22
Mayıs
2024
Çarşamba
ANASAYFA

Stadyum Tezahüratları TBMM’ne mi Taşındı?


Futbol ve basketbol maçlarının güzellikleri kadar çirkinlikleri de vardır. Kuşkusuz, bunların başında da bilinçsizce tribünlerdeki seyircilerin kötü tezahüratları gelmektedir. Bu tezahüratı büyük çoğunluğu daha önceden planlanmıştır. Bazı kulüp yöneticileri tarafından önceden ayarlanan amigolar tribünleri yönlendirir. Amigoların ve yandaşlarının bundan çıkar sağladıkları da artık gün yüzüne çıkmıştır. Adı taraftara çıkmış birçok zavallı da farkında olmadan onlara alet olurlar.

Eski yıllarda spor sahalarında görülen tezahüratların ise kendine özgü bir adabı, bir terbiyesi vardı. Bunun önderliğini de yıllar öncesi Karıncaezmez Şevki yapmıştı. Koyu bir Galatasaraylı olan Karıncaezmez Şevki, İnönü Stadı kapalı tribününün ikinci katına elinde sarı-kırmızılı bayrağı ile çıktığında herkes maçı bırakır onu izlerdi. Ne yazık ki, Galatasaray bu tribün şovunu yapan, takımını ateşleyen Şevki’ye gerekin ilgiyi göstermemiş, son günlerini sefalet içerisinde geçirmiş ve yaşama veda etmişti. O da apayrı bir konu... Herkesin bildiği gibi vefa, İstanbul’da bir semtin, bir futbol takımının ve bir lisenin ismi olarak kalmamalıdır.

O günlerin tribün tezahüratı bu günkünden çok farklı idi. Söylenen her şey edep ve terbiye içerisinde idi. Bu gün olduğu gibi kulüp başkanından futbolcusuna kadar ana avrat sövülmezdi. Pornografik tezahürat ise hiç yapılmazdı.

-Bir baba hindi .... bindi. Ondan indi... bindi!
-Beş Dakka kaldı... fitili aldı!
-Hakem gözünü gözlük cebine beşlik!
-Kova.....!

O zamanlar yapılan tezahüratlar üç aşağı beş yukarı bu şekilde sürüp gider, taraftarlar yan yana maçları izlerlerdi. Taraftarla arasında kavga dövüş pek ender çıkan olaylardı. Maç sonrası saha içerisinde anlaşan bazı futbolcular stat kapısının önünde buluşur, birlikte Taksim’e doğru giden yokuşu tırmanır ve Çiçek Pasajı’nda pek moda olan votkalı bira içerlerdi.

Hey gidi günler hey; bir daha gelmemecisine geçip giden günler... Liseli olduğumuz o yıllarda rahmetli bir fizik hocamız vardı; İmadeddin Bey... Tanrı gani gani rahmet eylesin. Derste ters bir hareketimizi görüp bize kızdığında;
-Ne olacak stat terbiyesi, derdi.

Rahmetli hocamız başını kaldırsa bir de bu günlere bir baksa...Belki görüyordur da mezarında kemikleri ters dönüyordur!..

Stadyumlarda görmeye alıştığımız tezahüratın bu aralarda millet iradesinin temsil edildiği TBMM’ne taşındığını üzülerek ve biraz da hayretle görüyoruz. Oysa TBMM kutsaldır ve buraya gelen veya getirilen herkes bazı kural ve geleneklere saygı göstermek zorundadır. Partilerin grup toplantı salonlarına, meclis toplantı salonuna izleyici olarak girenler veya getirilenler burasını stadyumlara benzetmektedir. Türbanlıların yer aldığı tribünlere şapkalı hanımların alınmadığı söyleniyor. Bu ne derece doğru bilemiyoruz...

-Türkiye seninle gurur duyuyor...

Nedense Türkiye, ortaya çıkan herkesle gurur duyuyor. TBMM’de de stadyumda da aynı sözler işitiliyor.

-Türkiye seninle gurur duyuyor.

Ortaya çıkan çoğu kişi veya takımlarla belki de ben gurur duymuyorum. Bana bu konuda da bir şey sorulmadı. O halde benim adıma neden slogan atılıyor?

Bu arada insanın aklına bazı sorular takılmıyor da değil;

Stadyumlara veya TBMM ‘ne gelen bu insanları kimler getiriyor? Türkiye’nin birçok ilinden gelenlerin yol ve ikamet harcamaları nereden karşılanıyor?

Gerçekte bu tür slogan atanların partilerine bir şey kazandırdığını pek sanmıyorum. Ayrıca sessiz kalan çoğunluğu da etkilediğine ihtimal vermiyorum. Bunları yaptıranlar ve alet olanlar toplumda olumsuz düşünceler uyandırdıklarının acaba farkında değiller mi?

Kürsüye çıkanların sözleri alkış uğultular arasında kesiliyor. Ne dedikleri de pek anlaşılamıyor. Ne var ki, çoğu konuşmacı bundan memnun olmalı ki, ikaz falan da eden olmuyor. Sahalardaki futbolcular gibi belki de daha bir moral kazanıyorlar. Cezalı olduğumuz sessiz maçlarda futbolcuların yeterince motive olmadıklarını söylendiği dikkate alınırsa, belki de konuşmacılar bu tezahüratlardan memnun... Bakın onu da pek bilemiyoruz....

TBMM ne stadyumdur ve ne de partilerin miting alanıdır. TBMM çalışmalarını izlemeye gelenler sessizce oturup, tezahürat yapmadan, kürsüye söz atmadan, konuşmaları saygı içerisinde dinlemelidir. Bunun aksini yapanlar bu kutsal çatının altını hiçe saydıklarının farkında değiller. Bu tezahüratlar sürdüğünde TBMM Başkanlığı duruma el koymak zorundadır. TBMM Başkanı Bülent Arınç’ın bu durumdan rahatsız olduğunu basında çıkan eleştirilerinden öğreniyoruz. Nitekim bir gazete bu konudaki sözlerine yer vermişti:

-Son derece yakışıksız. Utanarak izliyorum. Meclis’in saygınlığına derin bir yara açmıştır.

Bunları söyleyen TBMM Başkanı’nın bu tezahüratlar son verecek, bu kutsal mekâna saygısızlık edenleri önleyecek yetkileri vardır. Kuşkusuz, TBMM’de spor müsabakası yapılmıyor, devletimizin en ciddi konuları görüşülüyor. Orada tezahüratın, pankartların, işi ne? Seyircilerin alkışının ise hiç yeri yok!..

Ama bakıyoruz değişen bir şey olmuyor... Önümüzdeki günlerde olur mu? Hiç sanmıyorum, bu yıl seçim yılı bu tezahüratlar çok daha da artacağa benzer...


erdem@ kenthaber.com


Yayın Tarihi : 29 Mart 2007 Perşembe 00:59:07


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
Süleyman KARAEL IP: 88.233.184.xxx Tarih : 31.03.2007 21:16:42
FUTBOL FEDERASYONU = TBMM KULÜP BALKANI = GENEL BAŞKAN AMİGO = YEREL BAŞKAN SEYİRCİ = GALEYANA GELMEYE HAZIR VATANDAŞ

selim namer IP: 88.239.131.xxx Tarih : 1.04.2007 14:32:24
Tezahüratların artaağı kesin.Hele cumhur başkanlığı seçimleri olsun,bakalım hindi,indi,bindi ler ne olacak. Kim kime binecek ve halk bunu nasıl karşılıyacak.