi toparlar gibi oldum.
Cemalinde beni fevkalâde rahatlatan bir tebessüm vardı...
Üstümü başımı toparladım, kendimden emin bir sesle
'Akşam-i şerifleriniz hayrolsun' dedim..'

Yıl: 1977

'Karşıma birdenbire çıkınca çok şaşırdım ve hislendim..
Ne yapacağıma karar veremedim. heyecandan ayaklarım titredi.
Ama çok geçmeden kendime gelir gibi oldum, yüzünde beni rahatlatan bir
gülümseme vardi.. Üstüme çeki düzen verdim. kendimden emin bir sesle
'iyi akşamlar' dedim..'

 

Yıl: 1987

'Karşıma aniden çıkınca fevkalâde şaşırdım ve duygulandım.. .
Nitekim ne yapacağıma hüküm veremedim, heyecandan ayaklarım titredi.
Amma ve lâkin kısa bir süre sonra kendime gelir gibi oldum.
Nitekim yüzünde beni ferahlatan bir tebessüm vardı.. Üstüme çeki düzen
verdim, kendimden emin bir sesle 'Hayırlı akşamlar' dedim..'

Yıl: 1997

'Karşıma birdenbire çıkınca çok şaşırdım ve duygulandım...
Fena halde kal geldi yani.. Ama bu iş bizi bozar dedim. Baktım o da
bana bakıyor, bu iş tamamdır dedim... Manitayı tavlamak için
doğruldum, artistik bir sesle
'selam' dedim..'

Yıl: 2007

'Abi onu karşımda öyle görünce çüş falan oldum yani ve duygu durumum kabardı...
Oğlum bu is bizi kasar dedim, fena göçeriz dedim, enjoy durumları yani...
Ama concon muyum ki ben, baktım ki o da bana kesik.. Sarıl oğlum
dedim, bu manita senin... 'Hav ar yu yavrum?''

Yıl: 2017...

'Karşıma aniden çıkınca korktum. Kapkara çarşafın içinde kara bir
hayalet gibiydi.
Ulan ne halt ettik de 2007de bunlara oy verdik. O gün bugündür
gitmediler başımızdan. Şimdi şu karşıma çıkan dünya güzeli midir yoksa
kaknemin teki midir gelde anla.
Bi daha bunlara oy verirsem diyecem ama oy verme falan da kalmadı ki.
Kadılar konseyi midir nedir bişey çıktı. Başında da Fetullah Hoca.
Dedikleri kanun oluyor. Tüüüh namaz vakti geçiyor.
Ulan karıya daldık yiycez şimdi dayağı islam devriyesinden. Geçen Cuma
namazında ağzımda sakız unutmuşum, daha onun morlukları geçmedi.........''


mehmet ersindigil IP: 88.76.87.xxx Tarih : 21.03.2009 20:15:01

Ellerine saglik Hocam"Argo sözcüklerle ne Temiz Türkcemiz kaldi nede aile terbiyemiz.Bu günler daha iyi Türkce günlerimiz diye düsünyorum.Gün gectikce argo terimler kullanilarak güzel Türkcemiz kaybolmaktadir.Türk halkina örnek olmasi gereken deyerli Sayin milletvekilleri iyi bir Türkce ile Halka hitap etmeleri gerekirken sanki Asker egitimi yapip otur kalk diyor kimi sizin ve bizim gibi hayvanlardan bahsediyor.

Benim bahsetmek istedigim baska bir sey Vatandas Vatandasliktan cikti Batandas oldu.Türkiye,de son zamanlarda olan intihar olaylari bunu gösteriyor.Kriz nedeni ile borclarini ödemeyip intihar vakalarini okuyunca elimde olmamaksisiz sok eder duruma düsürüyor. Aklimda kaldiklari kadari ile 14 mart Istanbulda kadiköyde tekstil isiyle ugrasan 40 yaslarinda bir vatandasimiz kriz nedeni ile isleri bozulunca isleri durma noktasina gelince intihar etti,17 mart Izmirde Polis memuru intihardan önce biraktigi notta ekonomik sıkıntısı dolayisiyle intihar edisi. Ayni gün Bursada isi sistemleri pazarlayan bir sirket sahibi ödemedigi cek nedeni ile hapis cezasi alinca intihar edisi.Izmir Gaziemir ilcesinde borclarini ödemedigi icin bunalima giren 42 yasinda bir belediye iscisi evinin teras katinda kendisini asarak intihar edisi.18 mart Nigde 43 yasinda Ögretmen kendini merdiven bosluguna birakarak intihar edisi.Süphesiz is sadece intihar degil issizlik aclik yoksulluk artikca kriz daha cok insani vuracak.Kriz engellenmeyince insanlarin pskolojisi daha fazla bozulacak ve intiharlar gittikce artacaktir.Oysa secim dolayisi ile meydanlari dolduran Halkimiz saksakciliktan baska bir sey yapmamaktadir.Issizlikten  acliktan yoksulluktan secilecek kisilere sormalari gerekirken saksaklamaktan öteye gitmemektedirler.Türkiyemde bu yukarda bahsettigim olaylar varken ben secimi neyleyim.Aha Aga gitmis Pasa gelmis neyime.Bu tür sıkıntiıar varken Güzel Türkcemiz,de gider Vatanimizda saygilarimla.

 


Metehan Metehanoğlu IP: 88.236.123.xxx Tarih : 20.03.2009 21:04:36

Sayın yazar, dilimizdeki ve kültürümüzdeki bozunmaları bir konuyla bağlantılı olarak güzel irdelemişsiniz. Karl Marks'ın "Enfremdung" yani "Yabancılaşma" olarak yorumladığı bir çağdayız. Kültürel yabancılaşma boyutunda, güzel konuşma ve yazı dilimiz Türkçe de bozulmaya başladı. Bir düşünür, emperyalizmin boyunduruğuna giren bir ülkede önce dil bozulur, der. Turizm ile bağlantısı güçlü olmayan yerlerde bile dükkan ve işyeri adları yabancı bu ülkede. Rahmetli İsmet İnönü meclis'te konuşacağı zaman salonu en çok DP'liler doldururmuş, acaba bugün Paşa ne konuşacak diye? Şimdi kurumların saygınlık sıralamasında TBMM kaçıncı sırada peki? Bir milletvekili böyle konuşabilir mi? Sahiden, onu halkın seçmesi herşeyi muteber mi kılar? Adam, ceketi koysam seçtirim, diyor. Diğeri de bir zamanlar, odunu aday göstersek seçilir, diyordu. Yazık bu ülkeye ve millete. Hem de çok yazık!