22
Mayıs
2024
Çarşamba
ANASAYFA

Tarih Magazinleşti mi?


Üniversite öğrencilik yıllarımı geçirdiğim İstanbul’un Davutpaşa İskelesinde Karadenizli bir mahalle bakkalımız vardı. Dükkânının en görünür yerine asmış olduğu bir levhayı ise hiçbir zaman unutmadım. Bu levha yaşamım boyunca bana daima rehber olmuştur; “Önce düşün, sonra konuş”. Bunun yanı sıra bakkalımız kendine özgü şivesiyle dükkânına gelenlerle yaptığı sohbetlerde, “İnsanın boğazında birkaç düğüm vardır. Bir söz söylemeden önce söyleyeceğinizi bu düğümlerde durarak düşünün” derdi. Eğitimsiz bir adamdı ama pek çok eğitimliye yol gösterecek bir yaşam felsefesi olduğunu da hissettirirdi. Tanrı gani gani rahmet eylesin.

Geçtiğimiz günlerde okuduğum bir yazıdan sonra mahalle bakkalımızı bir kez daha anımsadım. Hürriyet Gazetesinde haftada bir gün tam sayfa tarihi konular yazan ve biraz da tarihi magazinleştiren Murat Bardakçı Sabah Gazetesine transfer oldu. Sabah Gazetesinin televizyonlardaki reklâm spotlarında ve mehter eşliğinde bu transferin tanıtımı yapıldı. Güzel bir düşünce; tarihi konuları biraz magazinleştirerek yazsa da bir gazeteci pop müziği ile tanıtılmamalı.Elbette mehter musikisi ile okuyucuya duyurulmalı!.. Ayrıca futbolculara özgü transfer reklâmlarının basına sıçraması, okuyucuya yöneltilmesi de sevinilecek bir olay... Gelin görün ki, Murat Bardakçı’nın yeni gazetesine verdiği ilk röportajında bizim mahalle bakkalını anımsatacak sözler söylemesine hayret etmek biraz hafif kalacak ama şaşırıp kaldım.

Bardakçı, “Size Pazar günü tam sayfa verilmişse, sizin göreviniz bilgilendirici, keyif verici şeyler yazmaktır. Okuturken eğlendirmek gerekir. Kuru kuru yazarsanız okutamazsınız. Akademisyenler öyle yazar mesela, bir cümle 20 satırdır... Tarih niye moda Türkiye’de son zamanlarda diyorlar. Benim sayemde oldu! Artık bu konuda tevazu göstermeyeceğim” diye söze başlamış... Bu sözleriyle de akademisyenlerin yazma yeteneği olmadığını, sonra da tarihi kendisinin halka sevdirdiğini açıkça söylemekten kaçınmıyor. Böyle yapınca da Türkiye’de Osmanlıdan günümüze kadar gelen toplumla haşır neşir olmuş bir çok tarihçiyi, tarihi konuları yazanları bir kalemde silip atmış. Kısacası tevazu göstermeyeceğim diyerek bir nevi megalomanlığı sergilemiş... Basında bu sözlere tepki, yalnızca Vatan Gazetesinde Oya Doğan’ın bir araştırmasından geldi. Hayat Tarih Mecmuası Genel Yayın Yönetmenliğini yapmış olan Yılmaz Öztuna, Princeton Üniversitesi Türk Araştırmaları Bölümü Yöneticisi Şükrü Hanioğlu, Galatasaray Üniversitesi öğretim üyesi Ahmet Kuyaş, Türk Tarih Kurumu Başkanı Yusuf Halaçoğlu, sporda olduğu kadar tarihi ve eski İstanbul konularında birbirinden değerli yazıları olan Ergün Hiçyılmaz bu sözlere tepki gösterdiler. Madem tevazu söz konusu, bu kez ben de göstermeyeyim; Vatan Gazetesi benim benimde görüşlerimi alma nezaketinde bulundu. Yalnızca Topkapı Sarayı Müzesi Başkanlığını yapan İlber Ortaylı, ne şiş ne de kebap yansın örneği magazin de olsa tarihi öğreniyorlar diyerek Bardakçı’ya biraz olsun arka çıktı.

Murat Bardakçı’nın söylediği sözler üzerinde düşünülmelidir.

Tarihi halka sevdiren yalnızca kendisi mi?

Geçmişte ve günümüzde hiç mi tarih yazarı bu memlekete gelmedi?

Geldiyse onları tevazu göstermeyeceğim diyerek bir kenara itmenin anlamı nedir?

Akademisyenler bir cümleyi 20 satır yazıyorlar diyerek onlarla dalga geçmenin anlamı nedir?

Acaba akademisyenler olmasaydı, magazinleştirdiği tarihi konuları tarih eğitimi görmediği halde nasıl yazacaktı?

Nedense üniversitelerde öğretim üyesi olamamış bazı kişilerin akademisyenleri küçümsemek veya yermek gibi huyları vardır. Onlar ne kadar küçümsemiş olsalar da bazı üniversitelerden tarih yazarlarına bilgi veya belge servisi yapıldığı da söylenmektedir. Acayip bir duygu...
En önemlisi de bir bilim dalı olan tarih, onu yazanlar tarafından magazinleştiriliyor mu?

Osmanlı tarihlerini yazan vakanüvisleri başta olmak üzere pek çok tarihçi bu memlekette yetişmiş, yazmış oldukları eserler günümüzde de ana kaynak olma özelliğini taşıdığı gibi canlılığını da korumaktadır.

Cumhuriyetin ilanından sonra da tarihi sevdiren pek çok tarih eğitimi almış tarihçi yetişmiştir. Fuat Köprülü, İsmail Hami Danişment, İsmail Hakkı Uzunçarşılı, M.Halil İnalcık, Bekir Kütükoğlu, Yaşar Yücel, Faruk Sümer, Cengiz Orhonlu, Oktay Akşit, Cavid Baysun, Münir Aktepe, Fikret Işıltan gibi akademisyenler hiçbir zaman bir cümleyi şu kadar satırla yazdı diye şimdiye kadar yerilmemişti. Muzaffer Gökman’ın “Tarihi Sevdiren Adam: Ahmet Altınay” isimli eseri de bu arada mutlak okunmalıdır. Ahmet Altınay’ın yanı sıra topluma tarihi sevdirenlerin başında Reşat Ekrem Koçu gelir. Darülfünun da ve bazı liselerde tarih dersleri veren üstadın yanı sıra yakın tarihimize ışık tutan Cemal Kutay, İbrahim Hakkı Konyalı, Server İskit, Niyazi Banoğlu, Nahid Sırrı Örik, Ercüment Ekrem Talu, Mithat Sertoğlu, Ziya Şakir, Ziya Erkins, Sadi Koçaş, Sermet Muhtar Alus, Mustafa Cezar, Ragıp Akyavaş, Yılmaz Öztuna, Alb. İhsan Ilgar, Haluk Şehsuvaroğlu, başta olmak üzere bir yığın tarihçi yazarın yaptıkları bir kalemde göz ardı edilmemelidir.

Cumhuriyetin ilanından sonra bildiğim kadarıyla 1940’lı yıllarda yayınlanana Tarihten Sesler, Aylık Ansiklopedi, Tarih Vesikaları, Tarih Dünyası, Yeni Tarih Dünyası, Tarih Hazinesi, Resimli Tarih Mecmuası, Tarih Konuşuyor, Yakın Tarihimiz, Hayat Tarih Mecmuası, Türk Dünyası Tarih Mecmuası, Tercüman Tarih Dergisi, Belgelerle Türk Tarihi, Tarih ve Toplum, Toplumsal Tarih, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nin Tarih Dergisi’nin yanı sıra Genelkurmay’ın tarih içeren yayınları bulunmaktadır. Bütün bu dergilerde yayınlanan yazılar toplumu tarih konusunda bilgilendirdiği gibi magazine de yönelmemişlerdir. Cemal Kutay’ın her biri belge niteliğindeki Tarih Sohbetleri kitaplar dizisi de bu arada unutulmamalıdır. Reşat Ekrem Koçu gazetelerdeki yazılarında tarihimizin geçmişteki önemli olaylarını magazinleştirmeden objektif biçimde okuyucuya sunmuştur.

Vatan Gazetesi’nin Cumartesi eki olan Bizim Kahvehane’sinde “Tarih benim sayemde moda oldu” diyen Murat Bardakçı’ya “Tarih popüler olmadı sadece magazinleşti” diye yanıt verilmiştir. Bu arada çeşitli akademisyenler de görüşlerini belirtmişlerdi. On iki ciltlik “Türkiye Tarihi” isimli eserin sahibi Yılmaz Öztuna da haklı olarak “Bugün tarihçi olmayan kişiler gazete köşesi sahibi oluyorlar. Okuyucu da yanlış tarih bilgisine sahip oluyor. Tarihçi olmayan yazarlar ne yazık ki tarihi magazinleştiriyor. Çünkü merak magazine kaydı” diyerek bu sorunu dile getirmişti. Bunda kızılacak gücenilecek bir şey de yoktu. Ne var ki, Vatan Gazetesi’nin yayınından rahatsız olan Bardakçı cevap hakkını kullanırken bana da isim vermeden değinmekten geri kalmamış: “Akademik yayınlar yerine genellikle gazete sayfalarında teşhir etme merakındaki mütekaid (Mütekait olacak) bir arkeologu hyk (Hınk olacak) deyici niyetinde kullanıyorlar.”

Sıra şimdi bana geldi, ben de tevazu göstermeyeyim iki ayrı gazetede tam sayfa tarih sayfaları hazırlamış, haftalık tarih sohbetleri yazmıştım. Ayrıca Bardakçı herhalde bilimsel yayınları yeterince karıştırmamış olacak ki, akademik yayınlardan yoksun olduğumu aklınca ima etmek istiyor. Oysa İstanbul Üniversitesi, Fransız Anadolu Araştırmaları, Kültür Bakanlığı başta olmak üzere çeşitli bilimsel dergilerde yayınlarım, tebliğlerim olduğu gibi 32 kitabım yayınlanmış, bunların bazıları yabancı dillere çevrilmiştir. Mütekait arkeologu (Bu sözcük ile yermek mi yoksa yüceltmek! mi istiyor pek anlaşılamıyor.) tanımak isterse Kenthaber İstanbul ili iz bırakanlar listesinden veya çeşitli ansiklopedilerdeki benimle ilgili maddelerden yeterli bilgi edinebilir. Ayrıca hyk deyici (Hınk olacak) sözcüğünün anlamı dalkavuk anlamına gelmektedir. Böyle bir iddiada bulunabilmek için somut bir örnek gösterilmesi gerekir. Kaldı ki, Topkapı Sarayı ve İstanbul Arkeoloji Müzeleri arşiv ve kütüphanesine yıllardır çok rahat girebilen bu kişi, o müzelerin müdürleri aleyhinde, basında haklı veya haksız bir yergi çıktığında hemen kalemşorluğa soyunmaktadır. Sırası gelmişken sormak gerekir acaba kim hınk deyici?

Bu arada tarih magazinleşiyor diyenleri de Osmanlıca konusundaki yazıları okumak için yarışmaya veya münazaraya davet ediyor. Televizyonlarda çoğu kez görüyoruz kendilerinin bilgili sanılmasını isteyen bazı din ulemaları Kuran’dan veya hadislerden bazı bölümleri Arapça söyleyip ardından tercüme ederler. Benim Osmanlıca konusunda böyle bir yarışmaya katılma gibi bir iddiam yok. Acaba bir arkeolog olarak bende kendilerini Grekçe yarışmaya davet etsem ne olur? Tarihi konuları ve onun magazinleştirilmesinin doğru olup olmadığını mı tartışacağız, yoksa ilkokul çocukları gibi münazara mı yapacağız?

Osmanlı Tarihinde önemli bir yeri olan ve aynı zamanda Tophanede külliyesi bulunan Kılıç Ali Paşa’yı 80 yaşında kuvvet macunu alarak genç cariyelere saldıran azgın bir ihtiyar olarak tanımlamak. Tarihe, kişiye saygısızlık değil de nedir? Aynı zamanda bu tür tarih sohbeti tarihi magazinleştirmek mi yoksa başka bir şey midir? Yanıtını sizlere bırakıyorum.

Bence günümüzde yazı ve konuşma dili kullanılan Türkçe olmalıdır. Yazı hayatına ve gazeteciliğe başladığım 1960’lı yıllardan bu yana aynı üslubu sürdürmüş, Osmanlıca sözcükleri parçalayarak değil.

Sonuç olarak tarihin magazinleştirilmesinden yana değilim. Toplumumuzda tarihi seven ve daha da bilgilenmek isteyen büyük bir kitle var ve onu yozlaştırmaya da hiç hakkımız yok...



erdem@kenthaber.com

Yayın Tarihi : 18 Ocak 2007 Perşembe 13:04:37


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
süreyya IP: 85.104.253.xxx Tarih : 19.01.2007 21:45:42
Son zamanlarda medya mymoon(ayımızı,yıldızımızı ve güneşimizi) görmeye, onlarla ilgili dedikodu haberlerini okumaya alışmışken.Bardakçı gazeteler arası Mehter Marşı eşliğinde transferiyle birlikte magazin dünyasına bomba girmiştir.Halbuki; Şunu söylemek gerekirse o kadar tarih sevmeme rağmen Bardakçının yazıları bana hep itici gelmiştir, bunun sebebi diğer magazine kaçmayan gerçek tarihçilerin yazılarını görmemden olsa gerek,saygılar.

Sumru Atuk IP: 213.139.199.xxx Tarih : 1.02.2007 16:13:30
Gerçekten kaleminize sağlık Erdem Bey.Bence murat bardakçı bu son yazılarıyla sadece tarihi magazinleştirmekle yetinmeyip kendiside magazin programlarına layık davranmış.Sayın okurlar sizde Bardakçı'nın saldırılarında bir Hülya Avşar havası sezmediniz mi?

sinan zöhre IP: 62.248.88.xxx Tarih : 19.01.2007 17:45:04
sayın hocam dilinize sağlik.Ancak tarihçilerimizi sayarken, Türklerin Tarihi ve Milli Kurtuluş tarihi ile rahmetli Doğan AVCIOĞLU ile Aydın Üzerine Tezler, Türkiye Üzerine Tezler,Tekeliyet,İsyan vb. gibi eserlerinde ilginç tarihsel yaklaşımlar sergileyen Yalçın KÜÇÜK Hocamızı unutmamak gerekir diye düşünüyorum.Saygılarımla.

Yaşar CELEP IP: 88.239.23.xxx Tarih : 19.01.2007 18:17:41
Saygıdeğer Erdem Bey, kaleminize ve yüreğinize sağlık.Kendini tarihçi diye lanse eden BARDAKÇI akademisyenleri tenkit edeceğine kendi gözündeki merteğe baksın. Akademisyenler olmasa nereden hangi belgeyi bulacaktı. Kendisine yoksa ilham mı geliyor? Bindiği dala dikkat etmeli.

K. Mükremin BARUT IP: 85.99.221.xxx Tarih : 19.01.2007 14:20:33
SAYIN ERDEM YÜCEL ÜSTADIM; YERDEN GÖĞE KADAR HAKLI OLDUĞUNUZ YAZINIZI BÜYÜK BİR KEYİFLE OKUDUM. LİSE BİRDEN LİSE SONA KADAR HER SENE TARİH DERSİNDEN KALAN BİR KARDEŞİNİZ OLARAK GOCUNMADAN YAZIYORUM. TARİHİ ÜNİVERSİTE YILLARINDA SEVDİM VE HALA DELİLER GİBİ OKUYORUM. BİZİM KLASİK LİSE EĞİTİMİMİZDE; TARİH ANALİTİK BİR YAPIDA ANLATILMAZ İDİ. OLAYLARIN TEMELİNDE NE VAR. HANGİ EKONOMİK ETKENLER YÜZÜNDEN SAVAŞLAR OLMUŞ, ÜLKELER ZAMAN ZAMAN NEDEN YANYANA GELEBİLMİŞ, ZAMAN ZAMAN NEDEN KARAŞI KARŞIYA DURABİLMİŞLER İŞTE BU ÇOK NET SUNULMAMIŞTI. ÜNİVERSİTEDE DEVRİM TARİHİ HOCAM YULUĞ TEKİN KURAT İDİ. ALLAH RAHMET ETSİN "BİZ PROFESYÖNEL TARİHİÇİLER" DİYE KENDİSİNİ İFADE EDERDİ. TARİH ANCAK AKADEMİK ORTAMLARDA VE DAHA ANALİTİK METODLARLA ÖĞRENİLİP SEVİLEN BİR ALANDIR. BARDAKÇI'NIN YAPTIKARINI İNKAR ETMİYORUM AMA, ZATEN HER ŞEYE YÜZEYSEL BAKAN BİR TOPLUMUZ, ONUN SUNUM METODLARIYLA DAHA DA YÜZEYSEL BAKMA TEHLİKESİ VAR. KENT HABER HABERLERİNE VE YORUMLARINA BAKILINCA BU ÇOK RAHAT ANLAŞILIYOR. SİYASETÇİSİNDEN, DİĞER TÜM İNSANLARIMIZA KADAR HERKES GÜNEYDOĞU SORUNUNUN SOSYOLOJİK TEMELİNE İNMEDEN "SÜNGÜ GÜCÜYLE" ÇÖZÜLECEĞİNE KENDİLERİNİ FAZLACA İNANDIRMIŞ DURUMDALAR. BU İŞİN DERİNİNDE NELERİN YATTIĞI KİMSENİN İLGİ ALANINDA DEĞİL. K. Mükremin BARUT 19 OCAK 2007

Teoman Törün IP: 85.108.160.xxx Tarih : 18.01.2007 13:59:59
Sayın Yücel'in saydığı isimlerden kadrosu oluşan ve taa 1940'lardan beri yayın hayatına girmiş Tarih Mecmualarını Lise öğrencisi iken susamışçasına okurdum; bu dergileri hâla saklarım. Hele 15 yaşından beri belge toplamak için İstanbulu karış karış gezen, bildiklerini o akıcı ve tatli dili ile yazan Rahmetli Reşat Ekrem Koçu tarihi kitlelere sevdirenlerin "Pîr'idir. Bardakçının narsisizm'ini gençliğine, o günlere tanık olmamasına bağışlayalım.

HİLMİ ANAÇ IP: 88.242.134.xxx Tarih : 21.03.2008 00:03:48

günümüzde "Tarih tarih tarihçilere bırakılmayacak kadar değerlidir" sözü insanların gözüne baka baka tarihi bilmeyenler tarafından dayatılmaktadır. Ben Adnan Menderes Tarih Bölümü öğrencisiyim. "ALTIN"ın değerini bu işten anlayan saraf belirler. Yoksa değeri bilinmeyen bir altın, süs olmaktan ileri gidemez. Bu değeri altına sarraf verir Tarihe değerini verecek olan da tarihçidir Murat Bardakçı sadece kitle kültürünü takip edip var olanşeyi tekrar anlatmaktan öteye gidememiştir. Tabi Son Osmanlılar günümüz siyasi konjektörüne uygundur.(ARZ-TALEP MESELESİ) Saygılarımla