18
Mayıs
2024
Cumartesi
ANASAYFA

Sultanahmet'te Rezalet

     İstanbul’un tarihi yarımadasını oluşturan Eminönü İlçesi’nin tartışılamayacak bir kültür kimliği vardır. Arkeoloji, tarih, sanat tarihi ve turizm yönünden böylesine önemli bölgede ilk yerleşim MÖ.5000 yıllarında başlamıştır. Byzantion ismiyle kurulan bu yere, Doğu Roma ve Osmanlı İmparatorlukları kendi kültürel kimliklerini yansıtmışlardır. O dönemlerin anıtlarından veya kalıntılarından pek çoğu günümüze kadar ulaşabilmiştir. Hippodrom, Dikili Taşlar, Bizans Büyük Sarayı, Hagia Eireni, Ayasofya, Topkapı Sarayı, Sultan Ahmet Camisi ve Sokollu Mehmet Paşa Camisi bunlara verebileceğimiz yalnızca birkaç örnektir.
   
     Kuşkusuz tarihi dönemlere ait kalıntıları, ören yerlerini, Osmanlı yapılarını görebilmek için Türkiye’ye gelen turistlere, tarihi yarımada dışında istediğiniz her yeri görebilirsiniz diyecek olsanız, ziyaretçi sayısının bir anda düşeceği de son derece açıktır. O halde Türkiye’ye gelen turistlere  Sultanahmet çevresini en iyi şekilde, bakımlı olarak gösterebilmek zorundayız.
 
     Gün olur kültür varlıklarımız konusu gündeme gelir ve tartışılır. Bir toplumun veya topluluğun doğaya karşı verdiği savaşta,  yarattığı maddi ve manevi değerlerden oluşan, kuşaktan kuşağa aktarılan kalıntılara kültür varlığı ismi yakıştırılmıştır. Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yasası da kültür varlığının tanımını şöyle yapmıştır:
 
    “Tarih öncesi ve tarihi devirlere ait bilim, kültür, din ve güzel sanatlarla ilgili bulunan yer üstünde ve yer altında veya su altındaki bütün taşınır ve taşınmazları kültür varlığı olarak kabul edilir”.
 
     Kültür varlığı kapsamına giren değerlerin tüm insanlığın ortaklaşa korumaya çalışması da uluslararası kurallara bağlanmıştır. Nitekim, dünyanın kültürel ve doğal mirasının korunması amacıyla uluslararası mesleki bir kuruluş olan ICOM’un hazırladığı, Türkiye’nin de 1972’de imzaladığı sözleşme de bunun en açık belgesidir. Bu sözleşmede kültür mirasının yerinde korunabilmesi için kontrol altında tutulmaları öngörülmüştür. Türkiye’de, Kültür ve Turizm Bakanlığı kültür varlıklarını korumakla yükümlüdür. Cumhuriyetin kuruluşunda Atatürk’ün “Türkiye Cumhuriyetinin temeli kültürdür” sözü, kültür varlıklarına, müzelere, arkeolojik kazılara verdiği önemi de belirtmektedir.
 
     Kültür varlığı yönünden durum böyle iken, İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile Eminönü Belediyesi bu gerçekleri gözardı ederek, Sultanahmet’te yıllar yılı acı bir tabloyu sergilemektedir. Sultanahmet Meydanı’nda zaman zaman düzenlenen şenlikleri! her yıl Ramazan  etkinlikleri izlemektedir. Tarihi dokuyu ortadan silercesine yapılan etkinlikler her yıl biraz daha artarak sözcüğün tam anlamıyla rezalete dönüşmektedir. Eminönü Belediyesi’nin I.Kültür Şenliğinin ardından bu yıl da Sultanahmet’te Bizans’ın Hippodrom’unda, Osmanlı’nın At Meydanı’ndaki çirkinlikler,  aydın Türk halkı ile yabancı turistleri buradan kaçırmıştır. Meydanı çevreleyen Sultan I.Ahmet Camisi’ni, Sultan I.Ahmet’in Türbesini, Türk ve İslâm Eserleri Müzesi olan İbrahim Paşa Sarayı’nı, St.Euphemia Martiryonu’nu, Alman İmparatoru Wilhelm’in İstanbul’u ziyareti nedeniyle yaptırdığı çeşmesini, XIX.yüzyıl Neo-Klasik Türk Mimari örneklerinden bugünkü Tapu Dairesi ile Marmara Üniversitesi, Recep Peker Köşkü ( İstanbul Kültür ve Turizm Müdürlüğü) önemsenmeden, akıl ve bilimden yoksun biçimde meydan, salaş dükkanlar ve her türlü acayipliklerle dolduruldu. Tarihi eserlere saygısızlığı, kültürsüzlüğü sergileyen bu tutumun yanı sıra yiyecek satan barakalarda, sağlık koşullarının da dikkate alınmadığı dikkati çekmiştir. Toplama suların doldurulduğu bidonlarda, kovalarda  bulaşıklar yıkanırken onların biraz ötesinde de  halkın tansiyonunu ölçen, sağlık taramasının yapılması tam bir traji-komik görüntü sergiliyordu. Meydanın ortasına kurulan iftar çadırının yanı başında, büyük ölçüdeki ahşap baraka da (kent çayevi) Alman Çeşmesi’ni gölgeliyordu. Ayrıca Cola Turca’nın kocaman maketi sanki Constantinus Sütunu ile  boy ölçüşüyordu. Zevksizlik, çirkinlik örneği barakalarda çaycılar, aşevleri, köfteciler, sucukçular, bakkal dükkanları, baharatçılar, macuncular sözcüğün tam anlamıyla bir Vandalizm’i sergiliyordu. Satıcılara, garsonlara giydirilen kırmızı renkli acayip kıyafetler ve feslerle akıllarınca tarih yaşatılmak isteniyordu.Bunların yanı sıra sözüm ona ahşap Türk evlerinin modelleri! bir başka mizah örneğini sergiliyordu. Bu curcuna içerisinde Constantinus Sütunu (örme sütun) çevresinde de çocuklar için düzenlenen  minyatür bir  tren dönüp duruyor. Bütün bu komediyi de televizyon kanallarından birisi “aman ne güzel” diye tüm dünyaya izlettirirken acaba nasıl çağdaş! olduk demek mi istiyordu?
 
     Tarihi çevreyi ve anıtları korumakla yükümlü olan Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın bu çirkinlikler karşısında sessiz kalmasına şaşmamak elden gelmiyor. İstanbul Kültür ve Turizm Müdürlüğü, Türk ve İslâm Eserleri Müzesi Müdürlüğü, İstanbul Türbeler Müzesi Müdürlüğü ve Ayasofya Müzesi Müdürlüğü; Kültür ve Tabiat Varlıkları Yasası ile Müzeler İç Hizmetler Yönetmeliğinin kendilerine verdiği görevleri burada yerine getirmedikleri de açıkça görülüyor. Kültür Varlıklarını Koruma Kurulları ve müzeciler, acaba bana dokunmayan yılan bin yaşasın mı demek istiyor!.. O da bilinmez... Öte yandan Y.Mimarlık eğitimi yapmış Büyükşehir Belediye Başkanı Dr.Kadir Topbaş niçin bu çirkinliklere son vermiyor? Mesleki yönden Mimarlık Tarihi okumuş olan başkan acaba bunları görmüyor mu? Bu konuda rant kavgası veya oy kaygısı olabilir sözlerine ise biz inanmıyoruz. Yönetimlerde söz sahibi kişilerin her konuda uzman olmaları dünyanın hiçbir yerinde görülmemiştir. Ancak, yöneticilerin her konuda uzmanlaşmış danışmanlarının oluşu onların işlerini kolaylaştırır, yanlış yapmalarını önler. Gelin görün ki bizde danışman, siyasi kimliği olanlarla seçilememiş kişiler veya bazılarına yakın olanlardır. Böyle olunca da bu tür çirkinliklerin, tarihe saygısızlığın da önüne geçilemez. Cumhurbaşkanlığı’na imzaya gönderilen Kamu Yönetimi reform yasası çıkacak olursa bazı müzelerin yönetimi yerel belediyelere geçecek ve işte o zaman da siz ayıklayın pirincin taşını...
 
     Yıllar öncesi Kültür Bakanlığı’nın görevlendirmesi ile Almanya’daki müzelerde inceleme yapmış ve oradaki korumacılığı incelemiştim. Alman Kültür Bakanlığı’nın üst düzey bir yöneticisine “sizde kültür varlığını tahrip edenlere ne ceza verilir” diye sorduğumda, aldığım yanıta çok şaşırmıştım:  “Bizim yasalarda öyle bir hüküm yok, hiçbir Alman kültür varlıklarına zarar vermez. O yüzden de yasalarda herhangi bir cezai hükme yer verilmemiştir”.
 
     Kültür ve Turizm Bakanlığı ile İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı, etkinlik adı altında Sultanahmet’te yapılan bu tür çirkinliklerin yinelenmemesine özen göstermek zorundadır.Eğer bu konuda bilgili ve deneyimli danışmanları  yoksa, üniversitelerden, sivil toplum örgütlerinden yardım istemelidirler. Bunun utanılacak, gücenilecek de bir yanı yoktur; bilmiyorsan sorup öğreneceksin... Hz.Muhammet’in “İlim Çin’de de olsa Müslüman gidip onu alacaktır” sözünün üzerinde durulmalıdır.
 
 
erdemyucel2002@hotmail.com
Yayın Tarihi : 13 Kasım 2004 Cumartesi 19:44:59
Güncelleme :6 Aralık 2004 Pazartesi 11:43:26


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
Lokmacı Niyazi Dumlu IP: 78.185.132.xxx Tarih : 29.07.2009 14:37:34

SULTANAHMET RAMAZAN ETKİNLİKLERİ, REZALET DEGİL... ASIL REZALET KİRLİ SİYASET YAPIP STANT LARI EŞE DOSTA YANDAŞA PARTİLİYE PEŞKEŞ ÇEKMEKTİR RANT SAĞLAMAKTIR... ASIL REZALET PİSLİGİN KAYNAĞINA GÖZ YUMUP ÇÖRÜN ÇÖPÜN MESELESİNİ MESELE YAPIP ANLATMAKTIR ... SULTANAHMET RAMAZAN ETKİNLİKLERİ ÜLKEMİZİN GEÇMİŞTEN GELEN KÜLTÜRÜNÜ GELECEK KUŞAKLARA AKTARIMIDIR... SULTANAHMET RAMAZAN ETKİNLİKLERİNE HEPİMİZ SAHİP ÇIKMALIYIZ VE GERÇEK  ZENAATKARLARI STANT VERİLMELİDİR...

BİR ÖRNEK KENDİMDEN. 13 YILDIR EMİNÖNÜ BELEDİYESİNDEN KİRAM,LA TÜM UĞRAŞLARIMA RAĞMEN KENDİME AYYİT BİR STANDIM OLMADI !!(İNSANLARI MUTLU ETMENİN EN TATLI YOLU.LOKMACI NİYAZİ DUMLU)
GOOGLE.DA,yahoo.da,MYNET.DE,
LOKMACI NİYAZİ DUMLU, yazın bana ulaşın.....
NİCE DOSTLUKLARA BİRLİKTE......